Sureler (İsim) Sureler (No.) Kökler  Yardım
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
16 farklı meali görmek için lütfen ayet numarasına tıklayınız
1.
[52:1]
veṭṭûr.والطور
وَالطُّورِ
Elmalılı H. Yazır Andolsun Tûr'a,
Yusuf AliBy the Mount (of Revelation);
 Words|والطور - By the Mount,|
2.
[52:2]
vekitâbim mesṭûr.وكتاب مسطور
وَكِتَابٍ مَّسْطُورٍ
Elmalılı H. Yazır Yayılmış ince deri üzerine, satır satır yazılmış kitaba,
Yusuf AliBy a Decree inscribed
 Words|وكتاب - And by (the) Book| مسطور - written|
3.
[52:3]
fî raḳḳim menşûr.في رق منشور
فِي رَقٍّ مَّنشُورٍ
Elmalılı H. Yazır Yayılmış ince deri üzerine, satır satır yazılmış kitaba,
Yusuf AliIn a Scroll unfolded;
 Words|في - In| رق - parchment| منشور - unrolled,|
4.
[52:4]
velbeyti-lma`mûr.والبيت المعمور
وَالْبَيْتِ الْمَعْمُورِ
Elmalılı H. Yazır Ma'mur eve,
Yusuf AliBy the much-frequented Fane;
 Words|والبيت - By the House| المعمور - frequented|
5.
[52:5]
vessaḳfi-lmerfû`.والسقف المرفوع
وَالسَّقْفِ الْمَرْفُوعِ
Elmalılı H. Yazır Yükseltilmiş tavana,
Yusuf AliBy the Canopy Raised High;
 Words|والسقف - By the roof| المرفوع - raised high|
6.
[52:6]
velbaḥri-lmescûr.والبحر المسجور
وَالْبَحْرِ الْمَسْجُورِ
Elmalılı H. Yazır Kaynatılmış denize, (andolsun ki)
Yusuf AliAnd by the Ocean filled with Swell;-
 Words|والبحر - By the sea| المسجور - filled|
7.
[52:7]
inne `aẕâbe rabbike levâḳi`.إن عذاب ربك لواقع
إِنَّ عَذَابَ رَبِّكَ لَوَاقِعٌ
Elmalılı H. Yazır Rabbinin azabı mutlaka vuku bulacaktır.
Yusuf AliVerily, the Doom of thy Lord will indeed come to pass;-
 Words|إن - Indeed,| عذاب - (the) punishment| ربك - (of) your Lord| لواقع - (will) surely occur.|
8.
[52:8]
mâ lehû min dâfi`.ما له من دافع
مَّا لَهُ مِن دَافِعٍ
Elmalılı H. Yazır Ona engel olacak (hiçbir şey de) yoktur.
Yusuf AliThere is none can avert it;-
 Words|ما - Not| له - for it| من - any| دافع - preventer.|
9.
[52:9]
yevme temûru-ssemâü mevrâ.يوم تمور السماء مورا
يَوْمَ تَمُورُ السَّمَاءُ مَوْرًا
Elmalılı H. Yazır O gün gök, bir çalkanış çalkalanır
Yusuf AliOn the Day when the firmament will be in dreadful commotion.
 Words|يوم - (On the) Day| تمور - will shake| السماء - the heaven| مورا - (with violent) shake|
10.
[52:10]
vetesîru-lcibâlü seyrâ.وتسير الجبال سيرا
وَتَسِيرُ الْجِبَالُ سَيْرًا
Elmalılı H. Yazır Dağlar da bir yürüyüş yürür.
Yusuf AliAnd the mountains will fly hither and thither.
 Words|وتسير - And will move away,| الجبال - the mountains| سيرا - (with an awful) movement|
11.
[52:11]
feveylüy yevmeiẕil lilmükeẕẕibîn.فويل يومئذ للمكذبين
فَوَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ
Elmalılı H. Yazır Vay haline o gün yalanlayanların!
