Zühd

İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “İki nimetle pekçok insan aldanmıştır. Sağlık ve boş zaman.”
(Buhârî, Rıkak: 1)
Muhammed b. Beşşâr, Yahya b. Saîd vasıtasıyla Abdullah b. Saîd b. ebî Hind ve babasından İbn Abbâs’tan bu hadisin benzerini bize aktarmışlardır.
Tirmizî: Bu konuda Enes b. Mâlik’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Pek çok kimse bu hadisi Abdulah b. Saîd b. Ebû Hind’den merfu olarak rivâyet etmişler olup bazı râvîler de yine Abdullah b. Saîd b. Ebû Hind’den mevkuf olarak rivâyet etmişlerdir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Yedi şey gelmezden önce hayırlı amelleri işlemeye devam edin, neyi bekliyorsunuz? Her şeyi unutturacak yoksulluğu mu, azdırıp saptıran zenginliği mi?, Bedeni tüm güçleri bozan hastalığı mı? Bunaklık meydana getiren ihtiyarlığı mı?, Ansızın geliveren ölümü mü? Yoksa gelmesi beklenen Deccâl fitnesini mi? Yoksa kıyamet saatini mi bekliyorsunuz? Ki onun gelmesi daha dehşetli ve daha acıdır.”
(Müsned: 7952)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Bu hadisin A’rec’in, Ebû Hüreyre’den rivâyeti olduğunu sadece Muhrîz b. Harun’un rivâyetiyle bilmakteyiz. Bişr b. Ömer ve başkaları bu hadisi bu şekilde Muhriz b. Harun’dan rivâyet etmişlerdir.
Ma’mer bu hadisi Saîd el Makburî’den işiten bir kimseden ve Ebû Hüreyre’den benzeri şekilde aktarmış olup “Bekliyor musunuz?” diye başlamaktadır.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Tüm lezzetleri kesip koparanı çok hatırlayın yani ölümü.”
(İbn Mâce, Zühd: 31)
Tirmizî: Bu konuda Ebû Saîd’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.

Osman’ın azâdlı kölesi Hanî (r.a.)’den rivâyete göre: Osman, bir kabrin başında durduğu zaman sakalını ıslatıncaya kadar ağlardı kendisine şöyle denildi: “Cennet ve Cehennem hatırlatılınca ağlamıyorsun bu kabirden mi ağlıyorsun?” şöyle dedi: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kabir ahiretin konaklamalarının ilkidir. Kişi ondan kurtulursa gerisi ondan kolaydır. Eğer kurtulmazsa ondan sonrası daha ağırdır.” Osman şöyle devam etti: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Her ne korkunç bir manzara gördümse, kabir; hepsinden daha korkunçtur.”
(İbn Mâce, Zühd: 32)
Bu hadis hasen garib olup Hişâm b. Yusuf’un rivâyetiyle bilmekteyiz.

Ubâde b. Sâmit (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kim Allah’a kavuşmak isterse Allah da o kimseyle kavuşmak ister. Kimde Allah’a kavuşmak istemezse, Allah da o kimseye kavuşmaktan hoşlanmaz.”
(İbn Mâce, Zühd: 32)
Tirmizî: Bu konuda Ebû Hüreyre, Âişe, Enes, Ebû Musa’dan da hadis edilmiştir.
Tirmizî: Bu Ubâde hadisi hasen sahihtir.

Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Yakın akrabalarını uyar” ayeti nazil olunca; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ey Abdulmuttalib’in kızı Safiyye, Ey Muhammed’in kızı Fatıma, Ey Abdulmuttalib oğulları Allah’ın vereceği cezalara karşı sizi koruyabilecek hiçbir gücüm yok, malımdan isterseniz onu verebilirim sadece...”
(Müslim, İman: 34; Nesâî, Vesâyâ: 88)
Tirmizî: Bu konuda Ebû Hüreyre, Ebû Musa, İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Âişe hadisi hasen garibtir. Bazıları Hişâm b. Urve’den bu hadisin bir benzerini rivâyet etmişlerdir. Yine bazıları Hişâm’dan ve babasından mürsel olarak rivâyet edip “Âişe’yi” zikretmemişlerdir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah’a karşı duyduğu sorumluluk bilincinden dolayı ağlayan kişi sağılan süt memeye dönmedikçe Cehenneme girmeyecektir. Allah’ın dinini yeryüzüne hâkim kılmak için çalışıp çabalayan kişiye bulaşan toz ile Cehennem dumanı bir araya gelmeyecektir.”
(Nesâî, Cihâd: 9; İbn Mâce: Cihad: 64)
Tirmizî: Bu konuda Ebû Reyhane ve İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Muhammed b. Abdurrahman, Talha ailesinin azâdlı kölesi olup Medînelidir, güvenilir bir kimsedir, kendisinden Şu’be ve Sûfyân es Sevrî hadis rivâyet etmiştir.

Ebû Zerr (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ben sizin görmediklerinizi görüyor işitmediklerinizi işitiyorum. Gökyüzü çatırdadı ve çatırdamakta da haklı idi çünkü gökyüzünde dört parmaklık bir yer kalmamıştı ki secde eder vaziyette melekler orayı doldurmamış olsun vallahi benim bildiklerimi bilmiş olsaydınız az güler ve çok ağlardınız, Yataklar üzerinde kadınlardan zevk almaz sokaklara dökülür ve Allah’a yalvarır yakarırdınız. Bu yüzden ben bile kesilip yok edilen bir ağaç olmayı istedim.”
(İbn Mâce, Zühd: 19; Buhârî, Rikak: 27)
Tirmizî: Bu konuda Ebû Hüreyre, Âişe, İbn Abbâs ve Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Başka bir yolla yapılan rivâyette Ebû Zerr’in şöyle dediği rivâyet olunur: “Ben de kesilip yok edilen bir ağaç olmayı arzu ettim.”

Ebû Hüreyre’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Benim bildiklerimi bilmiş olsanız şüphesiz ki az güler çok ağlardınız.”
(İbn Mâce, Zühd: 19; Buhârî, Rikak: 27)
Bu hadis hasen sahihtir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Bir kimse bir söz söyler ve söylediği sözde bir sakınca görmez fakat o sözü yüzünden Cehennem’de yetmiş yıl dibe doğru düşer gider.”
(Müslim, Zühd: 7)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir.

Behz b. Hakîm’in babasından ve dedesinden rivâyetine göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu işittim: “İnsanları güldürmek için laf edip yalan söyleyen kişiye yazıklar olsun yazıklar olsun yazıklar olsun .”
(Ebû Dâvûd: Edeb: 38; Dârimî, İstisan: 6)
Tirmizî: Bu konuda Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis hasendir.

Ali b. Hüseyin’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kişinin lüzumsuz ve boş şeyleri terk etmesi Müslümanlığının iyiliklerindendir.”
(İbn Mâce, Fiten: 21; Muvatta, Cami: 2)
Tirmizî: Zührî’nin arkadaşlarından pek çok kimse bu hadisi Zührî’den, Ali b. Hüseyin’den, Mâlik’in hadisine benzer şekilde fakat mürsel olarak rivâyet etmişlerdir. Bu rivâyet benim yanımda Ebû Seleme’nin, Ebû Hüreyre’den ve Ali b. Hüseyin’den yaptığı rivâyetten daha sağlamdır. Çünkü Ali b. Hüseyin Ali b. ebî Tâlib’e yetişememiştir.

Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından Harîs el Müzenî’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim şöyle diyordu: “Sizden biriniz Allah’ın rızasını kazanacak bir söz söyler de bu sözün Allah’ın rızasını kazanma yolunda neler kazandıracağını bilemez fakat Allah bu sözü yüzünden kendisine kavuşuncaya kadar rızasını ona gerekli kılıverir. Yine sizden biriniz bir söz söylerde bu sözüyle Allah’ın gazabını elde etmiş olur ve bu söylediği sözle Allah’ın gazabından ne kazanacğını bilemez. Fakat Allah bu sözü yüzünden kendisine kavuşacağı güne kadar ona gazabını gerekli kılabilir.”
(İbn Mâce, Fiten: 17; Muvatta, Cami: 3)
Tirmizî: Bu konuda Ümmü Habibe’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Pek çok râvî bu hadisi Muhammed b. Amr’dan buradaki gibi rivâyet ederek: “Muhammed b. Amr’dan, babasından, dedesinden, Bilâl b. Harîs’den” dediler. Bu hadis Mâlik’den de rivâyet edilmiş olup senedinde “Muhammed b. Amr’dan, babasından, Bilâl b. Harîs’den” denilmiş “dedesinden” denilmemiştir.

