Numân b. Beşîr (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim
şöyle buyurdu: “Helal de açıklanmış haramda açıklanmıştır. Bu ikisinin arasında helalden mi
olduğu haramdan mı olduğu belli olmayan insanların pek çoğunun bilmediği şeyler vardır. Her
kim bu tür şüpheli şeyleri terk ederse dinini ve ırzını korumuş olur selamete erer. Kim de
bunlardan birine girerse harama düşmesi pek yakındır. Yasak bölgenin çevresinde sürüsünü
otlatan çobanın sürüsünü o yasak bölgeye kaçırması çok çabuk olur. Dikkat edin her otorite
sahibinin bir yasak bölgesi vardır. Dikkat edin Allah’ın yasak bölgesinde de haram kıldığı şeyler vardır.” (Buhârî, İman: 39; Müslim, Müsakat: 20)
Rasûlullah (s.a.v.)’in azâdlı kölesi Ebû Rafi (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:
“Rasûlullah (s.a.v.) bir adamdan genç bir deve ödünç almıştı, sonra kendisine zekat develeri gelmişti. Ebû
Rafi’ diyor ki: Rasûlullah (s.a.v.), O adamın devesini ödememi bana emretti. Ben de; Develer arasında genç
deve bulamadım hepsi altı, yedi yaşında develerdir dedim. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): “Ona
onlardan birini ver çünkü insanların en hayırlısı borcunu en iyi ödeyendir” buyurdular. (Müslim,
Müsakat: 22)
Câbir (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah,
geçmiş ümmetler içerisinde bir adamı bağışlamıştı, bu adam satarken cömert ve hoşgörülü, alırken
yine cömert ve hoşgörülü, borcunu isterken de yine cömert ve hoşgörülü idi.” (Buhârî, Büyü: 16)
Tirmîzî: Bu hadis bu şekliyle sahih hasen garibtir.
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kim
darda kalan borçluya zaman tanırsa veya alacağının tamamını veya bir kısmını borçluya bağışlarsa
Allah kıyamette hiçbir gölgenin olmadığı günde kendi arşının gölgesinde gölgelendirecektir.” (Tirmîzî
rivâyet etmiştir.)
İbn Mes’ûd (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle
buyurmuştur: “Geçmiş toplumlardan bir kimse hesaba çekildi, hayır adına hiçbir işine rastlanmadı.
Zengin olan bu kimsenin insanlarla beraber olduğu görevli personeline eli dar olan kimselerin
borçlarının ertelenmesi emrini verdiği bilinirdi. Allah; bu ikramı yapmaya biz o kimseden daha layıkız
dolayısıyla onun günahlarından vazgeçin” buyurdu. (Müslim, Müsakat: 6)
Kays b. Garaze (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) yanımıza
geldi bize simsarlar denilirdi. Bize daha güzel bir isim vererek; Ey Tüccarlar topluluğu! Şüphesiz
şeytan ve günah, alışverişte daima bulunurlar siz alışverişlerinize sadaka karıştırmak suretiyle
temizleyin.” (Ebû Dâvûd, Büyü: 1; Nesâî, Eymân: 22)
Ebû Saîd (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Dürüst ve
güvenilir tüccar; Peygamberler ve peygamberleri tasdik eden doğru kimseler ve şehîdlerle
beraberdir.” (Tirmîzî rivâyet etmiştir.)
Enes (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’in zamanında fiyatlar
yükseldi, bunun üzerine Ey Allah’ın Rasûlü! Fiyatlara sınır koy, fiyatlar çok yükseldi dediler. Rasûlullah
(s.a.v.): “Fiyatları ayarlayan Allah’tır, genişletip çok çok veren Allah’tır. Rızık veren Allah’tır.
