Abdullah b. Ömer (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Peygamber (s.a.v.) Ebû
Bekir, Ömer ve Osman ile yolculuğa çıktım, öğle ve ikindi namazlarını ikişer ikişer olarak kılarlar ne
farzdan önce ne farzdan sonra sünnet namaz kılmazlardı.” Abdullah b. Ömer diyor ki: “Farzdan önce
ve sonra sünnet kılınması gerekmez eğer fazladan namaz kılınacak olsaydı farzı dörde
tamamlardım.” (Muvatta, Kasr-us Salat: 2; Nesâî, Taksirus Salat: 1)
Tirmîzî: Bu konuda Ömer, Ali, İbn Abbâs, Enes, Imrân b. Husayn ve Âişe’den de hadis rivâyet
edilmiştir.
Tirmîzî: İbn Ömer hadisi hasen garibtir. Bu hadisi böylece Yahya b. Süleym rivâyetinden bilmekteyiz.
Muhammed b. İsmail diyor ki: Bu hadis Ubeydullah b. Ömer’den, Suraka ailesinden bir
adamdan ve İbn Ömer’den rivâyet edildi.
Tirmîzî: Atıyye el Avfî yoluyla İbn Ömer’den Rasûlullah (s.a.v.)’in yolculukta sünnet kıldığı rivâyet
edilmişse de Rasûlullah (s.a.v.), Ebû Bekir, Ömer ve Osman’ın ilk dönemlerinde yolculukta namazları
kısalttıkları sahih olarak sabittir.
Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından ve başkalarından pek çok ilim adamı bu hadisle amel
etmişlerdir. Âişe (r.anha)’nın yolculukta tam kıldığı da rivâyet edilmiştir.
Uygulama, Rasûlullah (s.a.v.) ve ashabından gelen rivâyete göredir. Şâfii, Ahmed ve İshâk aynı
görüşte olup Şâfii şu ilaveyi yapar: “Yolculukta kısaltma ruhsattır, tam kılınırsa da caiz olur.”
Ebû Nadre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Imrân b. Husayn’a yolculuk namazından
soruldu o da şöyle dedi: “Rasûlullah (s.a.v.) ile Hac yaptım, Hac esnasında hep iki rek’at kıldı. Ebû
Bekir ile Haccettim iki rek’at kıldı. Ömer ile Haccettim iki rek’at kıldı. Osman’ın halifeliğinin altı
ve yedinci senesinde Haccettim; O’da iki rek’at kıldı.” (Nesâî, Taksirus Salat: 4)
Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.
Mâlik b. Enes’in şöyle dediği işitilmiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) ile Medîne’de öğleyi dört
rek’at, Zülhüleyfe’de ikindiyi iki rek’at olarak kıldık.” (Nesâî, Taksirus Salat: 4)
Tirmîzî: Bu hadis sahihtir.
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.), Medîne’den Mekke’ye yola çıktı
hiçbir düşman korkusu yokken sadece Alemlerin Rabbinin korkusu varken namazları iki rek’at
kıldı.” (Nesâî, Taksirus Salat: 4; Muvatta, Kasrus Salat: 2)
Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.
Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) Medîne’den
Mekke’ye yola çıktık namazları iki rekat kıldı. Ebû İshâk el Hadremi diyor ki: Enes’e: “Rasûlullah
(s.a.v.), Mekke’de kaç gün kaldı” dedim; “On gün” dedi. (Nesâî, Taksiru’s Salat: 4; Ebû Dâvûd, Salat’üs
Sefer: 10)
Tirmîzî: Bu konuda İbn Abbâs ve Câbir’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmîzî: Enes hadisi hasen sahihtir. İbn Abbâs (r.a.), yoluyla gelen bir rivâyette Rasûlullah (s.a.v.)’in
bir seferinde ondokuz gün kaldığı halde iki rekat kıldığı on dokuz günden fazla kalırsak dört rekat kılarız dediği
de rivâyet edilmiştir. (Bir sonraki hadis)
Yine Ali (r.a.)’den: “Kim bir yerde on gün kalırsa namazları tam kılar” şeklinde bir rivâyet daha
gelmiştir.
İbn Ömer (r.a.)’den: “Kim bir yerde on beş gün kalırsa namazları tam kılar” rivâyeti de vardır. “On iki
gün kalırsa” rivâyeti de vardır. Saîd b. Müseyyeb’den “Dört gün kalan dört gün kılar” şeklinde bir rivâyeti de
Katâde ve Atâ el Horasanî rivâyet etmişlerdir. Dâvûd b. ebî Hind ise değişik bir rivâyet ortaya koymaktadır. İlim
adamları bu konuda değişik görüşler ortaya koymuşlardır.
Sûfyân es Sevrî ve Küfeliler namazları kısaltma süresini on beş gün olarak sınırlamışlar. On beş gün
kalacağına niyet edenin namazı tam kılacağını söylemektedir. Mâlik, Şâfii ve Ahmed; “Dört gün kalacağını
niyet ederse bile namazı tam kılmalıdır” demektedirler.
İshâk’a gelince İbn Abbâs’ın hadisini en kuvvetli görüş olarak görmekte ve şöyle demektedir: “İbn
Abbâs bu hadisi Rasûlullah (s.a.v.)’den rivâyet etmekte ve on dokuz günü geçince tam kılacağını
bizzat tatbik ederek örneklemiştir.”
İlim adamları ne kadar kalacağına niyet etmeyen kimsenin yıllarca kalsa bile namazları kısa
kılabileceği kanaatinde ittifak etmişlerdir.
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), bir sefere çıktı; On
dokuz gün iki rekat iki rekat kıldı.” İbn Abbâs diyor ki: “Biz de bir yerde on dokuz gün kalırsak
ikişer ikişer kılarız, eğer bu süreyi geçerse dört kılarız.” (Müslim, Salat-ül Müsafirin: 2)
Tirmîzî: Bu hadis garib hasen sahihtir.
Berâ b. Âzib (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) ile on sekiz seferde
beraber oldum; Güneş batıya kayınca öğleden önceki kıldığı iki rek’at sünneti hiç terkettiğini
görmedim.” (Ebû Dâvûd, Salat-üs Sefer: 6)
Tirmîzî: Bu konuda İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Berâ hadisi garibtir.
Bu hadisi Muhammed’e sordum bu hadisi sadece Leys b. Sa’d’ın rivâyetiyle biliyor ve
Ebû Büsre el Gıfârî’yi tanımıyordu. Hadisi de hasen olarak görüyordu.
İbn Ömer’den; “Rasûlullah (s.a.v.) yolculuklarda farzların öncesinde ve sonrasında nafile namaz kılmadığı da
rivâyet edilmiştir.” Yine İbn Ömer’den yolculukta Rasûlullah (s.a.v.)’in nafile namaz kıldığı da rivâyet edilmiştir.
