Sureler (İsim) Sureler (No.) Kökler  Yardım
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
16 farklı meali görmek için lütfen ayet numarasına tıklayınız
1.
[76:1]
hel etâ `ale-l'insâni ḥînüm mine-ddehri lem yekün şey'em meẕkûrâ.هل أتى على الإنسان حين من الدهر لم يكن شيئا مذكورا
هَلْ أَتَى عَلَى الْإِنسَانِ حِينٌ مِّنَ الدَّهْرِ لَمْ يَكُن شَيْئًا مَّذْكُورًا
Elmalılı H. Yazır Gerçekten insan üzerine dehirden (zamandan) öyle bir müddet geldi ki o zaman o, anılmaya değer bir şey değildi.
Yusuf AliHas there not been over Man a long period of Time, when he was nothing - (not even) mentioned?
 Words|هل - Has| أتى - (there) come| على - upon| الإنسان - man| حين - a period| من - of| الدهر - time| لم - not| يكن - he was| شيئا - a thing| مذكورا - mentioned?|
2.
[76:2]
innâ ḫalaḳne-l'insâne min nuṭfetin emşâc. nebtelîhi fece`alnâhü semî`am beṣîrâ.إنا خلقنا الإنسان من نطفة أمشاج نبتليه فجعلناه سميعا بصيرا
إِنَّا خَلَقْنَا الْإِنسَانَ مِن نُّطْفَةٍ أَمْشَاجٍ نَّبْتَلِيهِ فَجَعَلْنَاهُ سَمِيعًا بَصِيرًا
Elmalılı H. Yazır Doğrusu biz insanı, imtihan etmek için karışık bir nutfeden (erkek ve kadın sularından) yarattık da onu işitici, görücü yaptık.
Yusuf AliVerily We created Man from a drop of mingled sperm, in order to try him: So We gave him (the gifts), of Hearing and Sight.
 Words|إنا - Indeed, We| خلقنا - [We] created| الإنسان - man| من - from| نطفة - a semen-drop,| أمشاج - a mixture,| نبتليه - (that) We test him;| فجعلناه - so We made (for) him| سميعا - hearing| بصيرا - and sight.|
3.
[76:3]
innâ hedeynâhü-ssebîle immâ şâkirav veimmâ kefûrâ.إنا هديناه السبيل إما شاكرا وإما كفورا
إِنَّا هَدَيْنَاهُ السَّبِيلَ إِمَّا شَاكِرًا وَإِمَّا كَفُورًا
Elmalılı H. Yazır Kuşkusuz biz ona yolu gösterdik; ister şükredici olsun, ister nankör.
Yusuf AliWe showed him the Way: whether he be grateful or ungrateful (rests on his will).
 Words|إنا - Indeed, We| هديناه - guided him| السبيل - (to) the way| إما - whether| شاكرا - (he) be grateful| وإما - and whether| كفورا - (he) be ungrateful.|
4.
[76:4]
innâ a`tednâ lilkâfirîne selâsile veaglâlev vese`îrâ.إنا أعتدنا للكافرين سلاسل وأغلالا وسعيرا
إِنَّا أَعْتَدْنَا لِلْكَافِرِينَ سَلَاسِلَا وَأَغْلَالًا وَسَعِيرًا
Elmalılı H. Yazır Çünkü biz, kâfirler için zincirler, demir halkalar ve alevli bir ateş hazırlamışızdır.
Yusuf AliFor the Rejecters we have prepared chains, yokes, and a blazing Fire.
 Words|إنا - Indeed, We| أعتدنا - [We] have prepared| للكافرين - for the disbelievers| سلاسل - chains| وأغلالا - and shackles| وسعيرا - and a Blazing Fire.|
5.
[76:5]
inne-l'ebrâra yeşrabûne min ke'sin kâne mizâcühâ kâfûrâ.إن الأبرار يشربون من كأس كان مزاجها كافورا
إِنَّ الْأَبْرَارَ يَشْرَبُونَ مِن كَأْسٍ كَانَ مِزَاجُهَا كَافُورًا
Elmalılı H. Yazır Kuşkusuz iyiler de karışımı kâfûr olan dolgun bir kadehten içerler.