Daraltıp kıtlık getiren Allah’tır, Ben, Allah’a yanımda kimsenin mal ve kan hakkı olmadığı halde
ulaşmayı umarım” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Büyü: 49; İbn Mâce, Ticarat: 27)
Sahr el Gâmidî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle
buyurdu: “Allah’ım ümmetimin gündüzün ilk vaktinde yaptıkları işleri bereketli kıl.” Sahr diyor
ki: “Rasûlullah (s.a.v.) bir askerî birlik ve orduyu savaşa göndereceğinde sabahın ilk ve erken
vakitlerinde gönderirdi.” Râvî diyor ki: Sahr ticaretle meşgul birisiydi, ticaretini sabah erken
saatlerinde çıkmak ve göndermek şeklinde yapardı bunun için zengin olup malı çoğaldı. (Ebû Dâvûd,
Cihad: 78; İbn Mâce, Ticarat: 41)
Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), yoksul bir kimsenin bir parça
çulunu ve su kabını satıp o kimseye yiyecek parası ve sermaye yapmak istedi ve: “Bu çulu ve bardağı kim
satın alır” dedi. Bir adam: “Onun ikisini bir dirheme ben aldım” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah
(s.a.v.): bir dirhemden fazla veren var mı? Bir dirhemden fazla veren var mı?” buyurdu. Bir adam:
“İki dirhem verince onları ona sattı.” (Nesâî, Büyü: 22; Buhârî, Büyü’: 59)
İbn Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, “Peygamber (s.a.v.), satılık eşyayı pazar yerine
gelmeden karşılayıp satın almayı yasaklamıştır.” (Buhârî, Büyü: 68; Müslim, Büyü: 5)
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.); “Olgunlaştığı belli oluncaya kadar
hurmanın ağacında satılmasını yasakladı.” (Müslim, Büyü: 13; Ebû Dâvûd, Büyü: 22)
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.): “Gebe hayvanların gebeliğinin
satışını veya bu gebeliği bağlı olacak vade de başka bir şeyin satışını yasaklamıştır.” (Buhârî, Büyü:
61; Müslim, Büyü: 3)
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) meçhul ve
aldatma olan satışlarla taş atımıyla gerçekleşen her tür satışı yasakladı.” (Müslim, Büyü: 2; Ebû
Dâvûd, Büyü: 24)
Tirmîzî: Ebû Hüreyre hadisi hasen sahihtir. İlim adamlarının uygulaması bu hadise göre olup her
türlü aldatma bulunan satışın yapılmasını hoş görmezler.
Taş atımıyla gerçekleşen satış: Satıcının müşteriye taşı sana doğru attığım an aramızdaki alışveriş
gerçekleşmiştir demekle yapılan satış şeklidir. Bu şekil aynen münabeze denilen alışverişe benzer ki cahiliye
döneminin alışveriş çeşitlerindendir.
Münabeze: Müşteri ve satıcı alıp satacakları malların nasıl ve nekadar olduğunu bilmeden bakıp
görmeden alışveriş yapmalarıdır.
Hakîm b. Hızâm (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), yanımda
olmayan bir malı satmayı bana yasakladı.” (Müslim, Büyü: 8; İbn Mâce, Ticarât: 37)
Amr b. Şuayb (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Babam babasından aktararak
Abdullah b. Amr’ın şu hadisini aktarmışlardır: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Selef ve Bey’
türü satış, bir alışverişte iki alışveriş, zararı tazmin edilmeyen mal ve kişinin yanında olmayan malı
satması helal değildir.” (Ebû Dâvûd, Büyü: 68; Nesâî, Büyü: 60)
İshâk b. Mansur diyor ki: Ahmed b. Hanbel’e sordum; “Selef ve Bey’ satışından yasaklama ne
demektir? Dedi ki: Müşteri konumundaki kimseye borç para verip sonra ona değerinden yüksek fiyatla mal
satmak demektir. Veya bir mal karşılığında borç verip sonra bu borcu ödeyemez isen o mal benim olacaktır.
Demek gibi. İshâk’ta aynı şekilde düşünmektedir.
Ahmed b. Hanbele; Zararını tazmin etmediğin malın satışı nasıldır? Diye sordum. Dedi ki: Elde
olmayan malın satılmaması sadece gıda maddesi için geçerlidir.
