Fedâle b. Ubeyd (r.a.), Rasûlullah (s.a.v.)’den bize aktararak şöyle demiştir: “Her ölen
kimsenin amel defteri kapanır ancak Allah yolunda kalbi cihâda bağlı olarak ölen kimse müstesna
onun ameli kıyamet gününe kadar çoğalıp artar ve o kimse kabir fitnesinden de güvendedir.”
Ve Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu da işittim: “Mûcâhid nefsinin isteklerine karşı
cihâd ederek günahlardan uzak durmak için mücadele eden kimsedir.” (Müslim, Imara: 42; Ebû
Dâvûd, Cihâd: 36)
Berâ b. Âzib (r.a.)’den rivâyet edilmiştir. Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: Bana kürek
kemiği veya yazı yazabilecek bir plaka getirin dedi. Getirilen malzemeye Nisa sûresi 95. ayetini yazdırdı.
Amr b. Ümmü Mektum, Peygamber (s.a.v.)’in arkasında idi gözleri kör olduğu için bana izin var mı?
deyince “Özür sahiplerinden başka ...” ayeti nazil oldu. (Nesâî, Cihâd: 4; Buhârî, Cihâd: 35)
Tirmizi: Bu hadis hasen sahih garibtir.
Abdullah b. Amr (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Bir kimse Rasûlullah
(s.a.v.)’e gelerek cihâda çıkmak için izin istedi. Rasûlullah (s.a.v.)’de annen baban var mı? buyurdu. O
kimse evet deyince; “Sen anne ve babana hizmet ederek cihâdı yap” buyurdular. (Nesâî, Cihâd: 6;
Buhârî, Cihâd: 137)
Tirmizi: Bu hadis sahihtir.
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Allah’ın günahları ne ile sildiğini ve dereceleri ne ile yükselttiğini size haber vereyim mi?”
Sahabîler: “Evet Ya Rasûlullah!” dediler. Buyurdu ki: “Her türlü zorluklara rağmen abdesti en
güzel şekliyle almak, mescidlere namaz kılmak için giderken adımları çoğaltmak, bir namazdan
sonra diğer namazı kılmak için büyük bir arzuyla beklemek. İşte tüm bunlar, sizin ibâdetler
konusunda en büyük cihadınızdır.” (Müslim, Tahara:14; İbn Mâce, Tahara: 58)
Kuteybe (r.a.), aynı hadisin bir benzerini Abdulaziz b. Muhammed’den ve el A’lâ’dan
naklederek şu ilaveyi yapmıştır: “İşte ribât’ınız budur, işte ribât’ınız budur, işte ribât’ınız
budur.” (Müslim, Tahara: 14; Nesâî, Tahara: 107)
Tirmîzî: Bu konuda Ali, Abdullah b. Amr, İbn Abbâs, Abîde (Ubeyde de denilir) b. Ömer, Âişe,
Abdurrahman b. Âiş el Hadremî ve Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmîzî: Ebû Hüreyre’nin bu konudaki hadisi hasen sahihtir.El A’lâ b. Abdurrahman; Yakup el Cühenî el Hurakî’nin oğludur ve hadisçiler yanında
güvenilen biridir.
İbn Cüreyc (r.a.)’den aktarıldığına göre İbn Cüreyc, Nisa sûresi 59. ayeti olan: “Ey iman edenler!
Allah’a itaat edin, Rasûlüne itaat edin. Sizin gibi Müslüman olup kendilerine otorite teslim edilmiş olan
kimselere de itaat edin” ayeti hakkında şöyle dedi: Abdullah b. Huzafe b. Kays b. Adiyy es Sehmî’yi, Rasûlullah
(s.a.v.) bir Müfrezenin başında komutan olarak gönderdiğini bana Ya’la b. Müslim, Saîd b. Cübeyr vasıtasıyla İbn
Abbâs’tan nakletmişti. (Yani müfrezenin başındaki kimseye de Allah ve Rasûlüne itaat edildiği gibi itaat edileceği
konusunda) (Müslim, Imara: 1; Nesâî, Biat: 28)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir.