Yusuf AliAs to the Righteous, they shall drink of a Cup (of Wine) mixed with Kafur,-
 Words|إن - Indeed,| الأبرار - the righteous| يشربون - will drink| من - from| كأس - a cup,| كان - is| مزاجها - its mixture| كافورا - (of) Kafur,|
6.
[76:6]
`ayney yeşrabü bihâ `ibâdü-llâhi yüfeccirûnehâ tefcîrâ.عينا يشرب بها عباد الله يفجرونها تفجيرا
عَيْنًا يَشْرَبُ بِهَا عِبَادُ اللَّهِ يُفَجِّرُونَهَا تَفْجِيرًا
Elmalılı H. Yazır Bir kaynak ki ondan Allah'ın kulları içerler, güzel yollar açarak akıtırlar onu.
Yusuf AliA Fountain where the Devotees of Allah do drink, making it flow in unstinted abundance.
 Words|عينا - A spring -| يشرب - will drink| بها - from it| عباد - (the) slaves| الله - (of) Allah;| يفجرونها - causing it to gush forth| تفجيرا - abundantly.|
7.
[76:7]
yûfûne binneẕri veyeḫâfûne yevmen kâne şerruhû müsteṭîrâ.يوفون بالنذر ويخافون يوما كان شره مستطيرا
يُوفُونَ بِالنَّذْرِ وَيَخَافُونَ يَوْمًا كَانَ شَرُّهُ مُسْتَطِيرًا
Elmalılı H. Yazır O kullar adaklarını yerine getirirler ve fenalığı salgın (olan) bir günden korkarlar.
Yusuf AliThey perform (their) vows, and they fear a Day whose evil flies far and wide.
 Words|يوفون - They fulfill| بالنذر - the vows| ويخافون - and fear| يوما - a Day -| كان - (which) is| شره - its evil| مستطيرا - widespread.|
8.
[76:8]
veyuṭ`imûne-ṭṭa`âme `alâ ḥubbihî miskînev veyetîmev veesîrâ.ويطعمون الطعام على حبه مسكينا ويتيما وأسيرا
وَيُطْعِمُونَ الطَّعَامَ عَلَى حُبِّهِ مِسْكِينًا وَيَتِيمًا وَأَسِيرًا
Elmalılı H. Yazır Düşküne, yetime ve esire seve seve yemek yedirirler.
Yusuf AliAnd they feed, for the love of Allah, the indigent, the orphan, and the captive,-
 Words|ويطعمون - And they feed| الطعام - the food| على - in spite of| حبه - love (for) it,| مسكينا - (to the) needy,| ويتيما - and (the) orphan| وأسيرا - and (the) captive,|
9.
[76:9]
innemâ nuṭ`imüküm livechi-llâhi lâ nürîdü minküm cezâev velâ şükûrâ.إنما نطعمكم لوجه الله لا نريد منكم جزاء ولا شكورا
إِنَّمَا نُطْعِمُكُمْ لِوَجْهِ اللَّهِ لَا نُرِيدُ مِنكُمْ جَزَاءً وَلَا شُكُورًا
Elmalılı H. Yazır "Size sırf Allah rızası için yemek yediriyoruz. Sizden ne bir karşılık, ne de bir teşekkür bekliyoruz."
Yusuf Ali(Saying),"We feed you for the sake of Allah alone: no reward do we desire from you, nor thanks.
 Words|إنما - "Only| نطعمكم - we feed you| لوجه - for (the) Countenance| الله - (of) Allah.| لا - Not| نريد - we desire| منكم - from you| جزاء - any reward| ولا - and not| شكورا - thanks.|
10.
[76:10]
innâ neḫâfü mir rabbinâ yevmen `abûsen ḳamṭarîrâ.إنا نخاف من ربنا يوما عبوسا قمطريرا
إِنَّا نَخَافُ مِن رَّبِّنَا يَوْمًا عَبُوسًا قَمْطَرِيرًا
Elmalılı H. Yazır "Biz sert ve belalı bir günde Rabbimizden korkarız." derler.
Yusuf Ali"We only fear a Day of distressful Wrath from the side of our Lord."
