Amr b. Şuayb (r.a.)’ın babasından ve dedesinden rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.):
“Kemiğe dayanacak kadar derin yaralamalarda her bir yaralama da beşer deve diyet
vardır.” (İbn Mâce, Diyât: 20; Ebû Dâvûd, Diyât: 18)
Tirmizî: Bu hadis hasendir. İlim adamlarının uygulaması bu hadise göredir. Sûfyân es Sevrî, Şâfii,
Ahmed ve İshâk yaralamalarda beşer deve verilmesi görüşündedirler.
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“El ve ayak parmaklarının diyeti eşittir. Her parmak için diyet on devedir.” (Ebû Dâvûd, Diyât: 18;
İbn Mâce, Diyât: 18)
Tirmizî: Bu konuda Ebû Musa ve Abdullah b. Amr’dan da hadis rivâyet edilmiştir. İbn Abbâs hadisi bu şekliyle hasen sahih garibtir. ilim adamlarının uygulaması bu hadise göredir. Şâfii, Ahmed, İshâk ve Sûfyân es Sevrî bunlardandır.
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki: “Şu ve şu yani serçe
parmak ile başparmak diyette eşittir.” (İbn Mâce, Diyât: 19; Ebû Dâvûd, Diyât: 18)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Enes (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Üzerinde gümüşten ziynet eşyası
olan bir cariye şehrin dışına çıkmıştı. Bir Yahudi onu yakalayıp başını taşla ezerek ziynet
eşyalarını almıştı. Son anlarında cariyeye ulaşıldı ve Rasûlullah (s.a.v.)’e getirildi de Rasûlullah
(s.a.v.), sordu: Seni kim öldürmek istedi falan mı? Cariye başı ile işaret ederek hayır dedi o halde
falan mı? dedi. Sonunda Yahudi’nin adını söyleyince başı ile evet dedi ve Yahudi yakalandı,
suçunu da itiraf etti. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) emretti de o Yahudi’nin başı da aynı şekilde
iki taş arasında ezildi.” (Müslim, Kasame: 3; Nesâî, Kasame: 11)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. bazı ilim adamlarının uygulaması bu hadise göredir. Ahmed ve
İshâk bunlardandır. Bazı ilim adamları ise: “Kısasın ancak kılıçla yapılabileceği” görüşündedirler.
Abdullah b. Amr (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Allah
katında dünyanın yok olması Müslüman bir kimsenin öldürülmesinden daha iyidir.” (Nesâî,
Tahrîmüddem: 5)
Tirmizî: Bu rivâyet İbn ebî Adiyy’in rivâyetinden daha sahihtir. Bu konuda Sa’d İbn Abbâs, Ebû Saîd, Ebû Hüreyre, Ukbe b. Âmir, İbn Mes’ûd ve
Büreyde’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Kıyamette kullar arasında ilk görülecek dava kan davalarıdır.” (Buhârî, Rıkaak: 48; Müslim,
Kasame: 8)
Yine Abdullah (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Kullar arasında hükme bağlanacak ilk dava kan davalarıdır.” (Buhârî, Rıkaak: 48; Müslim, Kasame:
8)
Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle
buyurmuştur: “Allah’tan başka itaat edilecek kimse tanımayan benim de Allah’ın kulu ve elçisi
olduğumu kabul ederek Müslüman olan kişinin kanı ancak şu üç şeyden biri ile helal olur; 1- Zina
eden evli kimse, 2- Cana karşı can, 3- Dinini terk edip İslam cemaatinden ayrılan kimse.” (Ebû
Dâvûd, Hudud: 1)
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Dikkat edin
Allah’ın ve Rasûlünün güvencesi altında bulunan bir kimseyi her kim öldürürse Allah’a verdiği
sözü bozmuş olur ve Cennetin kokusunu bile koklayamaz. Oysa Cennetin kokusu yetmiş yıllık
mesafeden duyulur.” (İbn Mâce, Diyât: 32)
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Allah fethini Peygamberine nasip
edince Allah’a hamd-ü sena ederek bir konuşma yaptı ve şöyle dedi: Her kimin bir yakını
öldürülmüş ise o kimse iki görüşten birini seçmek durumundadır. Ya affedecek veya kısas
yapılmasını isteyecektir.” (Buhârî, Diyât: 7; İbn Mâce, Diyât: 3)
Ebû Şureyh el Ka’bî (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Mekke’yi
