Dua - 2. Kısım

Müslim b. ebî Bekre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Babam benim şöyle dediğimi duydu:
“Allah’ım her türlü sıkıntıdan, tembellikten ve kabir azabından sana sığınırım.” Ve; “Bunları kimden işittin” dedi. Ben de: “Senin bunları söylediğini işittim” dedim. Bunun üzerine şöyle dedi: “Bunları elden bırakma! Çünkü ben Rasûlullah (s.a.v.)’in bunları söylediğini işittim.”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)

Sa’d b. ebî Vakkâs (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Yunus’un balığın karnında iken yaptığı duâ olan: “Senden başka gerçek ilah yoktur. Sınırsız kudret ve yüceliğinle sen, her şeyin üstündesin doğrusu ben yapılması gerekeni yapmamak suretiyle kendime haksızlık edenlerdenim.” (Enbiya: 87) Bu duâyı herhangi konuda yaparsa Allah onun duâsını mutlaka kabul eder.”
(Müsned: 1383)
Tirmizî: Başkaları bu hadisi Yunus b. ebî İshâk’tan, İbrahim b. Muhammed b. Sa’d’den ve Sa’d b. ebî Vakkâs’tan rivâyet etmişler ve senedinde “babasından” dememişlerdir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Allah’ın doksan dokuz ismi vardır. Kim bunları öğrenir ve hayatı boyunca Allah’ı bu şekilde tanıyarak yaşar ve hayatını bu iman ve yaşayış üzere bitirirse inşallah Cennete girer.”
(Buhârî, Şurût: 17; Müslim, Zikir: 27)
Yusuf diyor ki Abdul A’lâ bu hadisin bir benzerini Hişâm b. Hassân’dan, Muhammed’den ve Ebû Hüreyre’den bize aktarmıştır.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır, bunları öğrenip bunlara göre Allah’ı tanıyıp yaşayan ve bu imanla ölen kimse inşallah Cennete girer.”
(İbn- i Mâce, Duâ: 10)
Tirmizî: Bu rivâyette isimlerin sıralaması yoktur. Bu hadis hasen sahihtir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Cennet bahçelerine uğradığınızda oradan istifade ediniz.” Bunun üzerine ben: “Ey Allah’ın Rasûlü! Cennet bahçesi neresidir?” dedim. Buyurdular ki: “Mescidlerdir.” Ben: “Oradan istifade etmek ne demektir?” dedim. Şöyle buyurdular: “Sübhanallahi velhamdülillahi vela ilahe illallahu vallahü ekber (Allah yücedir ve eksiksizdir.Bütün övgüler Allah’adır. Allah’tan başka gerçek ilah yoktur ve Allah en büyüktür.) ”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.

Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Cennet bahçelerine uğradığınız zaman oradan istifade ediniz.” Ashab: “Cennet bahçeleri neresidir?” diye sordular. Rasûlullah (s.a.v.)’de: “Allah’ın dinini öğrenmek üzere meydana getirilen sohbet guruplarıdır” buyurdu.
(Müsned: 12065)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle Sabit’in Enes’den rivâyeti olarak hasen garibtir.

Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre: Bir adam Rasûlullah (s.a.v.)’e geldi ve: “Hangi duâ daha değerli ve kıymetlidir” dedi. Rasûlullah (s.a.v.)’de buyurdu ki: “Rabbinden dünya ve ahirette selamet ve afiyet dile.” Sonra ikinci bir gün gelerek tekrar “Hangi duâ daha faziletli ve değerlidir?” diye sordu. Rasûlullah (s.a.v.), ona aynı cevabı verdi. Üçüncü sefer geldiğinde yine aynı soruyu sordu. Rasûlullah (s.a.v.)’de aynı cevabı verdi ve şöyle devam etti: “Sana dünya ve ahirette afiyet verilmişse zaten kurtulup gitmişsindir.”
(Ebû Dâvûd, Salat: 27)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir. Bu hadisi sadece Seleme b. Verdan’ın rivâyetiyle bilmekteyiz.

Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Ey Allah’ın Rasûlü! Kadir gecesinin hangi gece olduğunu bilirsem hangi duâyı okumamı tavsiye edersin?” dedim. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah’ım sen affedicisin, ikram sahibisin affetmeyi seversin beni de affet.”
(İbn Mâce, Duâ: 27)

Abbâs b. Abdulmuttalib (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:
“Ey Allah’ın Rasûlü! Bana bir şey öğret ki onu Allah’tan isteyeyim” dedim. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah’tan afiyet dile...” Birkaç gün sonra tekrar geldim: “Ey Allah’ın Rasûlü! bana bir şey öğret ki onu Allah’tan isteyeyim” dedim. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.), bana şöyle dedi: “Ey Abbâs! Ey Peygamberin amcası! Allah’tan dünya ve ahirette afiyet iste.”
(Müsned: 1687)
Tirmizî: Bu hadis sahihtir.