 Words|إنا - Indeed, we| نخاف - fear| من - from| ربنا - our Lord| يوما - a Day -| عبوسا - harsh| قمطريرا - and distressful."|
11.
[76:11]
feveḳâhümü-llâhü şerra ẕâlike-lyevmi veleḳḳâhüm naḍratev vesürûrâ.فوقاهم الله شر ذلك اليوم ولقاهم نضرة وسرورا
فَوَقَاهُمُ اللَّهُ شَرَّ ذَلِكَ الْيَوْمِ وَلَقَّاهُمْ نَضْرَةً وَسُرُورًا
Elmalılı H. Yazır Allah da onları o günün fenalığından korur, yüzlerine parlaklık, gönüllerine sevinç verir.
Yusuf AliBut Allah will deliver them from the evil of that Day, and will shed over them a Light of Beauty and (blissful) Joy.
 Words|فوقاهم - But will protect them| الله - Allah| شر - (from the) evil| ذلك - (of) that| اليوم - Day| ولقاهم - and will cause them to meet| نضرة - radiance| وسرورا - and happiness.|
12.
[76:12]
vecezâhüm bimâ ṣaberû cennetev veḥarîrâ.وجزاهم بما صبروا جنة وحريرا
وَجَزَاهُم بِمَا صَبَرُوا جَنَّةً وَحَرِيرًا
Elmalılı H. Yazır Sabırlarına karşılık onlara bir cennet ve ipekten elbiseler verir.
Yusuf AliAnd because they were patient and constant, He will reward them with a Garden and (garments of) silk.
 Words|وجزاهم - And will reward them| بما - because| صبروا - they were patient,| جنة - (with) a Garden| وحريرا - and silk.|
13.
[76:13]
müttekiîne fîhâ `ale-l'erâik. lâ yeravne fîhâ şemsev velâ zemherîrâ.متكئين فيها على الأرائك لا يرون فيها شمسا ولا زمهريرا
مُّتَّكِئِينَ فِيهَا عَلَى الْأَرَائِكِ لَا يَرَوْنَ فِيهَا شَمْسًا وَلَا زَمْهَرِيرًا
Elmalılı H. Yazır Orada donatılmış koltuklar üzerine dayanmışlardır: Orada ne yakıcı güneş görürler, ne de şiddetli soğuk.
Yusuf AliReclining in the (Garden) on raised thrones, they will see there neither the sun's (excessive heat) nor (the moon's) excessive cold.
 Words|متكئين - Reclining| فيها - therein| على - on| الأرائك - couches.| لا - Not| يرون - they will see| فيها - therein| شمسا - sun| ولا - and not| زمهريرا - freezing cold.|
14.
[76:14]
vedâniyeten `aleyhim żilâlühâ veẕüllilet ḳuṭûfühâ teẕlîlâ.ودانية عليهم ظلالها وذللت قطوفها تذليلا
وَدَانِيَةً عَلَيْهِمْ ظِلَالُهَا وَذُلِّلَتْ قُطُوفُهَا تَذْلِيلًا
Elmalılı H. Yazır Üzerlerine cennet gölgeleri sarkmış, meyveleri bol bol önlerine konmuştur.
Yusuf AliAnd the shades of the (Garden) will come low over them, and the bunches (of fruit), there, will hang low in humility.
 Words|ودانية - And near| عليهم - above them| ظلالها - (are) its shades| وذللت - and will hang low| قطوفها - its cluster of fruits| تذليلا - dangling low.|
15.
[76:15]
veyüṭâfü `aleyhim biâniyetim min fiḍḍativ veekvâbin kânet ḳavârîrâ.ويطاف عليهم بآنية من فضة وأكواب كانت قواريرا
وَيُطَافُ عَلَيْهِم بِآنِيَةٍ مِّن فِضَّةٍ وَأَكْوَابٍ كَانَتْ قَوَارِيرَا
Elmalılı H. Yazır Yanlarında gümüşten kaplar, billur kupalar dolaştırılır.
Yusuf AliAnd amongst them will be passed round vessels of silver and goblets of crystal,-
 Words|ويطاف - And will be circulated| عليهم - among them| بآنية - vessels| من - of| فضة - silver| وأكواب - and cups| كانت - (that) are| قواريرا - (of) crystal.|
16.