Yusuf AliThen woe that Day to those that treat (Truth) as Falsehood;-
 Words|فويل - Then woe,| يومئذ - that Day,| للمكذبين - to the deniers,|
12.
[52:12]
elleẕîne hüm fî ḫavḍiy yel`abûn.الذين هم في خوض يلعبون
الَّذِينَ هُمْ فِي خَوْضٍ يَلْعَبُونَ
Elmalılı H. Yazır Ki onlar, daldıkları bir batak (bâtıl)da oynayıp duruyorlar.
Yusuf AliThat play (and paddle) in shallow trifles.
 Words|الذين - Who| هم - [they]| في - in| خوض - (vain) discourse| يلعبون - are playing.|
13.
[52:13]
yevme yüde``ûne ilâ nâri cehenneme da``â.يوم يدعون إلى نار جهنم دعا
يَوْمَ يُدَعُّونَ إِلَى نَارِ جَهَنَّمَ دَعًّا
Elmalılı H. Yazır O gün onlar cehennem ateşine itilip kakılacaklar.
Yusuf AliThat Day shall they be thrust down to the Fire of Hell, irresistibly.
 Words|يوم - (The) Day| يدعون - they will be thrust| إلى - (in)to| نار - (the) Fire| جهنم - (of) Hell| دعا - (with) a thrust.|
14.
[52:14]
hâẕihi-nnâru-lletî küntüm bihâ tükeẕẕibûn.هذه النار التي كنتم بها تكذبون
هَذِهِ النَّارُ الَّتِي كُنتُم بِهَا تُكَذِّبُونَ
Elmalılı H. Yazır (Onlara): "İşte yalanlayıp durduğunuz ateş budur" (denilecek).
Yusuf Ali"This:, it will be said, "Is the Fire,- which ye were wont to deny!
 Words|هذه - "This| النار - (is) the Fire| التي - which| كنتم - you used to| بها - [of it]| تكذبون - deny.|
15.
[52:15]
efesiḥrun hâẕâ em entüm lâ tübṣirûn.أفسحر هذا أم أنتم لا تبصرون
أَفَسِحْرٌ هَذَا أَمْ أَنتُمْ لَا تُبْصِرُونَ
Elmalılı H. Yazır "Bu da mı bir sihir? Yoksa siz görmüyor musunuz?
Yusuf Ali"Is this then a fake, or is it ye that do not see?
 Words|أفسحر - Then is this magic,| هذا - Then is this magic,| أم - or| أنتم - you| لا - (do) not| تبصرون - see?|
16.
[52:16]
iṣlevhâ faṣbirû ev lâ taṣbirû. sevâün `aleyküm. innemâ tüczevne mâ küntüm ta`melûn.اصلوها فاصبروا أو لا تصبروا سواء عليكم إنما تجزون ما كنتم تعملون
اصْلَوْهَا فَاصْبِرُوا أَوْ لَا تَصْبِرُوا سَوَاءٌ عَلَيْكُمْ إِنَّمَا تُجْزَوْنَ مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
Elmalılı H. Yazır Girin oraya, ister sabredin ister etmeyin artık sizin için birdir. Siz hep yaptıklarınıza göre cezalandırılacaksınız" (denilecek).
Yusuf Ali"Burn ye therein: the same is it to you whether ye bear it with patience, or not: Ye but receive the recompense of your (own) deeds."
 Words|اصلوها - Burn in it| فاصبروا - then be patient| أو - or| لا - (do) not| تصبروا - be patient,| سواء - (it is) same| عليكم - for you.| إنما - Only| تجزون - you are being recompensed| ما - (for) what| كنتم - you used to| تعملون - do."|
17.
[52:17]
inne-lmütteḳîne fî cennâtiv vene`îm.إن المتقين في جنات ونعيم
إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَنَعِيمٍ
Elmalılı H. Yazır Şüphesiz (günahlardan) korunanlar da cennetlerde, nimetler içindedirler.