Rasûlullah (s.a.v.)’den sonra ilim adamları bu konuda değişik görüşler ortaya koymuşlardır; Sahabeden bir kısmı
yolculukta nafile namaz kılınabileceği kanaatindedirler. Ömer b. Hattâb, Ali b. ebî Tâlib, Abdullah b. Mes’ûd, Ahmed ve
İshâk bunlardandır.
Bir gurup ilim adamı ise ne farzdan önce ne de farzdan sonra nafile kılınmaması
görüşündedirler. Yolcukta nafile kılmamanın açıklaması; ruhsatı kabul etmektir. Fakat kılanlara büyük
sevap vardır. İlim adamlarının çoğunluğu bu kanaatte olup yolculukta nafile kılınabilir de demektedirler.
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) ile yolculuklarda
öğle namazını iki rek’at olarak sonunda da iki rek’at sünneti beraberce kıldım.” (Tirmîzî rivâyet
etmiştir.)
Tirmîzî: Bu hadis hasendir. İbn ebî Leylâ bu hadisi Atıyye ve Nafi’ yoluyla İbn Ömer’den rivâyet
etmiştir.
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) ile birlikte
yolculuklarda ve yolculuk dışında pek çok namaz kıldım, yolculuk dışında onunla öğleyi dört,
öğleden sonra iki rek’at sünneti kıldım. Yolculukta ise; öğleyi iki rek’at sonrada iki rek’at sünneti,
ikindiyi iki rek’at farz olarak kıldım, sonunda bir şey kılmamıştı. Akşam namazı yolculukta ve
yolculuk dışında hep üç rek’at idi eksiltme ve fazlalaştırma olmamıştı çünkü o akşam namazı
gündüzün vitiridir, onun arkasından iki rek’at namaz kıldım.” (Nesâî, Taksirus Salat: 5)
Tirmîzî: Bu hadis hasendir.
Muhammed’den işittim dedi ki: İbn ebî Leylâ, bundan daha çok beğendiğim bir hadis
rivâyet etmemiştir. Yani ben ondan sadece bir hadisi rivâyet ettim.
Muâz b. Cebel (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.), Tebûk gazvesinde mola verip
hareket edeceğinde öğle vakti girmemiş ise öğleyi ikindi vaktine geciktirir ve ikisini bir arada
kılardı, öğle vakti girdikten sonra hareket edecekse ikindiyi öne alarak ikisini birlikte kılar, sonra
hareket ederdi. Akşamdan önce hareket edeceği zaman akşam namazını geciktirerek onu yatsı ile
beraber kılar; şayet akşamdan sonra hareket edecekse yatsı namazını öne alarak akşamla beraber
kılardı.” (Ebû Dâvûd, Salat-üs Sefer: 5; Muvatta, Kasr-us Salat: 1)
Tirmîzî: Bu konuda Ali, İbn Ömer, Enes, Abdullah b. Amr, Âişe, İbn Abbâs, Üsâme b. Zeyd ve
Câbir’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmîzî: Bu konuda Üsâme hadisi daha sahihtir. Ali b. el Medinî, Ahmed b. Hanbel ve Kuteybe’den de
bu hadisi rivâyet etmiştir.
Ali el Medinî (r.a.), Ahmed b. Hanbel’den ve Kuteybe’den bu hadisin benzerini
nakletmiştir.
Muâz hadisi hasen garibtir. Bu hadisi sadece Kuteybe rivâyet etmiş olup ondan başka bu hadisi
Leys’den rivâyet eden tanımıyoruz. Leys’in Yezîd b. ebî Habib’den, Ebû-t Tufeyl’den, Muâz’dan rivâyeti
garibtir. Çünkü hadisçilerce bilinen rivâyet Ebû’z Zübeyr’in, Ebû-t Tufeyl yoluyla Muâz’dan yaptığı şu rivâyettir:
“Rasûlullah (s.a.v.) Tebûk Gazvesinde öğle ile ikindi namazını, akşam ile yatsı namazını bir arada kılardı.” Bu
hadisi Kura b. Hâlid, Sûfyân es Sevrî, Mâlik ve diğerleri Ebû’z Zübeyr el Mekkî’den rivâyet etmişlerdir. Şâfii bu
hadisle amel etmiş olup Ahmed ve İshâk’ta derler ki: “Yolculukta iki vakit namazın birini öne alıp diğerinin
vakti içerisinde veya birini geciktirerek diğerinin vakti içerisinde ikisini bir arada kılmakta bir sakınca yoktur.”
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre: “Ailesinden birilerinin yardımına koşması istenince hızlı
yürümesi gerekti akşam namazını şafak kaybolup ortalık kararıncaya kadar geciktirdi sonra
konaklayarak ikisini bir arada (akşam ile yatsı namazını) kıldı ve Rasûlullah (s.a.v.)’in hızlı yürümesigerektiği zaman böyle yaptığını haber verdi.” (Nesâî, Mevakît: 14; Muvatta, Kasr-us Salat: 1)
Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.
Yezîd b. ebî Habib’den, Leys’in rivâyet ettiği hadis hasen sahihtir.
Abbâd b. Temîm (r.a.)’in amcasından rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.) ashabıyla
yağmur duasına çıkmıştı da onlara iki rek’at namaz kıldırdı, bu iki rek’atta sesli okudu, elbisesini
ters giyerek kıbleye dönerek yağmur istedi.” (Nesâî, İstiska: 6; Muvatta, İstiska: 2)
Tirmîzî: Bu konuda İbn Abbâs, Ebû Hüreyre, Enes ve Âbillahm’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmîzî: Abdullah b. Zeyd hadisi hasen sahihtir.
İlim adamları bu hadise göre amel ederler. Şâfii, Ahmed ve İshâk bunlardandır. Abbâd b.
Temîm’in amcası Abdullah b. Zeyd, Âsım el Mâzinî’dir.
Abdullah b. Kinâne (r.a.)’in babasından rivâyete göre, şöyle demiştir: Velid b. Ukbe,
Medîne valisi iken beni İbn Abbâs’a gönderdi, O’na Rasûlullah (s.a.v.)’in yağmur duası namazını sormak
için geldim o da şöyle dedi: “Rasûlullah (s.a.v.) yakışıklı elbiseler içerisinde olmaksızın alçak
gönüllü vaziyette yalvarıp, yakararak namazgaha çıktı; sizin hutbeleriniz gibi bir hutbe okumadı
fakat dua yalvarış ve tekbîrlere devam ederek iki rek’at bayram namazına benzer namaz
kıldırdı.” (Ebû Dâvûd, İstiska: 1; Buhârî, İstiska: 1)
Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.