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “İnsanlar tek başına
yolculuk yapmanın tehlikelerini benim bildiğim gibi bilselerdi hiçbir kimse binitiyle tek başına gece
yolculuğuna çıkmazlardı.” (Ebû Dâvûd, Cihâd: 79)
Câbir b. Abdullah (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle
buyurdular: “Harb hile, aldatma ve yanıltmadan ibarettir.” (Buhârî, Cihâd: 156; İbn Mâce, Cihâd: 28)
Ebû İshâk (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Zeyd b. Erkâm’ın yanındaydım
kendisine Rasûlullah (s.a.v.) kaç savaşa katıldı diye soruldu Zeyd ondokuz dedi. Bunun üzerine ben: Sen,
onunla birlikte kaç savaşta bulundun? Dedim. On yedi dedi. İlk katıldığın savaş hangisiydi dedim. “Zat-
ül Uşeyr” veya “Zat-ül Uşeyra” dedi. (Buhârî, Meğazi: 91; Müslim, Cihâd: 49)
İbn ebî Evfâ (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim Hendek
savaşındaki karşıt güçler için şöyle beddua ediyordu: “Kur’ân’ı indiren, hesapları çabucak gören Allah’ım
bize saldıran bu düşman güçlerini sarsıntıya uğrat ve perişan et.” (Ebû Dâvûd, Cihâd: 39; Müslim, Cihâd: 7)
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’in
bayrağı siyah sancağı ise beyazdı.” (Ebû Dâvûd, Cihâd: 69)
Tirmizî: İbn Abbâs hadisi olarak, bu hadis bu yönüyle hasen garibtir.
Ebû Saîd el Hudrî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), Fetih senesi;
Merruz Zahran’a varınca düşmanla karşılaşacağımızı bize bildirerek oruçlarımızı bozmamızı emretti
bizde hep birlikte orucumuzu bozduk.” (Ebû Dâvûd, Sıyam: 43; Müslim, Sıyam: 17)
Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.); Ebû
Talha’nın, Mendûb denilen atına bindi” dedi ve sözünü şöyle sürdürdü: “Rasûlullah (s.a.v.)’i
savaştaki korkulu bir anda daima en önde bulurduk.” (Müslim, Fedail: 11)
Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Medîne’de düşman
baskını olabileceğine dair korkulu bir an yaşanmıştı. Rasûlullah (s.a.v.), Mendûb denilen bir atı
ödünç olarak aldı ve çevreyi dolaşarak korkulacak bir şey yok dedi.” Zaten korkulu bir durumla
karşılaştığımızda Peygamberimiz (s.a.v.)’i daima en önde bulurduk. (Müslim, Fedail: 11)
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: Müsabaka, yarış
yapmak at ve deve koşturmakta, ok ve benzeri şeyleri atmaktadır. (Ebû Dâvûd, Cihâd: 60)
Tirmizî: Bu hadis hasendir.
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), Allah tarafından
görevlendirilmiş bir kuldu diğer insanlardan ayrı olarak biz ehli beytine özellikle tavsiye ettiği üç
şey şuydu: Abdesti güzelce almayı, sadaka yememeyi, eşekleri atlara çekmemeyi bize
emretmişti.” (Ebû Dâvûd, Cihâd: 53)
Ebû’d Derdâ (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim şöyle
diyordu: “Zayıf kimsesiz ve fakirleriniz arasında beni arayın, beni ancak onların yanında
bulursunuz, çünkü sizler o fakir ve zayıf insanlar yüzünden rızıklandırılıyor ve Allah tarafından
yardım görüyorsunuz.” (Ebû Dâvûd, Cihâd: 70)
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Dikkat edin!
