Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Mü’minin
mü’min üzerinde altı hakkı vardır; hastalandığında ziyaret eder, Öldüğünde cenazesinde bulunur,
çağrıldığında davetine icabet eder, karşılaştığında ona selam verir, aksırdığında
elhamdülillah derse yerhamükallah der varlığında ve yokluğunda onun hakkında
samimi olur ve nasihate devam eder.” (Nesâî, Cenaiz: 12)
Ebû Musa (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Yahudiler Peygamber (s.a.v.)’in yanında
aksırırlar ve kendilerine “Yerhamukallah = Allah size acıyıp merhamet etsin demesini arzu ederlerdi.
Fakat Rasûlullah (s.a.v.) onlara “Yehdîkümüllahü ve yuslihu baleküm = Allah size hidayet verip işlerinizi
yolunuza koysun” buyururdu. (Ebû Dâvûd, Edeb: 81)
Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.)’in yanında iki adam aksırdı.
Rasûlullah (s.a.v.) bunlardan birine karşılık verdi diğerine ise karşılık vermedi. Kendisine karşılık
vermediği kimse Ey Allah’ın Rasûlü! dedi. Bu kimseye karşılık verdin bana neden karşılık vermedin diye
sordu. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: O Allah’a hamdetti; elhamdülillah dedi sen ise
elhamdülillah demedin.” (Buhârî, Edeb: 17; Müslim, Zühd: 27)
Seleme (r.a.) ve babasından rivâyete göre, şöyle demiştir: “Bir adam Rasûlullah
(s.a.v.)’in yanında aksırdı. Ben de orada idim Rasûlullah (s.a.v.), yerhamukallah dedi, sonra adam
ikinci ve üçüncü defa aksırdı bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) bu adam nezleye yakalanmış
dedi.” (Müslim, Zühd: 17; Ebû Dâvûd, Edeb: 27)
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre; “Rasûlullah (s.a.v.) aksıracağı zaman yüzünü
eliyle veya elbisesinin bir parçasıyla örter ve sesini de kısardı.” (Ebû Dâvûd, Edeb: 28)
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Aksırmak Allah’tan
esnemek ise şeytandandır. Biriniz esnediği zaman elini ağzına koysun. Esnediği an hah hah derken
şeytan onun içinden güler. Allah aksırmaktan hoşlanır esnemekten hoşlanmaz. Kişi esnerken hah hah
derse şeytan onun içinden ona güler.” (Buhârî, Bedilhalk: 27; Müslim, Zühd: 17)
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Allah
aksırmaktan hoşlanır esnemekten hoşlanmaz. Biriniz aksırdığı zaman elhamdülillah desin. Bu
takdirde onu işitenlerin her birine yerhamukallah demek gerekir. Esnemeye gelince sizden
birinizin esnemesi geldiği zaman gücü yettiği kadar onu savmaya çalışsın ve hah hah demesin,
çünkü bu hah hah diye çıkarılan ses şeytandandır. Şeytan bu yüzden güler.” (Buhârî, Bedilhalk: 27;
Müslim, Zühd: 17)
Tirmizî: Bu hadis sahihtir.
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Herhangi biriniz
bir din kardeşini oturduğu yerden kaldırıp sonra oraya oturmasın!” (Buhârî, Cuma: 60; Müslim:
Selam: 43)
Sâlim diyor ki: Bir kimse kalkar İbn Ömer’e yer verirse İbn Ömer oraya oturmazdı.
Tirmizî: Bu hadis sahihtir.
Vehb b. Huzeyfe (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kişi
oturduğu yere daha layıktır. Bir ihtiyaç için kalkar sonra tekrar dönerse o yere oturmaya daha
layıktır.” (Müsned: 14936)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir.
Abdullah b. Amr (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Herhangi bir
kimseye izinleri olmadan iki kişi arasına girip onları ayırması caiz değildir.” (Ebû Dâvûd, Edeb: 17)
Bu hadis hasendir.
