Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Canım kudret
elinde olan Allah’a yemin ederim ki; İman etmeden Cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmeden de
iman etmiş olmazsınız. Size yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir işi göstereyim mi? Selamı
aranızda yaygınlaştırınız.” (Müslim, İman: 17; Ebû Dâvûd, Edeb: 27)
Bu konuda Abdullah b. Selam’dan, Şüreyh b. Hanî’den ve babasından Abdullah b. Amr’dan,
Berâ’dan, Enes’den ve İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Imrân b. Husayn (r.a.)’den rivâyete göre, bir adam Rasûlullah (s.a.v.)’e geldi ve “Esselamü
Aleyküm” Allah’ın selamı üzerine olsun, dedi. Peygamber (s.a.v.) de “On” buyurdu. Bir başka adam daha
geldi “Esselamü aleyküm ve rahmetüllahi.” = Allah’ın selam ve rahmeti üzerinize olsun dedi. Bunun
üzerine Rasûlullah (s.a.v.) “Yirmi” dedi. Bir başka adam daha geldi ve “Esselamü aleyküm ve
rahmetullahi ve berekatü” = Allah’ın selamı rahmeti ve bereketi üzerinize olsun dedi. Rasûlullah (s.a.v.) de
“Otuz” buyurdu. Yani değişik şekillerde selam verenler değişik miktarlarda sevap kazandılar. (Dârimî, İstizan:
27)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen sahih garibtir.
Bu konuda Ali, Ebû Saîd ve Sehl b. Huneyf’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Ebû Saîd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ebû Musa, Ömer’in yanına girmek için Esselamü
aleyküm girebilir miyim dedi. Ömer: “Bir” dedi. Sonra bir müddet sustu ve tekrar esselamü aleyküm girebilir
miyim? Diye sordu. Ömer “İki” dedi, sonra bir müddet sustu ve tekrar esselamü aleyküm girebilir miyim? Dedi.
Ömer “Üç” dedi. Sonra Ebû Saîd döndü gitti. Ömer kapıcısına ne oldu dedi. Kapıcı döndü gitti diye cevap verdi.
Ömer onu bana getirin dedi. Yanına gelince bu yaptığın iş nedir? Diye sordu. Ebû Saîd “Sünnettir” diye cevap verdi.
Ömer: sünnet mi? dedi. Vallahi buna dair apaçık bir delil ve şâhid getireceksin veya ben yapacağımı bilirim. Ebû Saîd
dedi ki: Bunun üzerine Ebû Musa bize geldi biz de Ensâr’dan birkaç arkadaşla oturmakta idik bize Ey Ensâr
topluluğu! Dedi; Müslümanlardan Rasûlullah (s.a.v.)’in hadislerini en iyi bilen sizler değilmisiniz? “Rasûlullah
(s.a.v.) izin istemek üç defadır eğer izin verilirse gir değilse dön” buyurmadı mı? Bunun üzerine oradakiler
kendisiyle şakalaşmaya başladılar. Ebû Saîd dedi ki: Sonra başımı ona doğru kaldırdım ve bu konuda sana her ne ceza
verilirse ortağım dedim. Ebû Musa, Ömer’e vararak durumu kendisine bildirdi. Bunun üzerine Ömer: “Bunu
bilmiyordum” dedi. (Buhârî, Büyü’ 17: Müslim, Edeb: 27)
Bu konuda Ali ve Sa’d’ın azadlı kölesi Ümmü Tarık’tan da hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis hasendir. Cerîrî’nin ismi Saîd b. İyas’tır. Ebû Mes’ûd diye künyelenir. Bu hadisi
Cüreyrî’den başkası Ebû Nadre’den rivâyet etmiştir. Ebû Nadre el Abdî’nin adı, Münzir b. Mâlik b. Kıt’a’dır.
Ömer b. Hattâb (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’in yanına
girmek için üç kere izin istedim de bana izin verdi.” (Ebû Dâvûd, Edeb: 127)
Bu hadis hasen garibtir. Ebû Zümeyl’in ismi Simâk ul Hanefî’dir. Ebû Musa, Rasûlullah (s.a.v.)’in
“İzin istemek üç kere olur, izin verilirse gir aksi halde geri dön” buyurduğunu rivâyet edince Bize göre
Ömer, Rasûlullah (s.a.v.)’in yanına girmek için üç kere izin istediği ve üçüncüden sonra kendisine izin verildiği
halde Ebû Musa’ya itirazının tek sebebi şudur ki: Ömer, Ebû Musa tarafından rivâyet edilen Peygamberin:
“Şayet sana izin verilirse gir değilse geri dön” hadisini bilmemesiydi.
Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), Âişe’ye: “Cibril sana selam ediyor
buyurdu. Âişe de: “Aleyhisselamu ve rahmetullahi ve berekatühü” (Ona da Allah’ın selamı rahmeti
ve bereketi olsun) dedi.” (Buhârî, İsti’zan: 17; Müslim, Fedailü-üs Sahabe: 27)
Bu konuda Nümeyr oğullarından bir kişi babası vasıtasıyla hadis rivâyet etmiştir.
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Zührî’de bu hadisi Ebû Seleme vasıtasıyla Âişe’den rivâyet etmiştir.
Ebû Umâme (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ey Allah’ın Rasûlü! denildi iki adam
karşılaşıyorlar bunlardan hangisi önce selam verecektir? Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “O iki
adamdan Allah’a en yakın olanı.” (Ebû Dâvûd, Edeb: 122)
Tirmizî: Bu hadis hasendir.
Tirmizî: Muhammed diyor ki: Ebû Ferve er Rehâvî’nin rivâyeti orta yolludur. Ancak oğlu Muhammed
b. Yezîd kendisinden münker hadisler rivâyet etmektedir.
Yesâr (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Sabit el Bünânî ile birlikte yürümekte iken
çocukların yanından geçti ve onlara selam verdi ve Sabit şöyle dedi: Enes ile beraberdim çocuklara
uğradı ve onlara selam verdi. Enes de dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.) ile beraber idim çocuklara uğradı ve
onlara selam vermişti.” (Buhârî, İstizan: 17; Müslim, Selam: 27)
Tirmizî: Bu hadis sahihtir. Pek çok kimse bu hadisi Sabit’den rivâyet etmektedir. Enes’den de
değişik şekilde rivâyet edilmiştir. Kuteybe, Cafer b. Süleyman vasıtasıyla Sabit’ten, Enes’den bu hadisin
benzerini rivâyet etmiştir.
Esma binti Yezîd(r.anha)’dan rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.), bir gün mescidde
oturmakta olan kadınların yanından geçti ve eliyle selam işareti verdi.” Râvî Abdulahamid,
Rasûlullah (s.a.v.)’in bu hareketini eliyle gösterdi. (Ebû Dâvûd, Edeb: 122; İbn Mâce, Edeb: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasendir.
Ahmed b. Hanbel: Abdulhamid b. Behram’ın Şehr b. Havşeb’den rivâyeti zararsızdır. Muhammed b.
İsmail diyor ki: Şehr’in rivâyeti hasendir. Kendisi de sağlamdır. Onun hakkında söz eden sadece ibn Avn’dır.
Fakat O’da Hilâl b. ebî Zeyneb’den ve Şehr b. Havşeb’den rivâyet etmektedir. Ebû Davûd el Mesahıfî el
Belhî’nin haber verdiğine göre Nadr b. Şümeyl İbn Avn’dan aktararak şöyle diyor: Şehr’i terk ettiler. Ebû
Dâvûd, Nadr’ın şöyle dediğini bize aktarmaktadır. Onu terk ettiler dilleriyle yaraladılar çünkü o sultanın emrine
boyun eğmiş ve onun yolundan gitmişti.
Enes (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) bana şöyle buyurmuştur: “Evladım
ailenin yanına girdiğin zaman selam ver bu, senin ve ev halkın için bereket olur.” (Tirmizî rivâyet
etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.
Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Yahudilerden bir gurup, Rasûlullah
(s.a.v.)’in yanına girerek “Essamü aleyk = ölüp geberesin” diyerek selam verdiler. Peygamber
(s.a.v.)’de “Ve aleyküm = aynı şekilde sizler geberin” karşılığını verdi. Âişe diyor ki: Ben de ölüm ve
lanet sizin üzerinize olsun dedim. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.), Ey Âişe! buyurdu, Allah her işte
yumuşak davranılmasını sever. Âişe: Ey Allah’ın Rasûlü! onların ne söylediklerini işitmedin mi? dedi.
Rasûlullah (s.a.v.), ben de sizin üzerinize de dedim ya, buyurdular. (Buhârî, Edeb: 17; Müslim, Selam: 27)
Bu konuda Ebû Nadra el Gıfârî, İbn Ömer, Enes ve Ebû Abdurrahman el Cühenî’den de hadis
rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Âişe hadisi hasen sahihtir.