mukaddes kılan insanlar değil! Allah, mukaddes kılmıştır. Allah’a ve ahiret gününe inanan kimse
orada asla kan dökmesin ve hiçbir ağacını da kesmesin. Rasûlullah (s.a.v.)’e fetih günü adam öldürmek
mübah kılındı diyerek bir kimse öldürmeye ruhsat vermeye kalkışırsa dikkat edin onu muayyen bir
zaman bana mübah kılmıştır herkese değil... Kıyamete kadar da haramlığı ve mukaddesliği devam
edecektir. Siz ey Huzaa kabilesi insanları! Hüzeyl kabilesinden bu insanı öldürdünüz onun diyetini benödeyeceğim bundan sonra her kimin bir yakını öldürülürse onun ailesi iki şey arasında serbesttir. Ya katilin öldürülmesini tercih ederek kısas isterler veya diyet alırlar.” (Müslim, Hac, 82; Nesâî, Menasik: 110)
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) zamanında bir adam
öldürüldü, katil maktulün velisine teslim edildi. Katil: “Ey Allah’ın Rasûlü onu öldürmek istememiştim”
dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) maktulün velisine şöyle buyurdu: “Dikkat et o doğru söylüyorsa ve
buna rağmen sen de onu öldürürsen cehenneme girersin!” Adam da katili serbest bıraktı. Katilin elleri
arkadan bağlı idi bunun üzerine bağlı bulunduğu kayışını sürükleyerek çıkıp gitti de bu adama bundan böyle
kayışlı kimse denildi. (Ebû Dâvûd, Diyât: 3; İbn Mâce, Diyât: 34)
Şeddâd b. Evs (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Allah,
her işte iyi davranmayı emretmiştir, öldürdüğünüzde bile en az acı verecek şekilde öldürün hayvan
boğazlayacağınızda hayvana fazla ızdırab verecek şekilde değil kolay bir şekilde kesin bıçağınızı bileyin
ve hayvana fazla acı vermeyin.” (Nesâî, Dehaya: 22; Müslim, Sayd: 11)
Ebû Cuhayfe (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ali’ye, Ey Mü’minlerin lideri
dedim: Allah’ın kitabında olmayan fakat senin not ettiklerin arasında bildiğin şeylerden bahseder
misin? Dedi ki: Ekinleri ve her türlü tohumları yayarak bitkileri bitiren ve canlıları yaratan hakkı
için bildiğim şey: Allah’ın bir kişiyi Kur’ân’da anlayışlı kılmasından ve yazılı kağıtta bulunandan
ibarettir. Ben de yazılı kağıtta ne var? Diye sordum. Dedi ki: Onda diyetin hükümleri, esirin
kurtarılması kafir karşılığında kısas olarak bir mü’minin öldürülmemesi vardır.” (Buhârî, Diyât: 23)
Tirmizî: Bu konuda Abdullah b. Amr’dan da hadis rivâyet edilmiştir.Ali hadisi hasen sahihtir. Bazı ilim adamlarının uygulaması bu hadise göredir. Sûfyân es Sevrî, Mâlik b. Enes, Şâfii, Ahmed ve İshâk bunlardan olup şöyle derler: “Bir mü’min, kafir karşılığında
öldürülmez.” Bazı ilim adamları ise: “İslam devletinin veya bir Müslüman’ın emanında olan kafir bir
kimse öldürülürse; öldüren Müslüman o öldürülen kimse karşılığında öldürülür.”
Amr b. Şuayb (r.a.)’in babasından ve dedesinden rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle
buyurdu: “Bir Müslüman, bir kafir karşılığında kısas yapılarak öldürülmez.” Aynı senedle rivâyete
göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kafirin diyeti Müslüman’ın diyetinin yarısıdır.” (Nesâî,
Kasame: 36; İbn Mâce, Diyât: 13)
Tirmizî: Bu konuda Abdullah b. Amr hadisi hasendir. İlim adamları Yahudi ve Hıristiyanların diyeti
konusunda değişik görüşler ortaya koymuşlardır. Bazı ilim adamları Yahudi ve Hıristiyan’ın diyeti konusunda
Ömer b. Abdulaziz’den rivâyet edilen hadise dayanarak: “Yahudi ve Hıristiyan’ın diyeti Müslüman’ın
diyetinin yarısıdır” derler. Ahmed b. Hanbel bunlardandır. Ömer b. Hattâb’ın şöyle dediği rivâyet
edilmektedir: “Yahudi ve Hıristiyan’ın diyeti dört bin dirhem, Mecusi’nin diyeti sekiz yüz dirhemdir.”
Mâlik b. Enes, Şâfii ve İshâk bu görüştedir. Bazı ilim adamları ise Yahudi ve Hıristiyanların diyeti
Müslüman’ın diyeti gibidir demektedirler. Sûfyân es Sevrî ve Küfeliler bunlardandır.