İshâk’ta diyor ki: Ölçü ve tartıya giren her şey Ahmed b. Hanbel’in dediği gibidir.
Ahmed diyor ki: Satıcı dikiş ve diğer işleri bana ait olmak üzere bu kumaşı sana satıyorum derse bu
da “Bir satışta iki satış” demektir. Dikişi bana ait olmak üzere bu kumaşı sattım derse bir sakınca yoktur
veya dikişi dışında diğer yapılacak işleri bana ait olmak üzere satıyorum derse bunda da sakınca yoktur.
Bunlar tek şart yerine geçer ve bir şatışta iki satış modeline uymaz. İshâk’ta aynı görüştedir.
Semure (r.a.)’den rivâyete göre, “Peygamber (s.a.v.) bir hayvanı bir hayvan
karşılığında veresiye olarak satmayı yasakladı.” (Ebû Dâvûd, Büyü: 15; Nesâî, Büyü’: 65)
Yani bugün bir hayvan verip birkaç ay sonra karşılığında bir hayvan almak şartıyla yapılacak alışveriş çeşidi.
Câbir (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Bir
hayvanı iki hayvan karşılığında veresiye alıp satmak doğru değildir ama peşin olarak alım
satımında bir sakınca yoktur.” (Ebû Dâvûd, Büyü: 15; Nesâî, Büyü’: 65)
Nafi (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ben ve İbn Ömer, Ebû Saîd’in yanına gittik:
Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyururken şu iki kulağım dinledi diyerek şu hadisi bize aktardı: “Altını altın
karşılığında ancak misli misline, gümüşü gümüş karşılığında yine misli misline değiştirin biri
birinden eksik veya fazla olmasın, mevcut olmayanı mevcut olanla satmayın.” (Müslim, Müsakat: 15;
Nesâî, Büyü’: 47)
Mâlik b. Evs b. Hadesân (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ömer b. Hattâb’ında
bulunduğu bir toplantı yerine: “Bu paraları kim değiştirmek ister diyerek geldim.” Talha b. Ubeydullah:
“Elindeki altınları getir bize göster bakalım sonra onun değerindeki gümüşü hizmetçimiz gelince sana
verelim” dedi. Bunun üzerine Ömer: Hayır vallahi olmaz ona gümüş paraları hemen vererek altını da ondan
peşin olarak hemen alacaksın çünkü Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Gümüş karşılığında altını veresiye
değiştirmek faizdir, peşin olursa o başka... buğdayı buğdayla veresiye değiştirmek faizdir, peşin olursa
o başka... arpayı arpayla veresiye değiştirmek faizdir, peşin olursa o başka... hurmayı hurmayla
veresiye değiştirmek faizdir, peşin olursa o başka...” (Buhârî, Büyü: 79; Müslim, Müsakat: 16)
Sâlim (r.a.)’in babasından rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim
şöyle buyurmuştu: “Yeni aşı yapılmış bir hurmalığı kim satın alırsa o yılın meyvesi satıcıya aittir.