Sehl b. Sa’d (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Allah katında dünya bir sivrisineğin kanadına denk olsaydı (yani tüm dünya ve içindekilerin değeri bu kadar olsaydı) Kafire dünyada bir yudum su içirmezdi.”
(İbn Mâce, Zühd: 3)
Tirmizî: Bu konuda Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle sahih garibtir.

Müstevrid b. Şeddâd’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) ile birlikte bir ölü oğlağın başında duran toplulukla beraberdim Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: “Şu ölü oğlağın sahipleri tarafından atıldığı zaman değerini yitirdiğinden dolayı atıldığı görüşünde misiniz? Ashab: “Evet ey Allah’ın Rasûlü! onu değersiz oluşundan dolayı atmışlardır.” Bunun üzerine buyurdular ki: “Dünya Allah katında şu ölü oğlağın değersiz oluşundan daha değersizdir.”
(İbn Mâce, Zühd: 3)
Bu konuda Câbir ve İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Müstevrîd hadisi hasendir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu işittim: “Dikkat ediniz! Dünya ve içindekiler tümüyle melundur. Yani Allah’ın rahmetinden uzaklaştırılmışlardır. Ancak Allah’ı anmak ve Allah’ın rızasını kazanmaya götüren şeylerle; Âlim olup, ilim öğrenip ve ilim öğreten başka... her şey ve herkes.”
(İbn Mâce, Zühd: 3)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.

Fihr oğullarından Müstevrîd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ahiret nimeti karşısında dünya nimeti; sizden birinizin parmağını denize batırması gibidir. O parmak denizden ne kadar su ile döner ona bir baksın.”
(İbn Mâce, Zühd: 2)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
İsmail b. ebû Hâlid, Ebû Abdullah diye künyelenir. Kaysın babasından Ebû Hazîm’dir. İsmi, Abd b. Avf olup sahabedendir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Dünya; mü’min için bir hapishane, kafir için ise bir Cennettir.”
(İbn Mâce, Zühd: 3; Müslim, Zühd: 1)
Bu konuda Abdullah b. Amr’dan da hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

Ebû Kebşe el Enmârî (r.a.)’den rivâyete göre, bizzat kendisi Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu işitmiştir: “Üç özellik var ki onlar üzerine yemin ederim, size bir söz söyleyeceğim onu hafızanızda iyi tutun dedi ve şöyle buyurdu: “Sadaka vermekten bir kulun malı eksilmez. Uğradığı haksızlıklara sabreden kulun Allah şerefini artırır. Dilencilik kapısını açan bir kula Allah yoksulluk kapısını açar -veya benzeri bir ifade kullandı- Size bir söz söyleyeceğim onu hafızanızda tutun sonra şöyle buyurdu: Dünyada dört sınıf insan vardır; Allah’ın kendisine mal rızık ve ilim verdiği bir kul ki kul bu nimet içersinde yolunu Rabbi vasıtasıyla bulur, Müslümanlarla ve akrabalarıyla irtibatını kesmez o verilen nimette Allah’ın hakkı ne ise onu da bilir ve gereğini yerine getirir. Bu kul Allah katında en üstün derecededir. Yine bir kul ki Allah ona ilim vermiş mal vermemiştir. Bu kulun niyeti doğrudur ve şöyle der: Eğer malım olsaydı falanın yaptığı gibi yapardım der işte o niyetine göre karşılık görür. Önceki kimse ile sevapta eşittirler. Yine bir kul ki Allah kendisine rızık vermiş fakat ilim vermemiştir. İlim ve bilgisizlik yüzünden malını dengesiz biçimde harcar, rabbine karşı sorumluluk bilinci duymaz akrabası ve Müslümanlarla alakasını keser ve o malda Allah’ın hakkını da yerine getirmez. Bu kimse en kötü durumdadır. Yine bir kul daha vardır ki: Allah kendisine ne mal ne de ilim vermiştir. Bu kimse de şöyle der; Eğer malım olsaydı ben de falan kimse gibi o malı kötü yollarda harcardım. O da niyetine göre karşılık görür her ikisinin de günahı eşittir.”
(İbn Mâce, Zühd: 8)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kime bir geçim darlığı gelirde o kimse bu geçim darlığını insanlara arz edip kapatmaya çalışırsa o kimsenin ihtiyacı kapatılmaz. Kime de bir geçim darlığı gelirde bu sıkıntısını Allah’a arz ederse Allah er veya geç ona yardım eder.”
(Ebû Dâvûd, Zekat: 14)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir.

Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Çiftlik ve benzeri gibi gelir getirecek şeyler edinmeyin böylece dünyaya meyledersiniz.”
(Müsned: 3398)
Tirmizî: Bu hadis hasendir.

Abdullah b. Büsr (r.a.)’den rivâyete göre: Bir bedevî, Ey Allah’ın Rasûlü! dedi. İnsanların en hayırlısı kimdir? Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: “Ömrü uzun olup ameli güzel olandır.”
(Müsned: 17030)
Tirmizî: Bu konuda Ebû Hüreyre ve Câbir’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir.

Ebû Bekre (r.a.)’den rivâyete göre, bir adam Ey Allah’ın Rasûlü! dedi. İnsanların en hayırlısı kimdir? “Buyurdular ki: Ömrü uzun olup ameli güzel olandır. Yine sordu: İnsanların en kötüsü hangisidir? Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Ömrü uzun ve ameli kötü olan kimsedir.”
(Dârimî, Rikak: 21)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen sahihtir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ümmetimin ortalama ömrü altmış ila yetmiş arasındadır.”
(İbn Mâce, Zühd: 7)
Tirmizî: Bu hadis Ebû Salih’in, Ebû Hüreyre’den rivâyeti olarak hasen garibtir. Ebû Hüreyre’den değişik şekillerde de rivâyet edilmiştir.

İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), omzumdan tutarak şöyle buyurdu: “Dünyada bir garib gibi yabancı gibi hatta bir yolcu gibi ol! Kendini kabir halkından biri gibi kabul et.” İbn Ömer şöyle derdi: “Sabaha çıktığında akşama çıkacağından söz etme, hastalığından önce sağlığından ölümünden önce hayatından istifade ederek hazırlık yap. Ey Abdullah yarın isminin mutlu mu? Bedbaht mı? olacağını bilemezsin.”
(Buhârî, Rıkak: 37; İbn Mâce, Zühd: 14)
Tirmizî: Bu hadis A’meş tarafından Mücâhid’den ve İbn Ömer’den benzeri şekilde rivâyet edilmiştir. Ahmed b. Abde ed Dabbî el Basrî, Hammad b. Zeyd vasıtasıyla Leys’den, Mûcâhid’den, İbn Ömer’den bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir.

Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.), eliyle bir insanı veya kendisini göstererek, bu Ademoğludur dedi ve o kimsenin yakınına işaret ederek bu da onun ecelidir. Dedi. Sonra elini ensesine götürerek mesafenin yakınlığını kasdederek elini uzattı ve insanoğlunun arzu ve istekleri ileridedir, ileridedir, ileridedir” buyurdular.
(İbn Mâce, Zühd: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Bu konuda Ebû Saîd’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Abdullah b. Amr (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: kendimize ait kamıştan bir evi tamir ederken Rasûlullah (s.a.v.) bize uğradı ve; “Bu nedir? Ne yapıyorsunuz” buyurdu. Biz de: Çökmeye yüz tuttu da tamir ediyoruz dedik, “Ölümün bundan daha çabuk geleceğini sanıyorum” buyurdular.
(Ebû Dâvûd, Edeb: 57; İbn Mâce, Zühd: 15)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ebû’s Sefer’in ismi Saîd b. Muhammed’tir. Ayrıca kendisine İbn Ahmed es Sevrî de denilir.

