Vela

Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, bizzat kendisi Berire’yi satın almak istemiş ve Berire’nin ailesi vela hakkının kendilerine ait olmasını istemişlerdi, bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Vela hakkı satış bedelini ödeyen kimsenin veya azâd ederek hürriyet nimetine kavuşturan kimsenindir.”
(Müslim, Itk: 2; Nesâî, Kasame: 8)
Tirmizî: Bu konuda İbn Ömer, Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis hasen sahihtir. İlim adamlarının uygulamaları bu hadise göredir.

Abdullah b. Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Vela hakkının satılması ve bağışlanması yasaktır.”
(Müslim, Itk: 2; Nesâî, Kasame: 8)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Bu hadisi sadece Abdullah b. Dinar’ın, İbn Ömer’den rivâyetiyle bilmekteyiz bu rivâyette de Rasûlullah (s.a.v.) vela hakkını satma ve hibe etmeyi yasakladı.
Şu’be, Sûfyân es Sevrî ve Mâlik b. Enes bu hadisi Abdullah b. Dinar’dan rivâyet etmişlerdir. Şu’be’den şöyle dediği rivâyet ediliyor: “Abdullah b. Dinar bu hadisi rivâyet ederken kalkıp alnından öpmeye izin vermesini candan diledim.” Yahya b. Selîm aynı hadisi Ubeydullah b. Ömer’den Nafi’den, İbn Ömer’den rivâyet etmektedir. Oysa bu rivâyet Vehİm’den ibarettir. Yahya b. Süleym burada yanılmıştır. Sahih olan rivâyet Ubeydullah b. Ömer’den böylece rivâyet etmiştir.
Tirmizî: Abdullah b. Dinar bu hadiste tek kalmıştır.

İbrahim et Teymî (r.a.)’ın babasından rivâyete göre, şöyle demiştir: Ali (r.a.) bize birgün hutbe vererek şöyle dedi: Yanımızda Allah’ın kitabından ve içinde deve yaşlarından ve birtakım yaralamalara ait hükümleri içeren şu sahifeden başka biz ehli beyt’e mahsus okuduğumuz bir belge olduğunu iddia edenler muhakkak ki yalancıdırlar, diyerek hutbesini şöyle devam ettirdi: Medîne Ayr dağı ile Sevr dağı arasına kadar Harem sayılır; Kim burada bir bidat ortaya çıkarır veya bir bidata kucak açarsa Allah’ın, Meleklerin ve tüm insanların laneti onun üzerinedir. Kıyamet gününde Allah o kimsenin ne tevbesini ne de fidyesini veya o kimsenin farz ve nafile ibadetlerini kabul etmeyecektir. Kim babasından başkasına babası olduğunu iddia eder veya bir köle efendisinden başka birini kendi efendisi kabul ederse Allah’ın, meleklerin ve tüm insanların laneti bu kimseler üzerine olup Allah bu kimselerin de ne farz nede nafilelerini kabul etmeyecek veya bunlardan tevbe ve fidye de kabul edilmeyecektir. Müslümanların zimmeti yani taahhüt edip koruması altına aldığı konudaki garantisi birdir. En aşağı durumda olanları dahi aynı durumdadır.”
(Müslim, Itk: 4)
Tirmizî: Bazıları A’meş’den, İbrahim et Teymî’den, Harîs b. Süveyd’den ve Ali’den bu hadisin bir benzerini bize aktarmışlardır.
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Değişik şekillerde yine Ali’den rivâyet edilmiştir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Fezare kabilesinden bir adam Rasûlullah (s.a.v.)’e gelerek şöyle dedi: “Ey Allah’ın Rasûlü! Karım kendisi beyaz renkli olmasına rağmen siyah bir çocuk doğurdu nedendir bu?” Rasûlullah (s.a.v.), O adama “Develerin var mı?” dedi. Adam: “Evet” dedi. “Renkleri nasıldır” dedi. Adam “kızıl” dedi. Peygamber (s.a.v.): “İçersinde boz develer var mı?” dedi. Adam “Evet içinde boz develer var” dedi. Peygamber (s.a.v.): “Bu boz renk onlara nereden geldi?” Buyurdu. Adam: “Belki onlara çeken bir damar vardır” dedi. Peygamber (s.a.v.): “İşte bu siyah renkli oğlunda da siyaha çeken bir damar vardır” buyurdular.
(Nesâî, Talak: 46)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, bir gün; Rasûlullah (s.a.v.), Âişe’nin yanına sevinçli olarak girdi yüzü parıl parıl parlamaktaydı ve Âişe’ye şöyle dedi: “Duymadın mı? Mücezziz isimli kimse âni bir bakışla aynı renklerde olan Zeyd b. Harîse ile Üsâme b. Zeyd’in ayaklarına bakarak bu ayaklar birbirlerindendir, yani bunlar baba oğuldur demişti.”
(Nesâî, Talak: 51)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.İbn Uyeyne bu hadisi Zührî’den, Urve’den, Âişe’den şu ilave ile rivâyet etmiştir: “Haberin yok mu? Duymadın mı? Mücezziz, Hârise’nin oğlu Zeyd ile, Zeyd’in oğlu Üsâme’ye uğramıştı, başlarını örtmüşler ayakları açıkta kalmıştı bu ayakları görünce bu ayaklar birbirindendir” demişti.
Saîd b. Abdurrahman ve pek çok kimse bu hadisi Sûfyân b. Uyeyne’den, Zührî’den, Urve’den ve Âişe’den rivâyet etmişlerdir.
Bu hadis hasen sahihtir.
Bazı ilim adamları bu hadisi delil alarak şekil bilgisi bilen kimselerin kararlarına itibar edileceğini söylerler.

İbn Ömer ve İbn Abbâs (r.anhûma)’dan merfu olarak rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Bir kimsenin bağışta bulunup bağışından dönmesi caiz değildir. Ancak baba çocuğuna verdiği bağıştan dönebilir. Bağış yapıp ta sonra bağışından dönen kimse doyuncaya kadar yiyip kusan sonra dönüp kustuğunu yiyen köpeğe benzer.”
(Müslim, Hıbât: 2)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Şâfii diyor ki: Bağış yapanın bağışından dönmesi caiz olmayıp ancak baba çocuğuna yaptığı bağıştan dönebilir. Şâfii bu görüşüne bu hadisi delil olarak göstermektedir.



Paylaşın:


Paylaşım tarihi:





ANA SAYFA İSLAM Hadis-i Şerifler