İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “İslam beş esas
üzerine kurulmuştur. Allah’tan başka ilah olmadığına, Muhammed’in, Allah’ın kulu ve elçisi
olduğuna şehâdet etmek, namaz kılmak, zekat vermek, Ramazan orucu tutmak ve Ka’be’yi
haccetmek.” (Müslim, İman: 1; Buhârî, İman: 1)
Bu konuda Cerir b. Abdullah’tan da hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Değişik şekillerde de İbn Ömer’den rivâyet edilmiştir.
Yahya b. Ya’mur (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Kader konusunu inkar konusunda
ilk konuşan kişi Ma’bed el Cühenî idi nihayet ben ve Humeyd b. Abdurrahman el Hımyerî ile birlikte
çıkıp Medîne’ye kadar geldik. Peygamber (s.a.v.)’in ashabından bir kişi ile karşılaşırsak ona şu
kimselerin ortaya çıkardıkları kader konusunu soracağız dedik. Derken Abdullah b. Ömer ile karşılaştık
mescidden dışarı çıkıyordu arkadaşımla birlikte onun yanına vardık. Arkadaşımın bu konuda konuşmayı
bana bırakacağına inandığım için İbn Ömer’e: Ey Ebû Abdurrahman: Bazı kimseler Kur’ân okuyorlar ve
ilimde derin meselelere dalıyorlar kader diye bir şeyin olmadığını her işin hemen o anda meydana
geliveren bir durum olduğunu söylüyorlar. Abdullah b. Ömer şöyle dedi: Onlarla bir daha karşılaşırsan
benim onlardan uzak olduğumu onların da benden uzak olduklarını kendilerine haber ver. Abdullah’ın yeminle söyleyebileceği bir gerçek varsa oda şudur: Onlardan biri Allah yolunda Uhud dağı
kadar altın harcasa kadere ve kaderin hayrına ve şerrine iman etmedikçe kendisinden kabul edilmez.
Yahya b. Ya’mur dedi ki: Sonra Abdullah b. Ömer bir hadis anlatmaya başladı ve dedi ki: Ömer b.
Hattâb şöyle demiştir: Bir zamanlar Rasûlullah (s.a.v.)’in yanında idik. Bu esnada elbisesi bembeyaz saçları
simsiyah bir adam çıkageldi. Üzerinde yolculuk izleri görülmüyordu, içimizden hiçbir kimse de kendisini
tanımıyordu. Bu kimse Rasûlullah (s.a.v.)’in yanına geldi dizini Rasûlullah (s.a.v.)’in dizine yapıştırdı ve
Ey Muhammed! İman nedir? Diye sordu. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Allah’a, meleklerine,
kitaplarına, peygamberlerine ahiret gününe, hayır ve şerri ile kadere inanmaktır. Sonra o adam İslam
nedir? diye sordu. Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: Allah’tan başka ilah olmadığına, Muhammed’in, Allah’ın
kulu ve elçisi olduğuna şehâdet edip namazı kılmak zekat vermek haccetmek ve Ramazan orucunu
tutmaktır. Sonra o adam ihsan nedir? Diye sordu. Rasûlullah (s.a.v.) de şöyle buyurdu Allah’ı görür gibi
ibadet etmendir. Sen onu görmesen bile o seni her an görmektedir. Ömer dedi ki: Tüm bu sorduğu
sorularda Rasûlullah (s.a.v.)’in cevabı üzerine o kimse hep “doğru söylüyorsun” diyordu. Biz de bu
adama hayret ettik, hem soru soruyor hem de doğru söyledin diyerek tasdik ediyordu. O adam tekrar sordu:
Kıyamet ne zaman kopacaktır? Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: Kıyamet hakkında soru
sorulan kişi; soran kişiden daha bilgili değildir. Bu sefer o adam kıyametin alametleri nedir? Diye sordu.