Ebû Mâlik el Eş’arî (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Abdest, imanın bir parçasıdır. Elhamdülillah diyecek şekilde yaşamak mizanı doldurur. Sübhanallah ve Elhamdülillah diyecek şekilde bir hayat sürmek gökler ve yeryüzü arasını dolduracak kadar sevap kazandırır. Namaz, nurdur. Sadaka kişinin Müslüman olduğuna bir delildir. Sabır her an önümüzdeki bir ışıktır. Kur’ân ise lehimizde veya aleyhimizde bir delildir. Her insan sabahleyin kalkıp nefsinin satıcısıdır. Ya ibadet ve kulluk yaparak kendisini Allah’a satmış olur. Veya arzu ve hevesine veya şeytana uyarak kendisini helak etmiş olur.”
(Müslim, Tahara: 27)
Tirmizî: Bu hadis sahihtir.

Süleymoğullarından bir kişiden rivâyet edilmiştir:
“Rasûlullah (s.a.v.), şunları benim elimde veya kendi elinde saydı: Sübhanallah demek mizanın yarısıdır. Elhamdülillah ise onu doldurmuş olur. Allahuekber demek gök ile yeryüzü arasını doldurur oruç sabrın yarısı temizlikte imanın yarısıdır.”
(Müsned: 17571)
Tirmizî: Bu hadis hasendir. Şu’be ve Sûfyân es Sevrî bu hadisi Ebû İshâk’tan rivâyet etmişlerdir.

Ebû Umame (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:
Rasûlullah (s.a.v.), çok uzunca bir duâ etmişti ki ondan bir şey ezberleyememiştik. Bunun üzerine: “Ey Allah’ın Rasûlü! Uzunca bir duâ yaptınız bundan bir şey ezberleyemedik” dedik. Şöyle buyurdular: “Size tüm duâları toplayan bir duâ öğreteyim mi? Şöyle duâ edersiniz: “Allah’ım! Peygamber’in Muhammed (s.a.v.)’in senden istediği şeyin hayrından biz de istiyoruz ve Peygamber’in Muhammed (s.a.v.)’in sana sığındığı şeyin şerrinden biz de sana sığınıyoruz. Yardımına müracaat edilen tek kapı sensin eninde sonunda sana ulaşacağız hiçbir güç ve kuvvet yoktur ancak tüm güçler senin elindedir.”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.

Şehr b. Havşeb (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ümmü Seleme (r.anha)’ya; “Ey Mü’minlerin anası! Rasûlullah (s.a.v.), senin yanında olduğu zaman en çok yaptığı duâ ne idi?” Dedi ki: “Çoğunlukla yaptığı duâ şuydu: “Ey kalbleri bir halden bir hale çeviren Rabbim, benim kalbimi de dinin üzere sabit kıl.” Ben kendisine: “Ey Allah’ın Rasûlü! Niçin bu duâyı yapıyorsunuz?” diye sordum. Şöyle buyurdular: “Hiçbir kimse yoktur ki onun kalbi Allah’ın parmakları arasında olmuş olmasın. Dilediğini düzeltir, düzgün yola kor dilediğini ise kalbini kaydırarak yoldan çıkarır.” Sonra Âl-i Imrân sûresi 8. ayetini okudu: “O derin kavrayış sahipleri şöyle yakarırlar: “Ey Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi bu gerçeklerden bir daha saptırma, katından bize rahmet ver, şüphesiz bağışı en çok olan sensin sen.”
(Müsned: 25210)
Tirmizî: Bu konuda Âişe’den, Nevvâs b. Sem’an’dan, Enes, Câbir, Abdullah b. Amr ve Nuaym b. Ammâr’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis hasendir.

Ebû Umâme el Bâhîlî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’den şöyle buyurduğunu işittim:
“Abdestli olarak yatağına giren uykusu gelinceye kadar Allah’ı zikreden bir kimse uykusu anında veya gecenin bir vaktinde dünya ve ahiretin hayrına dair hangi duayı yaparsa mutlaka Allah ona o isteklerini verir.”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.

Ebû Râşid el Hayranî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:
Abdullah b. Amr b. Âs’a geldim ve: “Rasûlullah (s.a.v.)’tan işittiğin bir şeyi bana anlatır mısınız?” dedim. Bunun üzerine bana bir yazı çıkardı ve: “Bu, Rasûlullah (s.a.v.)’in benim için yazdırdığı şeydir” dedi. Yazıya baktım orada şunlar yazılıydı: Ebû Bekir es Sıddık: “Ey Allah’ın Rasûlü! bana sabah ve akşam okuyacağım bir duâyı öğret” dedi. Rasûlullah (s.a.v.): Ey Ebû Bekir şöyle de buyurdu: “Ey Allah’ım Ey göklerin ve yerin yaratıcısı! Gizli ve açık her şeyi bilen senden başka gerçek ilah yoktur. Ancak sen varsın. Her şeyin Rabbi ve idarecisi sensin. Benliğimin şerrinden, şeytanın şerrinden ve beni şirke düşürmesinden, günah işlemekten ve bir Müslüman’a kötülük etmekten sana sığınırım.”
(Müsned: 6309)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir.