Ka’b b. Iyaz (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.)’den şöyle derken işitmiştir: “Her ümmetin bir fitnesi vardır, benim ümmetimin fitnesi ise maldır.”
(İbn Mâce, Fiten: 18)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garib olup, bu hadisi sadece Muaviye b. Salih’in rivâyeti olarak bilmekteyiz.

Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Ademoğlunun iki vadi dolu altını olsa üçüncü vadinin de kendisinin olmasını ister. Ne var ki insan oğlunun ağzını ancak toprak doldurur. Yine de Allah tevbe edenin tevbesini kabul eder.” (Müslim, Zekat: 39; Dârimî, Rıkak: 62)
Tirmizî: Bu konuda Übey b. Ka’b, Ebû Saîd, Âişe, İbn Zübeyr, Ebû Vakîd, Câbir, İbn Abbâs ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen sahih garibtir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “İhtiyarın kalbi uzun ömür ve fazla mal elde etmeye karşı gençtir.”
(Müslim, Zekat: 38; İbn Mâce, Zühd: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ademoğlu ihtiyarladıkça iki yönü gençleşir; uzun ömürlü olmak ve çok mal elde etmek.”
(Müslim, Zekat: 38; İbn Mâce, Zühd: 27)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

Ebû Zerr (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Dünyadan yüz çevirmek ve dünya sevgisini terk etmek demek kişinin helal olan şeyleri kendisine haram kılması veya malı bırakıp atmak demek değildir. Fakat gerçek zahitlik ve dünya sevgisini terk etmek demek; elinde bulunan şeylere Allah katında bulunan imkan ve nimetlerden fazla ümid besler olmamandır. Veya başına gelen bir bela ve sıkıntıdan dolayı elde edeceğin sevap, senin yanında o bela ve sıkıntıdan dolayı kaybettiğin maldan üstün ve hayırlı olmalıdır. İşte gerçek zahidlik ve dünya sevgisi bu olmalıdır.”
(İbn Mâce, Zühd: 1)
Tirmizî: Bu hadis garib olup sadece bu şekliyle bilmekteyiz Ebû İdris el Havlanî’nin ismi Aizullah b. Abdullah’tır. Amr b. Vakîd ise münker hadisler aktaran birisidir.

Osman b. Afvân (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Adem oğlunun şunlardan başka şeylerde hakkı yoktur: Oturacağı bir ev, vücudunu örtecek bir elbise, ekmek ve su.”
(Dârimî, Rıkak: 10)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Bu hadisin sözleri Hureys b. Sâib’in rivâyetidir. Ebû Dâvûd, Süleyman b. Selm el Belhî’den işittim şöyle diyordu: Nadr b. Şümeyl şöyle derdi: Hadiste geçen “Cif-ül hubzi”nin manası yanında katık olmayan ekmek demektir.

Mutrıf (r.a.)’ın babasından rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.)’in sohbetine vardığında; Rasûlullah (s.a.v.), Tekasür sûresini yorumlar durumda şöyle diyordu: “Mal biriktirip çoğaltma işi sizi oyalıyor, ademoğlu malım malım der oysa senin malından senin olan, sadaka vererek ahirete gönderdiğin, yiyip tükettiğin ve giyip eskittiğin şeydir.”
(Müslim, Zühd: 1)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

Ebû Umâme (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), şöyle buyurmuştur: “Ey Ademoğlu sen ihtiyaçtan fazlasını infak edip dağıtırsan senin için bu hayırlıdır. Eğer biriktirir ve elinde tutarsan senin için bu zararlıdır. Geçinecek kadarını biriktirmenden dolayı kınanmazsın sen harcamaya önce geçimini üzerine aldığın kimselerden başla veren el alan elden daima üstündür...”
(Müslim, Zekat: 32)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Şeddâd b. Abdullah; Ebû Ammâr diye künyelenir.

Ömer b. Hattâb (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle demiştir: “Siz, Allah’a gerçek biçimde tevekkül edip güvenip dayansaydınız kuşların rızıklandıkları gibi siz de rızıklandırılırdınız. Çünkü o kuşlar sabahleyin aç olarak çıkarlar akşam kursakları dolu olarak dönerler.”
(İbn Mâce, Zühd: 14)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih olup sadece bu şekliyle bilmekteyiz. Ebû Temîm el Ceyşanî’nin ismi Abdullah b. Mâlik’tir.

Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), zamanında iki kardeş vardı. Bunlardan biri Peygamber (s.a.v.)’in yanına gelir bir şeyler öğrenmeye çalışır diğeri de sanatkar olup geçimlerini temin etmek için çalışırdı. Çalışan kardeş Peygamber (s.a.v.)’e diğer kardeşini, çalışmayıp bedavadan yediğini şikayet etti de bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Belki de sen o kardeşinin yüzünden rızıklandırılıyorsun.”
(İbn Mâce, Zühd: 14)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

Rasûlullah (s.a.v.)’in sahabîlerinden olan Ubeydullah b. Mıhsan el Hatmî (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Sizden her kim rûhen ve bedenen sağlıklı olup günlük yiyeceği de yanında olursa tüm dünya nimetleri ona toplanmış gibidir.”
(İbn Mâce, Zühd; 9)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Bu hadisi sadece Mervan b. Muaviye’nin rivâyetiyle bilmekteyiz.
Hadiste geçen “Hîzet” kelimesi toplanmış anlamındadır.
Aynı şekilde Muhammed b. İsmail, Humeydî vasıtasıyla Mervan b. Muaviye’den bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir.
Bu konuda Ebû’d Derdâ’dan da hadis rivâyet edilmiştir.

Ebû Umâme (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “En beğendiğim dostum malı ve insanlara yükü az olan namazında devamlı ve duyarlı olup Rabbine olan kulluğunu en güzel biçimde yapan gizli açık her durumda Allah’a itaat eden durumu bilinmediği için halk arasında şöhrete ulaşmayıp parmakla gösterilmeyen yaşayacak kadar rızkı olup rızkına ve her şeyine sabreden mümindir.” Sonra elini birbirine vurup dinleyicilerin dikkatini çekti ve şöyle devam etti: “Ölümü çabuk, ağlayanı ve mirası az olandır.”
Aynı sened ile Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğu da rivâyet edilmiştir: Rabbim, Mekke vadisini benim için altına çevirme teklifinde bulundu da; Ben hayır ya Rabbi dedim, bir gün doyup birgün aç kalayım (üç gün veya buna benzer bir tabir kullandı) Aç kaldığımda sana yalvarır yakarır ve seni hatırlarım, doyduğum zamanda sana şükreder ve sana hamdederim.
(Buhârî, Rıkak: 16)
Tirmizî: Bu hadis hasendir.
Bu konuda Fedâle b. Ubeyd el Kâsım’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Bu kimse Abdurrahman’ın oğlu olup Ebû Abdurrahman diye künyelenir. Ebû Abdulmelik diye künyelendiği söylenir. Kendisi Abdurrahman b. Hâlid b. Yezîd b. Muaviye’nin azâd edilmiş kölesidir. Şamlıdır ve güvenilir biridir. Ali b. Yezîd hadis konusunda zayıf olup Ebû Abdulmelik diye künyelenir.

Abdullah b. Amr (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah’ın emirlerine boyun eğip tüm iradesiyle Allah’a teslim olarak Müslüman olan kimse gerçekten kurtulmuştur. Ne mutlu rızkı kendisine yetecek kadar olan kanaat eden kimseye.”
(Müslim, Zekat: 43)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

Fedâle b. Ubeyd (r.a.), Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu işitmiştir: “İslam’a hidayet edilip geçimi kendine yeterli ve kanaat eden kimseye ne mutlu.”
(Müsned: 22818)
Tirmizî: Ebû Hanî’in ismi Humeyd b. Hanî’dir.
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

Abdullah b. Muğaffel (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Bir adam Rasûlullah (s.a.v.)’e; Ey Allah’ın Rasûlü! ben seni gerçekten seviyorum dedi. Rasûlullah (s.a.v.), o söylediğin söze dikkat et buyurdu. Adam tekrar seni ben gerçekten seviyorum deyince; Rasûlullah (s.a.v.), söylediğin söze iyi dikkat et ciddi misin? Buyurdu. Adam da: Vallahi seni gerçekten seviyorum diyerek üçüncü sefer aynı sözü tekrar etti. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Eğer beni seviyorsan fakirliğe karşı bir kalkan hazırla çünkü fakirliğin beni seven kimseye gelmesi; selin, durak yerine akması gibi hızlıdır.”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Nasr b. Ali babası vasıtasıyla Şeddâd b. ebî Talha’dan bu hadisin manaca bir benzerini bize aktarmıştır.
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Ebû’l Vazî’ er Rasibî’nin adı Câbir b. Amr’dır. Basralıdır.

