Haram Aylar

Kur’an-ı Kerim'de bazı surelerde haram aylardan bahsedilir:
“Gökleri ve yeri yarattığı gündeki yazısına göre Allah katında ayların sayısı onikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. Bu da doğru olan dinin hükmüdür. O aylar içinde (konulmuş yasağı çiğneyerek) kendinize zulmetmeyin ve Allah’a ortak koşanlar nasıl sizinle topyekün savaşıyorlarsa siz de onlarla topyekün savaşın ve bilin ki Allah (günahtan) korunanlarla beraberdir." (Tevbe, 36)
"Bu ayda savaşmak için haram ayını başka bir aya ertelemek, küfürde daha ileri gitmektir. İnkar edenler onunla saptırılır. Sayısına (Allah'ın haram kıldığı ayların sayısına) uydurmak için onu (ekledikleri ayın yerindeki gerçek ayı) bir yıl helal sayarlar, bir yıl haram sayarlar ki, kendilerince Allah’ın haram kıldığını helâl yapsınlar. Kötü amelleri kendilerine süslü gösterildi. Allah kâfirler topluluğunu hakka ulaştırmaz. “ (Tevbe, 37)
"Haram ay, haram aya karşılıktır, dokunulmazlıklar da karşılıklıdır. O halde kim size saldırırsa, siz de ona benzeri şekilde saldırın, ileri gitmekten Allah'tan korkun. Bilin ki Allah muttakilerle beraberdir." (Bakara, 194)
"Sana o saygı gösterilmesi gereken aydan ve onda savaşmaktan soruyorlar. De ki: Ondaki savaş, büyük bir günahtır. Bununla birlikte Allah yolundan alıkoymak, O'nu inkar etmek, Mescid-i Haram'a gitmeyi engellemek, onun çevresinde yaşayanları oradan çıkarmak, Allah katında daha büyüktür. Fitne, öldürmekten daha büyüktür. Onlar güçleri yeterse, sizi dininizden döndürmek için sizinle savaşmaktan hiçbir zaman geri durmazlar. Sizden de her kim dininden döner ve kafir olarak can verirse, artık onların bütün amelleri, dünya ve ahiretleri heder olmuştur. Artık onlar, cehennemliktirler. Orada sonsuz kalırlar. (Bakara, 217)
"Ey iman edenler! Allah'ın özel ibadet yerlerine, (savaşın ve kan dökmenin) haram (olduğu) aya, (Kabe'ye hediye edilen) kurbana, gerdanlık (takılan hayvan)lara, Rablerinin ihsan ve ikramını, hoşnutluğunu elde etmeyi arzulayarak Beyt-i Haram'a gelenlere sakın saygısızlık etmeyin. İhramdan çıktığınız zaman isterseniz avlanın. Sizi Mescid-i Haram'dan alıkoydular diye, bazılarına karşı beslediğiniz kin, sakın sizi saldırganlığa sevk etmesin. İyilik ve takva konusunda yardımlaşın, günah ve saldırganlık konusunda yardımlaşmayın. Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın cezalandırması çok serttir." (Maide, 2)
"Allah, kutsal ev Kabe'yi, haram ayı, boyunları bağlı ve bağsız kurbanlıkları insanların hayatları için faydalı kıldı. Bütün bunlar, sizin Allah'ın göklerde ve yerdekileri bildiğini bilmenizi sağlamak içindir. Şüphesiz Allah, her şeyi çok iyi bilendir." (Maide, 97)


Ayrıca peygamberimiz veda hutbesinde şöyle buyurmuşlardır:
"Muhakkak ki zaman, Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı gündeki şekline dön­müştür. Bir yıl oniki aydır. Bunlardan dördü haram ay­lardır. Üçü arka arkaya olup Zilkade, Zilhicce ve Muharrem'dir. Dördüncüsü ise Recep'tir." (Buhari) (Not: Resulullah'ın, 'zaman Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı gündeki şekline döndü' derken kast ettiği, Arapların 'nesi' uygulamasıyla aylara ekleme yaparak tüm ayların gerçek yerlerini değiştirmeleri suretiyle ortaya çıkardıkları karmaşıklığın düzeldiği senede olduklarıdır. Aylar, 'nesi' uygulaması sebebi ile gerçek yerlerine ancak yirmibeş senede bir gelmekteydi. Veda hutbesi de ayların gerçek yerlerinde bulundukları seneye denk gelmişti. Bundan sonra da 'nesi' uygulamasına izin verilmedi.)


