Ümmü Seleme (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), Kur’ân
okurken ayetler arasını keser ve dururdu. Yani şöyle okurdu: “Elhamdi lillahi rabbil alemîn” der
sonra durur “Errahmanir rahim” der sonra tekrar durur şu ayeti de: “Meliki yevmiddin” diye
okurdu.” (Ebû Dâvûd, Huruf ve Kıraat: 27)
Tirmizî: Bu hadis garibtir. Ebû Ubeyde bu okuyuş seklini benimser ve “Maliki” diye değil “Meliki”
diye okurdu.
Yahya b. Saîd el Emevî ve başkaları bu hadisi bu şekilde İbn Cüreyc’den, İbn ebî Müleyke’den ve
Ümmü Seleme’den rivâyet etmişlerdir. Bu hadisin senedi muttasıl değildir. Çünkü Leys b. Sa’d bu hadisi İbn
ebî Müleyke’den, Ya’la b. Memlek’den ve Ümmü Seleme’den rivâyet etmişlerdir. Leys’in hadisi daha
sağlamdır.
Leys’in hadisinde “meliki yevmiddin şeklinde okurudu.” bölümü yoktur.
Enes (r.a.)’den rivâyete göre: “Peygamber (s.a.v.), Ebû Bekir, Ömer ve zannedersem
Osman’da dedi -maliki yevmiddin- diye okurlardı.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Bu hadis garibtir. Bu hadisin Zührî’nin Enes b. Mâlik’den rivâyeti olduğunu sadece ihtiyar Eyyûb b.
Süveyd er Remlî’nin rivâyetinden bilmekteyiz.
Zührî’nin bazı adamları bu hadisi Zührî’den rivâyet ederek “Peygamber (s.a.v.), Ebû Bekir ve Ömer
Maliki yevmiddin diye okurdu” diyerek rivâyet etmişlerdir.
Abdurrezzak ise Ma’mer’den, Zührî’den, Saîd b. Müseyyeb’den rivâyet ederek: “Peygamber (s.a.v.),
Ebû Bekir ve Ömer; maliki yevmiddin diye okurlardı” diyerek rivâyet etmektedir.
Enes (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), Maide sûresi 45. ayetini “Ennen nefse
binnefsi velaynü bilayni” diye okumuştur. (Ebû Dâvûd, Huruf ve Kıraat: 27)
Süveyd, Abdullah’tan, Yunus b. Yezîd’den bu senedle bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir.
Tirmizî: Ebû Ali b. Yezîd, Yunus b. Yezîd’in kardeşidir. Bu hadis hasen garibtir.
Muhammed diyor ki: İbn’ül Mübarek bu hadisi Yunus b. Yezîd’den tek başına rivâyet etmiştir.
Ebû Ubeyd’te bu hadise uyarak “el Aynü bilayni” diye okumuştur.
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, bizzat kendisi Peygamber (s.a.v.)’e Rum sûresi 54.
ayetini “Halekaküm min da’fin” diye okudu da Rasûlullah (s.a.v.) “Min du’fin” buyurdu. (Ebû Dâvûd,
Huruf ve Kıraat: 27)
Abd b. Humeyd, Yezîd b. Harun vasıtasıyla Fudeyl b. Merzuk’tan, Atıyye’den, İbn Ömer’den bu
hadisin bir benzerini bize aktarmıştır.
Bu hadis hasen garibtir. Bu hadisi sadece Fudeyl b. Mersuk’un rivâyetiyle bilmekteyiz.
Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), Kamer sûresi 15, 17, 22, 32,
40, 51. ayetlerindeki “müddekir” kelimesini “Fe hel min müzekkirin” şeklinde okurdu. (Buhârî, Ehadisül
Enbiya: 27; Müslim, Salat-ül Müsafirin: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), Vakıa sûresi 89. ayetini “Fe ravhun ve
Rayhanûn ve Cennete nîm” diye okurdu. (Ebû Dâvûd, Huruf ve Kıraat: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Bu hadisi sadece Harun el A’ver’in rivâyetiyle bilmekteyiz.
