Sureler (İsim) Sureler (No.) Kökler  Yardım
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
16 farklı meali görmek için lütfen ayet numarasına tıklayınız
1.
[71:1]
innâ erselnâ nûḥan ilâ ḳavmihî en enẕir ḳavmeke min ḳabli ey ye'tiyehüm `aẕâbün elîm.إنا أرسلنا نوحا إلى قومه أن أنذر قومك من قبل أن يأتيهم عذاب أليم
إِنَّا أَرْسَلْنَا نُوحًا إِلَى قَوْمِهِ أَنْ أَنذِرْ قَوْمَكَ مِن قَبْلِ أَن يَأْتِيَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ
Elmalılı H. Yazır Gerçekten biz Nûh'u kavmine gönderdik, "kavmine acı bir azap gelmezden önce onları uyar" diye.
Yusuf AliWe sent Noah to his People (with the Command): "Do thou warn thy People before there comes to them a grievous Penalty."
 Words|إنا - Indeed, We| أرسلنا - [We] sent| نوحا - Nuh| إلى - to| قومه - his people,| أن - that| أنذر - "Warn| قومك - your people| من - from| قبل - before| أن - [that]| يأتيهم - comes to them| عذاب - a punishment| أليم - painful."|
2.
[71:2]
ḳâle yâ ḳavmi innî leküm neẕîrum mübîn.قال يا قوم إني لكم نذير مبين
قَالَ يَا قَوْمِ إِنِّي لَكُمْ نَذِيرٌ مُّبِينٌ
Elmalılı H. Yazır Dedi ki, "ey kavmim! Gerçekten ben size açık bir uyarıcıyım".
Yusuf AliHe said: "O my People! I am to you a Warner, clear and open:
 Words|قال - He said,| يا - O| قوم - "O my people!| إني - Indeed, I am| لكم - to you| نذير - a warner| مبين - clear.|
3.
[71:3]
eni-`büdü-llâhe vetteḳûhü veeṭî`ûn.أن اعبدوا الله واتقوه وأطيعون
أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ وَاتَّقُوهُ وَأَطِيعُونِ
Elmalılı H. Yazır Şöyle ki, "Allah'a kulluk edin, ondan korkun ve bana itaat edin."
Yusuf Ali"That ye should worship Allah, fear Him and obey me:
 Words|أن - That| اعبدوا - Worship| الله - Allah,| واتقوه - and fear Him| وأطيعون - and obey me.|
4.
[71:4]
yagfir leküm min ẕünûbiküm veyüeḫḫirküm ilâ ecelim müsemmâ. inne ecele-llâhi iẕâ câe lâ yü'eḫḫar. lev küntüm ta`lemûn.يغفر لكم من ذنوبكم ويؤخركم إلى أجل مسمى إن أجل الله إذا جاء لا يؤخر لو كنتم تعلمون
يَغْفِرْ لَكُم مِّن ذُنُوبِكُمْ وَيُؤَخِّرْكُمْ إِلَى أَجَلٍ مُّسَمًّى إِنَّ أَجَلَ اللَّهِ إِذَا جَاءَ لَا يُؤَخَّرُ لَوْ كُنتُمْ تَعْلَمُونَ
Elmalılı H. Yazır "Günahlarınızı bağışlasın ve sizi belli bir süreye kadar ertelesin. Kuşkusuz Allah'ın takdir ettiği süre gelince ertelenmez. Eğer bilseydiniz.." (inanırdınız).
Yusuf Ali"So He may forgive you your sins and give you respite for a stated Term: for when the Term given by Allah is accomplished, it cannot be put forward: if ye only knew."
 Words|يغفر - He will forgive| لكم - for you| من - [of]| ذنوبكم - your sins| ويؤخركم - and give you respite| إلى - for| أجل - a term| مسمى - specified.| إن - Indeed,| أجل - (the) term,| الله - (of) Allah,| إذا - when| جاء - it comes| لا - not| يؤخر - is delayed,| لو - if| كنتم - you| تعلمون - know."|
5.