Yusuf AliAs to the Righteous, they will be in Gardens, and in Happiness,-
 Words|إن - Indeed,| المتقين - the righteous| في - (will be) in| جنات - Gardens| ونعيم - and pleasure,|
18.
[52:18]
fâkihîne bimâ âtâhüm rabbühüm. veveḳâhüm rabbühüm `aẕâbe-lceḥîm.فاكهين بما آتاهم ربهم ووقاهم ربهم عذاب الجحيم
فَاكِهِينَ بِمَا آتَاهُمْ رَبُّهُمْ وَوَقَاهُمْ رَبُّهُمْ عَذَابَ الْجَحِيمِ
Elmalılı H. Yazır Rablerinin kendilerine verdiği ile zevk ü sefâ sürerler. Rableri onları, cehennem azabından korumuştur.
Yusuf AliEnjoying the (Bliss) which their Lord hath bestowed on them, and their Lord shall deliver them from the Penalty of the Fire.
 Words|فاكهين - Enjoying| بما - in what| آتاهم - has given them| ربهم - their Lord,| ووقاهم - and protected them| ربهم - their Lord| عذاب - (from the) punishment| الجحيم - (of) Hellfire.|
19.
[52:19]
külû veşrabû henîem bimâ küntüm ta`melûn.كلوا واشربوا هنيئا بما كنتم تعملون
كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنِيئًا بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
Elmalılı H. Yazır (Onlara): "Yaptıklarınıza karşılık afiyetle yeyin, için" (denilir.)
Yusuf Ali(To them will be said:) "Eat and drink ye, with profit and health, because of your (good) deeds."
 Words|كلوا - "Eat| واشربوا - and drink| هنيئا - (in) satisfaction| بما - for what| كنتم - you used to| تعملون - do."|
20.
[52:20]
müttekiîne `alâ sürurim maṣfûfeh. vezevvecnâhüm biḥûrin `în.متكئين على سرر مصفوفة وزوجناهم بحور عين
مُتَّكِئِينَ عَلَى سُرُرٍ مَّصْفُوفَةٍ وَزَوَّجْنَاهُم بِحُورٍ عِينٍ
Elmalılı H. Yazır Sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanırlar. Ayrıca biz onları ceylan gözlü hûrilerle evlendirdik.
Yusuf AliThey will recline (with ease) on Thrones (of dignity) arranged in ranks; and We shall join them to Companions, with beautiful big and lustrous eyes.
 Words|متكئين - Reclining| على - on| سرر - thrones| مصفوفة - lined up,| وزوجناهم - and We will marry them| بحور - to fair ones| عين - (with) large eyes.|
21.
[52:21]
velleẕîne âmenû vettebe`athüm ẕürriyyetühüm biîmânin elḥaḳnâ bihim ẕürriyyetehüm vemâ eletnâhüm min `amelihim min şey'. küllü-mriim bimâ kesebe rahîn.والذين آمنوا واتبعتهم ذريتهم بإيمان ألحقنا بهم ذريتهم وما ألتناهم من عملهم من شيء كل امرئ بما كسب رهين
وَالَّذِينَ آمَنُوا وَاتَّبَعَتْهُمْ ذُرِّيَّتُهُم بِإِيْمَانٍ أَلْحَقْنَا بِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَمَا أَلَتْنَاهُم مِّنْ عَمَلِهِم مِّن شَيْءٍ كُلُّ امْرِئٍ بِمَا كَسَبَ رَهِينٌ
Elmalılı H. Yazır İman edip zürriyetleri de iman ile kendilerine tâbi olanlar (yok mu?); işte biz, onların nesillerini de kendilerine kattık. Kendilerinin amellerinden birşey de eksiltmedik. Herkes kendi kazandığına bağlıdır.
Yusuf AliAnd those who believe and whose families follow them in Faith,- to them shall We join their families: Nor shall We deprive them (of the fruit) of aught of their works: (Yet) is each individual in pledge for his deeds.