Yine Mahmûd b. Gaylân (r.a.), Vekî’ Yoluyla bu hadisin bir benzerini rivâyet etti ve
“Mütehaşşıan” huşu içerisinde olarak ilavesini yaptı.”
Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Şâfii’nin görüşü bu hadise göredir. Şâfii şöyle der: İstiska
(Yağmur isteme) namazı aynen bayram namazı gibi kılınır ilk rek’atta yedi tekbîr alınır, ikinci rek’atta ise beş
tekbîr. Şâfii bu söylediklerini İbn Abbâs hadisiyle delil getirir.
Tirmîzî: Mâlik b. Enes’den de şöyle rivâyet edilmiştir: “Bayram namazında olduğu gibi istiska
namazında tekbîr alınmaz.”
Ebû Hanife der ki: İstiska namazı diye bir namaz yoktur. Böyle bir namaz için elbiselerin
ters çevrilmesini de emretmem; fakat Müslümanlar, yağmur isteyeceklerinde dua ederler ve
hepsi birlikte dönerler.
Tirmîzî: Bu görüş sünnete aykırıdır.
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.) güneş ve ay tutulması esnasında
Küsûf namazı kıldı, okudu sonra rükû’ a vardı sonra okudu tekrar rükû’ a vardı sonra okudu tekrar
rükû’ a vardı sonra iki secde yaptı. İkinci rek’atı da aynen bu şekilde kıldı.” (Ebû Dâvûd, İstiska: 3; Nesâî,
Küsûf: 1)
Tirmîzî: Bu konuda Ali, Âişe, Abdullah b. Amr, Numân b. Beşîr, Muğîre b. Şu’be, Ebû Mes’ûd, Ebû
Bekre, Semure, Ebû Musa el Eşarî, İbn Mes’ûd, Esmâ binti ebî Bekrinis Sıddık, İbn Ömer, Kabîsatel Hilalî,
Câbir b. Abdillah, Abdurrahman b. Semure, Übey b. Ka’b’tan da hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmîzî: İbn Abbâs hadisi hasen sahihtir. Yine İbn Abbâs (r.a.)’den Rasûlullah (s.a.v.)’in dört
rükû’lu ve dört secdeli olarak Kûsuf namazı kıldığı da rivâyet edilmiştir.
Şâfii, Ahmed ve İshâk’ta bu görüştedirler.
Tirmîzî: İlim adamları Kûsuf namazında okunacak şeyler hakkında değişik görüşler ortaya koymuşlardır.
Bir kısmı Kûsuf namazı gündüz kılınır ise okumanın sessiz olması görüşündedir. Bir kısmı da Cuma ve Bayram
namazlarında olduğu gibi açıktan okunur demektedirler. Mâlik, Ahmed, İshâk açıktan okunması taraftarıdırlar.
Şâfii ise açıktan okunmaz diyor. Her iki rivâyette Rasûlullah (s.a.v.)’den sahih olarak gelmiştir. Yine sahih olarak:
Dört rükû’ dört secde rivâyeti de vardır. Aynı şekilde altı rükû’ dört secde şeklinde de rivâyet edilmiştir.
İlim adamlarına göre bu namazı güneş ve ayın tutulma sürelerine göre uzatıp kısaltmak
caizdir. Tutulma uzarsa altı rükû’, dört secde yapmak caiz olduğu gibi, dört rükû’, dört secde
yaparak okumayı uzatmakta caizdir.
Hadisçiler Güneş ve Ay tutulmalarında bu namazı cemaatle kılmak görüşündedirler.
Âişe (r.anha)’dan rivâyet edilmiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) zamanında güneş tutulmuştu da
bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.), ashabına namaz kıldırmıştı. Namazdaki okumasını çok uzattı
sonra rükû’ yaptı, rükû’da uzunca yaptı sonra rükû’dan başını kaldırdı tekrar okumaya başladı
bu sefer ilk öncekinden biraz daha az uzattı sonra tekrar rükû’a gitti bu sefer ilk öncekinden biraz
daha az uzattı sonra başını rükû’dan kaldırıp secdeye vardı ikinci rek’atta da aynen böyle
yaptı.” (Nesâî, Kûsuf: 7; Ebû Dâvûd, İstiska: 5)
Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.
Şâfii: Ahmed ve İshâk bu hadise bakarak Kûsuf namazının dört rükû’ ve dört secdeli olması
görüşündedirler. Şâfii diyor ki: Gündüz kılınıyorsa ilk rek’atta Fatiha ve Bakara sûresi gibi bir sûreyi sessiz
olarak okur sonra okuyuşu kadar uzun bir rükû’ yapar tekbîrle başını rükû’dan kaldırır aynı şekilde ayakta
durur, Fatiha va Alî-İmrân sûresi gibi bir sûre okur tekrar uzunca bir rükû’a gider, okuduğu kadar rükû’u da
uzatır sonra rükû’dan başını kaldırıp “Semiallahülimen hamideh” der ve iki secde yapar secdelerde de rükû’da
kaldığı kadar kalır. Sonra ayağa kalkıp Fatiha ve Nisa sûresi gibi bir sûre okur, okuyuşu gibi uzunca bir rükû’
daha yapar sonra tekbîrle doğrulur ve Mâide sûresi kadar bir sûre okuyup rükû’a gider rükû’su da aynen
okuyuşu gibi uzun olur. Sonra “Semiallahülimen hamideh” diyerek doğrulur, secdeye gider iki secde, teşehhüt
oturuşu ve selamla namazı bitirmiş olur.
Semure b. Cündüp (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)
bize Küsûf namazı kıldırdı biz onun ne okuduğunu sessiz okuduğu için işitmedik.” (Nesâî, Kûsuf: 17;
Muvatta, Küsûf: 2)
Tirmîzî: Bu konuda Âişe’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmîzî: Semure hadisi hasen sahihtir. Bir kısım ilim adamları bu görüşte olup Şâfii bunlardandır.
Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.), Kûsuf namazı kıldı ve bu namazında
sesli okudu.” (Ebû Dâvûd, İstiska: 5; Nesâî, Küsûf: 19)
Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.
Ebû İshâk el Fezâzî, Sûfyân b. Husayn’dan benzeri şekilde bir hadis daha rivâyet
etmiştir. Mâlik b. Enes, Ahmed ve İshâk bu hadise göre amel ederler.
Sâlim (r.a.)’in babasından rivâyet edildiğine göre: “Rasûlullah (s.a.v.), savaşta orduyu iki
gurup yaparak bir gurubuna bir rek’at namaz kıldırdı diğer gurup düşmanla karşı karşıyaydı.