[71:5]
ḳâle rabbi innî de`avtü ḳavmî leylev venehârâ.قال رب إني دعوت قومي ليلا ونهارا
قَالَ رَبِّ إِنِّي دَعَوْتُ قَوْمِي لَيْلًا وَنَهَارًا
Elmalılı H. Yazır Nûh dedi ki: "Ey Rabbim! Ben kavmimi gece gündüz davet ettim."
Yusuf AliHe said: "O my Lord! I have called to my People night and day:
 Words|قال - He said,| رب - "My Lord!| إني - Indeed, I| دعوت - invited| قومي - my people| ليلا - night| ونهارا - and day.|
6.
[71:6]
felem yezidhüm dü`âî illâ firârâ.فلم يزدهم دعائي إلا فرارا
فَلَمْ يَزِدْهُمْ دُعَائِي إِلَّا فِرَارًا
Elmalılı H. Yazır "Fakat benim çağırmam, onların sadece kaçmalarını artırdı."
Yusuf Ali"But my call only increases (their) flight (from the Right).
 Words|فلم - But not| يزدهم - increased them| دعائي - my invitation| إلا - except| فرارا - (in) flight.|
7.
[71:7]
veinnî küllemâ de`avtühüm litagfira lehüm ce`alû eṣâbi`ahüm fî âẕânihim vestagşev ŝiyâbehüm veeṣarru vestekberü-stikbârâ.وإني كلما دعوتهم لتغفر لهم جعلوا أصابعهم في آذانهم واستغشوا ثيابهم وأصروا واستكبروا استكبارا
وَإِنِّي كُلَّمَا دَعَوْتُهُمْ لِتَغْفِرَ لَهُمْ جَعَلُوا أَصَابِعَهُمْ فِي آذَانِهِمْ وَاسْتَغْشَوْا ثِيَابَهُمْ وَأَصَرُّوا وَاسْتَكْبَرُوا اسْتِكْبَارًا
Elmalılı H. Yazır "Ben onları senin bağışlaman için her davet ettiğimde, onlar parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler, ısrar ettiler, kibirlendikçe kibirlendiler."
Yusuf Ali"And every time I have called to them, that Thou mightest forgive them, they have (only) thrust their fingers into their ears, covered themselves up with their garments, grown obstinate, and given themselves up to arrogance.
 Words|وإني - And indeed, I| كلما - every time,| دعوتهم - I invited them| لتغفر - that You may forgive| لهم - them,| جعلوا - they put| أصابعهم - their fingers| في - in| آذانهم - their ears| واستغشوا - and covered themselves| ثيابهم - (with) their garments| وأصروا - and persisted| واستكبروا - and were arrogant| استكبارا - (with) pride.|
8.
[71:8]
ŝümme innî de`avtühüm cihârâ.ثم إني دعوتهم جهارا
ثُمَّ إِنِّي دَعَوْتُهُمْ جِهَارًا
Elmalılı H. Yazır "Sonra ben onları açık açık çağırdım."
Yusuf Ali"So I have called to them aloud;
 Words|ثم - Then| إني - indeed, I| دعوتهم - invited them| جهارا - publicly.|
9.
[71:9]
ŝümme innî a`lentü lehüm veesrartü lehüm isrârâ.ثم إني أعلنت لهم وأسررت لهم إسرارا
ثُمَّ إِنِّي أَعْلَنتُ لَهُمْ وَأَسْرَرْتُ لَهُمْ إِسْرَارًا
Elmalılı H. Yazır "Sonra hem ilan ederek söyledim onlara, hem gizli gizli. "
Yusuf Ali"Further I have spoken to them in public and secretly in private,
 Words|ثم - Then| إني - indeed, I| أعلنت - announced| لهم - to them| وأسررت - and I confided| لهم - to them| إسرارا - secretly,|
10.