 Words|والذين - And those who| آمنوا - believed| واتبعتهم - and followed them| ذريتهم - their offspring| بإيمان - in faith,| ألحقنا - We will join| بهم - with them| ذريتهم - their offspring| وما - and not| ألتناهم - We will deprive them| من - of| عملهم - their deeds| من - (in) any| شيء - thing.| كل - Every| امرئ - person| بما - for what| كسب - he earned| رهين - (is) pledged.|
22.
[52:22]
veemdednâhüm bifâkihetiv velaḥmim mimmâ yeştehûn.وأمددناهم بفاكهة ولحم مما يشتهون
وَأَمْدَدْنَاهُم بِفَاكِهَةٍ وَلَحْمٍ مِّمَّا يَشْتَهُونَ
Elmalılı H. Yazır Onlara canlarının istediği meyvalar ve etlerden bol bol verdik.
Yusuf AliAnd We shall bestow on them, of fruit and meat, anything they shall desire.
 Words|وأمددناهم - And We will provide them| بفاكهة - with fruit| ولحم - and meat| مما - from what| يشتهون - they desire.|
23.
[52:23]
yetenâza`ûne fîhâ ke'sel lâ lagvun fîhâ velâ te'ŝîm.يتنازعون فيها كأسا لا لغو فيها ولا تأثيم
يَتَنَازَعُونَ فِيهَا كَأْسًا لَّا لَغْوٌ فِيهَا وَلَا تَأْثِيمٌ
Elmalılı H. Yazır Orada bir kadeh kapışırlar ki, onda ne bir saçmalama vardır, ne de günaha sokma.
Yusuf AliThey shall there exchange, one with another, a (loving) cup free of frivolity, free of all taint of ill.
 Words|يتنازعون - They will pass to one another| فيها - therein| كأسا - a cup,| لا - no| لغو - ill speech| فيها - therein| ولا - and no| تأثيم - sin.|
24.
[52:24]
veyeṭûfü `aleyhim gilmânül lehüm keennehüm lü'lüüm meknûn.ويطوف عليهم غلمان لهم كأنهم لؤلؤ مكنون
وَيَطُوفُ عَلَيْهِمْ غِلْمَانٌ لَّهُمْ كَأَنَّهُمْ لُؤْلُؤٌ مَّكْنُونٌ
Elmalılı H. Yazır Kendilerine ait bir takım hizmetçiler de onların etrafında dönerler. Bu gençler sanki sedefleri içine gizlenmiş inci gibidirler.
Yusuf AliRound about them will serve, (devoted) to them, young male servants (handsome) as Pearls well-guarded.
 Words|ويطوف - And will circulate| عليهم - among them| غلمان - boys| لهم - for them,| كأنهم - as if they (were)| لؤلؤ - pearls| مكنون - well-protected.|
25.
[52:25]
veaḳbele ba`ḍuhüm `alâ ba`ḍiy yetesâelûn.وأقبل بعضهم على بعض يتساءلون
وَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَى بَعْضٍ يَتَسَاءَلُونَ
Elmalılı H. Yazır Birbirlerine yönelip soruyorlar.
Yusuf AliThey will advance to each other, engaging in mutual enquiry.
 Words|وأقبل - And will approach| بعضهم - some of them| على - to| بعض - others| يتساءلون - inquiring.|
26.
[52:26]
ḳâlû innâ künnâ ḳablü fî ehlinâ müşfiḳîn.قالوا إنا كنا قبل في أهلنا مشفقين
قَالُوا إِنَّا كُنَّا قَبْلُ فِي أَهْلِنَا مُشْفِقِينَ
Elmalılı H. Yazır Ve diyorlar ki: "Gerçekte biz daha önce (dünya hayatında) âilemiz içinde (âkibetimizden) korkardık".
Yusuf AliThey will say: "Aforetime, we were not without fear for the sake of our people.