Recep, Zilkade, Zilhicce ve Muharrem ayları haram aylardır. Tevbe Suresi 36. ayette "Kendinize zulmetmeyin" cümlesindeki "zulüm" bazı alimlerce 'haram ayların saygınlığının korunması ve haramın helal kılınmaması' olarak yorumlanmıştır. Dolayısıyla bazı alimler de, bu ayların saygınlığını gözönüne alarak, bu aylarda işlenen sevapların ve kötülüklerin, hesap günü karşılıklarının normal zamanlardakinden daha fazla olacağı değerlendirmesini yapmışlardır. (Kötü söz söylemek günahtır, ancak ibadet yerlerinde kötü söz söylemek daha büyük günahtır. Haram aylarda kötü söz söylemenin normal zamanlardakinden daha büyük günah olduğu gibi -şeklinden bir örnek verilebilir-) En doğrusunu ise Allahu Teala bilir.
İslamiyetten önce cahiliye döneminde Araplar arasında iç savaşlar, yağma, talan, soygunculuk, kavimler arası kan davaları eksik olmazdı. Ancak haram aylara girildiğinde savaş yapılmaması, bu aylara hürmet edilmesi bir adet idi. (Eğer haram aylarda savaşılırsa bu savaşlara Ficar Savaşları adı verilirdi. Bazı kabileler de haram ayları tanımazlardı, haram ayları kabul eden kabileler, bu kavimlere karşı ihtiyatlı davranırlardı) Bu aylarda panayırlar yapılır, insanlar dinlerini diğer insanlara tanıtırlardı. Rivayetlere göre haram aylara saygı gösterme ve savaşmama geleneği Hz. İbrahim (a.s.)'ın zamanına yani M.Ö 2100'lü yıllara kadar uzanmaktadır. Öyle anlaşılıyor ki Allahu Teala, Hz. İbrahim (a.s.) ve oğlu Hz. İsmail'e (a.s.), Kabe'yi inşa ettirdikten sonra, onlara ve sonrasında gönderdiği peygamberlere haram ayları tebliğ etmiş, peygamberler de bunu insanlara aktarmışlardır. Peygamberler bu aylara hürmet ile ilgili emir ve yasakları da bizzat uygulamışlardır. Zilkade ayının tamamı ve Zilhicce'nin ilk on günü Hac mevsiminin içerisinde yer almaktadır. Savaşmama yasağının bir sebebinin de hacıların ibadetlerini güven ortamı içerisine yapmalarını temin etmek olduğu düşünülebilir.(Bir diğer haram ay olan Recep ayındaki savaşmama yasağının sebeplerinden birisi de umre ibadetinin güven içinde yapılması olabilir) Peygamberimiz veda hutbesinde de haram aylara vurgu yapmıştır. Peygamberimiz kendilerine savaş açılmadığı sürece haram aylarda savaşa girmemiştir. Elbette Allahu Teala tarafından seçilen dört haram ayın saygınlığını kıyamete kadar korumaya gayret etmek tüm inananlara düşen önemli bir vazifedir.
Cahiliye döneminde de Araplar, dört ayın haram aylar olduğunu biliyorlardı, Hz. İbrahim (a.s.) zamanından gelen gelenek yüzyıllarca devam etmişti. Ancak İslamiyet'ten iki yüzyıl kadar öncesinde (Bazı rivayetlerde 5 yüzyıl öncesi, bazı rivayetlerde ise İslamiyet'ten kısa süre önce) bu gelenekte bir yozlaşma-bozulma başlamıştı. Bilindiği üzere güneş takvimi ile ay takvimi arasında aşağı yukarı 11 günlük bir fark vardır. Bu farkın sonucu olarak ay takvimine göre aylar, mevsimler üzerinde senelik 11 günlük oynama ile dolaşırlar. Yani bir sene Ağustos sıcağında Ramazan orucu tutarken, aradan 17 