Üsâme b. Zeyd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Peygamber (s.a.v.), Müslüman
ve Yahudilerden karışık bir topluluğa uğradı da onlara selam verdi.” (Buhârî, Edeb: 17; Müslim,
Cihâd: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Binitli
yürüyene, yürüyen oturana, az olan guruba selam verir.” İbn’ül Müsenna kendi rivâyetinde şunu da
ilave etmektedir: “Küçükler büyüklere selam verir.” (Buhârî, İstizan: 17; Müslim, Selam: 27)
Bu konuda, Abdurrahman b. Şibl, Fedâle b. Ubeyd ve Câbir’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis Ebû Hüreyre’den değişik şekillerde de rivâyet edilmiştir. Eyyûb es Sahtiyanî, Yunus
b. Ubeyd ve Ali b. Zeyd şöyle demektedirler: “Hasan, Ebû Hüreyre’den hadis işitmemiştir.”
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Küçük, büyüğe;
geçen oturana; az olan çok olan guruba selam verir.” (Buhârî, İstizan: 17; Müslim, Selam: 27)
Bu hadis hasen sahihtir.
Fedâle b. Ubeyd (r.a.)’den Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Binitli yürüyene
yürüyen ayakta dikilene, az olanlar çok olanlara selam verirler.” (Müsned: 22814)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ebû Ali el Cühenî’nin ismi Amr b. Mâlik’tir.
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Sizden biriniz
bir toplantı yerine vardığında oraya selam versin ve oturmak gerekiyorsa oraya otursun. Daha
sonra kalktığında yine selam verip ayrılsın çünkü önceki selam sonrakinden daha gerekli değildir.
Yani her ikisi de gereklidir.” (Ebû Dâvûd, Edeb: 122)
Tirmizî: Bu hadis hasendir. Bu hadis aynı zamanda İbn Aclan’dan, Saîd el Makburî’den
babasından ve Ebû Hüreyre’den de rivâyet edilmiştir.
Ebû Zerr (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Her kim örtüyü
kaldırarak yani kapı ve benzeri şeyleri açarak kendisine izin verilmeden gözüyle eve dalarsa ve
görünmemesi gereken bir kimseyi veya yeri de görürse helal olmayan ve cezayı gerektiren bir suç
işlemiş olur. Gözünü daldırdığı zaman bir adam onun gözlerini patlatsa o kimse ayıplanmaz. Bir
adam kapalı olmayan ve perdesi olmayan bir kapıdan geçerken baksa suçlu sayılmaz bu durumda
suç ev sahibine aittir.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Bu konuda Ebû Hüreyre ve Ebû Umâme’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis garib olup bu hadisi bu biçimde sadece İbn Lehia’nın rivâyetiyle bilmekteyiz. Ebû
Abdurrahman el Hubelî’nin ismi Abdullah b. Yezîd’tir.
Enes (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) evde idi derken bir adam
kapının deliğinden ona baktı da Rasûlullah (s.a.v.) ucu sivri bir aleti ona uzattı da o kimse de geriçekildi.” (Buhârî, İstizan: 17; Müslim, Edeb: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Câbir (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Babamın bir borcundan dolayı Rasûlullah
(s.a.v.)’in yanına girmek için izin istedim Rasûlullah (s.a.v.): “Kim o” buyurdu. Ben de “Benim” dedim.
Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) bu sözden pek hoşlanmamış olacak ki “Ben, ben” buyurdu. ((Buhârî,
İstizan: 17; Müslim, Edeb: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Câbir (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.) geceleri evlerin kapılarını çalmayı bazı
gerekçelerden dolayı yasakladı.” (Buhârî, Hac: 17)
Bu konuda Enes, İbn Ömer ve İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Bu hadis Câbir vasıtasıyla değişik şekillerde rivâyet edilmiştir. İbn Abbâs
rivâyetine göre: Rasûlullah (s.a.v.), erkekleri geceleyin gelerek hanımlarının kapılarını çalmaktan yasakladı. İbn
Abbâs diyor ki: Rasûlullah (s.a.v.)’in yasaklamasından sonra iki adam geceleyin hanımlarının kapılarını çaldılar da
onlardan her biri kendi karısıyla bir adam buldu.
Zeyd b. Sabit (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) bana
Yahudilerin yazısından bir şeyler öğrenmemi bana emretti ve mektuplarım konusunda Yahudilere
güvenemiyorum buyurdu. Zeyd b. Sabit dedi ki: Yarım ay geçmeden Rasûlullah (s.a.v.)’in
emrettiği dili öğrendim. Zeyd dedi ki: Bu dili öğrenince Rasûlullah (s.a.v.)’in Yahudilere mektup
yazacağı zaman onu ben yazardım ve Yahudiler Rasûlullah (s.a.v.)’e yazdıkları vakit onların
mektubunu da Rasûlullah (s.a.v.)’e ben okurdum.” (Ebû Dâvûd, İlim: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Bu hadis başka şekillerde de Zeyd b. Sabit’den rivâyet edilmiştir. A’meş, Sabit b. Ubeyd el Ensarî’den,
Zeyd b. Sabit’den şöyle dediğini rivâyet etmektedir: “Rasûlullah (s.a.v.) bana Süryanice öğrenmemiemretti.”
Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.) ölümünden önce Kisraya,
Kaysere, Necaşi’ye ve her zâlim hükümdara mektup yazarak onları Allah’a davet etti. Bu Necaşi;
Rasûlullah (s.a.v.)’in cenaze namazını kıldığı Necaşi değildir.” (Müslim, Cihâd: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir.
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, kendisine Ebû Sûfyân b. Harb haber vermiştir. Hırakl,
Kureyş’den birkaç kişiyle birlikte Ebû Sûfyân’ı çağırdı o sırada Şam’da ticaret maksadıyla
bulunuyorlardı. Hırakl’ın yanına girdiler Ebû Sûfyân konuyu uzun uzun anlattı. Ebû Sûfyân dedi ki:
Hırakl sonra Rasûlullah (s.a.v.)’in mektubunu getirtti. Mektup kendisine okundu mektupta şöyle
deniyordu: Bismillahirrahmanirrahim Allah’ın kulu ve peygamberi Muhammed’den Rum büyüğü
Hırakl’e; hidayete tabi olanlara selam olsun... Bundan sonra...” (Buhârî, Bed-il Vahy: 17; Müslim, Cihâd:
27)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ebû Sûfyân’ın ismi Sahr b. Harb’tir.
Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) diğer
devletlere mektup yazmak istediği zaman; acemler mühürsüz mektubu kabul etmezler denildi.
Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.), bir mühür yaptırdı. Enes dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.)’in
avucunda o mührün beyazlığını adeta görür gibiyim.” (Buhârî, İlim: 27; Müslim, Libas: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Mıkdad b. Esved (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “İki arkadaşımla birlikte
gelmiştim. Yorgunluk ve açlıktan neredeyse kulaklarımız duymaz, gözlerimiz görmez hale gelmişti.
Durumumuzu Peygamber (s.a.v.)’in ashabına arzetmeye başladık. Fakat hiç kimse bizi kabul
etmedi, bunun üzerine Peygamber (s.a.v.)’e geldik. Bizi evine götürdü, birde ne görelim üç keçi...
Peygamber (s.a.v.), bu üç keçiyi sağınız... Biz de o üç keçiyi sağardık ve herkes kendi payına düşeni
içerdi. Rasûlullah (s.a.v.)’in payını da kendisi için ayırırdık sonra Rasûlullah (s.a.v.) geceleyin gelir,
uyuyanı uyandırmayacak uykuda olmayana da duyuracak şekilde selam verir sonra mescide
gelerek namaz kılar sonra içeceğine gelir ve süt içerdi.” (Müslim, Eşribe: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Ebû Temîme el Hüceymî kendi kabilesinden bir kişiden şöyle aktarmıştır: Rasûlullah
(s.a.v.)’i aradım fakat kendisini bulamadım sonra oturup bekledim. Tam bu sırada bir gurup insanla
birlikte olduğunu gördüm kendisini tanımıyordum, o insanların arasını buluyordu. İşini bitirince bazı
kimselerle birlikte ayağa kalktı. O kimseler O’na, Ey Allah’ın Rasûlü! diye hitab ediyorlardı. Bunu
görünce ben de: Ey Allah’ın Rasûlü aleyke’s selam, Ey Allah’ın Rasûlü aleyke’s selam, Ey Allah’ın
Rasûlü aleyke’s selam = Sana selam olsun Ey Allah’ın Rasûlü! dedim. Bunun üzerine Rasûlullah
(s.a.v.): Aleyke’s selam şeklindeki selam ölülere verilen selam şeklidir, diye üç sefer tekrarladı. Sonra
bana dönüp sözünü şöyle sürdürdü: “Bir kişi Müslüman kardeşiyle karşılaştığı zaman; esselamüaleyküm ve rahmetüllahi ve berekatühü desin.” Sonra benim selamıma karşılık vererek şöyle buyurdu: “Ve aleyke ve rahmetüllah, Ve aleyke ve rahmetüllah, Ve aleyke ve rahmetüllah = Sana
da selam ve Allah’ın rahmeti olsun.” (Ebû Dâvûd, Edeb: 127)
Tirmizî: Bu hadisi Ebû Gıfâr, Ebû Temîme el Hüceymî’den “Peygamber (s.a.v.)’e geldim” diyerek
aynı hadisi bize aktardı. Ebû Temime’nin ismi Tarîf b. Mûcâlid’tir.