Enes (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabına Rasûlullah (s.a.v.)’den
daha sevimli bir kimse yoktu fakat buna rağmen kendisini gördükleri zaman kendisi için ayağa
kalkılmasından hoşlanmadığını bildikleri için ayağa kalkmazlardı.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen sahih garibtir.
Ebû Miclez (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Muaviye çıkmıştı, Abdullah b. Zübeyr
ve Safvân onu gördüklerinde ayağa kalkmışlardı. Bunun üzerine Muviye: “oturunuz” dedi. Çünkü
Rasûlullah (s.a.v.)’den şöyle buyurduğunu işittim dedi: “Her kimi, insanların kendisi için kalkıp ayağa
dikilmeleri sevindirirse ateşteki yerine hazırlansın.” (Ebû Dâvûd, Edeb: 52)
Tirmizî: Bu hadis hasendir. Bu konuda Ebû Umâme’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Beş şey
yaratılışın başlangıcından beri devam edip gelmektedir; kasık tıraşı, sünnet olmak, bıyıkları
kısaltmak, koltuk altı kıllarını tıraş etmek ve tırnakları kesmek.” (Buhârî, Libas: 39; Müslim, Tahara:
52)
Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “On şey yaratılış
gereği yapılması gereken uygulamalardandır; bıyıkları kısaltmak, sakalları uzatmak, misvak
kullanmak, burun temizliği yapmak, tırnakları kesmek, parmak aralarını ve mafsallarını
temizlemek, koltuk altı kıllarını temizlemek, kasık kıllarını tıraş etmek ve su ile taharetlenmek.”
Zekeriyya diyor ki: Mus’ab şöyle dedi: “Onuncuyu unuttum belki de ağza su vermek
olabilir.” (Müslim, Tahara: 17; Nesâî, Ziyne: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasendir. Bu konuda Ammâr b. Yâsir, İbn Ömer ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Enes (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.), bıyıkları kısaltmayı tırnak kesmeyi,
koltuk ve kasık tıraşında kırk günden fazla uzatmamayı tayin etmişti.” (Müslim, Tahara: 17; Nesâî,
Tahara: 27)
Zeyd b. Erkâm (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Bıyığından
alıp bıyığını kısaltmayan bizden değildir.” (Nesâî, Tahara: 27)
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Bıyıkları kısaltınız
sakalları salıveriniz.” (Buhârî, Libas: 27; Müslim, Tahara: 17)
Tirmizî: Bu hadis sahihtir.
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre: Rasûlullah (s.a.v.), bıyıkların kısaltılmasını
sakallarında uzatılıp bırakılmasını bize emretti.” (Buhârî, Libas: 27; Müslim, Tahara: 17)
Abbâd b. Temîm (r.a.)’ın amcasından rivâyete göre: Bizzat kendisi; “Rasûlullah (s.a.v.)’i
mescidde sırt üstü yatmış bir ayağını diğeri üzerine atmış vaziyette gördü.” (Buhârî, Salat: 27;Müslim, Libas: 17)
Câbir (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) bize iki cins elbiseyi giymeyi yasakladı ki ona
“Samma” denilir; baştan ayağa vücudu içine alan tulum gibi bir elbisedir ki kollar da elbise içinde kalır. Ayrıca
sırt üstü yatıp avret yerlerini gösterecek şekilde ayak ayak üstüne atmayı da yasakladı. (Müslim, Libas: 17; Nesâî,
Ziyne: 27) Tirmizî: Bu hadis sahihtir.
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), yüzüstü yatan bir
adam gördü şöyle buyurdu: “Bu tarz yatma Allah’ın sevmediği bir yatış şeklidir.” (Müsned: 7698)
Tirimizi: Bu konuda Tahfe ve İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Behz b. Hakîm (r.a.), dedesinden rivâyette şöyle demiştir: “Ey Allah’ın Rasûlü! dedim,
örtülmesi gereken yerlerimizi kime karşı örtelim dedim, şöyle buyurdular: “Hanımından ve cariyenden
başka herkese karşı örtülmesi gereken yerlerini ört.” Erkek erkekle beraber olursa nereler örtülmeli diye
sorunca: “Gücün yettiğince avret yerlerini kimseye göstermemeye çalış!” Sonra ben kişi tek başına olunca
ne yapması gerekir dedim; “Kendisinden haya edilip utanılmaya en layık olan zat Allah’tır” buyurdular.