Saîd b. Müseyyeb (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre Ömer: “Diyet baba tarafından
akrabalar üzerinedir, kadın kocasının diyetinden miras olarak bir şey almaz” derdi. Dahhâk b.
Sûfyân el Kılâbî kendisine Rasûlullah (s.a.v.)’in Ûşeym ed Dababî’nin karısını kocasının diyetinden
dolayı mirasçı yap diye yazdığını Ömer’e bildirdi. (İbn Mâce, Diyât: 12; Ebû Dâvûd, Feraiz: 18)
Katâde (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Zürare b. Evfâ’nın, Imrân b. Husayn’dan
şöyle aktardığını işittim: Bir adam bir adamın elini ısırmıştı adam elini çekince diğer adamın iki dişi
sökülmüştü. Rasûlullah (s.a.v.)’e hükmetmesi için başvurdular da O’da şöyle buyurdu: “Biriniz
kardeşini kuvvetli erkek devenin ısırması gibi ısırır mı? Senin dökülen dişlerin için diyet yoktur.”
Bunun üzerine Allah: “... Dişe diş, yaralanmalarda da o yaranın benzeri bir karşılık vardır...”
ayetini indirdi.” (5 Maide: 45) (Buhârî, Diyât: 17; Nesâî, Kasame: 18)
Behz b. Hakîm (r.a.)’in babasından ve dedesinden rivâyete göre: “Peygamber (s.a.v.), bir
töhmet üzerine bir adamı hapsetti sonra suçu sabit olmayınca onu tahliye etti.” (Ebû Dâvûd, Akdıyye:
29; Nesâî, Kat-us Sarik: 2)
Tirmizî: Bu konuda Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir. Behz’in babasından ve dedesinden rivâyet ettiği hadis hasendir.
Saîd b. Zeyd b. Amr b. Nüfeyl (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle
buyurmuştur: “Her kim malını müdafaa uğrunda öldürülürse o kimse şehîd hükmündedir. Kim de
bir karış toprağı çalarsa kıyamet gününde o yer yedi kat olarak halka gibi onun boynuna geçirilir.” (Buhârî, Mezâlim: 13; Müslim, Müsâkât: 30)
Abdullah b. Amr (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kim
malını müdafaa yolunda öldürülürse o şehîdtir.” (Buhârî, Mezâlim: 13; Müslim, Müsakât: 30)
Tirmizî: Bu konuda Ali, Saîd b. Zeyd, Ebû Hüreyre, İbn Ömer, İbn Abbâs ve Câbir’den de hadis rivâyet
edilmiştir. Abdullah b. Amr hadisi hasen olup değişik şekillerde rivâyet edilmiştir.
Rafi’ b. Hadîç (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Abdullah b. Sehl b. Zeyd ile
Muhayyısa b. Mes’ûd b. Zeyd bir yolculuğa çıktılar, Hayber’e vardıklarında kendi işleri için birbirlerinden
ayrıldılar. Bir süre sonra Muhayyısa, Abdullah b. Sehl’i öldürülmüş olarak buldu. Birileri onu öldürmüştü,
onu defnetti. Sonra Huveyyısa b. Mes’ûd, Abdurrahman b. Sehl ve Muhayyısa Rasûlullah (s.a.v.)’e
geldiler. Abdurahman bu kimselerin yaşça en küçüğü olmasına rağmen arkadaşlarından önce konuşmaya
davrandı. Rasûlullah (s.a.v.): “Büyüklere karşı saygılı ol” buyurdu. Bunun üzerine Abdurrahman sustu ve
o iki arkadaşı konuştu, sonra onlarla beraber gerektiği yerde o da konuştu. Rasûlullah (s.a.v.)’e Abdullah b.
Sehl’in öldürüldüğü yeri anlattılar. Rasûlullah (s.a.v.): “Ölen arkadaşınıza veya katile karşı hak
kazanmak üzere elli sefer yemin eder misiniz? Buyurdu. Öldüreni görmediğimiz halde nasıl yemin
edebiliriz dediler. Rasûlullah (s.a.v.), o halde Yahudiler elli yeminle sizi yemin etmekten kurtarsınlar.
Diğerleri ise: Kafir bir toplumun yeminlerini nasıl kabul edebiliriz dediler. Bu durumu görünce; Rasûlullah
(s.a.v.), öldürülen kimsenin diyetini kendisi verdi. (Müslim, Kasame: 1; Nesâî, Kasame: 3)