Rasûlullah (s.a.v.)’de şöyle buyurdu: Cariyenin hanımefendisini doğurması, (yani doğan çocuklar ana ve
babalarına köle muamelesi yapacaklar) yalın ayak çıplak ve fakir koyun çobanlarını yaptırdıkları binalarla
boy ölçüşürken görmendir. Ömer dedi ki: Bu olaydan üç gün sonra Rasûlullah (s.a.v.), benimle karşılaştı ve
Ey Ömer! O soru soran kim idi! biliyor musun? O Cibril idi, size dini konuları öğretmeye
gelmişti.” (Müslim, İman: 1; Nesâî, İman: 6)
Ahmed b. Muhammed, İbn’ül Mübarek vasıtasıyla Kehmes b. Hasan’dan aynı senedle bu hadisin
bir benzerini rivâyet etmiştir. Bu konuda Talha b. Ubeydullah, Enes b. Mâlik ve Ebû Hüreyre’den de hadis
rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ömer’den değişik şekillerde de rivâyet edilmiştir.
Aynı hadis İbn Ömer’den de rivâyet edilmiştir. Sahih olan rivâyet İbn Ömer’in, Ömer’den yaptığı
rivâyettir.
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete şöyle demiştir: Abdulkays heyeti Rasûlullah (s.a.v.)’e geldi
ve: “Biz Rabia kabilesinin şu boyu olarak seninle ancak haram aylarda görüşebiliyoruz bize bir şey
emret ki onu senden öğrenip arkamızda olanları da ona davet edelim” dediler. Bunun üzerine
Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Dört şeyi size emrederim; “Öncelikle Allah’a iman” sonra Allah’a
imanı şöyle tefsir etti: Allah’tan başka ilah olmadığına benim de Allah’ın kulu elçisi olduğuma şehâdet
edip, namaz kılmak, zekat vermek ve ganimet olarak ele geçirdiğiniz şeylerden beşte birini vermektir.
(Nesâî, İman: 6; Müslim, İman: 6)
Kuteybe Hammad b. Zeyd vasıtasıyla Ebû Cemre’den, İbn Abbâs’tan bu hadisin bir benzerini bize
aktarmıştır.
Tirmizî: Bu hadis sahih hasendir. Ebû Cemre ed Dubaî’nin ismi Nasr b. Imrân’dır. Şu’be de bu hadisi
Cemre’den rivâyet etmiş ve şu ilaveyi yapmıştır: “Biliyor musunuz? İman nedir? Allah’tan başka ilah
olmadığına benim Allah’ın peygamberi olduğuma şehâdet etmek” cümlesini ilave ederek aynı hadisi
zikretmiştir. Kuteybe b. Saîd’den şöyle dediğini işittim: “Şu dört ileri gelen âlime benzer bir kişi bir daha
görmedim. Mâlik b. Enes, Leys b. Sa’d, Abbâd el Mühellebî ve Abdulvehhab es Sekafî.”
Kuteybe diyor ki: Hergün Abbâd b. Abbâd’ın yanından iki hadis öğrenerek döndüğümüze memnun
olurduk. Abbâd b. Abbâd, Mühelleb b. ebî Sufra’nın çocuklarındandır.
Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Mü’minlerin iman
yönünden en yoğunu ahlak bakımından en güzel olanı ve çoluk çocuğuna karşı iyi ve yumaşak
davranıp bağışı bol olandır.” (Ebû Dâvûd, Edeb: 15; Buhârî, İman: 33)
Bu konuda Ebû Hüreyre ve Enes b. Mâlik’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis sahih olup sadece Ebû Kılâbe’nin, Âişe’den işitmesiyle biliyoruz. Ebû Kılâbe,
Âişe’nin süt çocuğu Abdullah b. Yezîd vasıtasıyla Âişe’den bu hadisten başka bir hadis daha rivâyet etmiştir.