[71:10]
feḳultü-stagfirû rabbeküm innehû kâne gaffârâ.فقلت استغفروا ربكم إنه كان غفارا
فَقُلْتُ اسْتَغْفِرُوا رَبَّكُمْ إِنَّهُ كَانَ غَفَّارًا
Elmalılı H. Yazır "Gelin, dedim, Rabbinizin sizi bağışlamasını isteyin. Çünkü o çok bağışlayıcıdır."
Yusuf Ali"Saying, 'Ask forgiveness from your Lord; for He is Oft-Forgiving;
 Words|فقلت - Then I said,| استغفروا - "Ask forgiveness| ربكم - (from) your Lord.| إنه - Indeed, He| كان - is| غفارا - Oft-Forgiving.|
11.
[71:11]
yürsili-ssemâe `aleyküm midrârâ.يرسل السماء عليكم مدرارا
يُرْسِلِ السَّمَاءَ عَلَيْكُم مِّدْرَارًا
Elmalılı H. Yazır "Üzerinize gökten bol yağmur yağdırsın."
Yusuf Ali"'He will send rain to you in abundance;
 Words|يرسل - He will send down| السماء - (rain from) the sky| عليكم - upon you| مدرارا - (in) abundance,|
12.
[71:12]
veyümdidküm biemvâliv vebenîne veyec`al leküm cennâtiv veyec`al leküm enhârâ.ويمددكم بأموال وبنين ويجعل لكم جنات ويجعل لكم أنهارا
وَيُمْدِدْكُمْ بِأَمْوَالٍ وَبَنِينَ وَيَجْعَل لَّكُمْ جَنَّاتٍ وَيَجْعَل لَّكُمْ أَنْهَارًا
Elmalılı H. Yazır "Mallar ve oğullar vererek sizin imdadınıza koşsun. Sizin için bahçeler yapsın, ırmaklar yapsın."
Yusuf Ali"'Give you increase in wealth and sons; and bestow on you gardens and bestow on you rivers (of flowing water).
 Words|ويمددكم - And provide you| بأموال - with wealth| وبنين - and children,| ويجعل - and make| لكم - for you| جنات - gardens| ويجعل - and make| لكم - for you| أنهارا - rivers.|
13.
[71:13]
mâ leküm lâ tercûne lillâhi veḳârâ.ما لكم لا ترجون لله وقارا
مَّا لَكُمْ لَا تَرْجُونَ لِلَّهِ وَقَارًا
Elmalılı H. Yazır "Niçin siz Allah'a bir vakar yakıştıramıyorsunuz?"
Yusuf Ali"'What is the matter with you, that ye place not your hope for kindness and long-suffering in Allah,-
 Words|ما - What| لكم - (is) for you,| لا - not| ترجون - you attribute| لله - to Allah| وقارا - grandeur?|
14.
[71:14]
veḳad ḫaleḳaküm aṭvârâ.وقد خلقكم أطوارا
وَقَدْ خَلَقَكُمْ أَطْوَارًا
Elmalılı H. Yazır "Oysa o sizi aşama aşama yaratmıştır."
Yusuf Ali"'Seeing that it is He that has created you in diverse stages?
 Words|وقد - And indeed,| خلقكم - He created you| أطوارا - (in) stages.|
15.
[71:15]
elem terav keyfe ḫaleḳa-llâhü seb`a semâvâtin ṭibâḳâ.ألم تروا كيف خلق الله سبع سماوات طباقا
أَلَمْ تَرَوْا كَيْفَ خَلَقَ اللَّهُ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ طِبَاقًا
Elmalılı H. Yazır "Görmediniz mi Allah yedi göğü uygun tabakalar halinde nasıl yaratmış?"
Yusuf Ali"'See ye not how Allah has created the seven heavens one above another,
 Words|ألم - Do not| تروا - you see| كيف - how| خلق - did create| الله - Allah| سبع - (the) seven| سماوات - heavens| طباقا - (in) layers,|
16.