(İbn Mâce, Nikah: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasendir.
Câbir b. Semure (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Peygamber (s.a.v.)’i bir yastığa
yaslanmış olarak gördüm.” (Ebû Dâvûd, Libas: 88)
Tirmizi: Bu hadis sahihtir.
Ebû Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Bir kimseye
yetkisi dahilinde olan bir yerde imamlık yapılmaz, izni olmadan koltuğuna da oturulmaz.” (Nesâî,
İmame: 18; Ebnu Dâvûd, Salat: 48)
Câbir (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) bana dedi ki: “Sizin
nakışlı elbiseler ve örtüleriniz var mı? Ben de, öyle şeyler bizde nereden olacak dedim. Bunun
üzerine ileride sizin böyle şeyleriniz olacaktır” buyurdu. Şimdi ise hanımıma nakışlı lüks şeyleri
benden uzak tut diyorum o da Rasûlullah (s.a.v.) sizin böyle şeyleriniz olacak dememiş miydi? Diyor
bende o sözümden vazgeçiyorum. (Buhârî, Menakıb: 27; Müslim, Libas: 17)
Cerir b. Abdullah (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’e ansızın
bir kadına bakmanın hükmünü sordum; gözünü hemen ondan çevirmemi emretti.” (Müslim, Edeb:
17)
Ümmü Seleme (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ben Meymûne ile birlikte
iken Rasûlullah (s.a.v.)’in yanına gözleri görmeyen Ümmü Mektum isimli kişi gelerek girdi bu
olay örtünme ayetleri geldikten sonra idi Rasûlullah (s.a.v.) bize ona görünmeyin ve ondan sakının
buyurdu. Ben de Ey Allah’ın Rasûlü! o gözleri görmez ve bizi tanıyamaz dedim. Rasûlullah
(s.a.v.): “Sizde mi körsünüz, onu görmüyor musunuz?” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Libas: 27)
Amr b. Âs’ın azâdlısından rivâyet edilmiştir. Amr b. Âs azâdlısını Ali’ye göndererek Esma
binti Umeysi ziyaret etmek için izin istedi. Kendisine izin verildi. Amr b. Âs ziyaretini tamamlayınca
azâdlısı Amr b. Âs’a bu izin almanın sebebini sordu, bunun üzerine Amr şöyle dedi: “Rasûlullah
(s.a.v.), kocalarının izni olmadan kadınları ziyaret etmekten bizi yasaklamıştı.” (Müsned: 18099)
Üsâme b. Zeyd ve Saîd b. Zeyd b. Amr b. Nüfeyl (r.anhüma)’dan rivâyete göre,
Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Erkekler için kadınlardan daha zararlı bir fitne unsuru
bırakmadım.” (Buhar, Nikah: 17)
Humeyd b. Abdurrahman (r.a.), Medîne’de halka hitaben şöyle işittiğini bize aktarmıştır:
“Ey Medîneliler! Sizin âlimleriniz nerede Rasûlullah (s.a.v.), peruk kullanmayı yasaklıyor ve şöyle
buyuruyordu: İsrail oğullarının kadınları bu peruk işine başladıklarında helak
olmuşlardır.” (Buhârî, Ehadis-ul Kur’ân: 27; Müslim, Libas: 17)
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.), erkeklerden kadın kılıklı
olmaya çalışanlarla kadınlardan erkekleşmeye çalışanlara lanet etmiştir.” (Buhârî, Libas: 27; Dârimî,
Libas: 17)
Ebû Musa (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Her göz yabancı
bir kadına bakarak göz zinası işlemiştir. Bir kadın da güzel kokular sürünerek erkeklerin
yanından geçerse o da aynen bakan erkekler gibi zina etmiş gibidir.” (Dârimî, İstizan: 27)
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Erkeklerin
sürünecekleri kokunun kokusu ferkedilir fakat rengi olmaz kadınların kokuları ise rengi olur fakat
kokusu başkaları tarafından fark edilmez olmalıdır.” (Nesâî, Ziyne: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasendir.
