Sureler (İsim) Sureler (No.) Kökler  Yardım
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
16 farklı meali görmek için lütfen ayet numarasına tıklayınız
1.
[77:1]
velmürselâti `urfâ.والمرسلات عرفا
وَالْمُرْسَلَاتِ عُرْفًا
Elmalılı H. Yazır Andolsun birbiri ardınca gönderilenlere,
Yusuf AliBy the (Winds) sent forth one after another (to man's profit);
 Words|والمرسلات - By the ones sent forth,| عرفا - one after another,|
2.
[77:2]
fel`âṣifâti `aṣfâ.فالعاصفات عصفا
فَالْعَاصِفَاتِ عَصْفًا
Elmalılı H. Yazır Büküp devirenlere,
Yusuf AliWhich then blow violently in tempestuous Gusts,
 Words|فالعاصفات - And the winds that blow| عصفا - violently,|
3.
[77:3]
vennâşirâti neşrâ.والناشرات نشرا
وَالنَّاشِرَاتِ نَشْرًا
Elmalılı H. Yazır Yaydıkça yayanlara,
Yusuf AliAnd scatter (things) far and wide;
 Words|والناشرات - And the ones that scatter| نشرا - far and wide,|
4.
[77:4]
felfâriḳâti ferḳâ.فالفارقات فرقا
فَالْفَارِقَاتِ فَرْقًا
Elmalılı H. Yazır Seçip ayıranlara,
Yusuf AliThen separate them, one from another,
 Words|فالفارقات - And those who separate| فرقا - (by the) Criterion,|
5.
[77:5]
felmülḳiyâti ẕikrâ.فالملقيات ذكرا
فَالْمُلْقِيَاتِ ذِكْرًا
Elmalılı H. Yazır Bir öğüt bırakanlara,
Yusuf AliThen spread abroad a Message,
 Words|فالملقيات - And those who bring down| ذكرا - (the) Reminder,|
6.
[77:6]
`uẕran ev nüẕrâ.عذرا أو نذرا
عُذْرًا أَوْ نُذْرًا
Elmalılı H. Yazır Gerek özür için olsun, gerek uyarı için,
Yusuf AliWhether of Justification or of Warning;-
 Words|عذرا - (As) justification| أو - or| نذرا - warning,|
7.
[77:7]
innemâ tû`adûne levâḳi`.إنما توعدون لواقع
إِنَّمَا تُوعَدُونَ لَوَاقِعٌ
Elmalılı H. Yazır Herhalde size vaad olunan kesinlikle olacaktır.
Yusuf AliAssuredly, what ye are promised must come to pass.
 Words|إنما - Indeed, what| توعدون - you are promised| لواقع - will surely occur.|
8.
[77:8]
feiẕe-nnücûmü ṭumiset.فإذا النجوم طمست
فَإِذَا النُّجُومُ طُمِسَتْ
Elmalılı H. Yazır Hani o yıldızlar silindiği zaman,
Yusuf AliThen when the stars become dim;
 Words|فإذا - So when| النجوم - the stars| طمست - are obliterated,|
9.
[77:9]
veiẕe-ssemâü füricet.وإذا السماء فرجت
وَإِذَا السَّمَاءُ فُرِجَتْ
Elmalılı H. Yazır Gök yarıldığı zaman,
Yusuf AliWhen the heaven is cleft asunder;
 Words|وإذا - And when| السماء - the heaven| فرجت - is cleft asunder,|
10.
[77:10]
veiẕe-lcibâlü nüsifet.وإذا الجبال نسفت
وَإِذَا الْجِبَالُ نُسِفَتْ
Elmalılı H. Yazır Dağlar savrulduğu zaman,
Yusuf AliWhen the mountains are scattered (to the winds) as dust;
 Words|وإذا - And when| الجبال - the mountains| نسفت - are blown away,|
11.