Hepiniz çobansınız hepiniz sürüsünden sorumludur. İnsanların idaresini üstlenen devlet başkanı çobandır
halkından sorumludur. Erkek evinin çobanıdır ve çoluk çocuğundan sorumludur. Kadın da, kocasının
evinde çobandır. Kocasının evinden sorumludur. Köle efendisinin malı üzerinde çobandır ve o köle o
maldan sorumludur. Dikkat edin? Hepiniz çobansınız, hepiniz kendi sürünüzden sorumlusunuz. (Ebû
Dâvûd, Harac: 1)
Ümmül Husayn el Ahmesiyye (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah
(s.a.v.)’den veda haccı hutbesinde üzerinde koltuğunun altından dolayarak büründüğü bir çeşit çizgili
kumaşla örtünmüş olduğu halde dinledim. Sanki şu anda konuşurken titreyen pazısına bakar gibiyim,
şöyle buyurmuştu: “Ey insanlar Allah’a karşı sorumluluk bilinci içersinde olunuz yolunuzu kitapla
bulmaya çalışınız. Sizin başınıza kulağı kesik Habeşli bir köle bile getirilmiş olsa Allah’ın kitabına
göre hareket edip size de onu uyguladığı sürece onun emirlerini dinleyin ve itaat edin.” (Müslim,
Imara: 13)
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kendisine isyan
emrolunmadıkça hoşlansa da hoşlanmasa da her konuda idareciyi dinlemek ve itaat etmek her
Müslümana farzdır. Eğer kendisine isyan emredilirse itaat etme ve dinlemek mecburiyeti
yoktur.” (Müslim, Imara: 16)
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) hayvanları
birbirleriyle dövüştürmeyi yasakladı.” (Ebû Dâvûd, Cihâd: 51)
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Ondört yaşımda iken bir orduya
katılmak üzere Rasûlullah (s.a.v.)’e gösterildim beni asker olarak kabul etmedi. Bir sonraki sene
onbeş yaşımda iken tekrar gösterildim; beni asker olarak kabul etti. Nafi’ diyor ki: Bu hadisi
Ömer b. Abdulaziz’e aktardım. O da şöyle dedi: Küçükle büyük arasındaki yaş sınırı budur dedi
ve onbeş yaşına girenlere maaş bağlanması emrini tüm valiliklere yazı ile bildirdi.” (Ebû Dâvûd,
Harac: 15)
Katâde (r.a.)’in babasından rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), bir gün sahabesi arasında kalkıp
cihâdın ve Allah’a imanın amellerin en değerlisi olduğundan bahsetmişti. Bu arada bir adam: Ya Rasûlullah
dedi. Allah yolunda şehîd olarak can verirsem günahlarıma keffâret olur mu? Ne dersiniz? Rasûlullah (s.a.v.),
Allah yolunda sabır ve dirençle savaştan kaçmaksızın düşman saflarına ilerliyerek savaşıp şehîd olursan evet
günahlarına keffâret olur dedi. Sonra Rasûlullah (s.a.v.), nasıl demiştin? Dedi. O kimse de sorusunu tekrar
ederek Allah yolunda savaşırken şehîd düşersem günahlarıma keffâret olur mu? Ne dersiniz deyince
Rasûlullah (s.a.v.): “Evet sen mükafatını sadece Allah’tan bekleyerek sabır ve dirençle savaştan
kaçmaksızın hep düşman üzerine ilerleyerek savaşıp öldürülürsen evet tüm günahlarına keffâret olur
sadece borç bunun dışındadır. Bunu bana böylece Cibril söyledi.” (Dârimî Cihâd: 21; Nesâî, Cihâd: 31)
Hişâm b. Âmir (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Uhud savaşı sonrası şehîdlere
kazılacak kabirler konusunda savaştan yaralı çıkan askerler kabir kazmanın zorluğundan dolayı
Rasûlullah (s.a.v.)’e şikayette bulundular da; bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.), kabri geniş ve güzelce
kazın iki veya üç kişiyi bir kabre defnedin Kur’ân’ı en iyi bilenleri defnederken öne geçirin buyurdu.
Babam da bu savaşta şehîd olmuştu da bir kabrin içersinde iki kişinin önüne geçirildi. (Ebû Dâvûd,Cenaiz: 26; İbn Mâce: Cenaiz: 28)
Hişâm b. Âmir (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Uhud savaşı sonrası şehîdlere
kazılacak kabirler konusunda savaştan yaralı çıkan askerler kabir kazmanın zorluğundan dolayı
Rasûlullah (s.a.v.)’e şikayette bulundular da; bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.), kabri geniş ve güzelce
kazın iki veya üç kişiyi bir kabre defnedin Kur’ân’ı en iyi bilenleri defnederken öne geçirin buyurdu.
Babam da bu savaşta şehîd olmuştu da bir kabrin içersinde iki kişinin önüne geçirildi. (Ebû Dâvûd,Cenaiz: 26; İbn Mâce: Cenaiz: 28)
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyet edilmiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) bizi bir müfreze olarak
göndermişti. Derken hepimiz bozguna uğradık darmadağınık bir duruma geldik. Medîne’ye
dönerek gizlendik ve mahvolduk dedik. Sonra Rasûlullah (s.a.v.)’e geldik ve Ey Allah’ın Rasûlü biz
savaştan kaçan kimseleriz dedik Rasûlullah (s.a.v.)’de buyurdular ki: Hayır sizler döne döne savaş
eden kimselersiniz. Ben de Müslüman birliğinden bir askerim.” (Ebû Dâvûd: Cihâd: 96)
Tirmizî: Bu hadis hasendir.