Amr b. Mürre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ebû Vâil’den işittim, şöyle diyordu: Abdullah b. Mes’ûd’tan şöyle dediğini işittim, dedi. Bunun üzerine ben kendisine sen bunu Abdullah’tan işittin mi diye sordum. Ebû Vâil: “Evet” dedi. Abdullah hadisi merfu olarak rivâyet ederek şöyle dedi: “Allah’tan daha kıskanç bir kimse yoktur bu yüzden gizli ve açık tüm kötülükleri haram kılmıştır. Övülmeyi Allah’tan daha çok seven bir kimse yoktur. Bu yüzden Allah kendini övmüştür.”
(Buhârî, Tefsir-ül Kur’an: 27; Müslim, Tevbe: 17)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garib sahihtir.

Muttalib b. ebi’l Vedaa (r.a.)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Abbâs sanki bir şey duymuş gibi Rasûlullah (s.a.v.)’in yanına gelmişti. Rasûlullah (s.a.v.), minberde doğruldu ve “Ben kimim” buyurdu. Ashab: “Sen Allah’ın Rasûlüsün sana selam olsun.” Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ben Abdulmuttalib oğlu Abdullah oğlu Muhammed’im. Allah yarattıklarını yaratmış ve beni yarattıklarının en hayırlılarından kılmıştır. Sonra o yaratıklarını ikiye ayırmış beni onlar içinde yine en hayırlılarından kılmıştır. Sonra o insanları kabilelere ayırmış ve beni en hayırlı kabileden çıkarmıştır. Sonra o kabileleri de daha küçük birimlere ayırmış ve beni de neseb soy sop olarak onların en hayırlılarından kılmıştır.”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis hasendir.

Zir b. Hubeyş (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:
Saffan b. Assâl el Murâdî’ye mestler üzerine mesh yapmanın hükmünü sormaya gelmiştim bana şöyle dedi: “Ey Zir! Seni buraya hangi şey getirdi?” Ben de: “Bilgi edinmek için” dedim. Bunun üzerine Safvân: “Şüphesiz ki melekler ilim elde etmek için gayret gösterene istediği şeyden memnunluk duyarak onu her şeyden korumak için kanatlarını gererler.” Ben de: “Soracağım ve kalbimi tırmalayan şey şudur dedim ve: “Büyük ve küçük abdest bozduktan sonra mestler üzerine mesh yapmak nasıl olacaktır?” Sen Peygamberin sahabîlerindensin. Sana bu konuyu sormaya geldim sen Rasûlullah (s.a.v.)’den bu konuda bir şeyler işittin mi?” Safvân: “Evet” dedi; “Rasûlullah (s.a.v.) ile yolculukta olduğumuz zaman veya bir yerde misafir olduğumuz zaman cünüplük dışında küçük abdest, büyük abdest ve uykudan dolayı üç gün üç gece mestlerimi çıkarmamamızı emrederdi.”
Bundan sonra ben: “Rasûlullah (s.a.v.)’den sevgi hakkında bir şeyler işittin mi?” diye sordum. Safvân: “Evet” dedi; bir yolculukta Peygamber (s.a.v) ile birlikteydik ansızın bir bedevi yüksek sesle “Ya Muhammed!” diye bağırdı. Rasûlullah (s.a.v.)’de onun sesine yakın bir sesle: “Haydi gel” diye cevap verdi. Biz o bedevî kimseye yazıklar olsun sana sesini alçalt, çünkü sen peygamberin huzurundasın yüksek sesle konuşmak yasaktır dememize rağmen vallahi sesimi alçaltmam dedi. Sonra o bedevi dedi ki: “Bir kişi bir topluluğu seviyor ama henüz onlara katılmış değil.” Bunun üzerine Peygamber (s.a.v): “Kıyamet gününde kişi sevdikleriyle beraberdir” buyurdu. Ve bize bazı şeyler anlattı. Sonunda şöyle buyurdu: “Batı tarafında (Sûfyân, Şam tarafında dedi.) bir kapıdan bahsetti ki bu kapının genişliği bir binitli kimsenin kırk yıl veya yetmiş yıl yürümesi kadardır. Allah bu kapıyı gökleri ve yeri yarattığı gün tevbe için açmıştır. Güneş batıdan doğuncaya kadar yani kıyamete kadar da kapatmayacaktır.”
(Nesâî, Tahara: 27)