sene geçtiğinde bu kez kışın soğuğunda Ramazan ayının orucunu tutuyor oluruz. Cahiliye döneminde Araplar (işlerine öyle geldiğinden) iki senede bir toplanarak o senenin sonuna bir ay eklemesi yaparlar, eklemeyi de sene sonuna yaptıklarından yılın ilk ayı olan Muharrem (onların Muharrem ayı olarak gördükleri ay demek daha doğru olur) ayının yerini ekledikleri bu ay alır, haram ay olarakta ekledikleri bu ayı değil, sonraki ayı kabul ederlerdi (yani o senenin ilk ayı gerçek Muharrem ayı ise onun yerine Safer ayı haram ay oluyordu). Dolasıyla iki senede 24 ay olacağı yerde 25 ay varmış gibi kabul ederlerdi, aynı zamanda haram olan (senede) dört ayın sayısını kendilerince muhafaza etmiş olurlardı. Sonuç olarakta bütün aylar yer değiştirmiş oluyordu Muharrem ayı (gerçek Muharrem ayına denk gelmişse) olarak kabul ettikleri ay gerçekte Safer ayı olmuş oluyordu. Gerçek Safer ayı da bir sonraki ay ve böylece tüm aylar yer değiştiriyordu. İki sene sonra ise yeniden ay eklendiğinde bu sefer gerçek Muharrem ayı, Rebiulevvel ayının yerini alıyordu, yani iki senede bir tüm aylar Muharrem dedikleri ayla yer değiştiriyordu). Aylar gerçek yerlerini ancak 25 senede bir (onların takvimlerine göre 24 senede bir) bulurlardı. Elbette bu ekleme sebebi ile 25 senede bir senede boşa çıkmış olurdu. (Yani hac ibadeti bir sene yapılamamış, haram aylar bir sene sayılmamış oluyordu) Peygamberimiz veda hutbesinde bu konuya da değinerek, ayların gerçek yerini bulduğunu belirtmiştir. Nitekim o tarihten sonra da bir daha İslam'dan önceki uygulamalara dönülmemiş, iki senede bir ay ekleme durumu sona erdirilmiştir. Tevbe Suresi 37. ayette bir sene haram bir sene helal olarak kabul ettikleri ayla, kendilerinin Muharrem ayı olarak kabul ettikleri aydan önce eklenen ay yerindeki gerçek ayın üzerinde yapılan bu uygulamanın vurgulanmış olması kuvvetle muhtemeldir. (Eklenen ayın yerindeki gerçek ayı, bir sene haram, bir sene sonra ise helal saymış oluyorlardı kendilerince)
Haram aylarla ilgili savaş yasağının kaldırıldığı yönündeki görüş doğru değildir. Peygamberimiz veda hutbesinde haram aylarla ilgili hürmeti dile getirmiştir. Haram aylarda vuku bulan savaşlar, müşriklerin saldırı ve tecavüzleri sonrasında meydana gelmiş veya daha önceki aylarda başlayan savaşların devamı niteliğinde olmuştur. Yukarıda zikredilen ayetlerden açıkça görüldüğü üzere haram aylarda saldırı ve tehdit olmadıkça savaşılmasının uygun olmadığı hükmü ortadadır. Bu ayetlerin haram aylarda savaş yasağı getiren hükümleri kaldırdığı öne sürülen ayetlerdeki hükümler, savaş yasağı getiren ayetlerdeki hükümlerle çelişmemektedir. (Örneğin Bakara Suresi 191. ayetiyle, haram aylarda savaş yasağı getiren ayetler arasında herhangi bir çelişki yoktur.)

Her işin başında da, sonunda da en doğrusunu, Alemlerin Rabbi ve Hüküm Gününün Sahibi Olan Allahu Teala bilir.


Paylaşın:


Hazırlayan : Ali AKSIN
Paylaşım tarihi:





ANA SAYFA İSLAM KUR'AN-I KERİM