Sümâme b. Abdullah (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Enes kendisine ikram
edilen güzel kokuyu reddetmezdi. Enes dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.) güzel kokuyu
reddetmezdi.” (Buhârî Hac: 27)
Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kadın
kadının vücuduna dokunup birlikte olmamalıdır ve o vücudunu kendi kocasına o kadını görüyor
muşçasına vasıflandırmamalıdır.” (Buhârî, Nikah: 27; Ebû Dâvûd, Nikah: 17)
Ebû Saîd el Hudrî (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Erkek
erkeğin haram olan avret yerlerine bakmamalı, kadında kadının avret olan yerlerine
bakmamalıdır. Bir örtü içerisinde yatarken erkek erkeğe sokulmamalı. Kadında kadına bir örtü
içerisinde yatarken sokulmamalı vücutlarını birbirine dokundurmamalıdır.” (İbn Mâce, Tahara: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen garib sahihtir.
Cerhed (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.), Cerhed’in yanından geçti Cerhed’in
uyluğu açık durumda idi, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Uyluğunu ört çünkü uyluk
avrettendir.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis hasendir.
Ebû’l Melîh el Hüzelî (r.a.)’den rivâyete göre, Hıms ve Şam halkından bazı kadınlar
Âişe’nin yanına girdiler, Âişe onlara şöyle dedi: Siz öyle kadınlarsınız ki hamamlara gidiyorsunuz. Ben
ise Rasûlullah (s.a.v.)’den şöyle derken işittim: “Herhangi bir kadın, kocasının evinden başka bir
yerde elbisesini çıkarırsa Rabbiyle arasındaki haya perdesini yırtmış olur.” (Ebû Dâvûd, Hamam: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasendir.
Ebû Talha (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle diyor: Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim şöyle
diyordu: “Köpek, resim ve heykel bulunan eve melek girmez.” (Buhârî, Bed-il Halk: 27; Müslim, Libas:
17)
Rafî’ b. İshâk’ın haber verdiğine göre, şöyle demiştir: Ben ve Abdullah b. ebî Talha Ebû
Saîd el Hudrî’yi hastalığı dolayısıyla ziyarete gitmiştik. Ebû Saîd el Hudrî dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.)
bize şöyle haber verdi: “İçinde resim ve heykel bulunan eve melekler girmez.” İshâk, resim mi heykel
mi demişti diye şüphe ediyor.” (Müsned: 11326)
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Cebrail
bana geldi ve dedi ki: Dün gece sana gelmiş idim. Bulunduğun eve girmeme bu güne kadar birengel yoktu fakat evin kapısının örtüsünde insan resimleri olan bir perde vardı evin içerisinde de resim ve nakışlar bulunan bir duvar örtüsü vardı ve evde de bir köpek bulunuyordu.
Şimdi emret kapı örtüsündeki resmin başı koparılsın o zaman o şekil bir ağaç şekline benzer.
