Adaklar ve Yeminler

Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Allah’a itaat etmeyi adayan kimse adağını yerine getirsin, Allah’a isyan etmeyi adayan kimse ise Allah’a isyan etmesin.”
(İbn Mâce, Keffare: 16; Nesâî, Eymân ve’n-Nüzûr: 28)

Sabit b. Dahhak (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Bir kulun bir Müslüman’ın elde edemeyeceği bir şeyi adaması yoktur, yani; mümkün olmayan şeyler adanmaz.”
(İbn Mâce, Keffare: 16; Müslim, Nüzür: 3)

Abdurrahman b. Semure (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Ey Abdurrahman! İdarecilik isteme, istediğin halde böyle bir işin başına geçersen ağır sorumluluklarla baş başa ve kendi haline yalnız bırakılırsın. Eğer idarecilik sana istemeden verilirse bu işte sana yardım edilir yalnız kalmazsın. Bir şey üzerine yemin ederde başka bir şeyi ondan daha hayırlı görürsen onu yap ve yemininin keffaretini öde.”
(Ebû Dâvûd, Haraç: 2; Nesâî, Eyman: 14)

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Her kim bir şeyi yapmamaya veya yapmaya yemin ederse sonra da yeminini bozmayı daha hayırlı bulursa yeminin yerine keffâret ödesin ve yemin ettiği şeyi yapsın.”
(Müslim, Eyman: 3; Nesai, Eyman: 14)
Tirmizî: Ebû Hüreyre hadisi hasen sahihtir. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından ve başkalarından bazı ilim adamlarının uygulaması bu hadise göredir. Yemini bozmadan önce keffâret ödemek caizdir. Mâlik, Şâfii, Ahmed ve İshâk bu görüştedir. Bazı ilim adamları ise şöyle derler: Yeminini bozduktan sonra keffâret ödemesi daha uygundur demektedirler. Sûfyân es Sevrî diyor ki: Yemini bozduktan sonra keffâret ödemesi bana göre daha hoştur. Yemini bozmadan önce keffaretini öderse bu da yeterlidir.

İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Her kim bir şeye yemin ederse ve inşallah derse isterse o şeyi yapar isterse yapmaz yeminini bozmuş sayılmaz.”
(Ebû Dâvûd: Eyman: 9; Nesâî, Eyman: 18)

Sâlim’in babası Abdullah b. Ömer (r.a.)’den rivâyete göre:
“Ömer, babam hakkı için babam adına derken Rasûlullah (s.a.v.) onun bu sözünü işitti ve şöyle buyurdu: Allah atalarınız adına yemin etmekten sizi yasaklıyor. Bunun üzerine Ömer bundan sonra ne kendi sözüm olarak nede bir başkasından naklederek baba adına yemin etmedim. Bu sözü ağzıma almadım.”
(Müslim, Eyman 1; İbn Mâce, Keffare: 2)

İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre: Ömer bir kâfilede iken ve babası adına yemin edip dururken Rasûlullah (s.a.v.) ona ulaştı ve şöyle buyurdu:
“Allah atalarınız adına yemin etmekten sizi yasaklıyor. Bundan böyle yemin edecek kimse ya Allah adına yemin etsin veya sussun.”
(Müslim, Eyman: 1; İbn Mâce, Keffare: 2)

Sa’d b. Ubeyde (r.a.)’den rivâyete göre, İbn Ömer bir adamın “Ka’be’ye yemin olsun ki hayır” dediğimi işitince şöyle dedi: “Allah’tan başkası adına yemin edilmez. Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim şöyle diyordu:
Kim Allah’tan başkası adına yemin ederse kafir veya müşrik olmuş olur.” (Müslim, Eyman: 1; Ebû Dâvûd, Eyman: 4)
Tirmizî: Bu hadis hasendir. Bu hadis bazı ilim adamlarınca şöyle tefsir edilmiştir: “Kafir veya müşrik olmuş olur.” Sözü hükmü ağırlaştırmak için söylenmiştir. İbn Ömer hadisi buna delildir.