Müşteri alırken şart koşmuşsa meyveler alıcınındır.” (Buhârî, Büyü’: 84; Müslim, Büyü: 15)
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Alışveriş yapan iki kişi birbirinden
ayrılmadıkça muhayyerdirler yani alışverişi yapıp kesinleştirebilirler veya vazgeçerler.” İbn Ömer
bir mal satın aldığında eğer oturuyor ise satışın tahakkuk etmesi için ayağa kalkardı. (Yani bulunduğu
konumu değiştirmiş olurdu.) (Buhârî, Büyü: 44; Müslim, Büyü: 10)
Hakîm b. Hızâm (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Alışveriş yapanlar birbirlerinden ayrılmadıkları sürece alışverişi gerçekleştirmek veya vazgeçmek
konusunda muhayyerdirler. Müşteri ve satıcı mal ve para konusunda doğru sözlü olurlar ve her
şeyi açık bir şekilde ortaya koyarlarsa bu alışverişlerinde bereket olur. Her iki taraf ta mal ve para
konusunda bazı özellikleri gizlerler ve yalan söylerlerse alışverişlerindeki bereket
giderilir.” (Buhârî, Büyü: 19; Müslim, Büyü: 11)
Amr b. Şuayb (r.a.)’ın babasından ve dedesinden rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah
(s.a.v.) şöyle buyurdu: “Alıcı ve satıcı birbirinden ayrılıncaya kadar alışverişi yapıp yapmamakta
serbesttirler. Ancak muhayyer olarak alışveriş yapmışlarsa belirttikleri zamana kadar
muhayyerlik devam eder. Alışveriş bozulmasın maksadıyla taraflardan birinin kötü niyetle alım
satım yerinden ayrılması caiz değildir. Helal olmaz.” (Ebû Dâvûd, Büyü: 51; Nesâî, Büyü: 11)
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Alışveriş
yapanlar birbirlerinden memnun olarak ayrılsınlar” yani alışveriş karşılıklı rıza ile olsun. (Ebû
Dâvûd, Büyü: 51; İbn Mâce, Ticaret: 18)
Tirmîzî: Bu hadis garibtir.
Enes (r.a.)’den rivâyete göre, alışverişte devamlı aldanan bir kimse vardı, alışverişlerinde
hep aldanırdı. O’nun ailesi Peygamber (s.a.v.)’e gelerek: Ey Allah’ın Rasûlü! Bunun alışveriş yapma
hakkını elinden al dediler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) onu çağırdı ve alışveriş yapmasına engel
koydu. Adam; Ben alışveriş yapmadan duramam deyince Rasûlullah (s.a.v.): “Alışveriş yaptığında al
paranı ver malımı fakat aldatma yok de” buyurdu. (Ebû Dâvûd, İcara: 66; Nesâî, Büyü: 12)
Tirmîzî: Enes hadisi hasen sahih garibtir.
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Bir kimse memesinde süt biriktirilmiş bir hayvanı satın alırsa o hayvanı sağıp tecrübe edinceye
kadar muhayyerdir, istemezse hayvanı iade eder bu süre içerisinde sütünden istifade ettiği için bir
ölçek hurma vermelidir.” (Buhârî, Büyü: 64; Müslim, Büyü: 7)
Câbir b. Abdullah (r.a.)’den rivâyete göre: “Kendisi, Rasûlullah (s.a.v.)’e bir deve sattı
ve evine gidinceye kadar deveye binmeyi şart koştu.” (Müslim, Müsakat: 21)
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Rehin edilmiş hayvanın sırtına binilir, rehin edilmiş hayvanın sütü içilir o hayvanın beslenmesi ise
üzerine binen ve sütünü içen kimseye aittir.” (Buhârî, Rehn: 4)
Bazı ilim adamlarının uygulaması bu hadise göredir. Ahmed ve İshâk bunlardandır. Bazı ilim adamları ise; “Rehin
olarak bırakılan şeyden hiçbir şekilde istifade edilemez” derler.
Fedâle b. Ubeyd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Hayber günü on iki dinara altın ve
mücevherattan oluşan bir kolye satın aldım altınını ve mücevheratını ayrıştırıp tarttığımda on iki dinardan
fazla altın olduğunu tespit ettim. Durumu Peygamber (s.a.v.)’e aktardım buyurdular ki: “Altınla
mücevherat ayrılmadıkça satılmaz.” (Müslim, Müsakat: 16; Ebû Dâvûd, Büyü: 13)
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Bir adam iflas
etmiş kimse yanında kendi ticarî malını aynen bulursa o malı almaya başkalarından daha hak
sahibidir.” (Müslim, Müsakat: 15)
Ebû Saîd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Yanımızda bir yetimin malı olan şarap
vardı, Maide sûresi 90.ayet nazil olunca Rasûlullah (s.a.v.)’e bu şarabı nasıl değerlendirebileceğimizi
sordum ve bir yetime ait olduğunu da söyledim, onu dökün buyurdular.” (Nesâî, Büyü’: 90)
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Emaneti sana
emanet eden kişiye ver. Sana hainlik edene sen hainlik etme.” (Ebû Dâvûd, Büyü: 79)
Tirmîzî: Bu hadis hasen garibtir.