Câbir (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Uhud savaşı sonrası halam babamı aile
mezarlığımız durumunda olan bir yere defnetmek üzere getirmişti. Derken Rasûlullah (s.a.v.) şöyle ilan
ettirdi: “Şehîdleri öldürüldükleri yere geri getiriniz.” (İbn Mâce: Cenaiz: 28)
Sâib b. Yezîd (r.a.)’den rivâyet edilmiştir. “Rasûlullah (s.a.v.) Tebük seferinden
dönünce Müslümanlar orduyu karşılamak üzere seniyyetül veda denilen yere kadar çıkmışlardı.
Halkla beraber ben de çıktım ve o zaman ben çocuktum.” (Buhârî, Cihâd: 195)
Mâlik b. Evs b. Hadesân (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ömer b. Hattâb’tan işittim
şöyle diyordu: Nadroğullarının malları Allah’ın peygamberine savaşsız olarak verdiği ve Müslümanların
uğrunda at ve deve koşturmadıkları ganimetlerdendi. Bundan dolayı da sadece Rasûlullah (s.a.v.)’e ait
olmuştu. Rasûlullah (s.a.v.) bu tür ganimetlerden ailesinin bir yıllık ihtiyacını ayırır geri kalanını Allah
yolunda savaş için binit ve silaha harcardı. (Nesâî, Kasmûl Fey: 1; Müslim, Cihâd: 15)
Ebû Katâde (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: “Atların en hayırlısı
siyah olup alnında beyazlık olan üst dudağıyla burnu beyaz olan atlardır. Sonra ayakları beyaz sağ
tarafı sade renk olan siyah atlardır. Bu özellikte bulunamaz ise bu özellikleri olan doru attır.” (Ebû
Dâvûd, Cihâd: 42)
Tirmizî: Bu hadis hasen garib sahihtir.
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Ey Allah’ın Rasûlü denildi hangi
iş cihâda denk olabilir? Buyurdular ki: “Sizin ona gücünüz yetmez.” İki veya üç sefer aynı soruyu
sordular üçüncü defasında buyurdu ki: Allah yolunda cihâd eden kimsenin örneği: Mûcâhid;
cihâddan dönünceye kadar, bıkmadan usanmadan gecelerini namaz gündüzlerini oruçla geçiren
kimse gibidir.” (Müslim, Imara: 34)
Enes (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah
şöyle diyor: Allah adına Allah yolunda cihâd eden kişi benim güvencem altındadır. Ruhunu
alırsam kendisine Cenneti varis kılarım şayet memleketlerine geri çevirirsem sevap ve ganimetlerle
çeviririm.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle sahih garibtir.
Ebû Saîd el Hudrî (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Allah yolunda cihâd ederken kim bir gün oruç tutarsa Allah bu orucundan dolayı ondan
Cehennem ateşini yetmiş yıl uzaklaştırır.” (Nesâî, Savm: 44)
Hureym b. Fatik (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Her kim
Allah yolunda bir harcama yaparsa o yaptığı harcama için kendisine yediyüz misli sevap
yazılır.” (Nesai, Cihâd: 7)
Ebû Umâme (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle
buyurdu: “Harcamaların en değerli ve kıymetlisi Allah yolunda çarpışan mücahide bağışlanan
çadır gölgesi veya Allah yolunda çarpışan mücahide hizmet edecek hizmetçi veya Allah
yolunda çarpışan mücahidin bineceği bir binit.” (İbn Mâce, Cihâd: 14; Nesâî, Cihâd: 44)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir.