Duvar örtüsü için emret kesilsin o parçalarda yere atılıp çiğnenen minder yapılsın. Köpek için de
emret o evden atılıp çıkarılsın. Rasûlullah (s.a.v.) bunların hepsini yaptı. Köpek, Hasan ve
Hüseyin’in oynadıkları bir köpek yavrusuydu, emretti ve köpekte çıkarıldı.” (Nesâî, Ziyne: 17)
Ali (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), altın yüzüğü, ipekli
elbiseyi, hayvanların semerlerinde kullanılan dikkat çekici yastığı kullanmayı ve Cea’yı yasak
etmiştir.” Ebû’l Ahvas: “Cea” Mısır’da arpadan yapılan bir içkidir. (Müslim, Salat: 17)
Berâ b. Âzib (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) bize yedi şeyi
emretti, yedi şeyi de yasakladı: “Emrettikleri: Cenazeye katılmak, hasta ziyareti, aksıran kimse
elhamdülillah derse yerhamukallah demek, davete icabet etmek, mazluma yardım etmek, yemin
eden kimseyi tasdik etmeyi. Yasakladıkları ise: Altın yüzük kullanmak (erkekler için), altından
yapılmış değişik şeyler kullanmak, altın ve gümüş kaplardan yemek ve içmek, ipek elbise giymek,
ipekli kumaş cinsinden dibâc, istebrak ve kıssî giymek (Bu sayılanlar iç çamaşırı veya dışa giyilen
değişik kalınlıktaki elbiselerdir.) (Buhârî, Cenaiz: 27; Müslim, Libas: 17)
Semure b. Cündüp (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle demiştir: “Beyaz
elbiseler giyinin çünkü beyaz daha temiz ve daha hoştur. Ölülerinize de beyaz kefene
sarınız.” (İbn Mâce, Libas: 18)
Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), bir sabah evden
çıktı üzerinde siyah bir elbise vardı.” (Müslim, Libas: 27; Ebû Dâvûd, Libas: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen garib sahihtir.
Kayle binti Mahreme (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’in
yanına gelmiştik. Kayle hadisi uzunca anlattı nihayet bir adam geldi güneş yükselmişti. O adam: Ey
Allah’ın Rasûlü! selam sana dedi. Rasûlullah (s.a.v.) de: Allah’ın selamı ve rahmeti senin üzerine de
olsun O’nun üzerinde (Peygamberi kastediyor) sarımtırak eskimiş bir elbise vardı. Elinde de bir
hurma çubuğu bulunmaktaydı.” (Ebû Dâvûd, Haraç: 27)
Tirmizî: Kayle hadisini sadece Abdullah b. Hassân’ın rivâyetiyle bilmekteyiz.
Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), erkekler için
bir çeşit parfüm olan safran sürünmeyi yasakladı.” (Buhârî, Libas: 27; Müslim, Libas: 17)
Tirmizî: Erkekler için Safran’ın yasak olması bu cins parfümün yasaklığındandır. Bu hadis hasen sahihtir.
Ya’la b. Mürre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), Halûk adı verilen bir parfüm
sürünmüş bir adam gördü ve şöyle buyurdu: “Git onu yıka sonra tekrar yıka ve bir daha bunu
kullanma!” (Nesâî, Ziyne: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasendir.
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ömer’den işittim Rasûlullah (s.a.v.)’in
şöyle söylediğini hatırlatıyordu: “Kim dünyada ipek elbise giyerse onu ahirette
giyemeyecektir.” (Müslim, Libas: 17)
Misver b. Mahreme (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.), kaftan dağıttı ve
Misver b. Mahreme’ye bir şey vermedi. Bunun üzerine Mahreme şöyle dedi: Ey evladım kalk
birlikte Rasûlullah (s.a.v.)’e gidelim. Misver dedi ki: Onunla beraber gittim Rasûlullah (s.a.v.)’in
kapısına varınca gir ve Peygamber (s.a.v.)’i bana çağır dedi. Ben de Rasûlullah (s.a.v.)’i çağırdım.
Rasûlullah (s.a.v.) çıktı, üzerinde dağıttığı kaftanlardan biri vardı. Bunu sana saklamıştım
buyurdu. Mahreme’nin oğlu Misver dedi ki: “Mahreme o kaftana baktı ve Mahreme razı oldu
dedi.” (Buhârî, Hibe: 17; Müslim, Zekat: 27)
Amr b. Şuayb (r.a.), babasından ve dedesinden rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah
(s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah nimetinin eserini kulu üzerinde görmeyi sever.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis hasendir. Bu konuda Ebû’l Ahvas’ın babasından, Imrân b. Husayn’dan ve İbn Mes’ûd’tan da hadis rivâyet
edilmiştir.