Ebû Saîd (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Muhâcirlerin fakirleri Cennete zenginlerden beşyüz yıl önce gireceklerdir.”
(İbn Mâce, Zühd: 6)
Tirmizî: Bu konuda Ebû Hüreyre, Abdullah b. Amr ve Câbir’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir.

Enes (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Allah’ın beni yoksul olarak yaşat ve yoksul olarak canımı al ve kıyamet gününde de yoksullar arasında haşret. Âişe (r.anha) niçin Ey Allah’ın Rasûlü diye sordu Rasûlullah (s.a.v.)’de şöyle buyurdu: Çünkü onlar zenginlerinden kırk yıl önce Cennete gireceklerdir. Ey Âişe! Yoksulu yarım hurmayla da olsa boş çevirme bir şeyler ver. Ey Âişe! Yoksulları sev onlara yakın ol Allah’ta seni kıyamet günü Cennetine yakın eder.”
(İbn Mâce, Zühd: 6)
Tirmizî: Bu hadis garibtir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Fakirler Cennete zenginlerden beşyüz yıl yani yarım gün önce gireceklerdir.”
(İbn Mâce, Zühd: 6)
(*Hac sûresi 47. ayetin tefsirine bakılmalı)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

Yine Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Müslümanların fakirleri zenginlerinden yarım gün önce Cennete gireceklerdir ki o da beş yüzyıleder.”
(İbn Mâce, Zühd: 6)
Tirmizî: Bu hadis sahihtir.

Câbir b. Abdullah (r.a.)’den rivâyet göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Müslümanların fakirleri Cennete zenginlerden kırk yıl önce gireceklerdir.”
(İbn Mâce, Zühd: 6)
Tirmizî: Bu hadis hasendir.

Mesrûk (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Âişe’nin yanına girdim bana yemek getirtti ve şöyle dedi: “Bir yemekten doyduğum zaman ağlamak isterim ve ağlarım.” Bende neden diye sordum, dedi ki: “Rasûlullah (s.a.v.)’in dünyadan ayrılıp gittiği anı hatırlarım vallahi et ve ekmekten günde iki defa karnını doyurmamıştı.”
(Müslim, Zühd: 1)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), vefat edinceye kadar iki gün arka arkaya arpa ekmeğinden doymamıştır.”
(İbn Mâce, Etıme: 49)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Bu konuda Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), dünyadan ayrılıncaya kadar ne kendisi nede aile halkı üç gün peşpeşe buğday ekmeğinden doymadılar.”
(İbn Mâce, Etıme: 48)
Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir.

İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) peşpeşe birkaç geceyi aç olarak geçirir ailesi de akşam yemeği bile bulamadıkları olurdu. Ekmekleri ise çoğunlukla arpa ekmeği idi.”
(İbn Mâce, Etıme: 48)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle dua ederdi: “Allah’ım Muhammed ailesinin rızkını yetecek kadar kıl.”
(Müslim, Zühd: 1)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

Enes (r.a.)’den rivâyete şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) ömrünün sonuna kadar yüksek masa ve benzeri şeyler üzerinde yemek yememiştir. Elenmiş saf undan da ekmek yememiştir.
(İbn Mâce, Etıme: 44)
Tirmizî: Bu hadis Saîd b. ebî Arûbe hadisi olarak hasen sahih garibtir.

Sehl b. Sa’d (r.a.)’den rivâyete göre, kendisine şöyle soruldu: “Rasûlullah (s.a.v.), elenmiş has undan yapılmış ekmek yedi mi?” Sehl dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.), Allah’a kavuşuncaya kadar has undan yapılmış ekmeği görmedi. Yine Sehl’e şöyle denildi: Rasûlullah (s.a.v.) zamanında un elemek için elek var mıydı? Buna cevaben eleğimiz yoktu diye cevap verdi. O halde arpayı nasıl yapıyordunuz? Diye soruldu; Dedi ki: Üfürürdük kepeğinden uçan uçardı sonra onu ıslatır hamur yapardık.
(İbn Mâce, Etıme: 44)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Mâlik b. Enes bu hadisi Ebû Hazîm’den rivâyet etmiştir.

Sa’d b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle diyor: Allah yolunda ok atan Arapların ilki benim bir seferinde Rasûlullah (s.a.v.) ile birlikte savaşıyorduk bu savaşta yiyecek olarak sadece asam çubuğu vardı bundan dolayı da her birimizin dışkısı davar dışkısı gibiydi. Şimdi Esedoğulları din konusunda beni beğenmeye başladılar. Eğer onların dediği gibiyse zarardayım ve tüm amellerim boşa gitti demektir.
(Müslim, Zühd: 1)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Bu konuda Utbe b. Gazvan’dan da hadis rivâyet edilmiştir.

Muhammed b. Sirîn (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Ebû Hüreyre’nin yanındaydık üzerinde iki keten elbise vardı; birine burnunu sildi ve şöyle dedi: Vay vay Ebû Hüreyre keten elbiseye burnunu siliyor. Oysa bir zamanlar Rasûlullah (s.a.v.)’in minberiyle Âişe’nin odası arasında açlıktan sendeleyip bayıldığımı görmüştüm. Bu arada gelip giden bende delilik var zannederek ayağını boynuma basardı. Halbuki ben deli değildim. Sadece aç idim.”
(Buhârî, İtisam: 9)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen sahih garibtir.