[76:16]
ḳavârîrae min fiḍḍatin ḳadderûhâ taḳdîrâ.قوارير من فضة قدروها تقديرا
قَوَارِيرَاْ مِن فِضَّةٍ قَدَّرُوهَا تَقْدِيرًا
Elmalılı H. Yazır Gümüşten öyle kadehler ki onları türlü türlü biçimlere koymuşlardır.
Yusuf AliCrystal-clear, made of silver: they will determine the measure thereof (according to their wishes).
 Words|قوارير - Crystal-clear| من - of| فضة - silver.| قدروها - They will determine its| تقديرا - measure.|
17.
[76:17]
veyüsḳavne fîhâ ke'sen kâne mizâcühâ zencebîlâ.ويسقون فيها كأسا كان مزاجها زنجبيلا
وَيُسْقَوْنَ فِيهَا كَأْسًا كَانَ مِزَاجُهَا زَنْجَبِيلًا
Elmalılı H. Yazır Onlara orada bir dolu kadeh sunulur ki, karışımı zencefildir.
Yusuf AliAnd they will be given to drink there of a Cup (of Wine) mixed with Zanjabil,-
 Words|ويسقون - And they will be given to drink| فيها - therein| كأسا - a cup -| كان - is| مزاجها - its mixture| زنجبيلا - (of) Zanjabil,|
18.
[76:18]
`aynen fîhâ tüsemmâ selsebîlâ.عينا فيها تسمى سلسبيلا
عَيْنًا فِيهَا تُسَمَّى سَلْسَبِيلًا
Elmalılı H. Yazır Bu orada bir pınardır ki, adına "selsebil" derler.
Yusuf AliA fountain there, called Salsabil.
 Words|عينا - A spring| فيها - therein,| تسمى - named| سلسبيلا - Salsabil.|
19.
[76:19]
veyeṭûfü `aleyhim vildânüm müḫalledûn. iẕâ raeytehüm ḥasibtehüm lü'lüem menŝûrâ.ويطوف عليهم ولدان مخلدون إذا رأيتهم حسبتهم لؤلؤا منثورا
وَيَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُّخَلَّدُونَ إِذَا رَأَيْتَهُمْ حَسِبْتَهُمْ لُؤْلُؤًا مَّنثُورًا
Elmalılı H. Yazır Etraflarında ölümsüz hizmetçiler dolaşır, onları görünce saçılmış inciler sanırsın.
Yusuf AliAnd round about them will (serve) youths of perpetual (freshness): If thou seest them, thou wouldst think them scattered Pearls.
 Words|ويطوف - And will circulate| عليهم - among them| ولدان - young boys| مخلدون - made eternal.| إذا - When| رأيتهم - you see them,| حسبتهم - you would think them| لؤلؤا - (to be) pearls| منثورا - scattered.|
20.
[76:20]
veiẕâ raeyte ŝemme raeyte ne`îmev vemülken kebîrâ.وإذا رأيت ثم رأيت نعيما وملكا كبيرا
وَإِذَا رَأَيْتَ ثَمَّ رَأَيْتَ نَعِيمًا وَمُلْكًا كَبِيرًا
Elmalılı H. Yazır Orada nereye baksan bir nimet ve pek büyük bir mülk görürsün.
Yusuf AliAnd when thou lookest, it is there thou wilt see a Bliss and a Realm Magnificent.
 Words|وإذا - And when| رأيت - you look,| ثم - then| رأيت - you will see| نعيما - blessings| وملكا - and a kingdom| كبيرا - great.|
21.
[76:21]
`âliyehüm ŝiyâbü sündüsin ḫuḍruv veistebraḳ. veḥullû esâvira min fiḍḍah. veseḳâhüm rabbühüm şerâben ṭahûrâ.عاليهم ثياب سندس خضر وإستبرق وحلوا أساور من فضة وسقاهم ربهم شرابا طهورا
عَالِيَهُمْ ثِيَابُ سُندُسٍ خُضْرٌ وَإِسْتَبْرَقٌ وَحُلُّوا أَسَاوِرَ مِن فِضَّةٍ وَسَقَاهُمْ رَبُّهُمْ شَرَابًا طَهُورًا
Elmalılı H. Yazır Üstlerinde zarif ve yeşil, kalın ipekten bir elbise vardır. Gümüş bileziklerle süslenmişlerdir. Rableri onlara temiz bir içecek içirmiştir.