Büreyde (r.a.)’den rivâyete göre: “Necaşi Peygamber (s.a.v.)’e iki siyah mest hediye
etmişti. Rasûlullah (s.a.v.) onları giydi. Sonra abdest alıp üzerine mesh yaptı.” (Ebû Dâvûd, Tahara:
27)
Tirmizî: Bu hadis hasendir. Bu hadisi Delhem’in rivâyetiyle bilmekteyiz.
Amr b. Şuayb (r.a.)’ın babasından ve dedesinden rivâyete göre: “Peygamber (s.a.v.)
beyaz kılları yolmayı yasakladı ve bu Müslüman’ın nurudur buyurdu.” (İbn Mâce, Edeb: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasendir.
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “İstişare edilen
kimse güvenilen kimsedir.” (Ebû Dâvûd, Etıme: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasendir.
Abdullah b. Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Uğursuzluk
inancı (cahiliye devrinde) üç şeyde var kabul edilirdi; kadın, mesken ve binit (fakat islamda böyle bir şey
yoktur.) (Buhârî, Nikah: 27; Müslim, Selam: 17)
Tirmizî: Bu hadis sahihtir.
Abdullah (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Üç kişi olduğunuz
vakit iki kişi diğer arkadaşlarından ayrı olarak fısıltı ile konuşmasın.” Sûfyân rivâyetinde şöyle
demektedir: “İki kişi üçüncüden ayrı olarak fısıltı ile konuşmasın bu hareket onu üzer.” (Buhârî,
İstizan: 16; Müslim, Selam: 53)
Ebû Cuhayfe (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’i beyaz tenli ve
saçları ağarmış vaziyette gördüm. Ali’nin oğlu Hasan’da kendisine benzerdi. Rasûlullah (s.a.v.)
bize verilmesi için on üç deve emretmişti biz de onları almaya gitmiştik. Rasûlullah (s.a.v.)’in ölüm
haberi gelince onlar da bize bir şey vermediler.
Ebû Bekir kalkıp, kimin Rasûlullah (s.a.v.)’in kendisine verdiği bir sözü ve alacağı varsa
hemen gelsin dedi. Bende durumu kendisine anlattım. Ebû Bekir’de o develerin bize verilmesini
emretti.” (Buhârî, Menakıb: 27; Müslim, Fadail: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasendir.
Ebû Cuhayfe (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’i gördüm
Ali’nin oğlu Hasan ona benzerdi.” (Buhârî, Menakıb: 27; Müslim, Hac: 42)
Ali (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’in Sa’d b. ebî
Vakkâs’tan başka bir kimse için hem anne hem de babasını birlikte feda olsun derken hiç
işitmedim sadece Sa’d için böyle derdi.” (Buhârî, Cihâd: 28; Müslim, Fedail-üs Sahabe: 17)
Rasûlullah (s.a.v.), Sa’d b. ebî Vakkâs dışında hiçbir kimse için baba ve annesini feda
olsun diyerek birlikte söylememiştir; Uhud savaşı günü O’na: “Anam babam sana feda olsun
müşriklerin üzerine oklarını at” şöyle de derdi: “Ey yiğit delikanlı at.” (Buhârî, Cihâd: 28; Müslim,
Fedail-üs Sahabe: 17)
Enes (r.a.)’den rivâyete göre, “Rasûlullah (s.a.v.), Enes’e; ey evlatçığım” diye hitab
ederdi. (Ebû Dâvûd, Edeb: 27)
Rasûlullah (s.a.v.), Sa’d b. ebî Vakkâs dışında hiçbir kimse için baba ve annesini feda
olsun diyerek birlikte söylememiştir; Uhud savaşı günü O’na: “Anam babam sana feda olsun
müşriklerin üzerine oklarını at” şöyle de derdi: “Ey yiğit delikanlı at.” (Buhârî, Cihâd: 28; Müslim,
Fedail-üs Sahabe: 17)
Amr b. Şuayb (r.a.)’ın babasından ve dedesinden rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.), yeni
doğan çocuğa yedinci günde isim verilmesini çocuktan eziyetin kaldırılmasını ve akıka kurbanı
kesilmesini emretmişti.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah’a isimlerin en
sevimli olanı: Abdullah ve Abdurrahman’dır.” (Müslim, Edeb: 27; Ebû Dâvûd, Edeb: 17)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir.