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Bu insanlarla
Allah’tan başka ilah yoktur deyinceye kadar savaşmakla emrolundum Allah’tan başka ilah yoktur
dediklerinde mallarını ve canlarını benden kurtarırlar ancak gizli durumlarının hesabı Allah’a
kalmıştır.” (Nesâî, Tahrimüddem: 1; Müslim, İman: 8)
Bu konuda Câbir, Sa’d ve ibn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) vefat edince ve
Ebû Bekir de halife olunca Araplardan kafir olup İslam’dan çıkanlar oldu Ömer b. Hattâb, Ebû
Bekir’e şöyle dedi: Sen bu İnsanlarla nasıl savaşacaksın? Rasûlullah (s.a.v.), tüm insanlarla
Allah’ın birliğini kabul edinceye kadar savaşmakla emrolundum kabul ederlerse mal ve canlarını
benden kurtarırlar gizli durumlarının hesabı Allah’a kalmıştır, demesine rağmen... Ebû Bekir de
şu karşılığı verdi namaz ile zekatı birbirinden ayıranlara karşı vallahi savaşacağım çünkü zekat
malın hakkıdır. Allah’a yemin ederim ki Rasûlullah (s.a.v.)’e verdikleri bir deve yularını bana
vermeseler bunun verilmemesi yüzünden kendileriyle savaşırım. Bunun üzerine Ömer b. Hattâb
şöyle dedi: Vallahi durum bu merkezde iken Allah’ın, Ebû Bekr’in göğsüne ferahlık verdiğini
gördüm savaş konusunda kendisinin hak üzerinde olduğunu anladım.” (Nesâî, Tahrimüddem: 1;
Buhârî, Zekat: 29)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Aynı şekilde Şuayb b. Ebî Hamza, Zührî’den Ubeydullah b. Abdullah’tan ve Ebû Hüreyre’den bu
hadisi rivâyet etmiştir.
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “İmanın
yetmişten fazla bölümü vardır. En aşağı yoldan zarar veren şeyleri kaldırıp atmak, en yüksek
mertebesi de Allah’tan başka ilah yoktur sözünü söylemektir.” (Buhârî, İman: 2; Müslim, İman: 12)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Aynı şekilde Süheyl b. ebî Salih, Abdullah b. Dinar’dan, Ebû
Salih’den, Ebû Hüreyre’den bu hadisi bize aktarmıştır.
Imara b. Gazıyye bu hadisi Ebû Salih’den, Ebû Hüreyre’den rivâyet ederek “İman altmış dört
bölümdür” demektedir.
Aynı şekilde Kuteybe, Bekir b. Mudar vasıtasıyla Imara b. Gazıyye’den, Ebû Salih’den ve Ebû
Hüreyre’den bu “altmış dört” hadisini bize aktarmıştır.
Sâlim (r.a.)’ın babasından rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) kardeşine haya hakkında
nasihat eden bir kimseye uğradı ve şöyle buyurdu: “Haya imandandır.” Ahmed b. Meni’der ki:
“Rasûlullah (s.a.v.), kardeşine nasihat eden birini işitti de...” (Buhârî, İman: 3; Müslim, İman: 12)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Bu konuda Ebû Hüreyre, Ebû Bekre ve Ebû Umame’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Muâz b. Cebel (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) ile bir
yolculukta beraberdim yolda yürürken yanına yakın oldum Ey Allah’ın Rasûlü! Dedim; “Bana öyle
bir amel öğret ki beni Cehennem’den uzaklaştırıp Cennete koysun!” Bunun üzerine Rasûlullah
(s.a.v.) buyurdular ki: “Bana çok büyük bir soru sordun ama bu mesele Allah’ın kolaylaştırdığı
kimseler için çok kolaydır. Şöyle ki: Her konuda ve her zaman kulluğu Allah’a yapar ona hiçbir
şeyi ortak koşmazsın, namazını devamlı ve düzgün kılarsın, zekatını verir, Ramazan orucunu
tutar, haccedersin...” Sonra şöyle devam etti: “Sana hayır yollarını göstereceğim oruç kalkandır.