Ebû Umâme (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v.)’in veda haccı
hutbesinde şöyle dediğini işittim: “Ödünç alınan şey mutlaka yerine verilmelidir. Kefil olan borçlu
gibidir, borcu ödeyecektir. Borç ise mutlaka ödenecektir.” (Ebû Dâvûd, Büyü: 88; İbn Mâce, Sadakat:
5)
Tirmîzî: Ebû Umâme hadisi hasen garibtir.
Semure (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “El başkasına ait
ödünç aldığı bir malı ödeyinceye kadar o malı muhafazasından sorumludur.” (Ebû Dâvûd, Büyü: 88;
İbn Mâce, Sadakat: 5)
Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından ve sonrakilerden bazı ilim
adamlarının uygulaması bu hadise göre olup şöyle derler: “Ödünç malı teslim alan o mala zarar verirse
tazmin etmesi gerekir.” Şâfii ve Ahmed aynı görüştedir. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından daha
başkalarından bazı ilim adamları ise ödünç alan kimsenin hasar halinde tazmin etmesi gerekmez ancak
emaneti kullanırken ters bir iş yaparsa o zaman tazmin eder. Sûfyân es Sevrî, İshâk ve Küfeliler bu görüştedir.
Ma’mer b. Fadle (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle derken
işittim: “Günaha batıp gidenlerden başkası stokçuluk yapmaz.”
(Müslim, Müsakat: 26; Ebû Dâvûd, İcara: 47)
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Pazara inecek
malları pazara gelmeden yolda karşılamayın satılacak hayvanların sütünü sağmayıp memesini
şişkin duruma getirmeyin. Birbirlerinizin malını sattırabilmek için yapmacık olarak fiyat
artırmayın, reklamcılık yapmayın.” (Tirmîzî rivâyet etmiştir.)
Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Kim
bir Müslüman’ın malını elinden alabilmek için yalan yere yeminler ederse Allah’ın huzuruna Allah kendisine
gazâblı olduğu halde varmış olur. Eş’as b. Kays diyor ki: Bu söz benim hakkım da söylenmiştir. Bir Yahudi
ile aramızda toprak meselesi vardı. Yahudi benim hakkımı inkar edince onu Rasûlullah (s.a.v.)’in huzuruna
çıkardım. Rasûlullah (s.a.v.) bana: “Delil ve şâhidin var mıdır?” buyurdu. Ben de hayır dedim. Sonra
Yahudiye “Yemin et” buyurdu. Bunun üzerine ben yemin eder ve malımı alır götürür dedim. bunun üzerine
Allah, 3 Âl-i İmrân sûresi: 77. ayetini indirdi; “Doğrusu Allah’a karşı verdikleri sözü ve yeminleri az bir
menfaat karşılığında değiştirenler varya işte onlar öteki dünyanın nimetlerinden
faydalanamayacaklardır. Allah kıyamet günü onlarla ne konuşacak ne de yüzlerine bakacak, ne de
onları günahlarından arındıracaktır. Onlar için acıklı bir azâb vardır.” (Müslim, İman: 61)
İyas b. Abd el Müzenî (r.a.)’den rivâyete göre: “Peygamber (s.a.v.), suyun satılmasını
yasakladı.” (Ebû Dâvûd, İcara: 61; Nesâî, Büyü: 89)
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Mera ve
otlaklarda otlayan hayvanların içecekleri suya yasak konulamaz çünkü bu yasaklama ile
hayvanların otlatılması engellenmiş olur.” (Buhârî, Müsakat: 3; Müslim, Müsakat: 8)
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.): “Erkek hayvanın döllemesi
karşılığında ücret almayı yasakladı.” (Ebû Dâvûd, İcara: 40; Müslim, Müsakat: 8)
Rafi’ b. Hadîç (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kan
almadan dolayı alınan ücret pistir ve yasaklamıştır. Fahişenin zina karşılığı aldığı ücret de pis olup