Ömer b. Hattâb (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Rafî’, Bereket ve Yesâr isminin konulmasını yasaklayacağım.” (Müslim, Edeb: 17)
Tirmizî: Bu hadis garibtir.
Semure b. Cündüb (r.a.)’den rivâyete göre; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Çocuğuna
Rebah, Eflah, Yesâr ve Necîh ismi verme! Sonra bu isimli bir kimse için “o orada mı?” diye
sorulur da “yok” denilir.” (Müslim, Edeb: 27)
Ebû Hüreyre (r.a.), Peygamber (s.a.v.)’den şöyle rivâyet etmiştir: “Kıyamet günü Allah
katında isimlerin en kötüsü kendisine “melikül emlak, krallar kralı, padişahlar padişahı verilen
kişidir.” Sûfyân diyor ki: “Şahan şah” padişahlar padişahı demektir. “Ahneu” en kötüsü
demektir.” (Müslim, Edeb: 27; Müslim, Edeb: 17)
Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.), çirkin isimleri değiştirirdi.”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Ebû Hüreyre (r.a.), Peygamber (s.a.v.)’den şöyle rivâyet etmiştir: “Kıyamet günü Allah
katında isimlerin en kötüsü kendisine “melikül emlak, krallar kralı, padişahlar padişahı verilen
kişidir.” Sûfyân diyor ki: “Şahan şah” padişahlar padişahı demektir. “Ahneu” en kötüsü
demektir.” (Müslim, Edeb: 27; Müslim, Edeb: 17)
Ebû Bekir b. Nafi’ şöyle dedi: Ömer b. Ali bu hadisin senedinde bazen; Hişâm b. Urve vasıtasıyla
babasından diyerek mürsel olarak rivâyet etmiş ve senedinde “Âişe”yi zikretmemiştir.
Cübeyr b. Mut’ım (r.a.)’in babasından rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Benim
isimlerim vardır: “Ben Muhammed’im=övülmüş birisiyim; Ben Ahmed’im=En övgün kimseyim: Ben
Mahi’yim=İmha ediciyim, Allah benimle küfrü imha edecektir: Ben Haşîrim=İnsanlar benden sonra
haşredileceklerdir; Ben Akîb=Sonuncuyum, benden sonra peygamber gelmeyecektir. (Buhârî, Menakıb: 27;
Müslim, Fedail: 17)
Câbir (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Benim ismimi
koyarsanız bile künyemle künyelenmeyiniz.” (Buhârî, Humus: 27; Müslim, Edeb: 17)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir.
Ali (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Ey Allah’ın Rasûlü! Senden sonra çocuğum
olursa ona senin ismini verip senin künyenle künyelendirebilir miyim? Rasûlullah (s.a.v.) “Evet”
buyurdular. Ali dedi ki: Bu benim için özel bir izindi.” (Ebû Dâvûd, Edeb: 27)
Tirmizi: Bu hadis sahihtir.
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Şiirin bazı
çeşidinde tesir gücü vardır.” (İbn Mâce, Edeb: 27)
Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), mescidde Hassân b. Sabit’e bir
mimber koyar, Hassân’da bu mimber üzerinde ayakta durarak Peygamber (s.a.v.)’i destekleyici ve övücü şiirler
söylerdi. Rasûlullah (s.a.v.)’de şöyle buyururdu: “Allah’ın peygamberini övdüğü ve müdafa ettiği sürece şair
Hassân’ı Allah Ruhul Kudus’le (Cibril) tavsiye etsin.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis İbn ebî’z Zinad rivâyeti olarak hasen sahih garibtir.