Zeyd b. Hâlid el Cühenî (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle
buyurmuştur: “Her kim Allah yolunda savaşacak olan bir mücahidi gerekli silah, binit ve malzeme
ile donatacak olursa bizzat kendisi savaş yapmış gibi sevap kazanır. Her kimde savaşa çıkan bir
mücahidin çoluk çocuğunun ihtiyaçlarını karşılarsa yine o da savaş yapmış gibi sevap
kazanır.” (Nesâî, Cihâd: 44; İbn Mâce, Cihâd: 14)
Zeyd b. Hâlid el Cühenî (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle
buyurmuştur: “Her kim Allah yolunda çarpışan bir mücahidi gerekli silah, binit ve malzeme ile
donatırsa veya mücahidin çoluk çocuğunun ihtiyacını karşılarsa aynan savaşa katılan gibi sevap
kazanır.” (Nesâî, Cihâd: 44; İbn Mâce, Cihâd: 14) (Nesâî, Cihâd: 44; İbn Mâce, Cihâd: 14)
Yezîd b. ebî Meryem (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ben Cuma namazına
gitmekte iken Abaye b. Rifâa arkamdan yetişti ve dedi ki: Müjdeler olsun sana senin bu adımların Allah
yolunda sayılır; Ebû Abs’den işittim şöyle diyordu: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kimin Allah
rızasını kazanma yolunda ayakları tozlanırsa o ayaklara Cehennem ateşi haramdır.” (Nesâî, Cihâd:
9)
Tirmizî: Bu hadis hasen garib sahihtir.
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Allah’ın azabından korktuğu için ağlayan bir kimse sağılan süt tekrar memeye dönmedikçe
Cehennem ateşine girmeyecektir. Allah yolunda cihâd eden bir kimseye bulaşan toz ve toprakla
Cehennem dumanı bir araya gelmeyecektir.” (Nesâî, Cihâd: 9; Dârimî: Cihâd: 8)
Sâlim b. ebî’l Ca’d’den rivâyete göre: Şurahbil b. Sımt şöyle demiştir: Ey Ka’b b. Mürre!
Bize Rasûlullah (s.a.v.)’den hadis aktar fakat dikkatli ol eksik ve fazla bir şeyler söyleme Ka’b b. Mürre
dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim şöyle diyordu: “İslam yolunda kimin bir kılı ağarırsa kıyamet
gününde o kıl o kimse için bir ışık (nur) olacaktır.” (Nesâî, Cihâd: 9)
Amr b. Abese (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kim
Allah’ın dinini yeryüzünde en üstün kılma yolunda gayret ederek saç ve sakalını ağartırsa o kıllar
kıyamet günü kendisi için nur, ışık olacaktır.” (Nesâî, Cihâd: 9)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir.
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Hayır ve iyilik kıyamete kadar atların (binit) alınlarında bağlıdır. At üç çeşittir; kimi atlar vardır
ki: Sahibi için sevap kazandırır, kimi atlar vardır ki: Sahibinin fakirlik ve yoksulluğunu örter,
kimi atlarda vardır ki: Sahibine günah kazandırır.”
“Sahibine sevap kazandıran at; Allah yolunda cihâd için hazırlanıp büyütülür ki bu at
sahibine daima sevap kazandırır o atlara yedirilen her şey karşılığında Allah o kimseye sevap
yazar.” Bu hadis biraz uzuncadır. (Nesâî, Hayl: 1; İbn Mâce: Cihâd: 14)
Abdullah b. Abdurrahman b. Ebûl Hüseyn’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle
buyurmuştur: “Allah tek bir ok için üç kişiyi Cennete sokar; Allah rızasını kazanmak için hayır
olarak ok yapanı, oku düşmana karşı atanı ve atma işinde yardımcı olanı. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle
devam etti: Atıcı olun, binici olun! Atıcı olmanız binici olmanızdan bence daha iyidir. Müslüman
kişinin oyun ve oyalanma olarak yaptığı her şey boş ve anlamsızdır. Ancak; kişinin atış yaptığı
aletlerle meşgul olup oyalanması, atını tımar edip atın bakımıyla uğraşması ve oyalanması ve
hanımıyla oynaşıp meşgul olması batıl ve boş eğlencelerden olmayıp hak, gerçek ve sevap
kazandıran oyun ve eğlencelerdir.” (Nesâî, Cihâd: 26; İbn Mâce, Cihâd: 19)
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim buyurdu
ki: “İki göz var ki ateş onlara değmeyecek Allah’ın azabından korkarak ağlayan göz ve Allah
yolunda nöbet bekleyen göz.” (Nesâî, Cihâd: 33; İbn Mâce, Cihâd: 8)
Tirmizî: Bu hadis sahihtir gariptir.