Zir b. Hubeyş (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:
Safvân b. Assâl el Muradiye gelmiştim ki bana “Buraya niçin geldin” dedi. Ben de: “Bilgi edinmek için” dedim. Bunun üzerine Safvân: Benim Rasûlullah (s.a.v.)’den öğrendiğime göre: “Melekler ilim öğrenmek isteyen kimseye memnun olduklarından dolayı onu her şeyden korumak için kanatlarını gererler.” Sonra kendisine dedim ki: “Mest üzerine mesh konusunda zihnime takılan şeyler var bu konuda Rasûlullah (s.a.v.)’den öğrendiğin bir şeyler var mı?” Safvân: “Evet” dedi; “Bir yolculukta olduğumuzda veya misafirlikte iken cünüplük dışında küçük abdest, büyük abdest bozmak ve uykudan dolayı üç gün üç gece mestlerimizi çıkarmamamızı bize emretmişti.”
Bundan sonra ben: “Rasûlullah (s.a.v.)’den sevgi hakkında bir şeyler işitin mi?” Safvân: “Evet” dedi; “Bir yolculukta Rasûlullah (s.a.v.) ile beraber iken görgüsüz kaba bir bedevi yüksek sesle Ya Muhammed! Ya Muhammed! Diye Peygamberimizi çağırmıştı. Ashab ona: Sus, sesini alçalt; böyle yapmak yasaktır, dedik. Rasûlullah (s.a.v.), onun sesine yakın bir sesle: “Gel bakalım” diye cevap verdi. O bedevi de: “Bir kimse bir topluluğu seviyor ama henüz onlar arasına karışmış değildir” diye cevap verdi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): “Kişi sevdikleriyle beraberdir” buyurdu: Zir diyor ki: Safvân anlattı anlattı sonunda Allah’ın tevbe için batıda genişliği yetmiş yıllık mesafe olan bir kapı yarattığını, güneş batı tarafından doğuncaya kadar kapatılmayacağını ve Allah’ın Enam sûresi 158. ayetinin bu tevbe konusunda olduğunu bana anlattı: “O Allah’tan başkasına ilahlık yakıştıranlar, inanmak için kendilerine meleklerin gelmesini veya Rabbinin gelmesini ya da Rabbinin bazı ayetlerinin gelmesini mi bekliyorlar? Ancak Rabbinin onları imana mecbur edecek bazı alametleri geldiği gün, iman etmenin daha önce inanmamışsa veya inancıyla bir iyilik kazanmamışsa, o günkü imanı ona bir fayda sağlamaz. De ki: Bekleyin öyleyse ahiret gününü ey inançsızlar! Biz de bekliyoruz başınıza gelecekleri.”
(Nesâî, Tahara: 27)

İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Allah kulunun tevbesini can boğaza gelmediği sürece kabul eder.”
(İbn Mâce, Zühd: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Sizden birinizin tevbe etmesi, kaybettiği bir şeyi bulduğunda nasıl sevinirse Allah ondan daha fazla sevindirir.”
(Müslim, Salat: 27; İbn Mâce, Zühd: 17)
Tirmizî: Bu konuda İbn Mes’ûd, Numân b. Beşîr ve Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis bu şekliyle Ebû’z Zinad rivâyeti olarak hasen sahih garibtir. Bu hadisi Mekhûl, Ebû Zerr rivâyetiyle aynı senedle benzeri şekilde rivâyet etmiştir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Allah, yüz rahmet yarattı ve yarattıkları arasına bir merhamet koydu ki bu yüzden insanlar ve hayvanlar birbirlerine merhamet ederler. Doksan dokuz rahmet ise Allah’ın katındadır.”
(Buhârî, Edeb: 27; Müslim, Tevbe: 17)

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu:
“Mü’min, Allah katında olan azabı bilmiş olsa hiç kimse Cennete göz dikmez, Kafir de Allah katında olan rahmeti bilmiş olsa hiç kimse Cennet’ten ümidini kesmezdi.” (Müslim, Tevbe)
Tirmizî: Bu hadis hasendir. Alâ’nın babasından ve Ebû Hüreyre’den rivâyet etmesiyle bilmekteyiz.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Allah tüm yarattıklarını yarattığı zaman kendi üzerine şöyle yazmıştır: “Benim rahmetim gazabımı geçmiştir.”
(İbn Mâce, Zühd: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Yanında ismim anıldığı halde bana salevat getirmeyen kimsenin burnu yerde sürtünsün. Ramazan ayına girdiği halde günahlarını bağışlatmadan Ramazandan çıkan kimsenin de burnu yerde sürünsün. Yanında anne ve babası ihtiyarlamalarına rağmen onları razı etmediğinden dolayı Cennete giremeyen kimsenin burnu yerde sürtülsün.” Abdurrahman diyor ki: “Zannedersem anne ve babasından biri” demişti. (Müsned: 7139) Tirmizî: Bu konuda Câbir ve Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir. Rib’î b. İbrahim, İsmail b. İbrahim’in kardeşi olup güvenilir bir kişidir. Kendisine İbn Uleyye de denilir. Bazı ilim adamlarından şöyle rivâyet edilmiştir: “Bir kimse bir toplantıda Peygambere tek bir kere salevat getirse toplantı sonuna kadar o kimseye yeterlidir.”