Alkame (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Şam’a gelmiştik, Ebû’d Derdâ yanımıza geldi ve:
Aranızda Abdullah b. Mes’ûd’un okuduğu şekilde okuyacak kimse var mıdır? dedi. Onlar da bana işaret ettiler.
Bunun üzerine ben de evet dedim. O da Abdullah b. Mes’ûd’tan “Velleyli iza yağşa” ayetini nasıl okuduğunu
işittin? Diye sordu. Ben de: Bu ayeti: “Velleyli iza yağşa vezzekeri vel ünsa” olarak okuduğunu işittim. Bunun
üzerine Ebû’d Derdâ şöyle dedi: Vallahi ben de Rasûlullah (s.a.v.)’in bu ayeti böyle okuduğunu işitmiştim. Oysa
bu insanlar benden bu ayeti “vema halaka” diye okumamı istiyorlar. Bundan böyle ben bu insanların bu
isteklerine asla uymayacağım. (Buhârî, Menakıb: 27; Müslim, Salat-ül Müsafirin: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Abdullah b. Mes’ûd’un okuyuş şekli şöyledir: “velleyli iza yağşa vennehâri iza tecella vezzekeri vel ünsa.”
Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.) bana Zâriyat
sûresinin 58. ayetini “innî ene’r Razzaku zul kuvvetil metîn” şeklinde okuttu.” (Ebû Dâvûd, Huruf: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Imrân b. Husayn (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), Hac sûresinin 2. ayetini şöyle
okudu: “ve tera’n nâse sükâra ve mâhüm bi sükâra” diye okudu. (Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis hasendir. Katâde’nin Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından Enes ve Ebû’t Tufeyl dışında hiçbir
kimseden hadis işittiğini bilmiyoruz. Bence bu hadis uzunca bir hadisten kısaltılmıştır.
Katâde’den, Hasan’dan, Imrân b. Husayn’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir yolculukta Rasûlullah
(s.a.v.) ile birlikteydik; Hac Sûresinin birkaç ayetini okudu. Hadis uzuncadır. Bence yukarıdaki Hakem b. Abdulmelik
hadisi bu uzunca hadisten kısaltılmıştır.
Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Onlar
birisinin veya sizden birinizin falan ve filan ayeti unuttum demesi ne kötüdür. Bana unutturuldudemesi daha uygundur. O halde Kur’ân-ı devamlı hatırda tutmak için gözden geçirip müzakere ediniz. Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki Kur’ân’ın insanların
kalblerinden silinip yok olması bir hayvanın bağından boşanıp kaçmasından daha şiddetli ve
çabuktur.” (Buhârî, Fedail-ül Kur’ân: 27; Müslim, Salat-ül Müsafirîn: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Ömer b. Hattâb (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Hişâm b. Hakîm b. Hizam’a
uğradım Rasûlullah (s.a.v.)’in hayatta olduğu bir dönemde idi namazında Furkan sûresini okumakta idi
okuduğunu dinledim bir de ne göreyim. Rasûlullah (s.a.v.)’in bana okutup öğretmediği değişik şekilde
okuyordu, az kalsın namazda üzerine atılacaktım ama selam verinceye kadar bekledim selam verince
elbisesinden tuttum ve bu okuduğun sûreyi bu şekilde sana kim öğretti dedim. Rasûlullah (s.a.v.), okutup
öğretti dedi. Bende yanılıyorsun dedim. Vallahi Rasûlullah (s.a.v.) bu sûreyi bizzat kendisi bana okuttu
fakat senin okuduğun gibi değildi. Sonra onu çekip Rasûlullah (s.a.v.)’in yanına götürdüm ve şöyle
dedim: Ey Allah’ın Rasûlü! bu kimsenin Furkan sûresini bana öğretmediğiniz şekillerde okuduğunu
işittim. Furkan sûresini bana okutup öğreten de sizsiniz. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): Ey Ömer!