[77:11]
veiẕe-rrusülü üḳḳitet.وإذا الرسل أقتت
وَإِذَا الرُّسُلُ أُقِّتَتْ
Elmalılı H. Yazır Elçiler, tayin edilen vakitlerine erdirildikleri zaman,
Yusuf AliAnd when the messengers are (all) appointed a time (to collect);-
 Words|وإذا - And when| الرسل - the Messengers| أقتت - are gathered to their appointed time.|
12.
[77:12]
lieyyi yevmin üccilet.لأي يوم أجلت
لِأَيِّ يَوْمٍ أُجِّلَتْ
Elmalılı H. Yazır Bunlar hangi güne ertelendiler?
Yusuf AliFor what Day are these (portents) deferred?
 Words|لأي - For what| يوم - Day| أجلت - are (these) postponed?|
13.
[77:13]
liyevmi-lfaṣl.ليوم الفصل
لِيَوْمِ الْفَصْلِ
Elmalılı H. Yazır Hüküm gününe..
Yusuf AliFor the Day of Sorting out.
 Words|ليوم - For (the) Day| الفصل - (of) Judgment.|
14.
[77:14]
vemâ edrâke mâ yevmü-lfaṣl.وما أدراك ما يوم الفصل
وَمَا أَدْرَاكَ مَا يَوْمُ الْفَصْلِ
Elmalılı H. Yazır Bildin mi, nedir o hüküm günü?
Yusuf AliAnd what will explain to thee what is the Day of Sorting out?
 Words|وما - And what| أدراك - will make you know| ما - what| يوم - (is the) Day| الفصل - (of) the Judgment?|
15.
[77:15]
veylüy yevmeiẕil lilmükeẕẕibîn.ويل يومئذ للمكذبين
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ
Elmalılı H. Yazır O gün yalanlayanların vay haline!
Yusuf AliAh woe, that Day, to the Rejecters of Truth!
 Words|ويل - Woe| يومئذ - that Day| للمكذبين - to the deniers|
16.
[77:16]
elem nühliki-l'evvelîn.ألم نهلك الأولين
أَلَمْ نُهْلِكِ الْأَوَّلِينَ
Elmalılı H. Yazır Biz, öncekileri helak etmedik mi?
Yusuf AliDid We not destroy the men of old (for their evil)?
 Words|ألم - Did not| نهلك - We destroy| الأولين - the former (people)?|
17.
[77:17]
ŝümme nütbi`uhümü-l'âḫirîn.ثم نتبعهم الآخرين
ثُمَّ نُتْبِعُهُمُ الْآخِرِينَ
Elmalılı H. Yazır Sonra geridekileri de onlara katarız.
Yusuf AliSo shall We make later (generations) follow them.
 Words|ثم - Then| نتبعهم - We follow them up| الآخرين - (with) the later ones.|
18.
[77:18]
keẕâlike nef`alü bilmücrimîn.كذلك نفعل بالمجرمين
كَذَلِكَ نَفْعَلُ بِالْمُجْرِمِينَ
Elmalılı H. Yazır Biz suçlulara böyle yaparız.
Yusuf AliThus do We deal with men of sin.
 Words|كذلك - Thus| نفعل - We deal| بالمجرمين - with the criminals.|
19.
[77:19]
veylüy yevmeiẕil lilmükeẕẕibîn.ويل يومئذ للمكذبين
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ
Elmalılı H. Yazır O gün yalanlayanların vah haline!
Yusuf AliAh woe, that Day, to the Rejecters of Truth!
 Words|ويل - Woe| يومئذ - that Day| للمكذبين - to the deniers.|
20.
[77:20]
elem naḫlukküm mim mâim mehîn.ألم نخلقكم من ماء مهين
أَلَمْ نَخْلُقكُّم مِّن مَّاءٍ مَّهِينٍ
Elmalılı H. Yazır Biz sizi âdi bir sudan yaratmadık mı?