Câbir b. Süleym (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v.)’e
geldim ve “Aleykesselam” dedim. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Aleykesselam
deme fakat “esselamü aleyküm” de” dedi ve uzun bir kıssa anlattı. (Ebû Dâvûd, Edeb: 123)
Bu hadis hasen sahihtir.
Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.) selam verdiğinde üç kere
verir bir şey konuştuğunda da iyi anlaşılsın diye üç sefer tekrar ederdi.” (Buhârî, İlim: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir.
Ebû Vakîd el Leysî (r.a.)’den rivâyete göre: Rasûlullah (s.a.v.), mescidde bazı kimselerle
oturmakta iken üç kişi geldi ikisi Rasûlullah (s.a.v.)’in meclisine yöneldi diğer kimse ise uzak
durdu. Bu iki adam Rasûlullah (s.a.v.)’in önünde durunca selam verdiler birisi boş bir yer buldu
ve oraya oturdu diğeri cemaatin arkasına oturdu, üçüncü kimse ise dönüp gitmişti. Rasûlullah
(s.a.v.), sohbetini bitirince şöyle buyurdu: Bu üç kişinin durumlarını size haber vereyim mi? Biri
Allah’a sığındı da Allah’ta onu barındırdı. Diğeri insanların arasına girmekten utandı ve geriye
oturdu böylece Allah onu bu utanmasından dolayı mükafatlandırdı, diğeri ise yüz çevirdi, Allah’ta
ondan yüz çevirdi.” (Buhârî, İlim: 17; Müslim: Selam: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Ebû Vakîd el Leysî’nin ismi Hâris b. Avf’tır. Ebû Mürre ise Ebû Tâlib’in kızı Ümmü Hânî’nin azâdlı
kölesidir. İsmi Yezîd olup Akîl b. ebî Tâlib’in azâdlı kölesi olduğu söylenir.
Câbir b. Semure (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Peygamber (s.a.v.)’in yanına
geldiğimizde her birimiz kalabalığın bittiği yere otururduk.” (Ebû Dâvûd, Edeb: 131)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. Züher b. Muaviye bu hadisi aynı şekilde Simak’den rivâyet etmiştir.
Ebû İshâk (r.a.) vasıtasıyla Berâ’dan -ancak Ebû İshâk bu hadisi Berâ’nın kendisinden
işitmemiştir- rivâyet edildiğine göre: Rasûlullah (s.a.v.), Ensâr’dan yolda oturmakta olan bazı kişilere
uğradı ve onlara şöyle buyurdu. Yolda oturma işini mutlaka yapacaksanız “Selamı alın, mazluma
yardım edin ve yol gösterin” buyurdular. (Müsned: 17752)
Bu konuda Ebû Hüreyre ve Ebû Şüreyh el Huzaî’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.
Berâ b. Âzib (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“İki Müslüman karşılaştıklarında tokalaşırlarsa birbirlerinden ayrılmadan önce Allah onları
bağışlar.” (İbn Mâce, Edeb: 27)
Tirmizî: Ebû İshâk’ın Berâ b. Âzib’den rivâyet ettiği bu hadis hasen garibtir.
Bu hadis başka bir şekilde yine Berâ’dan rivâyet edilmiştir. Eclah’ın ismi İbn Abdullah b. Huceyye b.
Adiyy el Kindî’dir.
Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Bir adam Ey Allah’ın Rasûlü!
birimiz bir kardeşi ve dostu ile karşılaşınca ona eğilebilir mi? diye sordu. Rasûlullah (s.a.v.)’de hayır
dedi. Adam onu kucaklar ve öper mi diye sordu, Rasûlullah (s.a.v.)’de hayır dedi. Adam elini tutup
musafaha = toka yapabilir mi? deyince evet buyurdular.” (İbn Mâce, Edeb: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasendir.
Katâde (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Enes’e Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabında
tokalaşmak var mıydı diye sordum evet dedi.” (Buhârî, İstizan: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Ümmü Hani (r.anha)’dan rivâyete göre şöyle demiştir: Mekke: fethi yılında Peygamber
(s.a.v)’e gittim, yıkanır durumda buldum. Fatıma bir örtü ile o’nu örtmekte idi. Ümmü Hanidedi ki:
Selam verdim, Rasûlullah (s.a.v.): “Kimdir o” buyurdu. Ben de: “Ümmü Hani” dedim. Bunun üzerine:
“Merhaba Ümmü Hani” buyurdular. (Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Bu hadis buradakinden daha uzuncadır.
Bu hadis hasen sahihtir.