Onun yakasını bırak dedi. Hişâm’a da: Oku bakalım dedi. Hişâm benim duyduğum şekilde okuyuşunu
orada tekrar etti. Peygamber (s.a.v.) işte böylece indirilmiştir buyurdu. Sonra Peygamber (s.a.v.) bana
oku Ey Ömer! Dedi. Rasûlullah (s.a.v.)’in bana öğrettiği şekilde ben de okudum. Yine Rasûlullah (s.a.v.):
İşte bu sûre böylece indi buyurdular.
Sonra Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdular: “Kur’ân; yedi okuyuş şekliyle indirilmiştir. Siz
bunlardan kolayınıza geleni okuyunuz.” (Buhârî, Husumat: 27; Müslim, Salat-ül Müsafirin: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Mâlik b. Enes bu hadisi Zühri’den aynı senedle benzeri şekilde rivâyet etmiş olup hadisin senedinde
“Misver b. Mahreme’yi” zikretmemiştir.
Übey b. Ka’b (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), Cebrail a.s. ile
buluştu ve ona Ey Cebrail dedi; ben Ümmî olan yani okuması yazması olmayan bir topluma peygamber
gönderildim. Bunlar arasında yaşlı, kadın, erkek, erkek çocuğu, kız çocuğu hiç bir şey okumamış
kimseler vardır (onlarla nasıl anlaşacağım Kur’ân-ı onlara nasıl anlatacağım dedi) de Cebrail a.s. şöyle dedi:
“Ey Muhammed! Kur’ân yedi okuyuş şekliyle indirilmiştir.” (sıkıntı etme hepsine anlatıp
duyurabilirsin) (Müsned: 20259)
Bu konuda Ömer, Huzeyfe b. Yemân, Ebû Eyyûb’un karısı Ümmü Eyyûb, Semure, İbn Abbâs, Ebû
Hüreyre, Ebû Cüheym b. Harîsb. Sımme, Amr b. Âs ve Ebû Bekre’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Bu hadis değişik bir şekilde Übey b. Ka’b’tan da rivâyet edilmiştir.
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Her kim bir
kardeşinin dünyadaki sıkıntılarından bir sıkıntısını giderirse, Allah’a onun kıyamet günü bir
sıkıntısını gideriverir herkim bir Müslüman’ın ayıbını örterse, Allah’ta o kimsenin dünya ve
ahirette ayıplarını örter. Kim daralmış bir kimseye kolaylık gösterirse; Allah’ta o kimseye dünya
ve ahirette kolaylıklar gösterir. Kul din kardeşinin yardımında olduğu sürece Allah’ta o kimsenin
devamlı yardımındadır. Her kim ilim elde etmek için bir yola girerse Allah’ta o kimseye Cennetin
yolunu kolaylaştırır. Herhangi bir topluluk bir mescidde oturup Allah’ın kitabını okur ve
aralarında müzakere ederlerse üzerlerine ilahi huzur iner, rahmet onları kaplar, melekler onları
her yönden kuşatırlar. Her kimin yaptığı işler o kimseyi Cennet yoluna gitmeye yavaşlatırsa soyu
sopu onu Cennete ulaştırmaz.” (Müslim, Zikir: 27; Ebû Dâvûd, Edeb: 17)
Tirmizî: Aynı şekilde pek çok kimse bu hadisi A’meş’den, Ebû Salih’den, Ebû Hüreyre’den rivâyet
etmişlerdir. Esbat b. Muhammed, Ameş’den rivâyet ederek şöyle demiştir: Bana Ebû Salih’den, Ebû
Hüreyre’den rivâyet edildi, diyerek bu hadisin bir kısmını zikretmiştir.
Abdullah b. Amr (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ey Allah’ın Rasûlü dedim.