Ali b. ebî Tâlib (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Cimri o kimsedir ki yanında ismim anılır fakat bana salevat getirmez.”
(Müsned: 1645)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir.

Abdullah b. ebî Evfâ (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle duâ ederdi:
“Allah’ım! Kalbimi kar, dolu ve soğuk su ile soğut. Allah’ım! Beyaz elbiseyi kirden temizlediğin gibi kalbimi de hatalardan temizle.”
(Nesâî, Gusül: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir.

İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle duâ ederdi: “Rabbim bana yardım et, aleyhimde olacak şeylerde yardım etme. Bana yardım et aleyhime yardımcı olma. Bana zafer ver bana karşı olanlara zafer verme, olayları benim iyiliğime gerçekleştir. Bana zarar olacak şekilde gerçekleştirme. Beni hidayete erdir ve hidayeti bana kolaylaştır. Bana saldırana karşı yardımını benden esirgeme. Ey Rabbim beni sana çok şükreden, seni çok zikreden senin azabından çok korkan sana pek çok itaat eden, sadece senin için eğilen, sana yönelip yakaran bir kişi kıl. Ey Rabbim tevbemi kabul eyle günah ve hatalarımı temizle duâmı kabul et. Delilimi sabit eyle, dillimi doğru kıl. Kalbime hidayet eyle göksümden kin ve hasedi çıkar.” (Ebû Dâvûd, Salat: 27; İbn Mâce, Duâ: 17)

Cüveyriyye binti Hâris (r.anha)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:
“Mescidde namaz kıldığım yerde iken Rasûlullah (s.a.v.) yanıma uğramıştı. Gündüzün yarısına yakın bir zamanda uğradığında beni aynı halde buldu ve: Hala sabahki durumda mısın? diye sordu. Ben de evet dedim. Bunun üzerine şöyle buyurdular: Sana bazı kelimeler öğreteyim de onları söyle böylece uzun zaman boyu burada kalmamış olursun. Yarattıklarının sayısınca Sübhanallah, yarattıklarının sayısınca Sübhanallah, Yarattıklarının sayısınca sübhanallah. Kendi razı olacağı kadar sübhanallah. Kendi razı olacağı kadar sübhanallah. Arşın ağırlığı kadar sübhanallah. Arşının ağırlığı kadar sübhanallah. Arşının ağırlığı kadar sübhanallah, sözlerinin mürekkebi kadar sübhanallah sözlerinin mürekkebi kadar sübhanallah sözlerinin mürekkebi kadar sübhanallah.”
(Müslim, Zikr: İbn Mâce, Edeb: 17)

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, adamın biri iki parmağıyla işaret ederek duâ ediyordu. Rasûlullah (s.a.v.) ona: “Tek parmağınla tek parmağınla diye ikaz etti.”
(Nesâî, Sehv: 27) Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir.
Bu hadisin manası şöyledir: Kişi namazında teşehhüd anında tek parmağıyla işaret etmelidir.

Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Ömer, Rasûlullah (s.a.v.)’den Umreye gitmek için izin istemişti de bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): “Ey kardeşim duâlarına bize de ortak et bizi unutma” demişti.
(Ebû Dâvûd, Salat: 27; İbn Mâce, Menasik: 17)

Ali (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir:
Rasûlullah (s.a.v.) bir hastayı ziyaret ettiğinde şöyle duâ ederdi: “Ey İnsanların Rabbi olan Allah’ım sıkıntıyı gider, şifa ver, çaresini gönder. Sensin tek şifa veren yok senin şifandan başka şifa hastalık bırakmayan bir şifa ile şifa ver Ey Rabbim.”
(Müsned: 533)

Mus’ab b. Sa’d (r.a.)’den ve Amr b. Meymun (r.anhüma)’dan rivâyete göre, dediler ki:
Okulda öğretmenlerin küçük çocuklara okuma yazma öğrettikleri gibi Sa’d ta çocuklarına Rasûlullah (s.a.v.)’in farz namazdan sonra yaptığı şu duâyı öğretirdi: “Allah’ım korkaklıktan, cimrilikten ihtiyarlığın bunaklığından, dünyanın belalarından ve kabir azabından sana sığınırım.”
(Buhârî, Cihâd: 27; Nesâî, İstiaze: 17)

Zeyd b. Erkâm (r.a.)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle duâ ederdi:
“Allah’ım tembellikten acizlikten ve cimrilikten sana sığınırım.”
(Müslim, Zikr: 17)
Aynı senedle Peygamber (s.a.v)’den şöyle de rivâyet edilmiştir. Peygamber (s.a.v): “İhtiyarlığın bunaklığından ve kabir azabından da Allah’a sığınırdı.”