Sonra bu namaz kılan gurup savaşanların yerlerini aldılar onlarda namaz için bunların yerlerine
geldiler, Peygamber (s.a.v.) bunlara da diğer rek’atı kıldırdı sonra selam verdi cemaat durumunda
olan ordunun yarısı bir rek’at daha tamamladılar, diğer gurup ta bir rek’atı tamamlayarak
namazlarını bitirmiş oldular.” (Nesâî, Salat-ül Havf: 1; Ebû Dâvûd, Salat-üs Sefer: 12)
Tirmîzî: Bu hadis sahih olup, Musa b. Ukbe yoluyla Nafi’ ve İbn Ömer’den de benzeri rivâyet
edilmiştir.
Tirmîzî: Bu konuda, Câbir, Huzeyfe, Zeyd b. Sabit, İbn Abbâs, Zürakî ki ismi “Zeyd b. Sâmit” tir ve
Ebû Bekre’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmîzî: Mâlik b. Enes korku namazı konusunda Sehl b. ebî Hasme’nin hadisini benimsemiş olup
Şâfii’de aynı görüştedir.
Ahmed diyor ki: Korku namazı konusunda pek çok rivâyetler vardır bu konuda sahih olarak bildiğim
tek hadis Sehl b. ebî Hasme’nin hadisidir.
İshâk b. İbrahim: Aynı kanaatte olup şöyle demektedir: “Rasûlullah (s.a.v.)’ den bu konuda değişik
hadisler nakledilmiş olup korkunun durumuna göre herhangi birini tercih ederek kılmak caizdir.
İshâk diyor ki: Sehl b. ebî Hasme’nin hadisini diğer rivâyetlere tercih edecek değiliz.
Sehl b. Hasme (r.a.), korku namazı konusunda şöyle demiştir: “imâm olacak kimse kıbleye
doğru durur askerlerin bir kısmı onunla birlikte namaza dururlar diğer kısmı da düşmana karşı
durmaya devam ederler, imâm bunlara bir rek’at kıldırır bunlarda kendi başlarına bir rükû’ ve iki secde
yaptıktan sonra bunlar onların yerlerine geçerler onlar gelir imâm bunlara da bir rek’at kıldırır.
Dolayısıyla bu namaz imâm için iki, cemaat için birer rek’at olmuş olur. Sonra bu ikinci, gurup bir rükû’
ve iki secde yaparak namazlarını tamamlamış olurlar.” (İbn Mâce, İkame: 151; Nesâî, Salat-ül Havf: 1)
566- Muhammed b. Beşşâr (r.a.), diyor ki: Yahya b. Saîd el Kattan’a bu hadisi sordum O’da bana
Şu’be, Abdurrahman b. Kâsım, babasından, Salih b. Havvât ve Sehl b. ebî Hasme’den, Yahya b. Saîd el
Ensarî’nin hadisinin benzerini rivâyet etti ve dedi ki: “Bu hadisi de o hadisin kenarına yaz! Şu anda
hadis ezberimde değildir ama Yahya b. Saîd el Ensarî’nin hadisi gibidir.”
Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Yahya b. Saîd el Ensarî bu hadisi Kâsım b. Muhammed’den
merfu olarak rivâyet etmedi. Yahya b. Saîd el Ensarî’nin arkadaşları da aynı şekilde mevkuf olarak rivâyet etmiştir.
Şu’be ise aynı hadisi Abdurrahman b. Kâsım b. Muhammed yoluyla merfu olarak rivâyet ettiler.
Mâlik b. Enes, Yezîd b. Rumân’dan, Salih b. Havvât’tan ve Rasûlullah (s.a.v.) ile birlikte
korku namazı kılan birinden rivâyet ederek geçen hadisin benzerini aktarmıştır.
Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Mâlik, Şâfii, Ahmed ve İshâk’ta aynı görüştedirler.
Peygamber (s.a.v.)’in ordudan iki gurubun her birine birer rek’at kıldırdığı dolayısıyla
kendisinin de iki rek’at kıldığı rivâyeti pek çok kimseden aktarılmıştır.
Ebû’d Derdâ (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) ile beraber
tilavet secdesi olarak on bir secde yaptım; Necm sûresindeki secde bunlardan biridir.” (İbn Mâce,
İkame: 70)
Ömer b. Hayyan ed Dımışkî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir haberciden işittim;
Ümm-üd Derdâ yoluyla Ebû’d Derdâ’nın benzeri sözcüklerle aynı hadisini bize aktarmıştır.
Tirmîzî: Bu hadis Sûfyân b. Vekî’in, Abdullah b. Vehb’den rivâyet ettiğinden daha sahihtir.
Tirmîzî: Bu konuda; Ali, İbn Abbâs, Ebû Hüreyre, İbn Mes’ûd, Zeyd b. Sabit ve Amr b. As’tan da hadis
rivâyet edilmiştir.
Tirmîzî: Ebû’d Derdâ’nın hadisi garibtir. Bu hadisi sadece Saîd b. ebî Hilâl’in, Ömer ed Dımışkî’den
rivâyet etmesiyle bilmekteyiz.
Mûcâhid (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: İbn Ömer’in yanında idik şöyle dedi:
“Rasûlullah (s.a.v.) kadınlarınıza geceleyin mescide çıkmaları için izin verin” buyurdu. Bunun
üzerine İbn Ömer’in oğlu; Vallahi izin vermeyiz çünkü onlar bunu fırsat bilip, tuzaklarını, fitnelerini,
kötülüklerini artırırlar deyince İbn Ömer dedi ki: Allah senin hayrını versin ve sana ne yapacaksa yapsın.
Ben, Rasûlullah (s.a.v.) böyle buyurdu diyorum, sen ise “izin vermeyeceğiz” diyorsun. (Nesâî, Mesacid:
15; Ebû Dâvûd, Salat: 52)
Tirmîzî: Bu konuda Ebû Hüreyre, Abdullah b. Mes’ûd’un karısı Zeynep ve Zeyd b. Hâlid’den de
hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmîzî: İbn Ömer’in hadisi hasen sahihtir.
Tarık b. Abdullah el Muhâribî (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Rasûlullah
(s.a.v.) şöyle buyurdu: “Namazda iken sakın sağ tarafına tükürme mutlaka tükürmen gerekiyorsa
arkanda namaz kılan yoksa arka tarafına veya sol tarafına veya sol ayağının altına tükür.” (Nesâî,
Mesacid: 31; Ebû Dâvûd, Salat: 22)
(On dört asır önceki tabanı kum ve toprak olan mescidler göz önüne getirilirse ve zaruri durum olursa
geçerlidir değilse bu günkü mescidlerdeki halı vb. şeylere tükürülmez.)
Tirmîzî: Bu konuda Ebû Saîd, İbn Ömer, Enes ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmîzî: Tarık hadisi hasen sahihtir. İlim adamları bu hadise göre amel etmişlerdir.