Yusuf AliUpon them will be green Garments of fine silk and heavy brocade, and they will be adorned with Bracelets of silver; and their Lord will give to them to drink of a Wine Pure and Holy.
 Words|عاليهم - Upon them| ثياب - (will be) garments| سندس - (of) fine silk| خضر - green| وإستبرق - and heavy brocade.| وحلوا - And they will be adorned| أساور - (with) bracelets| من - of| فضة - silver,| وسقاهم - and will give them to drink| ربهم - their Lord,| شرابا - a drink| طهورا - pure.|
22.
[76:22]
inne hâẕâ kâne leküm cezâev vekâne sa`yüküm meşkûrâ.إن هذا كان لكم جزاء وكان سعيكم مشكورا
إِنَّ هَذَا كَانَ لَكُمْ جَزَاءً وَكَانَ سَعْيُكُم مَّشْكُورًا
Elmalılı H. Yazır (Onlara şöyle denir): "İşte bu sizin bir mükâfatınızdı. Gayretiniz karşılığını bulmuştur."
Yusuf Ali"Verily this is a Reward for you, and your Endeavour is accepted and recognised."
 Words|إن - "Indeed,| هذا - this| كان - is| لكم - for you| جزاء - a reward,| وكان - and has been| سعيكم - your effort| مشكورا - appreciated."|
23.
[76:23]
innâ naḥnü nezzelnâ `aleyke-lḳur'âne tenzîlâ.إنا نحن نزلنا عليك القرآن تنزيلا
إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْقُرْآنَ تَنْزِيلًا
Elmalılı H. Yazır Kur'ân'ı sana kısım kısım biz indirdik biz.
Yusuf AliIt is We Who have sent down the Qur'an to thee by stages.
 Words|إنا - Indeed, We| نحن - [We]| نزلنا - [We] revealed| عليك - to you| القرآن - the Quran| تنزيلا - progressively.|
24.
[76:24]
faṣbir liḥukmi rabbike velâ tüṭi` minhüm âŝimen ev kefûrâ.فاصبر لحكم ربك ولا تطع منهم آثما أو كفورا
فَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ وَلَا تُطِعْ مِنْهُمْ آثِمًا أَوْ كَفُورًا
Elmalılı H. Yazır O halde Rabbinin hüküm vermesi için sabret. Onlardan hiçbir günahkâra yahut nanköre itaat etme.
Yusuf AliTherefore be patient with constancy to the Command of thy Lord, and hearken not to the sinner or the ingrate among them.
 Words|فاصبر - So be patient| لحكم - for (the) Command| ربك - (of) your Lord| ولا - and (do) not| تطع - obey| منهم - from them| آثما - any sinner| أو - or| كفورا - disbeliever.|
25.
[76:25]
veẕküri-sme rabbike bükratev veeṣîlâ.واذكر اسم ربك بكرة وأصيلا
وَاذْكُرِ اسْمَ رَبِّكَ بُكْرَةً وَأَصِيلًا
Elmalılı H. Yazır Sabahakşam Rabbinin ismini an.
Yusuf AliAnd celebrate the name or thy Lord morning and evening,
 Words|واذكر - And remember| اسم - (the) name| ربك - (of) your Lord| بكرة - morning| وأصيلا - and evening.|
26.
[76:26]
vemine-lleyli fescüd lehû vesebbiḥhü leylen ṭavîlâ.ومن الليل فاسجد له وسبحه ليلا طويلا
وَمِنَ اللَّيْلِ فَاسْجُدْ لَهُ وَسَبِّحْهُ لَيْلًا طَوِيلًا
Elmalılı H. Yazır Gecenin bir bölümünde de O'na secde et (akşam ve yatsı namazlarını kıl). Hem de O'nu uzun bir gece tesbih et (teheccüd namazı kıl).
Yusuf AliAnd part of the night, prostrate thyself to Him; and glorify Him a long night through.