Cübeyr b. Nüfeyr (r.a.)’den rivâyete göre, Ubâde b. Sâmit, Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu aktarmıştır:
“Yeryüzünde herhangi bir Müslüman, günah işlemek üzere ve akraba ile ilişki kesmek üzere olmaksızın her ne türlü duâ ederse Allah o duâsında istediği şeyi kendisine verir veya giderilmesini istediği şeyi ondan giderir.” Bunun üzerine orada bulunanlardan biri: “Öyleyse duâyı çoğaltırız” dedi. Rasûlullah (s.a.v.)’de “Allah’ın ikramı daha da çoktur buyurdu.”
(Müsned: 21720)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen sahih garibtir.

Berâ (r.a.)’dan aktarıldığına göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu:
Yatağına yatacağında namaz abdesti gibi abdest al sonra sağ yanının üzerine yat ve: “Allah’ım kendimi sana teslim ettim, işlerimi sana havale ettim, Senin azabından korkarak ve Cennetini ümid ederek sırtımı sana dayadım. Senin azabından korunmak ancak sana sığınmakla mümkündür. İndirdiğin kitaba ve gönderdiğin Peygambere iman ettim” diye duâ et, eğer o gece ölürsen İslam üzere ölmüş olursun. Berâ dedi ki: Bu duânın kelimelerini iyice ezberlemek için tekrarlayıp durdum ve; “Gönderdiğin Rasûlüne iman ettim” dedim. Rasûlullah (s.a.v.): “Gönderdiğin Peygamberlerine iman ettim” de buyurdular.
(Buhârî, Vudu’: 27; Müslim, Zikir: 17)

Abdullah b. Hubeyb (r.a.)’in babasından rivâyete göre, şöyle demiştir:
Karanlık ve yağmurlu bir gecede bize duâ etmesi için Rasûlullah (s.a.v.) aramaya çıkmıştık. Ben kendisine yetiştim. Oku dedi. Ben de bir şey okuyamadım tekrar oku dedi. Ben yine bir şey okumadım tekrar oku deyince ne okuyayım? Dedim. “Sabah ve akşam İhlas, Nas ve Felak sûrelerini üçer defa okursan her şeye karşı sana yeterlidir” buyurdular.
(Ebû Dâvûd, Edeb: 27)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen sahih garibtir.

Abdullah b. Büsr (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:
Rasûlullah (s.a.v.), babamın yanına misafir olarak gelmişti. Kendisine yemek ikram ettik, ondan yedi sonra kendisine hurma getirildi. Rasûlullah (s.a.v.), hurmayı yiyor ve çekirdeğini iki parmağıyla atıyordu, şahadet parmağı ile orta parmağını birleştirdi ve (Şu’be diyor ki: Hurma çekirdeğinin iki parmakla atılması bu hadisle gösterilmiş oldu.) çekirdeği iki parmağıyla attı sonra kendisine içecek getirildi Rasûlullah (s.a.v.) bundan içti sonra onu sağındaki kişiye verdi. Babam, Rasûlullah (s.a.v.)’in devesinin yularını tutarak “bize duâ et” dedi. Rasûlullah (s.a.v.)’de: “Allah’ım onlara verdiğin rızıkları bereketli kıl onları bağışla onları esirge” diye duâ etti.
(Müslim, Eşribe: 27)

Osman b. Huneyf (r.a.)’den rivâyete göre, gözleri görmeyen bir adam Peygamber (s.a.v)’e geldi ve: “Allah’ın bana afiyet vermesi için bana duâ et” dedi. Rasûlullah (s.a.v.)’de: “İstersen duâ edeyim ama sabretmen senin için daha hayırlıdır” buyurdu. Adam: “Duâ et” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.), ona güzelce abdest almasını ve şu duâlarla duâ etmesini emretti: “Allah’ım Rahmet Peygamberi Peygamberin Muhammed ile senden istiyor ve sana yöneliyorum. Bu ihtiyacım konusunda ben Rabbime yöneliyorum. Allah’ım o Peygamberini bana şefaatçi kıl.”
(İbn Mâce, İkame: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. Ancak bu şekliyle Ebû Cafer el Hatmî’nin rivâyetiyle bilmekteyiz.

Amr b. Abese (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bizzat kendisi Peygamber (s.a.v)’in şöyle buyurduğunu işitmiştir: “Rabbin kuluna en yakın olduğu vakit gecenin son yarısıdır. Eğer o saatlerde Allah’ı zikredenlerden olmaya gücün yeterse sen Allah’ı zikredenlerden ol...”
(Nesâî, Mevakît: 27; İbn Mâce, İkame: 17)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen sahih garibtir.