yasaklamıştır. Köpeğin satışı karşılığında alınan para da pis olup köpek satışı
yasaklamıştır.” (Müslim, Müsakat: 9; Nesâî, Büyü’: 91)
Ebû Mes’ûd el Ensarî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), köpek
satışından elde edilen kazancı, fahişenin zina karşılığı elde ettiği kazancı, kahin, falcı ve
sihirbazlara verilen ücreti yasaklamıştır.” (Nesâî, Büyü: 91; Müslim, Müsakat: 9)
Humeyd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Enes’e kan alma işi yapan kimsenin
kazancından soruldu da Enes şöyle dedi: Rasûlullah (s.a.v.) kan aldırmıştı. Ebû Taybe adında bir köle
kan almıştı. Rasûlullah (s.a.v.) ona iki ölçek yiyecek verilmesini emretti. Bu kölenin sahipleriyle konuştu
onlarda köleden aldıkları vergiyi biraz indirdiler. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Tedavi yollarınızın
en değerlisi kan aldırmaktır veya kan aldırmak sizin en iyi ilaçlarınızdandır.” (Müslim, Müsakat: 11)
Câbir (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre: “Rasûlullah (s.a.v.), köpek ve kedi satışından
elde edilen kazançtan insanları yasakladı.” (Ebû Dâvûd, İcara: 62; İbn Mâce, Ticarat: 9)
Tirmîzî: Bu hadisin senedinde karışıklık vardır. Kedi satışından elde edilen kazanç pek sağlam
değildir.
Câbir (r.a.)’den rivâyete göre: “Peygamber (s.a.v.), kedi eti yemekten ve kedi satışından
elde edilen kazancı yasakladı.” (Ebû Dâvûd, İcara: 62; İbn Mâce, Ticarat: 9)
Tirmîzî: Bu hadis garibtir.
Âişe (r.anha)’dan rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle hüküm verdi: “Satın
alınan maldan elde edilen menfaat ve gelir sorumluluk ve risk çeken kimseye aittir.” Yani bir malın
sorumluluğu kime ait ise gelirinin de ona ait olacağı bildirilmiştir. (Ebû Dâvûd, İcara: 71; Nesâî, Büyü: 15)
Rafi’ b. Amr (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Ben Ensâr’ın
hurmalarını taşlar ve düşürürdüm, beni yakalayarak Rasûlullah (s.a.v.)’e götürdüler. Rasûlullah
(s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ey Rafi’! Onların hurmalarını niçin taşlarsın?” Ben de: “Ey Allah’ın Rasûlü
açlıktan dolayı” dedim. Buyurdular ki: “Taşlama altına dökülenleri ye Allah seni doyursun ve
kandırsın.” (Tirmîzî rivâyet etmiştir.)
Tirmizi: Bu hadis hasen garibtir.
Amr b. Şuayb (r.a.)’ın babasından ve dedesinden rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.)’e
dalındaki meyvenin durumu soruldu da şöyle buyurdular: “Bir kimsenin ihtiyacı varsa zaruri
durumlarda cebine ve kabına doldurmaksızın o meyveden yemesinden bir şey lazım gelmez.” (Ebû
Dâvûd, Lukata: 10; Nesâî, Kat’us Sarik: 12)
Tirmîzî: Bu hadis hasendir.
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Her kim bir gıda
maddesi alırsa onu tamamen teslim almadan satmasın! İbn Abbâs der ki: “Ben her şeyin gıda
maddesi gibi olduğunu zannederim.” (Buhârî, Büyü: 54; Müslim, Büyü: 8)
Tirmîzî: İbn Abbâs hadisi hasen sahihtir. İlim adamlarının çoğunluğunun uygulaması bu hadise
göre olup müşterinin gıda maddesinin teslim alınmadan önce satılmasını hoş görmemişlerdir. Bazı ilim
adamları ise yenilip içilmeyen ölçüye tartıya girmeyen bir şey satın alan kimsenin onu tamamen teslim
almadan önce satabileceğine izin vermişlerdir. İlim adamlarının bu konuda sıkı davrandıkları konu gıda
maddesidir. Ahmed ve İshâk’ın görüşü de böyledir.