Sadaka; suyun ateşi söndürdüğü gibi günahları siler süpürür. Kişinin gece kıldığı namazda yine
hataları siler süpürür.” Muâz dedi ki: Sonra, Rasûlullah (s.a.v.), 32 Secde sûresi16-17. ayetini:
“Onlar yataklarından geceleri kalkarak korku ve ümid içerisinde Rablerine yalvaranlardır ve
kendilerine geçimlik verdiğimiz şeylerden başkalarına harcayandır. Böyle davranan mü’minlere
gelince yaptıklarından dolayı mükafat olarak öteki dünyada onlara şimdiye kadar gizli kalan göz
aydınlığı olarak onlar için nelerin saklanıp bekletildiğini hiç kimse bilip hayal edemez” okudu ve
şöyle buyurdu: “Size bütün işlerin başını, direğini ve en üst noktasını bildireyim mi? Bende evet,
Ey Allah’ın Rasûlü! Dedim. Şöyle buyurdu: “Her işin başı İslam, yani iradeyi Allah’a teslim etmek
demektir. Direği namaz, zirvesi ve üst noktası da cihâd tır.” Sonra şöyle devam etti: “Sana tüm
bunların can damarını bildireyim mi?” Bende evet Ey Allah’ın Peygamberi dedim. “Rasûlullah
(s.a.v.) dilini tuttu ve kendi rahatlığın için şunu tut buyurdular.” Ben de Ey Allah’ın Rasûlü!:
Bizler konuşmalarımız yüzünden sorguya çekilecek miyiz? Dedim. Şöyle dedi: “Anan hasretine
yansın Ey Muâz! İnsanları yüzü koyun ve burunları yerde süründürerek Cehenneme dolduran
dillerin kazandığından başkası değildir.” (Müslim, İman: 12; Buhârî, İman: 2)
Ebû Saîd (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Bir kimsenin
mescidle ilgilenip oraya gidip geldiğini görürseniz onun imanına şâhid olunuz. Çünkü Allah: (9
tevbe: 18) de şöyle buyurur: Allah’ın mescidlerini ziyaret etmek yahut onları onarıp gözetmek,
canlı tutup, zirvede kalmasını sağlamak ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan namazlarında
dosdoğru ve devamlı olan, zekatlarını veren Allah’tan başka kimseden korkup çekinmeyen
kimselere aittir. İşte doğru yola ermişlerden olmaları umulanlar bunlardır” buyuruyor. (İbn Mâce,Mesacid: 18)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.
Abbâs b. Abdulmuttalib (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu
işitmiştir: “Rab olarak Allah’ı din olarak İslamı, Peygamber olarakta Muhammed’i kabul edip o
hayattan da razı olan kişi imanın tadını tatmıştır.” (Müslim, İman: 15)
A’meş (r.a.)’den aynı senedle bu hadisin bir benzerini rivâyet ederek şöyle demiştir: “Kul
ile küfür ve şirk arasında namazı terk etmek vardır.” (Müslim, İman: 35; İbn Mâce, İkame: 77)
Enes (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Her kimde üç özellik
bulunursa bunlar sayesinde imanın tadını bulur. Allah ve Peygamber (s.a.v.)’in bir kimseye
başkalarından daha sevimli olması kişinin sevdiğini Allah için sevmesi Allah tarafından
kurtarıldıktan sonra küfre dönmekten ateşe atılmaktan hoşlanmadığı kadar hoşlanmaması.” (Müslim, İman: 15; Buhârî, İman: 8)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Bu hadisi Katâde de Enes’den aynı şekilde rivâyet etmiştir.