Fedâle b. Ubeyd (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), cemaatle namaz kılarken bazı kişiler açlıktan dolayı bayılıp düşerlerdi bunlar Ashab-ı Suffe denilen mescidi, bir bölümünde günlerini geçiren kimselerdi. Bedeviler bunları görünce bunlar delidirler demişlerdi. Rasûlullah (s.a.v.), namazını kılıp bitirince onların yanına vardı ve şöyle buyurdu: “Allah katında nelere sahip olduğunuzu bir bilmiş olsaydınız ihtiyaç ve sıkıntınızın daha da artmasını isterdiniz.” Fedâle diyor ki: Ben o gün Rasûlullah (s.a.v.) ile beraberdim.
(Müsned: 22813)
Tirmizî: Bu hadis sahihtir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), her zaman çıkmadığı ve kimseyle buluşamayacağı bir saatte evinden dışarı çıkmıştı. Derken Ebû Bekir yanına çıkageldi. Hangi şeyden dolayı bu saatte buradasın Ey Ebû Bekir! Dedi. Ebû Bekir de: Rasûlullah (s.a.v.) ile buluşup yüzünü görür ve selam veririm ümidiyle çıktım dedi. Az sonra Ömer geldi. Rasûlullah (s.a.v.), ona hangi şey seni bu saatte çıkardı dedi. Ömer: Açlık Ey Allah’ın Rasûlü! dedi. Rasûlullah (s.a.v.)’de Açlık bende de var dedi. Sonra üçü birden Ebû’l Heysem et Teyyihan el Ensarî’nin evine doğru yürüdüler. Ebû’l Heysem, hurması ve koyunları bol olan bir kişi idi, hizmetçisi yoktu. Evde kendisini bulamadılar ve evin hanımına eşin nerede? Dediler. Hanım: Bize, tatlı içme suyu getirmeye gitmişti dedi. Biraz sonra Ebû’l Heysem dopdolu bir su kırbasıyla çıkageldi. Kırbasını yere koyduktan sonra gelip Peygamberimize sarılıp anne ve babasının Rasûlullah (s.a.v.)’e feda olduğunu söyledi. Sonra onları bahçesine götürdü ve bir sergi serdi ve hurma ağacından olgunu ve olgun olmayanı bir arada bulunan bir hurma dalı salkımı getirdi ve ortaya koydu. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): Bize olgunlarından seçip getirmedin mi? buyurdu. Ebû’l Heysem: Ey Allah’ın Rasûlü! kendiniz seçesiniz diye veya yaş ve kuru hangisinden isterseniz seçip yemeniz için bu şekilde getirdim dedi. Böylece o hurmalardan yediler, tatlı sudan içtiler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.), şöyle buyurdu: “Canımı kudret elinde tutan Allah’a yemin olsun ki bu nimetlerden kıyamet günü sorguya çekileceksiniz. Serinlik ve gölge, güzel hurma ve su...” Ebû’l Heysem yemek hazırlatmak için giderken Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Sakın ha! Sütlü bir hayvan kesmeyin! Ebû’l Heysem dişi veya erkek bir oğlak kesti hazırlayıp getirdi ve hep birlikte yediler, Rasûlullah (s.a.v.), hizmetçin var mı? dedi. Ebû’l Heysem hayır dedi. Rasûlullah (s.a.v.) savaş esirleri gelince bize gel buyurdu. Rasûlullah (s.a.v.)’e iki savaş esiri getirilmişti. Bir üçüncüsü yoktu. Ebû’l Heysem müracaat etti, Rasûlullah (s.a.v.)’de ikisinden birini seç buyurdu. Ebû’l Heysem: Ey Allah’ın Rasûlü benim yerime siz seçiniz dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): İstişare edilen kimse güvenilen kimsedir, dedi. Şunu al çünkü onu namaz kılarken gördüm dedi. Ve ona iyi davran buyurdu. Ebû’l Heysem hanımına gitti ve durumunu ona anlattı bunun üzerine hanımı Rasûlullah (s.a.v.)’in “Ona iyi davran” sözünü yerine getirebilmek için onu hürriyetine kavuşturmalısın, dedi. Ebû’l Heysem de o hürdür dedi. Daha sonra Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Allah’ın gönderdiği her Peygamber ve devlet idarecisinin iki tür halkı vardır; Biri ona daima iyiliği emredip kötülükten sakındırır bir diğeri de ona devamlı güçlük çıkarıp yük olur kim kötü arkadaş ve personelden korunmuş olursa gerçekten her tür kötülükten korunmuş olur.
(Müslim, Eşribe: 99)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir.

Numân b. Beşîr (r.a.)’den işittim şöyle diyordu: “Dilediğiniz kadar yiyecek ve içecek içerisinde değil misiniz? Halbuki ben, Peygamberinizi karnını doyuracak kadar kötü hurma bile bulamadığını görmüşümdür.”
(Müslim, Zühd: 1)
Tirmizî: Bu hadis sahihtir.
Tirmizî: Ebû Avâne ve başkaları bu hadisi Sîmak b. Harb’den, Ebû’l Ahvas’ın rivâyeti gibi rivâyet etmiştir. Şu’be bu hadisi Sîmak’den, Numân b. Beşîr’den ve Ömer’den hadis rivâyet edilmiştir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Gerçek zenginlik mal çokluğunda değil, gerçek zenginlik gönül zenginliğidir.”
(İbn Mâce, Zühd: 9)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ebû Husayn’ın ismi Osman b. Âsım el Esedî’dir.

Hamza b. Abdulmuttalib’in karısı Kays’ın kızı Havle (r.anha)’dan rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu işittim: Bu dünya malı çekici ve tatlıdır kim gereği şekilde onu elde etmeye çalışırsa kendisi için bereketli ve hayırlı olur. Kim de Allah ve Peygamber’in dağıtacağı ganimet malından değişik yollara başvurarak almaya kalkarsa kıyamette kendisi için sadece ateş vardır.
(Buhârî, Rıkak: 10; Dârimî, Rıkak: 37)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ebû’l Velîd’in ismi Ubeyd Senûta’dır.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Dinar’a ve dirheme kulluk yapanlara lanet edilmiştir.”
(İbn Mâce, Zühd: 8)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir.
Bu hadis değişik bir şekilde Ebû Salih’den, Ebû Hüreyre’den daha uzun olarak ta rivâyet edilmiştir.

Ka’b b. Mâlik el Ensarî (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Bir koyun sürüsü üzerine salıverilen iki aç kurdun o sürüye zararı, kişinin mal ve makam hırsının dinine verdiği zarardan daha fazla değildir.”
(Dârimî, Rıkak: 21)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Bu konuda İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiş olup senedi sağlam değildir.

bdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyet edilmiştir. Rasûlullah (s.a.v.), bir hasır üzerinde uyumuştu kalktığında hasırın izi yan tarafına çıkmıştı. Bunun üzerine Ey Allah’ın Rasûlü! dedik, senin için bir yatak temin etsek. Bunun üzerine buyurdular ki: Benim dünya rahatlığı ile işim yok. Dünyada ben bir ağacın altında gölgelenip sonra oradan ayrılıp giden bir yolcu gibiyim.”
(İbn Mâce, Zühd: 3)
Tirmizî: Bu konuda Ömer ve İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kişi dostunun dini üzeredir. Bu yüzden kişi kimi dost edineceğine iyi baksın.”
(Ebû Dâvûd, Edeb: 16)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.

Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Cenazeyi üç şey takip eder sonra ikisi geri döner biri cenaze ile kalır. Ailesi, malı ve ameli cenazeyle birlikte gider sonra malı ve ailesi geri döner ameli ise cenazeyle birlikte kalır.”
(Müslim, Zühd: 1; Buhârî, Rıkak: 30)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

Mıkdam b. Ma’dikerîb (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu işittim: “Ademoğlu midesinden daha kötü bir kap doldurmamıştır. Adem oğluna kendisini ayakta tutacak kadar yemesi içmesi yeterlidir. Şayet bu miktardan fazla yiyecek ise midesini üç kısma ayırsın; bir kısmı yemek bir kısmı meşrubat bir kısmı da nefes için ayrılmalıdır.”
(İbn Mâce, Etıme: 50)
Hasan b. Arefe İsmail b. Ayyaş vasıtasıyla bu hadisin bir benzerini bize rivâyet etmiştir. Mıkdam b. Ma’dikerib bu rivâyette Rasûlullah (s.a.v.)’den demekte Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim dememektedir.
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