Enes (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:
“Rasûlullah (s.a.v.) iki oğlu ile koltuklanarak götürülen bir ihtiyara rastladı ne oluyor buna, nesi var? Diye sordu. Dediler ki: Yürüyerek hacca gitmeyi adamış; bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: Allah’ın bu kimsenin kendisine işkence etmesine ihtiyacı yoktur. Enes: Rasûlullah (s.a.v.) ona bir binite binmesini emretti.”
(Ebû Dâvûd, Eyman: 19; Müslim, Nüzür: 4)

Ukbe b. Âmir (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:
“Ey Allah’ın Rasûlü! Dedim: Kız kardeşim Ka’be’ye yalınayak ve başı çıplak olarak gitmeyi nezretti. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Kız kardeşinin kendine zulmetmesiyle Allah ona sevap yazacak değildir. Bir binite binsin başını örtsün ve üç gün oruç tutsun” buyurdular.
(Müslim, Nüzür: 4; Ebû Dâvûd, Eyman: 19)

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Nezir ve adak denilen şeyi yapmayın çünkü; kaderden bir şeyi değiştirmez; Cimri olanın elinden mal çıkarılmış olur.”
(Müslim, Nüzür: 2; İbn Mâce, Keffare: 15)
Tirmizî: Ebû Hüreyre hadisi hasen sahih olup Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından ve başkalarından bazı ilim adamlarının uygulaması bu hadise göredir. Nezr’i hoş karşılamazlar. Abdullah b. Mübarek; gerek Allah’a kulluk gerekse Allah’a isyan etmekte nezretmenin hoş olmayışı hakkında şöyle diyor: Bir kimse Allah’a kulluk konusunda nezir yapar ve nezrini de yerine getirirse bu hususta kendisi sevap kazanır nezretmesi hoş olmasada...

Ömer (r.a.)’den rivâyet edilmiştir.
“Ey Allah’ın Rasülû! dedim. Cahiliyye döneminde mescidi haramda bir gün itikaf yapmayı nezir etmiştim ne yapmalıyım? Rasûlullah (s.a.v.): Nezrini yerine getir” buyurdu.
(Müslim, Eyman: 7; Ebû Dâvûd, Eyman: 25)
Tirmizî: Ömer hadisi hasen sahihtir.Bazı ilim adamları bu hadise göre uygulama yapıp şöyle derler: “Müslüman olan bir kimsenin üzerinde cahiliyye döneminden kalma Allah’a itaat ve kulluk olabilecek bir nezri varsa onu hemen yerine getirmelidir.” Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından ve başkalarından bazı ilim adamları ise oruçsuz itikaf olmaz diyorlar. Diğer bazı ilim adamları ise itikafı nezreden kimse oruç tutmayı da nezretmedikçe oruç tutması lazım gelmez diyorlar ve yukarıdaki Ömer’in hadisini delil getiriyorlar. Şöyle ki: Ömer cahiliyye döneminde bir gece itikafa girmeyi nezretmişti. Rasûlullah (s.a.v.)’de nezrini yerine getirmeyi emretmiş ayrıca oruç tutmasını emretmemişti. Ahmed ve İshâk bu görüştedir.

Sâlim b. Abdullah (r.a.)’ın babasından rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), çoğu kere şu yemini kullanırdı:
“Kalbleri halden hale değiştirene yemin ederim ki hayır.”
(Ebû Dâvûd, Eyman: 9; İbn Mâce, Kaffare: 1)

Sabit b. Dahhâk (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Her kim İslam dininden ve milletinden başka bir dinden olmak üzere yalan yere yemin ederse o kimse o söylediği din sahibi gibidir.”
(Buhârî, Eyman: 7; İbn Mâce, Keffare: 3)

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Kim yemin eder ve yemininde lat ve uzza adına derse hemencecik Lailahe illallah desin. Her kim de gel kumar oynayalım derse hemen sadaka versin.”
(Müslim, Eyman: 2 Ebû Dâvûd, Eyman: 3)

İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, Sa’d b. Ubâde, annesinin üzerinde bulunan ve ödeyemeden vefat ettiği bir nezr hakkında Rasûlullah (s.a.v.)’den fetva sorunca; Rasûlullah (s.a.v.):
“Onun yerine o borcunu sen yerine getiriver” buyurdular.
(Müslim, Nezr: 1; İbn Mâce, Keffare: 19)


Paylaşın:


Paylaşım tarihi:





ANA SAYFA İSLAM Hadis-i Şerifler