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Biriniz bir
diğerinizin satışına karşı satış yapmasın yine sizden biriniz diğer kardeşinizin dünürlüğüne karşı
dünürlük yapmasın.” (Buhârî, Büyü: 58; Nesâî, Büyü: 19)
Ebû Talha (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Ey Allah’ın Rasûlü! İdârem
altındaki yetimler için şarap satın aldım. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Şarabı
dök kabını kır.” (Ebû Dâvûd, Eşribe: 1; İbn Mâce, Ticarat: 11)
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kötü örnek biz
Müslümanlara yakışmaz. Yaptığı bağıştan dönen kimse kustuğunu yalayan köpek gibidir.” (Buhârî,
Hibe: 28; Müslim, Hibât: 2)
Tirmîzî: Bu konuda İbn Ömer’in Peygamber (s.a.v.)’den şu şekilde aktardığı rivâyet edilir: “Bir
kimsenin hediye verip sonra ondan dönmesi caiz değildir. Ancak baba çocuğuna yaptığı hediyeden
dönebilir.”
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, -Kuteybe bu hadisi merfu olarak rivâyet etmiştir.-
Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Bir kimseyi aldatmak için yapmacık olarak o malın fiyatını
artırarak müşteri kızıştırmayınız.” (Buhârî, Büyü: 60; Müslim, Büyü: 4)
Sûveyd b. Kays (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ben ve Mahreme (Mahrefe) el Abdî
Hecer’den kumaş getirmiştik. Rasûlullah (s.a.v.) bize gelerek birkaç şalvarlık olabilecek kumaş için pazarlık etti
yanımızda ücretle çalışan ölçme işini yapan bir tezgahtarımız vardı. Rasûlullah (s.a.v.), bu tezgahtara “Ölçerken
müşteriden yana fazlalaştır” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Büyü: 7; Nesâî, Büyü: 54)
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Zenginin
borcunu geciktirmesi haksızlık ve zulümdür. Kim de parası ödenmek üzere imkanı olan bir
kimseye havale edilirse ona müracaat etsin.” (Ebû Dâvûd, Büyü’: 10; Müslim, Müsakât: 7)
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), münabeze ve
mülamese modeli satışları yasakladı.” (Buhârî, Büyü: 62; Müslim, Büyü: 1)
Mülamese: Dokunma ve dokundurma modeli alışveriştir. İki kişiden her biri düşünüp taşınmadan
birbirinin elbisesine dokunması veya mala eliyle dokunmasıyla satışın gerçekleşmesi şeklindeki alışveriştir ki
aldanma vardır.
Mülamese ise: Bir mala el değdirsen, alışveriş gerçekleşir. O malın kalite ve sayısını görüp bilmese
bile veya o mal bir kap içersinde olsa bile... Bu tür alışverişler cahiliyye modeli alışverişler olup Rasûlullah
(s.a.v.) bunları yasaklamıştır.