Şüfey el Asbahî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Şüfey Medîne’ye girdiği zaman insanların etrafında toplandığı bir adamla karşılaştı bu adam kimdir? Diye sordu. Bu Ebû Hüreyre’dir dediler. O insanlarla konuşmasını sürdürürken kendisine yaklaşıp yanına oturdum. Konuşmasını bitirip yalnız kaldığında kendisine şöyle dedim: Sana şu ve şunun hakkı için soruyorum Rasûlullah (s.a.v.)’den işittiğin, anladığın ve bildiğin ve işittiğin bir hadisi bana anlatır mısın? Ebû Hüreyre istediğini yapacağım dedi. Rasûlullah (s.a.v.)’in bana söylediği anladığım ve öğrendiğim bir hadisi sana anlatacağım. Bunun üzerine Ebû Hüreyre; derin bir şekilde içini çekti biraz bekledi sonra kendine geldi ve şöyle dedi: Rasûlullah (s.a.v.)’in bu evde benden ve kendisinden başka kimse yokken bana söylediği bir hadisi sana anlatacağım dedi. Bunun ardından içini tekrar çekti, sonra kendine geldi yüzünü sildi ve yapacağım dedi. Rasûlullah (s.a.v.)’in bu evde benden ve kendisinden başka kimse yokken bana aktardığı bir hadisi size söyleyeceğim dedi. Sonra Ebû Hüreyre tekrar içini çekti sonra yüzü koyun yere düştü onu uzun bir süre kendime dayadım sonra ayıldı ve şöyle dedi: Rasûlullah (s.a.v.), bana anlattı ki; Kıyamet günü Allah Kulları arasında hüküm vermek için onların yanına inecektir. Bütün toplumlar o gün dizüstü çökmüş durumdadırlar. Allah’ın çağıracağı ilk kimseler Kur’ân-ı bilen ve ezberleyen kişi, Allah yolunda öldürülen kişi ve mal varlığı çok olan kişiler olacaktır.
Allah Kur’ân-ı bilene diyecek ki: Rasûlüme indirdiğim kitabısana öğretmedim mi? O kişi de evet ya Rabbi diyecek Allah: Öğrendiğin Kur’ânla nasıl yaşadın neler yaptın? Diyecek. Adam: Gece ve gündüz Kur’ân-ı elimden bırakmadım diye cevap verecek. Bunun üzerine Allah yalan söylüyorsun buyuracak Melekler de yalan söylüyorsun diyecekler. Allah’ta şöyle buyuracak: Sen Kur’ân falan okumadın. Bilakis falan kişi Kur’ân okur, Kur’ân bilir desinler diye okudun ve böyle de denildi.
Sonra mal mülk sahibi kimse getirilecek ve Allah ona senin rızkını genişletip hiçbir kimseye muhtaç etmeden yaşatmadım mı? Zengin kimse: Evet ya Rabbî diyecek Allah: Sana verdiğim mal mülk ile neler yaptın? Diyecek. Zengin kişi: Yakınlarımı yoklar yoksullara yardım ederek infak ederdim diyecek. Allah’ta yalan söyledin, Melekler de yalan söyledin diyecekler. Allah şöyle buyuracak: Sen söylediğin gibi yapmadın fakat falan kimse cömerttir desinler diye tüm bu dediklerini yaptım neticede oda denildi. Sonra Allah yolunda öldürülen kişi getirilecek Allah ona diyecek ki: Ne uğrunda öldürüldün? O kişi uğrunda cihâd edilmesini emrettin bende cihâd edip şehîd oldum diyecek Allah yalan söylüyorsun meleklerde yalan söylüyorsun diyecekler bunun üzerine Allah: Hayır sen falan kimse ne cesurdur denilmesini istemiştim bu da sana denildi diyecek. Sonra Rasûlullah (s.a.v.), dizime vurdu ve şöyle dedi: Ey Ebû Hüreyre bu üç kişi kendi konularında Allah’ın yarattığı ilk kimselerdir. Kıyamet günü Cehennem ateşi bunlarla tutuşturulacakdır.
Velid Ebû Osman dedi ki: Ukbe b. Müslim’in bana haber verdiğine göre Şüfeyy bizzat kendisi Muaviye’nin yanına girerek bu hadisi ona anlatmıştır.
Ebû Osman diyor ki: Bana Âla b. ebî Hakîm anlattı kendisi Muaviyenin koruması idi dedi ki: Muaviye’nin yanına bir adam girdi ve bu hadisi ona Ebû Hüreyre’den nakletti. Muaviye bunun üzerine dedi ki: Bunlara böyle yapılırsa geri kalan insanlara ne yapılacak acaba? Dedi ve hüngür hüngür ağladı biz onun hayatını kaybedeceğini sandık ve bu adam bizim başımıza bir felaket getirdi dedik. Sonra Muaviye kendine geldi, yüzünü sildi ve dedi ki: Allah ve Rasûlü daima doğru söz söyler dedi ve Hûd sûresi 15-16. ayetlerini okudu; “Dünyahayatını, onun şaşırtıcı saptırıcı süs ve nimetlerini isteyenlere gelince, onlara bu dünyada yapıp ettiklerinin karşılığını tam olarak ödeyeceğiz ve onlar orada hak ettiklerinden asla yoksun bırakılmayacaklardır. İşte bunlar ahirette paylarına ateşten başka birşey düşmeyen kimselerdir. Çünkü onların bu dünyada yapıp ettikleri, hep boşa gidecektir. Yapıp ettikleri her şeyde anlamsız ve değersizdi zaten.
(Müslim, Imara: 27; Nesâî, Cihâd: 86)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), şöyle buyurdu: “Üzüntü kuyusundan Allah’a sığının.” Ashab üzüntü kuyusu nedir? Ey Allah’ın Rasûlü dediler. Rasûlullah (s.a.v.)’de şöyle buyurdu: “Cehennem’de bir vadi olup Cehennem her gün yüzkere ondan Allah’a sığınır.” Bunun üzerine Ashab: Oraya kimler girecektir? Buyurdu ki: gösteriş için okuyup gösteriş için kulluk yapanlar oraya girecektir.
(İbn Mâce, Mukaddime: 52)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir adam Ey Allah’ın Rasûlü! dedi: “Bir kimse bir amel işler ve onu kimse görmesin diye gizli tutar sonradan onu başkalarından öğrenince hoşlanır.” Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “O kimseye iki mükafat vardır; biri amelin gizlediği için gizlilik sevâbı başkalarına örnek olacağı için açıkça yapılma sevâbı.”
(İbn Mâce, Zühd: 16)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.
A’meş ve başkaları Habîb b. ebî Sabit’den ve Ebû Salih’den mürsel olarak rivâyet etmişlerdir.
A’meş’in arkadaşları bu rivâyetlerinde Ebû Hüreyre’yi zikretmemişlerdir.
Tirmizî: Bazı ilim adamları bu hadisin “Sonra onu başkalarından öğrenince hoşuna gider” sözünü şöyle tefsir etmişlerdir: Bu kişinin yaptığı bu gizli amelin insanlar tarafından hayırla anılmasının hoşa gitmesi olduğunu söylemişlerdir. Çünkü Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Sizler; yeryüzünde Allah’ın şâhidlerisiniz” bu yüzden insanların kendisini övmesinden hoşlanır değilse hayır işlediğinin insanlar tarafından bilinip bu yüzden kendisine ikram edilmesi ve kendisine saygı duyulmasından hoşlanıyorsa işte bu gösteriş ve riyadır. Bazı ilim adamları da şöyle demektedirler. O kimsenin gizli olarak yaptığı hayır işini başkasından öğrenir ve bu yaptığı şekilde onlarında amel etmesini ümid ederek bu iş hoşuna giderse bu durumda o kimseye bu şekilde amel edenlerin sevâbı kadar sevâb vardır. Bu da değişik bir görüştür.

Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyet edilmiştir. Bir adam Rasûlullah (s.a.v.)’e gelerek: Ey Allah’ın Rasûlü kıyamet ne zaman kopacaktır? Diye sordu. Rasûlullah (s.a.v.), namaza kalktı ve namazını bitirince; “Kıyametin kopmasını soran kimse nerededir? Buyurdu. Adam: Benim Ey Allah’ın Rasûlü dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): “Kıyamet için ne hazırladın?” buyurdu. Adam: “Kıyamet için fazla namaz ve oruç hazırlayamadım fakat ben Allah’ı ve Rasûlünü seviyorum” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kişi sevdiğiyle beraberdir, sende sevdiğinle beraber olacaksın buyurdu. Müslümanların Müslüman olmaları dışında bu söze sevindikleri kadar başka bir şeye sevindiklerini görmedim.”
(Ebû Dâvûd, Edeb: 113; Müslim, Birr: 50)
Tirmizî: Bu hadis sahihtir.

Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kişi sevdiği kimseyle beraberdir. Hayır ve şer kazandığı her şey kişinin kendisinindir.”
(Ebû Dâvûd, Edeb: 113; Müslim, Birr: 50)
Bu konuda Ali, Abdullah b. Mes’ûd, Safvân b. Assâl, Ebû Hüreyre ve Ebû Musa’dan da hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis, Hasan-ı Basrî’nin, Enes’den rivâyeti olarak hasen garibtir. Bu hadis değişik şekillerde de Peygamber (s.a.v.)’den rivâyet edilmiştir.