Kays b. Sa’d b. Ubâde (r.a.)’den rivâyete göre, babası Kays’ı hizmet etmek üzere Peygamber (s.a.v)’e vermişti. Kays dedi ki: Peygamber (s.a.v) bana uğramıştı ben namazını kılmıştım ayağıyla beni dürterek sana Cennet kapılarından bir kapıyı göstereyim mi? Ben de evet dedim. Buyurdu ki: “La havle vela kuvvete illa billah = çaba ve güç gösterebilmemiz ancak Allah’ın izni iledir.”
(Müsned: 14932)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle sahih garibtir.

Muhammed b. Sâlim (r.a.)’den aktarıldığına göre, şöyle demiştir: Sabit el Bünanî bana: “Ey Muhammed!” dedi. Sancılandığın zaman elini sancılandığın yere koy ve şöyle duâ et: “Allah adıyla uğradığım şu ızdırabın şerrinden Allah’ın güç ve kudretine sığınırım. Sonra elini kaldır. Sonra aynı şeyi tek olarak tekrar et. Çünkü Enes b. Mâlik, Rasûlullah (s.a.v.)’den bunu böylece anlatmış olduğunu bize aktarmıştı.”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Bir kişi tam bir samimiyetle: “la ilahe illallah” derse büyük günahlardan sakındığı sürece göğün kapıları kendisine açılır ve o kelime arşa ulaşır.”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir.

İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:
Rasûlullah (s.a.v.) ile birlikte namaz kılmakta iken cemaatten bir adam: “Büyükler büyüğü Allah’tır. Sayısız hamdler Allah’a mahsustur. Sabah akşam Allah’ı tesbih ve tenzih ederim” dedi. Rasûlullah (s.a.v.): “Şöyle şöyle diyen kimdi?” buyurdu. Cemaatten biri; “Benim, Ey Allah’ın Rasûlü” dedi. Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: “Ona hayran oldum göğün kapıları onun için açıldı.” İbn Ömer diyor ki: Rasûlullah (s.a.v.)’den işittiğim günden beri bu kelimeleri bırakmadım.
(Müslim, Mesacid: 17)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen sahih garibtir.

Ebû Zerr (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:
Rasûlullah (s.a.v.), Ebû Zerr’i hastalığı münasebetiyle ziyaret etmişti. Veya Ebû Zerr hastalığı dolayısıyla Rasûlullah (s.a.v.)’i ziyaret etmişti; “Anam babam sana feda olsun, Ey Allah’ın Rasûlü! hangi söz Allah’a daha sevimlidir?” Dedi. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Allah’ın melekleri için seçtiği söz ki şudur: “Rabbimi hamdiyle tesbih ederim. Rabbimi hamdiyle tesbih ederim.”
(Müslim, Mesacid: 17)

Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Ezanla kamet arasında yapılan duâ geri çevrilmez.” Bunun üzerine ashab: “Ey Allah’ın Rasûlü! öyleyse hangi duâyı yapalım?” dediler. Şöyle buyurdu: “Allah’tan afv ve afiyet dileyiniz hem bu dünya hemde ahiret için.” (Ebû Dâvûd, Salat: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasendir. Bu hadisteki: “Öyleyse hangi duâyı yapalım? Rasûlullah (s.a.v.) dünya ve ahirette afv ve afiyet dileyin” sözünü Yahya b. Yemân ilave etmiştir.
Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Ezan ile kamet arasında yapılan duâ geri çevrilmez.”
(Ebû Dâvûd, Salat: 27)
Tirmizî: Bu hadisi aynı şekilde Ebû İshâk el Hemedanî, Büreyde b. ebî Meryem el Kûfi’den ve Enes’den rivâyet etmiş olup bu rivâyet daha sahihtir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
Müferridun olanlar geçip gitmişlerdir. Ey Allah’ın Rasûlü! Müferridun kimlerdir?” dediler. Şöyle buyurdu: “Allah’ı zikretmeye, Allah’ı hatırından hiç çıkarmamaya düşkün olan kimselerdir ki Allah yaptıkları bu hayırlı işten dolayı onların günahlarını kaldırırda onlar Allah’ın huzuruna çok hafif ve yüklerinden kurtulmuş olarak gelirler.
(Müsned: 7940)
Tirmizi: Bu hadis hasen garibtir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Üç kimsenin duâları geri çevrilmez. Oruçlu, İftar edinceye kadar, Adil hükümdar ve mazlumun duâsı ki Allah onu bulutların üzerine kaldırır. Göğün kapılarını onun üzerine açar ve şöyle buyurur: İzzetim hakkı için kısa bir süre sonra olsa da sana mutlaka yardım edeceğim.”
(İbn Mâce, Sıyam: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasendir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Allah’ım bana öğrettiğin ilimle beni yararlandır bana yarayacak olan ilmi bana öğret. ilmimi artır. Her zaman ve zeminde sana hamdolsun. Cehennemliklerin halinden Allah’a sığınırım.”
(İbn Mâce, Dua: 27)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir.