Tirmîzî: Carud’tan işittim diyor ki: Vekî’in şöyle dediğini işittim; Rib’î b. Hıraş güvenilir bir kimse olup
İslam konusunda bir yalanı işitilmemiştir.
Abdurrahman b. Mehdî diyor ki: Mansur b. Mu’temir, Küfelilerin en güvenilen kimselerindendir.
Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Mescidlere tükürmek bir suçtur ve bu suçun keffâreti ise onu temizleyip yok etmektir.” (Ebû Dâvûd,
Salat: 22; Nesâî, Mesacid: 30)
Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) ile birlikte Alak
ve İnşikak sûrelerinde secde yaptık.” (İbn Mâce, İkame: 70; Dârimî, Salat: 163)
Sûfyân b. Uyeyne (r.a.), Ebû Hüreyre’den bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir.
Tirmîzî: Ebû Hüreyre hadisi hasen sahihtir.
İlim adamları “Alak” ve “İnşikak” sûrelerinde secdenin yapılacağı kanaatindedirler.
Bu hadiste birbirinden rivâyette bulunan tabiin döneminden dört kişi vardır.
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.) Necm sûresini okuduğunda secde
yaptı. O esnada orada bulunan Müslüman, müşrik, cin ve insan hepsi secde yaptılar.” (Dârimî, Salat:
160; Nesâî, İftitah: 49)
Tirmîzî: Bu konuda İbn Mes’ûd ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmîzî: İbn Abbâs hadisi hasen sahihtir.
Bazı ilim adamları bu hadisle amel ederek Necm sûresinde secde yapılması
görüşündedirler. Bazıları ise mufassal denilen bu tür sûrelerde secde olmadığı görüşündedirler.
Mâlik b. Enes bunlardandır. Fakat ilk görüş daha sahihtir. Sevrî, İbn’ül Mübarek, Şâfii, Ahmed
ve İshâk’ta bu görüştedirler.
Zeyd b. Sabit (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’e Necm sûresini
okudum secde yapmadı.” (Nesâî, İftitah: 50; Dârimî, Salat: 160)
Tirmîzî: Zeyd b. sabit hadisi hasen sahihtir.
İlim adamları bu hadise şöyle bir yorum getirmişlerdir: “Rasûlullah (s.a.v.)’in secde etmeyişi Zeyd b.
Sabit’in okurken secde etmeyişinden dolayıdır.”
İlim adamları secde yapmak, işiten herkese vâcibtir, demekte ve terk etmeye izin vermemektedirler.
Bir kısım ilim adamları; “İşiten kimse abdestsiz ise abdest alınca secde eder demektedirler.” Sûfyân es Sevrî,
Küfeliler ve İshâk da bu görüştedir. Bazı ilim adamları ise: Tilavet secdesi yapmak isteyen ve kıymetini bilip
sevâbını kazanmak isteyenler içindir. Bunlar secde yapmayı terk etmeye izin veriyor ve dilerse yapar diyorlar
ve Zeyd b. Sabit’in hadisini delil getiriyorlar ve şöyle diyorlar: “Secde yapmak mutlaka
gerekseydi; Rasûlullah (s.a.v.) kendisi de secde yapar Zeyd b. Sabit’e de mutlaka secde yaptırırdı.”
Ayrıca bu ilim adamları Ömer’in şu olayını da delil olarak gösterirler: “Ömer minberde secde ayetini
okudu, minberden inerek secde yaptı sonra ikinci bir Cuma aynı ayeti okudu insanlar secde için hazırlandılar
fakat Ömer secde yapmadı ve secde yapmak farz değildir, dilersek yaparız dedi. Kendisi secde etmedi cemaatte
secde etmedi.” Bazı ilim adamları bu hadise göre amel etmişlerdir.
Şâfii ve Ahmed bunlardandır.
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) “Sad” sûresini
okuduğunda secde yaptığını gördüm.
İbn Abbâs: Halbuki bu secde önemli secdelerden değildir. (Dârimî, Salat: 161; Nesâî, İftitah: 48)
Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.
Peygamber (s.a.v.)’in ashabından ve sonraki dönemlerden bazı ilim adamları bu sûrede
secde yapılması görüşündedirler. Sûfyân es Sevrî, İbn’ül Mübarek, Şâfii, Ahmed ve İshâk
bunlardandır. Bir kısmı da burada Dâvûd Peygamberin Allah’a tevbesi ve dönüşü anlatılmıştır,
diyerek secde olmadığı kanaatindedirler.
Ukbe b. Âmir (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’e şöyle dedim: “Ey
Allah’ın Rasûlü, “Hac” süresi içerisinde iki secde bulunduğu için mi değerlidir? Evet dediler, kim
secde yapmayacaksa bu iki secde ayetini okumasın.” (İbn Mâce, İkametüs Salat: 71)
Bu hadisin senedi pek sağlam değildir. İlim adamları bu konuda değişik görüşler ileri
sürmüşlerdir. Ömer ve İbn Ömer bu sûrede iki tane secde ayeti olamasından dolayı bu sûre
değer kazanmıştır dediler. İbn’ül Mübarek, Şâfii, Ahmed ve İshâk da aynı kanaattedirler. Bazı
alimlerde bu sûrede tek secde ayeti olduğu görüşündedir. Sûfyân es Sevrî, Mâlik ve Küfeliler de
bunlardandır.
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v.)’e bir adam geldi ve
şöyle dedi: Rüyamda kendimi bir ağacın arkasında namaz kılar şekilde gördüm, ben secdeye varınca ağaç
ta secde etti ve bu esnada ağacın şöyle dediğini işittim: “Allah’ım bu yaptığım secde karşılığında bana
sevap yaz, günahlarımı benden sil o secdeden meydana gelecek sevâbı ihtiyacım olacağı gün için
katında sakla Dâvûd kulundan kabul ettiğin gibi benden de kabul et.” (Müslim, Mesacid: 20)
Tirmîzî: Bu konuda Ebû Saîd’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmîzî: Bu hadis hasen garibtir. İbn Abbâs rivâyeti olarak sadece bu şekliyle bilmekteyiz.
Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) geceleyin tilavet
secdelerinde şöyle derdi: “Yüzüm ve özüm yaratanıma, güç ve kuvvetiyle, kulağıma işitme, gözümegörme duygusu verene secde etti, (eğildi)” (İbn Mâce, İkame: 70)
Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.
Ömer b. Hattâb (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Her kim gece
okuması gereken bir şeyi uyuyakalır ve okuyamaz ise onu sabah namazı ile öğle namazı arasında
okursa gece okumuş gibi sevap yazılır.” (Kıyamül Leyl: 63; Dârimî, Salat: 167)
Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.