 Words|قالوا - They will say,| إنا - "Indeed, we| كنا - [we] were| قبل - before| في - among| أهلنا - our families| مشفقين - fearful,|
27.
[52:27]
femenne-llâhü `aleynâ veveḳânâ `aẕâbe-ssemûm.فمن الله علينا ووقانا عذاب السموم
فَمَنَّ اللَّهُ عَلَيْنَا وَوَقَانَا عَذَابَ السَّمُومِ
Elmalılı H. Yazır "Allah bize lutfetti de bizi (vücûdun) içine işleyen (kavurucu) azabdan korudu."
Yusuf Ali"But Allah has been good to us, and has delivered us from the Penalty of the Scorching Wind.
 Words|فمن - But Allah conferred favor| الله - But Allah conferred favor| علينا - upon us,| ووقانا - and protected us| عذاب - (from the) punishment| السموم - (of) the Scorching Fire.|
28.
[52:28]
innâ künnâ min ḳablü ned`ûh. innehû hüve-lberru-rraḥîm.إنا كنا من قبل ندعوه إنه هو البر الرحيم
إِنَّا كُنَّا مِن قَبْلُ نَدْعُوهُ إِنَّهُ هُوَ الْبَرُّ الرَّحِيمُ
Elmalılı H. Yazır "Gerçekten biz bundan önce O'na yalvarıyorduk. Çünkü iyilik eden, esirgeyen ancak O'dur."
Yusuf Ali"Truly, we did call unto Him from of old: truly it is He, the Beneficent, the Merciful!"
 Words|إنا - Indeed, we| كنا - [we] used to| من - before| قبل - before| ندعوه - call Him.| إنه - Indeed, He| هو - [He]| البر - (is) the Most Kind,| الرحيم - the Most Merciful."|
29.
[52:29]
feẕekkir femâ ente bini`meti rabbike bikâhiniv velâ mecnûn.فذكر فما أنت بنعمت ربك بكاهن ولا مجنون
فَذَكِّرْ فَمَا أَنتَ بِنِعْمَتِ رَبِّكَ بِكَاهِنٍ وَلَا مَجْنُونٍ
Elmalılı H. Yazır (Ey Muhammed!) sen hatırlat, öğüt ver. Rabbinin nimeti sayesinde sen ne kâhinsin, ne de mecnûn.
Yusuf AliTherefore proclaim thou the praises (of thy Lord): for by the Grace of thy Lord, thou art no (vulgar) soothsayer, nor art thou one possessed.
 Words|فذكر - Therefore remind,| فما - for not| أنت - you| بنعمت - (are) by (the) grace| ربك - (of) your Lord| بكاهن - a soothsayer,| ولا - and not| مجنون - a madman.|
30.
[52:30]
em yeḳûlûne şâ`irun neterabbeṣu bihî raybe-lmenûn.أم يقولون شاعر نتربص به ريب المنون
أَمْ يَقُولُونَ شَاعِرٌ نَّتَرَبَّصُ بِهِ رَيْبَ الْمَنُونِ
Elmalılı H. Yazır Yoksa onlar (senin için): "Bir şâirdir, zamanın felaketlerine çarpılmasını gözetliyoruz." mu diyorlar?
Yusuf AliOr do they say:- "A Poet! we await for him some calamity (hatched) by Time!"
 Words|أم - Or| يقولون - (do) they say,| شاعر - "A poet,| نتربص - we wait| به - for him| ريب - a misfortune of time."| المنون - a misfortune of time."|
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
16 farklı meali görmek için lütfen ayet numarasına tıklayınız
Burada sunulan verilerin tamamı kontrol edilmemiştir. Lütfen orijinal kaynaklardan doğruluğunu kontrol ediniz.
Kur'an-ı Kerim sayfasına dönüş için tıklayınız. Urduca-İngilizce OpenBurhan versiyonu için tıklayınız.
   Çalışmamızda kullanılan verilerin ve dosyaların telif hakları sahiplerine aittir. - IP Numaranız: 3.144.75.143