 Words|ومن - And of| الليل - the night| فاسجد - prostrate| له - to Him,| وسبحه - and glorify Him| ليلا - a night| طويلا - long.|
27.
[76:27]
inne hâülâi yüḥibbûne-l`âcilete veyeẕerûne verâehüm yevmen ŝeḳîlâ.إن هؤلاء يحبون العاجلة ويذرون وراءهم يوما ثقيلا
إِنَّ هَؤُلَاءِ يُحِبُّونَ الْعَاجِلَةَ وَيَذَرُونَ وَرَاءَهُمْ يَوْمًا ثَقِيلًا
Elmalılı H. Yazır Çünkü onlar bu dünyayı seviyorlar ve önlerindeki ağır bir günü arkaya atıyorlar.
Yusuf AliAs to these, they love the fleeting life, and put away behind them a Day (that will be) hard.
 Words|إن - Indeed,| هؤلاء - these| يحبون - love| العاجلة - the immediate,| ويذرون - and leave| وراءهم - behind them| يوما - a Day| ثقيلا - grave.|
28.
[76:28]
naḥnü ḫalaḳnâhüm veşedednâ esrahüm. veiẕâ şi'nâ beddelnâ emŝâlehüm tebdîlâ.نحن خلقناهم وشددنا أسرهم وإذا شئنا بدلنا أمثالهم تبديلا
نَحْنُ خَلَقْنَاهُمْ وَشَدَدْنَا أَسْرَهُمْ وَإِذَا شِئْنَا بَدَّلْنَا أَمْثَالَهُمْ تَبْدِيلًا
Elmalılı H. Yazır Onları biz yarattık ve mafsallarını sımsıkı bağladık. Dilediğimiz vakit de kılıklarını değiştiririz.
Yusuf AliIt is We Who created them, and We have made their joints strong; but, when We will, We can substitute the like of them by a complete change.
 Words|نحن - We,| خلقناهم - created them| وشددنا - and We strengthened| أسرهم - their forms,| وإذا - and when| شئنا - We will,| بدلنا - We can change| أمثالهم - their likeness[es]| تبديلا - (with) a change.|
29.
[76:29]
inne hâẕihî teẕkirah. femen şâe-tteḫaẕe ilâ rabbihî sebîlâ.إن هذه تذكرة فمن شاء اتخذ إلى ربه سبيلا
إِنَّ هَذِهِ تَذْكِرَةٌ فَمَن شَاءَ اتَّخَذَ إِلَى رَبِّهِ سَبِيلًا
Elmalılı H. Yazır İşte bu bir öğüttür. Dileyen Rabbine giden yolu tutar.
Yusuf AliThis is an admonition: Whosoever will, let him take a (straight) Path to his Lord.
 Words|إن - Indeed,| هذه - this| تذكرة - (is) a reminder,| فمن - so whoever| شاء - wills,| اتخذ - let him take| إلى - to| ربه - his Lord| سبيلا - a way.|
30.
[76:30]
vemâ teşâûne illâ ey yeşâe-llâh. inne-llâhe kâne `alîmen ḥakîmâ.وما تشاءون إلا أن يشاء الله إن الله كان عليما حكيما
وَمَا تَشَاؤُونَ إِلَّا أَن يَشَاءَ اللَّهُ إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلِيمًا حَكِيمًا
Elmalılı H. Yazır Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Kuşkusuz Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Yusuf AliBut ye will not, except as Allah wills; for Allah is full of Knowledge and Wisdom.
 Words|وما - And not| تشاءون - you will| إلا - except| أن - that| يشاء - wills| الله - Allah.| إن - Indeed,| الله - Allah| كان - is| عليما - All-Knower,| حكيما - All-Wise.|
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
16 farklı meali görmek için lütfen ayet numarasına tıklayınız
Burada sunulan verilerin tamamı kontrol edilmemiştir. Lütfen orijinal kaynaklardan doğruluğunu kontrol ediniz.
Kur'an-ı Kerim sayfasına dönüş için tıklayınız. Urduca-İngilizce OpenBurhan versiyonu için tıklayınız.
   Çalışmamızda kullanılan verilerin ve dosyaların telif hakları sahiplerine aittir. - IP Numaranız: 3.145.56.28