Enes (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.) kaza umresinde Mekke’ye girdi. Abdullah
b. Revaha önünde yürüyor ve şiir okuyordu:
Bunun üzerine Ömer ona “Ey Revaha’nın oğlu Peygamber (s.a.v.)’in önünde ve Allah’ın
hareminde şiir mi söylüyorsun?” Deyince: Rasûlullah (s.a.v.): “Ey Ömer bırak onu çünkü onun
şiirleri; onlara ok’un tesirinden daha hızlıdır.” (Nesâî, Menasik: 27)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen sahih garibtir. Abdurrezzak bu hadisi Ma’mer’den, Zührî’den, Enes’den buradaki gibi rivâyet etmiştir. Başka bir hadiste şöyle rivâyet edilmiştir: “Peygamber (s.a.v.), kaza umresinde Mekke’ye girdi, Ka’b b. Mâlik onun önünde
idi.” Bazı hadisçiler yanında bu rivâyet daha sağlamdır. Çünkü Abdullah b. Revaha, Mute vak’asında şehîd
düşmüştü. Kaza umresi ise bundan sonradır.
Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Âişe’ye denildi ki: Rasûlullah (s.a.v.),
şiirden herhangi bir şey söyler miydi? Âişe dedi ki: İbn Revaha’nın şu şiirini söyledi: “Ve sana azık
vererek yollamadığın kimseler haberler getirir.” (Müsned: 23920)
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Arapların
söylediği en şairce söz Lebîd’in şu sözüdür: “Dikkat edin kulak verin sözüme, Allah’ın dışında her
şey ve herkes yok olmaya mahkumdur.” (Buhârî, Menakıb: 27; Müslim, Şiir: 17)
Câbir b. Semure (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Yüzden fazla Peygamber
(s.a.v.)’in sohbetinde bulundum. Peygamber (s.a.v.)’in ashabı karşılıklı şiirler okurlar, cahiliyedönemine ait bazı şeyleri müzakere ederlerdi. Peygamberimiz (s.a.v.)’de susar ve bazen de onlarla birlikte gülümserdi.” (Müsned: 20096)
Sa’d b. ebî Vakkâs (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Sizden
birinizin içinin irinle dolması kafa ve kalbinin şiirle dolmasından daha hayırlıdır.” (Müslim, Şiir: 27;
İbn Mâce, Edeb: 17)
Abdullah (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.), bize bıkkınlık gelmesinden
endişe ederek muayyen günlerdeki yaptığı konuşmalardan dolayı bizim durumumuzu yoklar ona
göre ayarlardı.” (Buhârî, İlim: 27; Müslim, Sıfat-ıl Kıyame: 17)
Hişâm b. Urve’den, babasından, Âişe’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’e
amellerin en sevimlisi devamlı olanıdır.”
Tirmizi: Aynı şekilde Harun b. İshâk el Hemadânî Abde vasıtasıyla Hişâm b. Urve’den, babasından, Âişe’den
bu hadisin manaca bir benzeri bize rivâyet etmiştir. Bu hadis hasen sahihtir.
Câbir (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kapların üstünü örtün
su kaplarının ağzını bağlayın, kapıları kapayın kandilleri söndürün belki de küçük yaramaz fare
kandilin fitilini çeker de evi ve halkını yakabilir.” (Buhârî Bedilhalk: 27; Müslim, Eşribe: 17)
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Otların bol
olduğu mevsimlerde yolculuk yaptığınızda develere yerden çıkan nasiplerini otlatmak suretiyle
veriniz. Kıtlık ve kurak zamanlarda yolculuk ettiğinizde ise onları zayıf bırakmamaya dikkat
ediniz. Geceleyin istirahat için mola verdiğinizde yoldan uzak durunuz. Çünkü yollar geceleyin
böcek ve haşaratın barınak yeridir.” (Müslim, Imara: 27; Ebû Dâvûd, Cihâd: 17)