[71:16]
vece`ale-lḳamera fîhinne nûrav vece`ale-şşemse sirâcâ.وجعل القمر فيهن نورا وجعل الشمس سراجا
وَجَعَلَ الْقَمَرَ فِيهِنَّ نُورًا وَجَعَلَ الشَّمْسَ سِرَاجًا
Elmalılı H. Yazır Ve Ay'ı bunların içinde bir nur yapmış, güneşi de bir lamba kılmış.
Yusuf Ali"'And made the moon a light in their midst, and made the sun as a (Glorious) Lamp?
 Words|وجعل - And made| القمر - the moon| فيهن - therein| نورا - a light| وجعل - and made| الشمس - the sun| سراجا - a lamp?|
17.
[71:17]
vellâhü embeteküm mine-l'arḍi nebâtâ.والله أنبتكم من الأرض نباتا
وَاللَّهُ أَنبَتَكُم مِّنَ الْأَرْضِ نَبَاتًا
Elmalılı H. Yazır Allah sizi yerden bir bitki bitirir gibi bitirdi.
Yusuf Ali"'And Allah has produced you from the earth growing (gradually),
 Words|والله - And Allah| أنبتكم - has caused you to grow| من - from| الأرض - the earth| نباتا - (as) a growth.|
18.
[71:18]
ŝümme yü`îdüküm fîhâ veyuḫricüküm iḫrâcâ.ثم يعيدكم فيها ويخرجكم إخراجا
ثُمَّ يُعِيدُكُمْ فِيهَا وَيُخْرِجُكُمْ إِخْرَاجًا
Elmalılı H. Yazır Sonra sizi tekrar oraya geri çevirecek ve tekrar çıkaracaktır.
Yusuf Ali"'And in the End He will return you into the (earth), and raise you forth (again at the Resurrection)?
 Words|ثم - Then| يعيدكم - He will return you| فيها - into it| ويخرجكم - and bring you forth,| إخراجا - (a new) bringing forth.|
19.
[71:19]
vellâhü ce`ale lekümü-l'arḍa bisâṭâ.والله جعل لكم الأرض بساطا
وَاللَّهُ جَعَلَ لَكُمُ الْأَرْضَ بِسَاطًا
Elmalılı H. Yazır Allah sizin için yeri bir yaygı yapmıştır.
Yusuf Ali"'And Allah has made the earth for you as a carpet (spread out),
 Words|والله - And Allah| جعل - made| لكم - for you| الأرض - the earth| بساطا - an expanse,|
20.
[71:20]
liteslükû minhâ sübülen ficâcâ.لتسلكوا منها سبلا فجاجا
لِّتَسْلُكُوا مِنْهَا سُبُلًا فِجَاجًا
Elmalılı H. Yazır Ki, ondan açılan geniş geniş yollarda gidesiniz.
Yusuf Ali"'That ye may go about therein, in spacious roads.'"
 Words|لتسلكوا - That you may go along| منها - therein| سبلا - (in) paths| فجاجا - wide."|
21.
[71:21]
ḳâle nûḥur rabbi innehüm `aṣavnî vettebe`û mel lem yezidhü mâlühû veveledühû illâ ḫasârâ.قال نوح رب إنهم عصوني واتبعوا من لم يزده ماله وولده إلا خسارا
قَالَ نُوحٌ رَّبِّ إِنَّهُمْ عَصَوْنِي وَاتَّبَعُوا مَن لَّمْ يَزِدْهُ مَالُهُ وَوَلَدُهُ إِلَّا خَسَارًا
Elmalılı H. Yazır Nûh dedi ki: "Ey Rabbim! Onlar bana isyan ettiler; malı ve çocuğu hüsrandan başka bir şeyini artırmayan kimsenin ardına düştüler."
Yusuf AliNoah said: "O my Lord! They have disobeyed me, but they follow (men) whose wealth and children give them no increase but only Loss.