Safvân b. Assâl (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Tok sesli bir bedevî geldi ve: “Ya Muhammed! Bir kimse bir toplumu seviyor fakat her yönden onlar gibi olamamıştır, bu kişi ne olacak?” dedi. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kişi sevdiğiyle beraberdir.”
(Ebû Dâvûd, Edeb: 113; Müslim, Birr: 50)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ahmed b. Abde ed Dabbî, Hammad b. Zeyd vasıtasıyla Âsım’dan, Zir’den, Safvân b. Assal’dan, Mahmûd’un hadisinin bir benzerini bize aktarmıştır.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah şöyle buyuruyor: Ben kulumun bana ait tahmininin yanındayım bana dua ettiğinde onunla beraberim.”
(İbn Mâce, Edeb: 53)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

Nevvâs b. Sem’an’dan rivâyet edilmiştir: “Bir adam Rasûlullah (s.a.v.)’e sevap ve günah nedir?” diye sordu. Rasûlullah (s.a.v.)’de şöyle buyurdu: “Birr, iyilik (sevap), iyi Müslüman olmak demek güzel ahlaklı olmak demektir. Günah ise içini tırmalayan ve insanların bilmelerini istemediğin şeydir.”
(Dârimî, Rıkak: 73; Müslim, Birr: 5)
Muhammed b. Beşşâr, Abdurrahman b. Mehdî vasıtasıyla Muaviye b. Salih’den bu hadisin bir benzerini aktarmış olup o rivâyette: “Rasûlullah (s.a.v.)’e sordum” ifadesi yer almaktadır.
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

Muâz b. Cebel (r.a.)’den Rasûlullah (s.a.v.)’den şöyle işitmiştir: Allah buyurdu ki: “Benim büyüklüğüm için birbirini sevenlere nurdan minberler vardır. Peygamberler ve şehîdler onlara imreneceklerdir.”
(Müsned: 2121)
Bu konuda Ebû’d Derdâ’dan, İbn Mes’ûd’dan, Ubâde b. Sâmit’den, Ebû Hüreyre’den ve Ebû Mâlik el Eş’arî’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ebû Müslüm el Havlanî’nin ismi, Abdullah b. Seveb’tır.

Ebû Hüreyre ve Ebû Saîd (r.anhüma)'dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Allah kendi gölgesinden başka gölge bulunmadığı bir günde yedi kişiyi kendi gölgesinde gölgelendirecektir; Adaletli devlet başkanı, Allah’a ibadetle yetişip büyüyen genç, Mescidden çıktığında tekrar döneceği saate kadar kalbi mescide bağlı olan kişi, Allah için birbirini seven bu sevgiyle bir araya gelip bu sevgiyle ayrılan iki kişi, kendi başına olduğu halde Allah’ı zikrederek gözünden yaşlar akıtan kimse, Güzel ve soylu bir kadının kendisini çağırması üzerine; ben, Allah’tan korkarım diyerek o kadına yaklaşmayan kişi, Sadaka veren verdiği sadakada sağ elinin verdiğini sol eli bilmeyecek kadar gizli davranan kişi.”
(Müslim, Zekat: 30; Nesâî, Kudât: 1)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Bu hadis başka şekillerde Mâlik b. Enes’den de rivâyet edilmiştir. Mâlik, hadisin senedinde şüphe ederek, Ebû Hüreyre veya Ebû Saîd’den demektedir. Ubeydullah b. Ömer ise bu hadisi Habib b. Abdurrahman’dan rivâyet etmiş ve senedinde şüphe etmeksizin “Ebû Hüreyre’den” dememiştir.
Sevvar b. Abdullah el Anberî ve Muhammed b. Müsennâ şöyle demişlerdir: Yahya b. Saîd vasıtasıyla Ubeydullah b. Ömer’den, Habîb’den, Hafs b. Âsım’dan ve Ebû Hüreyre’den, manaca Mâlik b. Enes’in hadisi gibi hadis rivâyet etmişler olup bu rivâyette: “Gönlü mescidlere asılı kişi” ve “Mevkî sahibi güzel bir kadın” demektedir.
Mıkdam hadisi hasen sahih garibtir. Mıkdam Ebû Küreyme diye künyelenir.

Ebû Ma’mer (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Bir adam kalktı ve devlet yetkililerinden birini övmeye başladı. Mıkdad’ta onun yüzüne toprak saçmaya başladı ve şöyle dedi: “Rasûlullah (s.a.v.), övücülerin yüzüne toprak saçmamızı bize emretti.”
(Ebû Dâvûd, Edeb: 9; İbn Mâce, Edeb: 36)
Bu konuda Ebû Hüreyre (r.a.)’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Zaide, Yezîd b. ebî Ziyâd’tan, Mûcâhid’den, İbn Abbâs’tan bu hadisi rivâyet etmiştir. Mûcâhid’in Ebû Ma’mer’den rivayeti daha sahihtir. Ebû Ma’mer’in ismi Abdullah b. Sahbere’dir. Mıkdad b. Esved ise; Mıkdad b. Amr el Kindî olup Ebû Ma’bed diye künyelenir. Esved b. Abdî Yeğûsa nispet edilmesine gelince Esved onu küçük yaşta evlat edinmiştir.

Ebû Saîd (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.)’den şöyle işitmiştir: “Sadece Müminlerle arkadaş ol yemeğini de yolunu Allah ve Peygamberlerle bulan müminler yesin.”
(Ebû Dâvûd, Edeb: 16)
Tirmizî: Bu hadis hasen olup bu hadisi sadece bu şekliyle bilmekteyiz.

Enes (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah bir kulu hakkında şer ve kötülük dilerse günahının yüzünden çekeceği cezayı ondan erteler ki kıyamet günü Allah’ın huzuruna karşılığını göreceği o günahlarıyla gelsin.” Aynı sened ile Rasûlullah (s.a.v.)’den şöyle de gelmiştir: “Mükafatın büyüklüğü belanın büyüklüğüne bağlıdır. Allah bir toplumu severek onları değişik belalarla imtihan eder. Kim razı olursa Allah’ın rızasını kazanır. Kim de kızar kırgınlık gösterirse Allah’ta o kimseye kızar.”
(İbn Mâce, Fiten: 23)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir.

Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Ağrı ve sancıların Rasûlullah (s.a.v.)’e şiddetli olduğu kadar kimseye şiddetli olduğunu görmedim.”
(İbn Mâce, Cenaiz: 11)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

Sa’d (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’e sordum insanların hangisinin belasının ağır olduğunu, buyurdular ki: “Peygamberler, onların peşinden yaşantı olarak Peygambere yakın olanlar sonra onlara yakın olanlar. Kişi dindarlığı oranında belayı uğratılır. Dininde sağlam ise belası ağırlaştırılır. Dininde gevşek ise dindarlığı oranında belaya uğratılır. Bela, kulun peşini bırakmaz, sonunda kul uğradığı belalarla üzerinde günah kalmayıncaya kadar günahlarından temizlenmiş olur.”
(İbn Mâce, Fiten: 23)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Bu konuda Ebû Hüreyre ve Huzeyfe b. Yemân’ın kız kardeşi tarafından da şu şekilde bir rivâyet vardır: “Peygamber (s.a.v.)’e hangi insanların belası daha ağırdır diye soruldu. Buyurdular ki: Peygamber (s.a.v.), sonra yaşantı ve inançla ona yakın olanlar sonra onlara yakın olanlar.”