Tirmîzî: Ebû Safvan’ın ismi Abdullah b. Said el Mekkî’dir. kendisinden büyük hadisçiler ve Humeydî
hadis rivâyet etmiştir.
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, Muhammed (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“İmamdan önce başını kaldıran kimse Allah’ın, onun başını eşek başına çevirmesinden korkmuyor
mu?” (Buhârî, Ezan: 53; Müslim, Salat: 40)
Kuteybe diyor ki: Hammad şöyle demiştir: Ebû Hüreyre hadisinde “korkmuyor mu?” veya
“korkmaz mı?” şeklinde söylemiştir.
Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.
Muhammed b. Ziyâd, Basralı ve güvenilir bir kimsedir. Ebû’l Harîs künyesi ile tanınır.
Câbir b. Abdillah (r.a.)’den rivâyet edilmiştir: “Muâz b. Cebel, Peygamber (s.a.v.) ile
akşam namazını kılar sonra mahallesine dönerek onlara imâm olurdu.” (Dârimî, Salat: 98; Buhârî,
Ezan: 66)
Tirmîzî: Bu konuda Ebû Saîd’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Arkadaşlarımızdan Şâfii, Ahmed ve İshâk bu hadise göre amel
ederler ve şöyle derler; Bir kimse kılmış olduğu farz namazda başka bir cemaate imâm olursa ona uyanların
namazı caizdir. Câbir hadisini ve Muâz olayını delil olarak gösterirler. Bu hadis sahih olup Câbir’den değişik
yollarla da rivâyet edilmiştir.
Ebû’d Derdâ’dan rivâyet edilmiştir:Cemaat ikindi namazında iken mescide giren ve öğle
namazı kılınıyor zannederek imâma uyan kimsenin kıldığı bu namazın durumunu Ebû’d
Derdâ’ya sordular, dedi ki: Namazı caizdir.
Küfelilerden bazıları da şöyle diyorlar: “Bir cemaat ikindi namazını kılan bir imâma öğle namazını
kılıyor zannederek uyarlar, namazı kılıp bitirirlerse imâm ile cemaatin niyetleri değişik olduğu için namazları
fasid (bozulmuş) olur.
Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Peygamber (s.a.v.)’in
arkasında namaz kıldığımızda öğle sıcaklığından dolayı sıcaktan korunmak için elbiselerimiz
üzerine secde ederdik.” (Nesâî, İftitah: 149; Ebû Dâvûd, Salat: 92)
Bu hadis hasen sahihtir. Bu konuda Câbir b. Abdullah ve İbn Abbâs’tan da hadis
rivâyet edilmiştir. Vekî’ bu hadisi Hâlid b. Abdurrahman’dan rivâyet etmiştir.
Câbir b. Semure (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Peygamber (s.a.v.) sabah
namazını kıldıktan sonra namaz kıldığı yerde güneş doğuncaya kadar otururdu.” (Müslim, Mesacid:
52; Nesâî, Sehv: 77)
Bu hadis hasen sahihtir.
Enes b. Mâlik’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Her
kim sabah namazını cemaatle kılar sonra namaz kıldığı yerde oturup güneş doğuncaya kadar
Allah’ı zikreder sonra da iki rek’at namaz kılarsa bir Hac ve Umre yapmış gibi sevap kazanır.”
Enes dedi ki: Peygamber (s.a.v.) “eksiksiz tam bir Hac ve Umre sevâbı” buyurdu. (Tirmîzî rivâyet
etmiştir.)
Bu hadis hasen garibtir. Muhammed b. İsmail’e, Ebû Zılal-i sordum dedi ki: O hadiste orta dereceli
birisidir. İsmi ise Hailal’dir.
Enes (r.a.)’den rivâyet edilmiştir: Rasûlullah (s.a.v.) bana şöyle buyurdu: “Yavrucuğum
namazda yüzünü sağa sola çevirip bakma çünkü namazda böyle yapmak çok tehlikelidir, mutlaka
yapman gerekiyorsa nafile namazlarda yap farz namazlarda sakın yapma.” (Tirmîzî rivâyet etmiştir.)
Tirmîzî: Bu hadis hasen garibtir.
Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’e namazda sağa sola
bakmanın durumunu sordum, buyurdular ki: Bu bir kapıp kaçmadır şeytan o kişinin namazının
sevâbını böylece azaltır.” (Nesâî, Sehv: 11; Ebû Dâvûd, Salat: 162)
Tirmîzî: Bu hadis hasen garibtir.
İbn ebî Leylâ ve Muâz b. Cebel (r.anhüma)’dan rivâyete göre, şöyle demişlerdir: Rasûlullah
(s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Sizden biriniz cemaatle namaza gelir ve imâmı hangi durumda bulursa
imâmın yaptığını aynen yapsın.” (Tirmîzî rivâyet etmiştir.)
Tirmîzî: Bu hadis garibtir. Bu şekliyle sadece bu rivâyetle bilmekteyiz. İlim adamları bu hadisle
amel ederek diyorlar ki: Cemaate gelen kişi cemaati secdede bulursa hemen secde yapsın rükû’ suna
yetişemediği için o rek’ata yetişmiş sayılmaz. Abdullah b. Mübarek de secde durumunda iken imâma uyulması
kanaatindedir. Bazı ilim adamları da şöyle derler: Belki de secdeden başını kaldırmadan Allah o kimseyi
affeder.
Ebû Katâde ve babasından (r.anhüma)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Namaz için kamet getirildiğinde benim mihrâba çıkışımı görünceye kadar ayağa
kalkmayın.” (Müslim, Mesacid: 29; Nesâî, Ezan: 42)
Tirmîzî: Bu konuda Enes’den de hadis rivâyet edilmiş olup bu kadar tutulmamıştır.
Tirmîzî: Ebû Katâde hadisi hasen sahihtir. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından ve daha sonraki
dönemlerden bazı ilim adamları cemaatin, imâmı ayakta beklemesini hoş görmemişlerdir. Bazıları da şöyle
demektedirler: Müezzin “Kad kametissalati” deyince ayağa kalkılmalıdır. İbn Mübarek bunlardandır.
Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Namaz kılıyordum
Peygamber (s.a.v.), Ebû Bekir ve Ömer de orada idiler. Oturunca Allah’a hamd ile başlayıp sonra
Peygambere salavat getirdim sonra kendim için dua ettim. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.)
buyurdu ki: “İste, isteğin sana verilecek, iste, isteğin sana verilecek” (Müsned: 3480)
Bu konuda Fedâle b. Ubeyd’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmîzî: Abdullah b. Mes’ûd hadisi hasen sahihtir. Ahmed b. Hanbel bu hadisi Yahya b. Adem’den
özetle rivâyet etmiştir.
Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) gerekli cemaatin
bulunduğu yerlere mescid yapılmasını mescidlerin düzenli, temiz ve hoş kokulu tutulmasını
emretti.” (Ebû Dâvûd, Salat: 16; Nesâî, Mesacid: 34)
Hişâm b. Urve babasından naklederek (594.) hadisin benzerini aktardı.
Bu hadis bir önceki hadisten daha sahihtir.
Hişâm b. Urve babasından nakletti bu hadisin benzerini.
Sûfyân, hadiste geçen “Dûr” kelimesini insanların bulunduğu yerler olarak kabul eder.
bn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Gece ve gündüz nafile
namazları ikişer ikişer rek’attır.” (İbn Mâce, İkame: 172)
Tirmîzî: Şu’be’nin arkadaşları İbn Ömer’in hadisinin rivâyetinde kimi merfu kimi de mevkuf rivâyet
ederek ayrılmış oldular. Yine Abdullah el Ömerî’den Nafi’ yoluyla bu hadisin bir benzeri rivâyet edilmiştir.Sahih olan İbn Ömer’in rivâyet ettiği “Gece namazları ikişer ikişer rek’attır” hadisidir. Güvenilen râvîler
Abdullah b. Ömer’den bu hadisi bize aktarmışlar ve “gündüz namazları” dememişlerdir. Yine İbn Ömer’den
şöyle bir rivâyette vardır. Rasûlullah (s.a.v.) “Geceleyin ikişer ikişer, gündüz ise dört rek’at olarak kılardı.”
Bu konuda ilim adamlarından bir kısmı “Gece ve gündüz namazları ikişer ikişerdir” demektedirler. Şâfii
ve Ahmed bunlardandır.
Diğerleri ise: “Gece namazları ikişer ikişerdir.” Gündüz namazları ise öğle ve ikindinin ilk sünnetleri
gibi “Dörder dörderdir” demektedirler. Sûfyân es Sevrî, İbn’ül Mübarek ve İshâk bunlardandır.
Âsım b. Damre (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Ali (r.a.)’e, Rasûlullah
(s.a.v.)’in gündüz kıldığı namazları sorduk, dedi ki: “Siz buna güç yetiremezsiniz.” Biz de, güç
yetirebilenimiz olursa! Dedik. Dedi ki: “Rasûlullah (s.a.v.), güneş doğudan yükselip ikindi vaktindeki
gibi bir seviyeye gelince iki rekat namaz kılardı. Yine güneş öğle vaktindeki gibi yükseldiği vaktin
simetriği durumunda olan bir vakitte dört rek’at kılardı. Öğlenin farzından önce dört, farzından sonra
iki rek’at, ikindinin farzından önce dört rek’at kılar ve bu dört rek’atı bir selamla ayırırdı, ki o
selamda Allah’a yakın meleklere, tüm elçilere ve Peygamberlere, Mü’min ve Müslümanlardan onlara
uyanlara selam etmiş olurdu.” (İbn Mâce, İkame: 172)
Ali (r.a.)’den bu hadisin bir benzeri rivâyet edilmiştir.
Tirmîzî: Bu hadis hasendir.
İshâk b. İbrahim der ki: Peygamber (s.a.v.)’in gündüz kıldığı nafile namazlar hakkında
rivâyet edilen en güzel rivâyet budur. Abdullah b. Mübarek’in bu hadisi zayıf gördüğü de rivâyet
edilmiştir.
Tirmîzî: Bizce bu hadisin zayıflığı -Allah daha iyi bilir- Bu hadisin Âsım b. Damre vasıtasıyla Ali’den
sadece bu şekilde rivâyet edilmesindendir. Âsım b. Damre bazı hadisçilerce güvenilir olarak bilinir.
Ali el Medînî, Yahya b. Saîd el Kattan ve Sûfyân şöyle derler: Âsım b. Damre’nin
rivâyetinin Hâris’in rivâyetinden üstünlüğünü biliriz.
Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.) kadın elbisesine bürünerek namaz
kılmazdı.” (Ebû Dâvûd, Tahara: 133)
Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.
Bu konuda Rasûlullah (s.a.v.)’in izin verdiğine dair de rivâyet vardır.
Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Peygamber (s.a.v.) evde namaz kılarken
geldim kapı kapalı idi. Namazda iken yürüdü bana kapıyı açtı sonra tekrar namaz kıldığı yere
döndü. (Kapı kıble tarafındaydı.)” (Ebû Dâvûd, Salat: 165)
Tirmîzî: Bu hadis hasen garibtir.
A’meş (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Ebû Vâil’den işittim şöyle diyordu: Bir
adam Abdullah b. Mes’ûd’a, Kur’ân’da Muhammed sûresi 15. ayetinde geçen “Gayri Âsinin” kelimesinin
anlamını ve okuma şeklini sormuştu da o’da bu kelime dışında Kur’ân’ın tamamını okudun ve anladın mı?
demişti. O kimsede evet demişti. bunun üzerine Abdullah b. Mes’ûd demişti ki: Bazı kimseler manasını
anlamaksızın, düşünmeksizin Kur’ân okur kalitesiz hurma tanelerinin atılıp savrulduğu gibi okur giderler,
okudukları Kur’ân ses olarak köprücük kemiklerinden aşağıya geçmez yani anlamadıkları için sadece ses ve
sözüyle uğraşırlar.
Ben birbirine benzeyen nice sûreleri bilirim ki Rasûlullah (s.a.v.) onları birbiri ardına namazda
okurdu. Alkame’ye birbirine benzer hangileri olduğunu Abdullah b. Mes’ûd’a sordurduk, Mufassal sûreler
denilen yirmi sûredir. Rasûlullah (s.a.v.) her rek’atta bunlardan her iki sûreyi birleştirerek okurdu.” (Nesâî,
İftitah: 79)
Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Bir kimse güzelce
abdestini alır sadece namaz kılmak maksadıyla yerinden çıkarsa, bu iş için harekete geçerse, attığı her adımdan dolayı Allah onun derecesini yükseltir ve bir günahını affeder.” (Nesâî, Mesacid: 14; İbn Mâce, Mesacid: 14)
Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.
Ka’b b. Ucre (r.a.)’den, babasından ve dedesinden rivâyete göre, şöyle demiştir:
“Rasûlullah (s.a.v.), Abduleşhel oğullarının mescidinde akşam namazını kıldırmıştı. Cemaatten bir
kısmı nafile kılmak için kalktılar da Rasûlullah (s.a.v.): Bu namazlarınızı evlerinizde kılın
buyurdular.” (Nesâî, Kıyamül Leyl: 1)
Tirmîzî: Ka’b b. Ucre hadisi garibtir, sadece bu şekliyle bilmekteyiz. Bu konuda sahih olan İbn
Ömer’in rivâyeti olan şu hadistir: “Rasûlullah (s.a.v.) akşam namazından sonra evinde iki rek’at namaz kılardı.”