Ali (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kim bir suç işler de
cezasını bu dünyada çekerse Allah ahirette kuluna cezayı ikileyerek tekrar vermek durumunda
değildir. Kim bir suç işler de Allah onu örter ve kendisini affederse, kıyamet günü o kulunu tekrar
cezalandırmaz. Affetmesi ve bağışlaması cezalandırmasından daha çoktur.” (İbn Mâce, Hudud: 33)
Tirmizî: Bu hadis hasen garib sahihtir. İlim adamlarının görüşü bu hadise göredir. Zina hırsızlık ve
şarap içme yüzünden kişinin kafir olacağına hüküm veren bir âlim tanımıyoruz.
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Müslüman
elinden ve dilinden Müslümanların selamet buldukları kişidir. Mü’min ise insanların canları ve
malları hususunda güvendikleri kişidir.” (Müslim, İman: 14; Buhârî, İman: 3)
Ebû Musa el Eşarî (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.)’e: “Müslümanların hangisi
daha üstündür” diye, soruldu da Rasûlullah (s.a.v.)’de: “Müslümanların elinden ve dilinden selamet
buldukları kişidir” diye buyurdular. (Nesâî, İman: 11)
Tirmizî: Ebû Musa hadisi olarak bu hadis sahih garib hasendir
Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “İslam
garib bir halde başladı ve yine garib bir hale dönecektir. Ne mutlu o gariblere.” (İbn Mâce, Fiten: 15;
Dârimî, Rikak: 42)
Bu konuda Sa’d, İbn Ömer, Câbir, Enes ve Abdullah b. Amr’dan da hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: İbn Mes’ûd rivâyeti olarak bu hadis hasen sahih garibtir.
Bu hadisi Hafs b. Gays’ın A’meş’den rivâyetiyle bilmekteyiz. Ebû’l Ahvas’ın ismi: Avf b. Mâlik b. Nadle
el Cûşemî’dir. Kendisinden sadece Hafs rivâyet etmiştir.
Amr b. Avf b. Zeyd b. Milha (r.a.)’ın babasından ve dedesinden rivâyete göre, Rasûlullah
(s.a.v.) şöyle buyurdu: “Yılanın toplanıp deliğine girdiği gibi din de toplanıp hicaz bölgesine
çekilecektir. Dağ keçilerinin dağların başında toplandıkları gibi din de yani dini yaşayanlar da
Hicaz bölgesinde toplanacaktır. Allah’ın dini yani İslam dini, toplumlar arasında yabancı bir
sistem olarak başlamıştır ve ileride tekrar yabancı hale gelecektir. Ne mutlu o gariblere ki
insanların bozdukları şeyleri benim sünnetim ve yolumla değiştirip düzelteceklerdir.” (Tirmizî
rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Abdullah b. Amr (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Kendisinde dört özellik bulunan kişi mutlaka münafık olmuştur. Bu dört özellikten biri bulunursa
o özelliği terk edinceye kadar o kimsede münafıklık özelliği bulunmuş olacaktır. Konuştuğu zaman
yalan söyleyen, söz verdiği zaman sözünde durmayan, davalaştığında aşırı giden, anlaştığı zaman
anlaşmasını bozan.” (Buhârî, İman: 25; Müslim, İman: 25)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Müslümanın kardeşiyle savaşması küfür, Müslüman’ın Müslüman’a sövmesi Allah’a
itaatsizliktir.” (Buhârî, İman: 10; Müslim, İman: 28)
Bu konuda Sa’d ve Abdullah b. Muğaffel’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: İbn Mes’ûd hadisi hasen sahihtir. Abdullah b. Mes’ûd’tan değişik şekillerde de rivâyet
edilmiştir.
Sabit b. Dahhâk (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Sahip
olmadığı elde etmesi mümkün olmayan bir konuda müslümanın üzerine adak vâcib olmaz.