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), Medîne’ye
geldiğinde insanlar peşin para ile veresiye meyve satın alıyorlardı. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.);
“Her kim peşin para ile veresiye meyve ve mal satın alacaksa belli ölçek belli tartı ve belli bir
vade ile yapsın” buyurdular. (Nesâî, Büyü’: 72; Müslim, Müsakat: 25)
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) bir buğday yığınına uğradı elini yığına daldırınca eline ıslaklık geldi. Bunun üzerine: “Ey bu yığının sahibi nedir bu durum”
dedi. Adam: “Ey Allah’ın Rasûlû! Gökten yağmur isabet etmiştir” dedi. Rasûlullah (s.a.v.): Islak olan
kısmı müşterinin görmesi için yığının üzerine çıkarmanız gerekmez mi? Sonra şöyle devam etti: “Her
kim aldatırsa bizden değildir.” (İbn Mâce: Ticarat: 36; Ebû Dâvûd, İcara: 50)
Rifâa (r.a.)’ın babasından ve dedesinden naklettiğine göre; kendisi Rasûlullah (s.a.v.) ile
birlikte namazgaha çıkmıştı ki: Bazı insanların alışveriş yaptıklarını gördü ve onlara şöyle seslendi: “Ey
tüccarlar topluluğu” onlarda Rasûlullah (s.a.v.)’e icabet ederek boyunlarını doğrultarak gözlerini ona
çevirdiler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Tüccarlar kıyamet gününde günahkar ve
rezil bir vaziyette diriltileceklerdir. Ancak yolunu kitabla bulup günahlardan sakınanlar,
yemininde durup iyilik yapanlar ve dürüst olanlar bunun dışındadır.” (İbn Mâce, Ticarat: 3; Ebû
Dâvûd, Büyü’: 1)
Ebû Zerr (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Üç gurup insan
vardır ki kıyamet günü Allah onların yüzüne bakmayacak onları günahlarından temize
çıkarmayacak ve onlara acıklı azabını tattıracaktır. Biz de kimdir bu zarar ve ziyan da olanlar Ey
Allah’ın Rasûlü! Dedik. Şöyle buyurdular: 1- Yaptığı iyiliği başa kalkan, 2- Kibir ve gururluluk
için elbisesini yerlerde sürüyen kimse, 3- Ticari eşyasını yalan yeminle satıp tüketen
kimse.” (Müslim, İman: 46)
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre; bir adam Rasûlullah (s.a.v.)’den alacağını istedi ve sert
davrandı, sahabe onu linç etmek istediler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): Dokunmayın ona, çünkü hak
sahibinin konuşma hakkı vardır. Bir deve satın alarak ona veriniz buyurdular. Öyle bir deve aradılar fakat
ondan daha üstün bir deve bulabildiler. Rasûlullah (s.a.v.): “O deveyi satın alın, ona verin şüphesiz ki
sizin en hayırlınız ödeme yönünden en iyi davrananızdır” buyurdular. (Buhârî, Vekale: 6; Müslim,
Müsakat: 22)
Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’in iki tane kalın
kumaştan elbisesi vardı, oturduğu zaman terlerdi ve bu iki elbise onun sırtında ağırlık yapardı. Derken
falan Yahudi’nin Şamdan kumaşları gelmişti. Bende dedim ki: O Yahudi’ye birisini gönderip veresiye
elbise satın alsan dedim. Elbise almak üzere adam gönderilen, Yahudi: “Muhammed’in maksadını
biliyorum, o benim malımı ve paralarımı dolandırmak istiyor” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah
(s.a.v.) şöyle buyurdu: “O Yahudi yalan söyledi çünkü benim Allah’a karşı daha fazla sorumluluk
bilinci içinde olduğumu ve emanete en çok riayet eden olduğumu çok iyi biliyor.” (Nesâî, Büyû: 70)
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) vefat etti,
O’nun zırhı ailesi için aldığı yirmi ölçek arpa karşılığında rehin edilmişti.” (Nesâî, Büyü: 83; İbn
Mâce, Rühün: 1)
Enes (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’e bir gün arpa ekmeğiyle
biraz bozulmuş iç yağı taşımıştım. Onun zırhı ailesi için aldığı yirmi ölçek arpa karşılında bir Yahudi’nin
yanında rehin edilmişti. Bir gün Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle dediğini işitmiştim: “Muhammed’in ev
halkı yanında ne bir ölçek hurma ne de bir ölçek hububatla akşamladı ve gerçekten o günlerde
Peygamber (s.a.v.)’in yanında dokuz hanımı bulunuyordu.” (Buhârî, Büyü: 14)
Câbir (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Şehirli şehir dışından gelenlerin mallarını onlar adına satıp simsarlık yapmasınlar insanları yapacakları
alışverişlerde serbest bırakın, Allah onları birbirlerinden rızıklandırır.” (Müslim, Büyü: 6; Ebû Dâvûd, Büyü: 45)