Tirmîzî: Huzeyfe’den şu şekilde de bir rivâyet vardır: “Rasûlullah (s.a.v.) mescidde akşam namazını
kıldı, yatsı vakti girinceye kadar namaz kılmaya devam etti.
Bu hadiste Peygamber (s.a.v.)’in akşamdan sonra kılınacak iki rek’atı mescidde kıldığına bir delil
vardır.
Kays b. Âsım (r.a.)’den rivâyete göre: “Kays Müslüman olunca Peygamber (s.a.v.) o’nun
su ve sıdr denilen bir sabunla yıkanmasını emretti.” (Ebû Dâvûd, Tahara: 129)
Tirmîzî: Bu hadis hasendir. Bu hadisi sadece bu şekliyle bilmekteyiz.
İlim adamları yeni Müslüman olan bir kimsenin gusletmesi ve elbiselerini de temizlemesi gerektiği
görüşündedirler.
Abdullah b. Büsr (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kıyamet
gününde ümmetimin secde organları abdest almalarından dolayı bembeyaz ve pırıl
pırıldır.” (Nesâî, Tahara; 110)
Tirmîzî: Bu hadis hasen sahih olup Abdullah b. Büşr rivâyeti bu şekliyle garibtir.
Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) abdest ve her türlü
temizlik işlerinde saç ve sakallarını tarayacaklarında, ayaklarını giyinmede sağdan başlayarak
yapmayı severlerdi.” (Nesâî, Gusül: 17)
Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Ebûş Şa’sâ’nın ismi Süleym b. Esved el Muhâribî’dir.
Ali b. ebî Tâlib (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) süt emen çocuğun idrarı
hakkında şöyle buyurmuştur: “Erkek çocuğun idrarı üzerine su serpilir, kız çocuğunun idrarı ise
yıkanır.” Bu durum yemek yemeye başlamadıkları, süt emdikleri süre içindir. Yemek yemeye
başladıklarında ise her ikisi de yıkanmalıdır.” (Buhârî, Vudu: 64)
Bu hadis hasen sahihtir. Hişâm ed Destevaî bu hadisi Katâde yoluyla merfu olarak rivâyet etmişolup Saîd b. ebû Arûbe ise mevkuf olarak rivâyet ediyor.
Şehr b. Havşeb (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Cerir b. Abdillah’ı gördüm
abdest aldı mestleri üzerine meshetti. Bu konuyu kendisine sorduğumda, “Ben Rasûlullah (s.a.v.)’i
gördüm, abdest aldı ve mestleri üzerine meshetmişti” dedi. Ben de Mâide suresinin inmesinden önce
mi? Sonra mı? dedim. O da, ben Mâide süresinin inmesinden sonra Müslüman oldum dedi. (Buhârî,
Vudu: 51)
Kuteybe bu hadisi Hâlid b. Ziyâd et Tirmîzî, Mukatıb b. Hayyan, Şehr b. Havşeb
yoluyla Cerir’den rivâyet etmiştir.
Tirmîzî: Bakıyye bu hadisi İbrahim b. Ethem, Mukatıl b. Hayyan, Şehr b. Havşeb ve Cerir’den rivâyet etmiştir.
Tirmîzî: Bu hadis tefsire konu olmuştur. Mest üzerine meshi inkar edenler bu hadise yorum getirerek
Bu hadise Rasûlullah (s.a.v.)’Mâide suresinin indirilmesinden öncedir diyerek abdest ayetiyle neshedildiğini
söylemeye çalışmışlardır. Halbuki Cerir bu hadisinde Müslüman oluş tarihini söylemek suretiyle diğer rivâyet
edenlerin hoşuna gidecek şekle gelmiştir.
612- Hâlid b. Ziyâd (r.a.)’den de benzeri bir hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmîzî: Bu hadis garibtir. Mukatil b. Hayyan’ın, Şehr b. Havseb’den rivâyet ettiği bu şekliyle
bilmekteyiz.
Ammâr (r.a.)’den rivâyete göre, “Rasûlullah (s.a.v.), cünüp kimse için namaz abdesti
gibi abdest aldığı takdirde yemek yiyebileceğine ve uyuyabileceğine izin vermiştir.” (Ebû Dâvûd,
Tahara: 87)
Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.
Ka’b b. Ucre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) bana şöyle
buyurmuştu: “Ey Ka’b benden sonra gelecek bazı devlet adamlarından senin için Allah’a sığınırım.
Her kim onların kapılarından girer, yalanlarını doğru sayar, haksızlıklarına yardımcı olursa ne o
benden sayılır, ne de ben ondan; O kimse mahşer günü havzımda benim yanıma gelemez. Her kim
de onların kapılarından, girsin veya girmesin onların yalanlarını doğrulamaz ise, haksızlıklarına
yardım etmezse o bendendir, ben de ondanım. Mahşer günü havzımın yanına bu kişi gelecektir. Ey
Ka’b namaz kişinin Müslüman oluşuna bir delildir, oruç ise sağlam bir kalkandır, sadaka vermek
ise suyun ateşi söndürdüğü gibi hataları siler süpürür. Ey Ka’b, haramla beslenerek meydana
gelen et ve kemiklere ancak ateşte olmak yakışır.” (Ebû Dâvûd, Salat: 1)
Tirmîzî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir. Sadece Ubeydullah b. Musa yoluyla gelen rivâyetle
bilmekteyiz.
Eyyûb b. Âiz et Tâi zayıf sayılır. Zayıf olmadığı da söylenmiştir. Muhammed’e bu hadis
hakkında sordum sadece Ubeydullah b. Musa yoluyla bilindiğini söyledi ve gerçekten garibtir
dedi.
İbn Nümeyr, Ubeydullah b. Musa’dan ve Gâlib’den bu hadisi rivâyet etmiştir.
Ebû Ümâme (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’i veda Haccında
hutbe okurken dinledim buyurdular ki: “Allah’ın Kitab’ı ile yolunuzu bulmaya çalışın ve Allah’a
karşı sorumluluk bilinci içerisinde olun, beş vakit namazlarınıza devamlı ve duyarlı olun. Ramazan
orucunu tutun, mallarınızdan zekatı verin, sizden olan idarecilerinize itaat edin ki; Rabbinizin
Cennetine girersiniz.” Süleym b. Âmir diyor ki: Ebû Ümâme’ye bu hadisi kaç yaşında işitmiştin dedim.
Dedi ki: “Otuz yaşındayken işitmiştim.” (Müsned: 20140)
Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.