Mü’min kardeşine lanet eden onu öldürmüş gibidir. Mü’min kardeşini kafirlikle itham eden kişi de
yine onu öldürmüş gibidir. Her hangi bir aletle intihar edip kendini öldüren kişiye Allah kıyamet
gününde kendini öldürdüğü aletle azâb edecektir.” (Buhârî, Edeb: 44; Müslim, Zühd: 1)
Bu konuda Ebû Zerr ve İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Herhangi bir
Müslüman, Müslüman kardeşine kafir derse o ikisinden biri bu sıfatla döner.” Yani kafir denilen
kişide kafirlik özelliği yoksa kafirlik bu sözü söyleyene dönmüş olur. (Müslim, İman: 26; Buhârî, Edeb: 73)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir.
Sunabihî (r.a.) vasıtasıyla Ubâde b. Sâmit’den rivâyet edilmiştir. Sunâbihî dedi ki: Ubâde
b. Sâmit ölüm anındayken yanına girdim ve ağladım. Bunun üzerine yavaş ol niçin ağlıyorsun? Dedi.
Eğer şâhidlik yapmam istenirse senin lehinde şâhidlik edeceğim şefaat izni verilirse sana şefaat edeceğim
gücüm yettiğinde sana faydalı olmaya çalışacağım. Sonra sözlerini şöyle sürdürdü: Vallahi Rasûlullah
(s.a.v.)’den işittiğim ve sizin için faydalı olan her hadisi size aktarmış bulunuyorum. Sadece bir hadis
müstesna onu da bugün size anlatacağım çünkü varlığım ölümle kuşatılmıştır. Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle
buyurduğunu işittim: “Kim Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in de Allah’ın
peygamberi olduğuna şâhidlik ederse Allah Cehennem ateşini ona haram kılar.” (Buhârî, İman: 42)
Bu konuda Ebû Bekir, Ömer, Osman, Ali, Talha, Câbir, İbn Ömer, Zeyd b. Hâlid’den de hadis
rivâyet edilmiştir. Kimileri İbn Ömer’den işittim kimileri de İbn Uyeyne’den işittim demektedirler. Muhammed b.
Aclan hadis konusunda güvenilir ve doğru bir kişidir.
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen sahih garibtir.
Sunabihî, Abdurrahman b. Useyle, Ebû Abdullah’tır. Zührî’den rivâyet edildiğine göre Zührî’ye;
Rasûlullah (s.a.v.)’in “Allah’tan başka ilah yoktur diyen Cennete girecektir” hadisi sorulmuştu da o da
cevap olarak şöyle demişti: “Bu durum İslam’ın başlangıcında farzların emir ve yasakların inmesinden
önce idi.”
Tirmizî: Bazı ilim adamlarına göre bu hadisin yorumu şöyledir: Tevhid inancına sahip olup tek Allah’a
inanlar günahlarından dolayı azâb görseler bile sonunda Cehennem’den çıkacaklar ve Cennete gireceklerdir.
İbn Mes’ûd, Ebû Zerr, Imrân b. Husayn, Câbir b. Abdullah, İbn Abbâs, Ebû Saîd el Hudrî ve Enes b.
Mâlik’den, Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Tevhid ehlinden bir gurup
Cehennem’den çıkarılıp Cennete gireceklerdir.”
Aynı şekilde Saîd b. Cübeyr’den, İbrahim Nehaî’den ve tabiinden pek çok kişi bu görüştedir.
Ebû Hüreyre’den değişik bir şekilde Hıcr sûresinin 2. ayeti hakkında “Kafirler çok kere Müslüman
olmayı arzu edecekler.” Şöyle dediği rivâyet edilmiştir: “Tevhid ehli Cehennem’de cezalarını çekip Cennete girdiklerinde kafirler o zaman keşke Müslüman olsaydık diyecekler.”