 Words|قال - Said| نوح - Nuh,| رب - "My Lord!| إنهم - Indeed, they| عصوني - disobeyed me| واتبعوا - and followed| من - (the one) who,| لم - (did) not| يزده - increase him| ماله - his wealth,| وولده - and his children| إلا - except| خسارا - (in) loss.|
22.
[71:22]
vemekerû mekran kübbârâ.ومكروا مكرا كبارا
وَمَكَرُوا مَكْرًا كُبَّارًا
Elmalılı H. Yazır "Büyük büyük tuzaklar kurdular."
Yusuf Ali"And they have devised a tremendous Plot.
 Words|ومكروا - And they have planned,| مكرا - a plan| كبارا - great.|
23.
[71:23]
veḳâlû lâ teẕerunne âliheteküm velâ teẕerunne veddev velâ süvâ`av velâ yegûŝe veye`ûḳa venesrâ.وقالوا لا تذرن آلهتكم ولا تذرن ودا ولا سواعا ولا يغوث ويعوق ونسرا
وَقَالُوا لَا تَذَرُنَّ آلِهَتَكُمْ وَلَا تَذَرُنَّ وَدًّا وَلَا سُوَاعًا وَلَا يَغُوثَ وَيَعُوقَ وَنَسْرًا
Elmalılı H. Yazır Dediler ki: "Sakın tanrılarınızı bırakmayın, ne Vedd'i, ne Suva'ı ve ne de Yeğus'u, Yeûk'u ve Nesr'i."
Yusuf Ali"And they have said (to each other), 'Abandon not your gods: Abandon neither Wadd nor Suwa', neither Yaguth nor Ya'uq, nor Nasr';-
 Words|وقالوا - And they said,| لا - "(Do) not| تذرن - leave| آلهتكم - your gods,| ولا - and (do) not| تذرن - leave| ودا - Wadd| ولا - and not| سواعا - Suwa| ولا - and not| يغوث - Yaguth| ويعوق - and Yauq| ونسرا - and Nasr."|
24.
[71:24]
veḳad eḍallû keŝîrâ. velâ tezidi-żżâlimîne illâ ḍalâlâ.وقد أضلوا كثيرا ولا تزد الظالمين إلا ضلالا
وَقَدْ أَضَلُّوا كَثِيرًا وَلَا تَزِدِ الظَّالِمِينَ إِلَّا ضَلَالًا
Elmalılı H. Yazır Çok kişiyi yoldan saptırdılar. Sen de o zalimlerin sadece şaşkınlıklarını artır.
Yusuf Ali"They have already misled many; and grant Thou no increase to the wrong-doers but in straying (from their mark)."
 Words|وقد - And indeed,| أضلوا - they have led astray| كثيرا - many.| ولا - And not| تزد - increase| الظالمين - the wrongdoers| إلا - except| ضلالا - (in) error."|
25.
[71:25]
mimmâ ḫaṭîâtihim ugriḳû feüdḫilû nâran felem yecidû lehüm min dûni-llâhi enṣârâ.مما خطيئاتهم أغرقوا فأدخلوا نارا فلم يجدوا لهم من دون الله أنصارا
مِمَّا خَطِيئَاتِهِمْ أُغْرِقُوا فَأُدْخِلُوا نَارًا فَلَمْ يَجِدُوا لَهُم مِّن دُونِ اللَّهِ أَنصَارًا
Elmalılı H. Yazır Hatalarından dolayı boğuldular, ateşe sokuldular, kendilerine Allah'a karşı yardımcılar da bulamadılar.
Yusuf AliBecause of their sins they were drowned (in the flood), and were made to enter the Fire (of Punishment): and they found- in lieu of Allah- none to help them.
 Words|مما - Because of| خطيئاتهم - their sins| أغرقوا - they were drowned,| فأدخلوا - then made to enter| نارا - (the) Fire,| فلم - and not| يجدوا - they found| لهم - for themselves| من - from| دون - besides| الله - Allah| أنصارا - any helpers.|
26.