Kur’ân-ı kaç günde baştan sona okuyayım? “Bir ayda” buyurdu. Bundan daha kısa zamanda okumaya
gücüm yeter dedim o halde “Yirmi günde” oku buyurdu. Bundan daha kısa zamanda okumaya güç
yetirebilirim dedim: “O halde on beş günde oku” buyurdu. Ben yine daha kısa zamanda okumaya
gücüm yeter dedim. Öyleyse “On günde oku” buyurdu. Ben daha kısa sürede okuyabilirim deyince dahafazlası için ruhsat vermedi.” (Buhârî, Savm: 27; Müslim, Sıyam: 17)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir. Ebû Bürde’nin Abdullah b. Amr’dan rivâyeti olarak
garibtir. Bu hadis başka şekilde de Abdullah b. Ömer’den rivâyet edilmiştir. Abdullah b. Amr vasıtasıyla
Peygamber (s.a.v.)’in şöyle buyurduğu da rivâyet edilmiştir: “Üç günden az bir zamanda Kur’ân-ı başından
sonuna kadar okuyan kimse Kur’ân’dan ne okuduğunu anlamamıştır.” Abdullah b. Amr’dan peygamberin
ona şöyle buyurduğunu rivâyet etmektedir: “Kur’ân-ı baştan sona kırk günde oku.” İshâk b. İbrahim diyor
ki: Bu hadise göre bir kimsenin kırk gün içerisinde Kur’ân-ı baştan sona okumamış olmasını hoş
karşılamıyoruz.
Bazı ilim adamları peygamberden aktarılan hadise dayanarak Kur’ân-ı üç günden az bir zamanda
okunmamalıdır demekte kimi ilim adamları ise buna ruhsat vermektedir. Osman b. Afvân’dan vitr olarak kıldığı
bir rekatte Kur’ân’ın tamamını okuduğu rivâyet edilmektedir. Saîd b. Cübeyr’den de Ka’be’de bir rekatta
Kur’ân-ı baştan sona okuduğu rivâyet edilmektedir. Kur’ân okuyuşunu yavaş yavaş tertil üzere yapmak ilim
adamlarınca daha makbuldür.
Abdullah b. Amr (r.a.)’den rivâyet olunmuştur. Peygamber (s.a.v.) ona şöyle buyurdu:
“Kur’ân-ı kırk günde baştan sona oku.” (Buhârî, Savm: 27; Müslim, Sıyam: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.
Bazıları bu hadisi Ma’mer’den, Simak b. Fudeyl’den, Vehb b. Münebbih’den rivâyet ederek
Peygamber (s.a.v.)’in Abdullah b. Amr’a Kur’ân-ı kırk günde baştan sona okumasını emrettiğini bize
aktarmaktadırlar.
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Adamın biri Ey Allah’ın Rasûlü! hangi
amel Allah’a daha sevimlidir? Diye sordu da Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdular: “Konaklayıp yoluna
devam eden kişi yani Kur’ân-ı baştan sona devamlı okuyup Kur’ân aleminde yolculuk yapıp
konaklayan ve tekrar yeni bir okumayla yoluna devam eden kişinin amelidir.” Konaklayıp göçen ne
demektir, diye sorulunca; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kur’ân-ı baştan sona okuyup tekrar
başa dönmektir.” (Dârimî, Fedail-ül Kur’ân: 27)
Tirmizî: Bu hadis garib olup sadece İbn Abbâs rivâyeti olarak biliyoruz. Senedi pek sağlam değildir.
Muhammed b. Beşşâr, Müslim b. İbrahim vasıtasıyla, Salih el Mürrî’den, Katâde’den, Zürare b.
Evfâ’dan bu hadisin bir benzerini bize nakletmiş olup “İbn Abbâs’tan” dememiştir.
Tirmizî: Bence bu rivâyet Nasr b. Ali’nin, Heysem b. er Rabî’den yaptığı rivâyetten daha sahihtir.
Abdullah b. Amr (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğu bize
aktarılmıştır: “Üç günden az bir zaman içerisinde Kur’ân-ı baştan sona okuyan Kur’ân’dan ne
okuduğunu anlamamış demektir.” (Dârimî, Fedail-ül Kur’ân: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Muhammed b. Beşşâr, Muhammed b. Cafer vasıtasıyla Şu’be’den aynı senedle bu hadisin bir
benzerini bize aktarmıştır.