Ebû Saîd ve Ebû Hüreyre (r.anhüma)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir:
Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “İnsanların sevap ve günahlarını yazan meleklerden başka Allah’ın yeryüzünde dolaşan melekleri vardır ki Allah’ı hatırlayıp devamlı gündemde tutan toplulukları görünce aradığınıza koşun diye çağrışırlar ve hemen oraya gelerek dünya semasına kadar onları çepeçevre kuşatırlar. Allah, o meleklere sorar: Kullarımı hangi hal üzere bıraktınız? Onlar da derler ki: Sana hamd ediyorlar seni en büyük olarak kabul ediyorlar ve seni daima gündemde tutuyorlar. Allah: Beni gördüler mi buyurur. Melekler: Hayır diye cevap verirler. Allah: Beni görselerdi durumları nasıl olurdu? Melekler: Seni görmüş olsalardı. Şüphesiz daha çok hamd ederler daha çok seni büyük kabul ederler ve daha çoğunlukla seni gündemde tutarlardı. Allah: O kullarım neyi istiyorlar? Buyurur. Melekler: Cenneti istiyorlar derler. Allah: Cenneti gördüler mi? buyurur. Melekler: Hayır derler. Allah: Görmüş olsalardı durum nasıl olurdu? Buyurur. Melekler: Cenneti görmüş olsalardı onu daha çok isterler ve hırslanırlardı, derler. Allah: Hangi şeyden sığınıyorlar? Der. Melekler: Cehennem’den derler. Allah: Cehennemi gördüler mi? buyurur. Melekler: Hayır derler. Allah: görselerdi durum nasıl olurdu? der. Melekler: Cehennemi görselerdi elbette ondan daha çok kaçarlar ondan daha çok korkarlar ve ondan daha çok Allah’a sığınırlardı, derler. Allah: Sizler şâhid olunuz ki ben onları bağışladım. Melekler: O toplum içinde isteyerek oraya gelmeyen fakat bir ihtiyaç için orada bulunan günahkar kimseler de vardır, derler. Allah: Onlar öyle bir topluluktur ki onların yanında bulunanlar affedilmekten mahrum bırakılmazlar.”
(Buhârî, Deavat: 27; Müslim, Zikr: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ebû Hüreyre’den değişik şekillerde de rivâyet edilmiştir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Her peygamberin kabul edilecek bir duâsı vardır. Ben ise bu duâmı şefaat olarak ümmetim için sakladım. Bu şefaatim Allah’a ortak koşmadan ölenlere mutlaka ulaşacaktır.”
(Buhârî, Deavat: 27; Müslim, İman: 17)

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
Allah şöyle buyurur: “Ben kulumun bana olan tahminine göre ona muamele ediciyim o beni gündemde tuttuğu sürece kendisiyle beraberim. Beni içinden anıp hatırlarsa ben de onu kendi kendime anıp hatırlarım. Beni bir topluluk içersinde gündeme almışsa ben de onu onlardan daha hayırlı bir toplum arasında hatırlarım. Bana bir karış yaklaşırsa ben ona bir arşın yaklaşırım. Bana, bir arşın yaklaşırsa ben ona bir kulaç yaklaşırım. Bana yürüyerek gelirse ben de ona koşarak gelirim.”
(Buhârî, tevhid: 27; Müslim, Zikir: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Bu hadisin tefsiri hakkında A’meş’den şöyle rivâyet edilmiştir: “Kim bana bir karış yaklaşırsa ben ona bir arşın yaklaşırım demek; Bağışlanmam ve rahmetimle demektir.” Bazı ilim adamları buradaki yaklaşmayı bağışlama ve rahmetle tefsir etmekte ve şöyle demektedirler: “Kul, Allah’a itaatle ve emrettiği ibadetlerle yaklaşırsa Allah’ın bağışlaması ve rahmeti de o kimseye adeta koşar” demektir. Saîd b. Cübeyr, Bakara 152. ayeti hakkında şöyle demiştir: Bana itaatle kim beni hatırlarsa bende o kimseyi bağışlamamla hatırlar ve karşılarım. Abd b. Humeyd, Hasan b. Musa’dan, Amr b. Haşim er Remlî vasıtasıyla İbn Lehia’dan, Atâ b. Yesâr’dan ve Saîd b. Cübeyr’den bu hadisi aynı şekilde rivâyet etmiştir.

Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"İnsanların (salih müminlerin) sana çok hayır dua etmelerini iste. Zira kul, kimin duasının kabul olunacağını veya (kimin duasıyla) rahmete kavuşacağını bilemez."
(Suyuti, el-Camius-Sağir)



Paylaşın:


Paylaşım tarihi:





ANA SAYFA İSLAM Hadis-i Şerifler