[71:26]
veḳâle nûḥur rabbi lâ teẕer `ale-l'arḍi mine-lkâfirîne deyyârâ.وقال نوح رب لا تذر على الأرض من الكافرين ديارا
وَقَالَ نُوحٌ رَّبِّ لَا تَذَرْ عَلَى الْأَرْضِ مِنَ الْكَافِرِينَ دَيَّارًا
Elmalılı H. Yazır Nûh dedi ki: "Yeryüzünde kafirlerden bir tek kişi bırakma."
Yusuf AliAnd Noah, said: "O my Lord! Leave not of the Unbelievers, a single one on earth!
 Words|وقال - And said| نوح - Nuh,| رب - "My Lord!| لا - (Do) not| تذر - leave| على - on| الأرض - the earth| من - any| الكافرين - (of) the disbelievers| ديارا - (as) an inhabitant.|
27.
[71:27]
inneke in teẕerhüm yüḍillû `ibâdeke velâ yelidû illâ fâciran keffârâ.إنك إن تذرهم يضلوا عبادك ولا يلدوا إلا فاجرا كفارا
إِنَّكَ إِن تَذَرْهُمْ يُضِلُّوا عِبَادَكَ وَلَا يَلِدُوا إِلَّا فَاجِرًا كَفَّارًا
Elmalılı H. Yazır "Zira sen onları bırakırsan kullarını yoldan çıkarırlar ve sadece ahlâksız ve kâfir çocuklar doğururlar."
Yusuf Ali"For, if Thou dost leave (any of) them, they will but mislead Thy devotees, and they will breed none but wicked ungrateful ones.
 Words|إنك - Indeed, You,| إن - if| تذرهم - You leave them| يضلوا - they will mislead| عبادك - Your slaves| ولا - and not| يلدوا - they will beget| إلا - except| فاجرا - a wicked,| كفارا - a disbeliever.|
28.
[71:28]
rabbi-gfir lî velivâlideyye velimen deḫale beytiye mü'minev velilmü'minîne velmü'minât. velâ tezidi-żżâlimîne illâ tebârâ.رب اغفر لي ولوالدي ولمن دخل بيتي مؤمنا وللمؤمنين والمؤمنات ولا تزد الظالمين إلا تبارا
رَبِّ اغْفِرْ لِي وَلِوَالِدَيَّ وَلِمَن دَخَلَ بَيْتِيَ مُؤْمِنًا وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَلَا تَزِدِ الظَّالِمِينَ إِلَّا تَبَارًا
Elmalılı H. Yazır "Ey Rabbim! Bana, babama, anama, mümin olarak evime girene ve bütün inanmış erkek ve kadınlara mağfiret buyur. Zalimlerin de sadece helakini artır."
Yusuf Ali"O my Lord! Forgive me, my parents, all who enter my house in Faith, and (all) believing men and believing women: and to the wrong-doers grant Thou no increase but in perdition!"
 Words|رب - My Lord!| اغفر - Forgive| لي - me| ولوالدي - and my parents,| ولمن - and whoever| دخل - enters| بيتي - my house -| مؤمنا - a believer| وللمؤمنين - and the believing men| والمؤمنات - and the believing women.| ولا - And (do) not| تزد - increase| الظالمين - the wrongdoers| إلا - except| تبارا - (in) destruction."|
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
16 farklı meali görmek için lütfen ayet numarasına tıklayınız
Burada sunulan verilerin tamamı kontrol edilmemiştir. Lütfen orijinal kaynaklardan doğruluğunu kontrol ediniz.
Kur'an-ı Kerim sayfasına dönüş için tıklayınız. Urduca-İngilizce OpenBurhan versiyonu için tıklayınız.
   Çalışmamızda kullanılan verilerin ve dosyaların telif hakları sahiplerine aittir. - IP Numaranız: 13.59.18.83