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Mümin erkek ve mümin kadınların başına Allah’a kavuşacağı güne kadar ya kendisinde ya çocuğunda veya malında mutlaka sıkıntı gelmeye devam eder.”
(Müsned: 7521)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), şöyle buyurmuştur: Allah buyurdu ki: “Dünyada kulumun iki kıymetli organı olan gözünü alırsam benim yanımda onun karşılığı ancak Cennettir.” (Dârimî, Rıkak: 76)
Tirmizî: Bu konuda Ebû Hüreyre’den ve Zeyd b. Erkâm’dan da hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir. Ebû Zılâl’in ismi Hilâl’dir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den merfu olarak şöyle rivâyet edilmiştir: Allah şöyle buyurur: “Her kimin iki sevimli organını giderirsem o da sabredip mükafatını benden beklerse ona Cennet’ten başka bir karşılığa razı olmam.”
(Dârimî, Rıkak: 76)
Bu konuda Irbad b. Sariye’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Her ölen mutlaka pişmanlık duyacaktır. Ashab: Neden pişmanlık duyacak? Dediler. Şöyle buyurdu: “İyilik eden kimse iyiliğini artırmamış olduğuna, kötülük eden kişiler ise kötülüklerden vazgeçmemiş olduğuna pişman olacaktır.”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis sadece bu şekliyle bilmekteyiz. Şu’be, Yahya b. Ubeydullah hakkında söz etmiştir. Bu kimsenin meşhur ismi Yahya b. Ubeydullah b. Mevhib el Medenî’dir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ahir zamanda bazı kimseler çıkacak ve dini dünyaya alet edecekler insanlara yumuşak görünmek için kuzu derilerine bürünecekler ve dilleri şekerden tatlı, fakat kalpleri kurt kalbidir. Allah şöyle buyurur: Benim affıma mı güvenip gururlanıyorsunuz, benim rahmetime mi güvenip cesaretli davranıyorsunuz şanıma yemin ederim ki onlara kendimden bir imtihan vesilesi göndereceğim yumuşak huylu olanlar bile şaşkına çevrilecektir.”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Bu konuda İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir.
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Allah (c.c) şöyle buyurdu: Öyle kimseler yarattım ki dilleri baldan tatlı kalpleri ise sabır ağacından daha acıdır. Kendi adıma yemin ederim ki onları öyle bir fitneye uğratacağım ki içlerinden yumuşak huylu olanları bile şaşkına çevirecektir. Benim affıma mı güveniyor ve rahmetimi umarak mı bana karşı cesaretli davranıyorsunuz?”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis İbn Ömer rivâyeti olarak hasen garibtir. Bu hadisi sadece bu şekliyle bilmekteyiz.

Ukbe b. Âmir (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’e kurtuluş nedir? Diye sordum. Buyurdular ki: “Diline sahip ol; evin başına dar gelmesin, günahlarından dolayı ağla.”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis hasendir.

Ebû Saîd el Hudrî (r.a.)’den merfu olarak rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Sabah olduğu zaman bütün organlar dile yalvararak şöyle derler: Bizim için Allah’a karşı sorumluluk bilinci duy biz seninle ayaktayız sen doğru olursan bizde doğru oluruz sen eğilirsen bizde eğiliriz.”
(Müsned: 11472)
Hennâd, Ebû Usame vasıtasıyla Hammad b. Zeyd’den bu hadisin bir benzerini merfu olmaksızın rivâyet etmiştir. Bu rivâyet Muhammed b. Musa’nın rivâyetinden daha sahihtir.
Tirmizî: Bu hadis sadece Hammad b. Zeyd’in rivâyetiyle bilmekteyiz. Pek çok kişi bu hadisi Hammad b. Zeyd’den merfu olmaksızın rivâyet etmişlerdir.
Salih b. Abdullah, Hammad b. Zeyd’den, Ebû’s Sahba’dan, Saîd b. Cübeyr’den, Ebû Saîd el Hudrî’den rivâyet ederek bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir.

Sehl b. Sa’d (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kim iki çenesi arasındaki ile iki bacağı arasındakini kötü yolda kullanmamayı tekeffül ederse ben de ona Cenneti tekeffül ederim.”
(Buhârî, Rıkak: 23)
Bu konuda Ebû Hüreyre ve İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Sehl hadisi hasen garibtir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah her kimi iki çenesi arasındakinin şerri ile iki bacağı arasındakinin şerrinden korursa, Cennete girer.”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Ebû Hüreyre (r.a.)’den hadis rivâyet eden Ebû Hazim’in ismi; Eşcaiyye’li Azze’nin azâdlı kölesi Selman’dır ve Küfelidir. Sehil b. Sa’d’den rivâyet eden Ebû Hâzim ise Zahid olup Medînelidir. İsmi; Seleme b. Dinar’dır. Bu hadis hasen garibtir.

Sûfyân b. Abdullah es Sekafî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Ey Allah’ın Rasûlü! Bana bir iş söyle ona sımsıkı sarılayım” dedim. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Rabbim Allah’tır de sonra dosdoğru ol.” Sûfyân diyor ki: “Ey Allah’ın Rasûlü! Benim için en korkulacak şey nedir?” dedim. Rasûlullah (s.a.v.): Kendi dilini tutarak, “İşte bu” buyurdular.
(Müslim, İman: 55; İbn Mâce, Fiten: 62)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Bu hadis Sûfyân b. Abdullah es Sekafî’den değişik şekillerde rivâyet edilmiştir.

İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Allah anılmaksızın sözü uzatma zira Allah anılmaksızın sözün uzatılması kalplerin katılaşmasına sebeptir. İnsanların Allah’tan en uzak olanı katı kalpli kimselerdir.”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Ebû Bekir b. Ebû’n Nadr, babası Ebû Nadr vasıtasıyla İbrahim b. Abdullah b. Hatıb’tan, Abdullah b. Dinar’dan, İbn Ömer’den mana olarak bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir.
Tirmizî: Bu hadis garib olup bu hadisi sadece İbrahim b. Abdullah, Hatıb’ın rivâyetiyle bilmekteyiz.

Ümmü Habibe (r.anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Ademoğlunun tüm konuşmaları aleyhinedir, faydasına değildir. Ancak iyiliği emredip kötülükten sakındırmak ve Allah’ı hatırlatıcı sözler söylemek bunun dışındadır.”
(İbn Mâce, Fiten: 64)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Bu hadisi sadece Muhammed b. Yezîd b. Huneys’in rivâyetiyle bilmekteyiz.

Ebû Cuhayfe (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Rasûlullah, Selman ile Ebû’d Derdâ arasında kardeşlik kurdu, Selman Ebû’d Derdâ’yı ziyaret etti ve karısı Ümmü’d Derdâ’yı perişan bir durumda gördü, Selman neden böylesin diye sordu. Kadın: kardeşin Ebû’d Derdâ’nın dünyadan hiçbir arzusu kalmamıştır diye cevap verdi. Kadın diyor ki: Ebû’d Derdâ gelince misafirine yemek hazırlayıp önüne koydu ve siz yiyiniz ben oruçluyum dedi. Selman: Sen yemedikçe ben de yemem dedi. Bu sefer o da yedi. Gece olunca Ebû’d Derdâ namaz için kalkmak istedi fakat Selman ona yat dedi, o da yattı bir süre sonra yine kalkıp namaz kılmak istedi yine Selman ona yat dedi o da yattı. Sabah namazının vakti girince Selman ona şimdi kalk dedi. İkisi de kalkıp namazlarını kıldılar. Sonra Selman şöyle dedi: Kendinin kendinde hakkı vardır, Rabbinin hakkı vardır, misafirinin hakkı vardır, ailenin hakkı vardır. Her hak sahibine hakkını ver. Sonradan Rasûlullah (s.a.v.)’e gelerek durumu ona anlattılar da Rasûlullah (s.a.v.) Selman doğru söylemiş ve doğru yapmıştır dedi.”
(Buhârî, Savm: 50)
Tirmizî: Bu hadis sahihtir. Ebû’l Umeys’in ismi Utbe b. Abdullah’tır. Abdurrahman b. Abdullah el Mes’ûdî’nin kardeşidir.

Medîneli bir kimse (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Muaviye Âişe (r.anha)’ya bana tavsiyelerde bulunacağın bir mektup yaz fakat bana fazla zorluk çıkarma dedi. Âişe (r.anha), Muaviye’ye şöyle yazdı: Selam sana olsun bundan sonra şunu söyleyeceğim Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim şöyle buyuruyordu: “Her kim insanlar gücense bile Allah’ın rızasını isterse Allah o kimseyi insanların sıkıntısından kurtarır. Ve her kim de Allah’ın gücenmesine karşılık insanların hoşnut etmeye çalışırsa Allah’ta o kimseyi insanlara havale eder. Selam sana olsun...”
(Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Muhammed b. Yahya Muhammed b. Yusuf vasıtasıyla Sûfyân es Sevrî’den, Hişâm b. Urve’den babasından, Âişe’den bize aktararak “Âişe, Muaviyeye yazdı ki” dedi mana olarak bu hadisi merfu olmaksızın rivâyet etti.



Paylaşın:


Paylaşım tarihi:





ANA SAYFA İSLAM Hadis-i Şerifler