Abdullah b. Amr b. As (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah
kıyamet gününde ümmetimden bir kişiyi herkesin önünde ayırıp o kişi aleyhinde doksan dokuz
dosya açacaktır. Her bir dosyanın boyu gözün görebildiği mesafe kadar olacaktır sonra kendisine
şöyle soracaktır: Bunlardan bir şeyi reddediyor musun? Amel muhafızım katip melekler sana
haksızlık yapmışlar mıdır? O kimse hayır Ya Rabbi! Diye cevap verecektir. Sonra herhangi bir
özrün var mı buyuracak o kimse hayır ya Rabbi diye cevap verecektir. Bunun üzerine Allah şöyle
buyuracak evet yanımızda sana aid makbul bir amelin vardır ve bugün sana asla haksızlık
edilmeyecektir. Üzerinde ben şehâdet ederim ki Allah’tan başka gerçek ilah yoktur Muhammed de
onun kulu ve Rasûlüdür yazılı bir kağıt parçası çıkarılacak ve Allah kendi tartında kendin bulun
diyecektir. O kişi de diyecek ki: Ya Rabbibu tek kağıt parçası... ve bu dosyalar nasıl olacak bu tartı
işi... Allah’ta buyuracak ki bugün sana asla zulmetmeyecek... Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki:
Günah sicilleri bir kefeye konulacak, kağıt parçası da bir kefeye konulacak sicillerin konulduğu
kefe yukarı kalkacak kağıt parçası ağır çekecektir. Allah’ın ismi yanında hiç birşey ağır
basamaz.” (İbn Mâce, Zühd: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.
Kuteybe, İbn Lehîa vasıtasıyla Âmir b. Yahya’dan bu senedle bu hadisin bir benzerini bize aktarmıştır.
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Yahudiler
yetmiş bir veya yetmiş iki fırkaya ayrıldılar Hıristiyanlar da bir o kadar... Benim ümmetim ise
yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır.” (İbn Mâce, Fiten: 17; Ebû davud, Sünnet: 1)
Bu konuda Sa’d, Abdullah b. Amr ve Avf b. Mâlik’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Ebû Hüreyre hadisi hasen sahihtir.
Abdullah b. Deylemî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Abdullah b. Amr’dan
işittim şöyle diyordu: Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim şöyle demişti: Allah yaratıklarını karanlık
içerisinde yarattı kendi nurundan da onlara bir nur uzattı. O nurdan kime bir parça isabet ederse
hidayeti bulur. Kime de o nurdan bir parça ulaşmazsa sapıklıkta kalır. İşte bunun için Allah’ın
ilmi üzere kalem ve mürekkep kurudu diyorum.” (Müsned: 6356)
Tirmizî: Bu hadis hasendir.
Muâz b. Cebel (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Rasûlullah
(s.a.v.) bana: Allah’ın kulları üzerindeki hakkı nedir? Biliyor musun, buyurdu. Ben de Allah ve
Peygamberi daha iyi bilir dedim. Bunun üzerine buyurdu ki: 'Allah’ın kulları üzerindeki hakkı
sadece ona ibadet edip kulluk yapmaları ve hiçbir şeyi ve kimseyi onun otoritesine ortak
koşmamalarıdır.'Sonra kullar bunu yaptıkları vakit kulların Allah üzerindeki hakları nedir biliyor musun? Buyurdu.
Ben de Allah ve Rasûlü daha iyi bilir dedim. Buyurdular ki: 'Onlara azâb etmemektir.'"
(Buhârî, Cihâd: 17; Müslim, İman: 27)
Bu hadis hasen sahihtir. Muâz b. Cebel tarafından da değişik bir şekilde rivâyet edilmiştir.
Ebû Zerr (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Cibril bana geldi ve
Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmayarak ölen kimsenin Cennete gireceğini müjdeledi. Zina etse de
hırsızlık yapsa da mı?” Dedim. “Evet” buyurdular. (Buhârî, Cenaiz: 17; Müslim, İman: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Bu konuda Ebû’d Derdâ’dan da hadis rivâyet edilmiştir.