Ebû Musa (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’e yiğitlik veya toprak
ve kabile müdafası ve gösteriş için savaşan kimselerden hangisinin Allah yolunda savaşçı olduğu soruldu
da şöyle buyurdular: “Her kim İslam, yeryüzüne hâkim ve otorite olsun diye savaşırsa o kimse;
Allah yolunda savaşıyor demektir.” (Müslim, Imara: 42; İbn Mâce, Cihâd: 15)
Sehl b. Sa’d es Saîdî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle
buyurdu: “Allah yolunda cihâd etmek için bir sabah erkenden yola çıkmak dünyadan ve dünyanın
içindeki her şeyden daha hayırlıdır. Cennet’teki bir kamçı boyu kadar yer dünyadan ve
içindekilerden daha hayırlıdır.” (Nesâî, Cihâd: 11)
Enes (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah yolunda sabah
akşam cihâd için bir yürüyüş; dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır. Sizden birinizin
Cennet’teki bir yay kadar el kadar veya yeri dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır. Cennet
kadınlarından bir kadın eğilip te dünyaya bir baksa; yerle gök arasını aydınlatır ve onların arasını
güzel koku ile doldurur o Cennet’teki bir kadının başındaki örtüsü dünya ve içindeki tüm
şeylerden daha hayırlı ve kıymetlidir.” (Buhârî, Cihâd: 5; İbn Mâce, Cihâd: 2)
Tirmizî: Bu hadis sahihtir.
Muâz b. Cebel (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kim gerçekten
içinden gelerek samimiyetle şehîd olmayı isterse Allah o kimseye şehîd mükafatı verir.” (Nesâî, Cihâd: 36;
Ebû Dâvûd, Cihâd: 40)
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Bir kimse
Allah yolunda cihâd ederken yaralanırsa -Kendi yolunda kimin yara aldığını Allah daha iyi bilir-
Kıyamet günü Allah’ın huzuruna aldığı yaranın rengi kan rengi kokusu misk kokusu olduğu halde
gelecektir.” (Nesâî, Cihâd: 27)
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.)’e hangi amel daha değerli ve kıymetlidir
diye sorulduğunda “Allah’a ve Rasûlüne iman etmektir” buyurdu. Sonra hangi amel denildi? “Cihâd tüm
amellerin zirvesidir” buyurdu. Sonra hangi amel denildi? “Kabul edilmiş hac” buyurdular. (Nesâî, Cihâd: 17; İbn
Mâce, Cihâd: 1)
Ebû Saîd el Hudrî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’e insanların
hangisi daha değerli ve kıymetlidir? Diye soruldu. Buyurdular ki: “Allah yolunda cihâd eden kişidir.”
Sonra kimdir? Dediler. “Kenar ve kıyı bölgelere çekilip insanlardan uzaklaşan Rabbine kulluğunu arttırıp yolunu Allah ve Rasûlü ile bulmaya çalışan ve insanlara zararım dokunmasın diyen
kimsedir” buyurdular. (Nesâî, Cihâd: 7)
Tirmizî: Bu hadis sahihtir.
Osman’ın azâdlı kölesi Ebû Salih (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Osman b.
Affân’ın minberde şöyle söylediğini işittim: “Yanımdan ayrılıp gitmenizi istemediğimden dolayı
Rasûlullah (s.a.v.)’den işittiğim şu hadisi gizlemiştim sonra onu size aktarmayı uygun buldum
dolayısıyla herkes kendisi için uygun olanı seçsin Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim şöyle diyordu:
Allah yolunda savaşta bir gün nöbet tutmak İslam devletinin diğer hizmet birimlerinde bin gün
nöbet tutmak veya hizmet etmekten daha hayırlıdır.” (Nesâî, Cihâd: 39; İbn Mâce: Cihâd: 8)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir.
Büreyde (r.a.)’in babasından rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), bir orduya
komutan göndereceğinde ona şu şekilde tavsiyede bulunurdu: “Allah’a karşı sorumluluk bilincinde
olmayı beraberindeki Müslüman askerlere iyi davranmayı söyler şöyle buyurdu: Allah adıyla
Allah yolunda savaşın Allah’tan gelen gerçekleri örtbas eden kafirlerle savaşın! Savaşın; fakat
hainlik yapmayın öldürdüğünüz kimselerin gözünü oyup kulak ve burunlarını kesmeyin çocukları
öldürmeyin...” Bu hadis uzuncadır. (Ebû Dâvûd, Cihâd: 140)