Yusuf AliHave We not created you from a fluid (held) despicable?-
 Words|ألم - Did not| نخلقكم - We create you| من - from| ماء - a water| مهين - despicable?|
21.
[77:21]
fece`alnâhü fî ḳarârim mekîn.فجعلناه في قرار مكين
فَجَعَلْنَاهُ فِي قَرَارٍ مَّكِينٍ
Elmalılı H. Yazır Onu sağlam bir yerde oturttuk.
Yusuf AliThe which We placed in a place of rest, firmly fixed,
 Words|فجعلناه - Then We placed it| في - in| قرار - an abode| مكين - safe|
22.
[77:22]
ilâ ḳaderim ma`lûm.إلى قدر معلوم
إِلَى قَدَرٍ مَّعْلُومٍ
Elmalılı H. Yazır Belli bir süreye kadar.
Yusuf AliFor a period (of gestation), determined (according to need)?
 Words|إلى - For| قدر - a period| معلوم - known.|
23.
[77:23]
feḳadernâ. feni`me-lḳâdirûn.فقدرنا فنعم القادرون
فَقَدَرْنَا فَنِعْمَ الْقَادِرُونَ
Elmalılı H. Yazır Demek ki biçimlendirmişiz. Ne güzel biçimlendireniz biz.
Yusuf AliFor We do determine (according to need); for We are the best to determine (things).
 Words|فقدرنا - So We measured,| فنعم - and Best| القادرون - (are We to) measure!|
24.
[77:24]
veylüy yevmeiẕil lilmükeẕẕibîn.ويل يومئذ للمكذبين
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ
Elmalılı H. Yazır O gün yalanlayanların vay haline!
Yusuf AliAh woe, that Day! to the Rejecters of Truth!
 Words|ويل - Woe| يومئذ - that Day| للمكذبين - to the deniers.|
25.
[77:25]
elem nec`ali-l'arḍa kifâtâ.ألم نجعل الأرض كفاتا
أَلَمْ نَجْعَلِ الْأَرْضَ كِفَاتًا
Elmalılı H. Yazır Yeryüzünü bir tokat (toplanma yeri) yapmadık mı?
Yusuf AliHave We not made the earth (as a place) to draw together.
 Words|ألم - Have not| نجعل - We made| الأرض - the earth| كفاتا - a receptacle|
26.
[77:26]
aḥyâev veemvâtâ.أحياء وأمواتا
أَحْيَاءً وَأَمْوَاتًا
Elmalılı H. Yazır Gerek diriler, gerekse ölüler için.
Yusuf AliThe living and the dead,
 Words|أحياء - (For the) living| وأمواتا - and (the) dead,|
27.
[77:27]
vece`alnâ fîhâ ravâsiye şâmiḫâtiv veesḳaynâküm mâen fürâtâ.وجعلنا فيها رواسي شامخات وأسقيناكم ماء فراتا
وَجَعَلْنَا فِيهَا رَوَاسِيَ شَامِخَاتٍ وَأَسْقَيْنَاكُم مَّاءً فُرَاتًا
Elmalılı H. Yazır Orada yüksek yüksek dağlar oturtup da size bir tatlı su sunmadık mı?
Yusuf AliAnd made therein mountains standing firm, lofty (in stature); and provided for you water sweet (and wholesome)?
 Words|وجعلنا - And We made| فيها - therein| رواسي - firmly set mountains| شامخات - lofty,| وأسقيناكم - and We gave you to drink| ماء - water -| فراتا - sweet?|
28.
[77:28]
veylüy yevmeiẕil lilmükeẕẕibîn.ويل يومئذ للمكذبين
وَيْلٌ يوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ
Elmalılı H. Yazır O gün yalanlayanların vay haline!
Yusuf AliAh woe, that Day, to the Rejecters of Truth!
 Words|ويل - Woe| يومئذ - that Day| للمكذبين - to the deniers.|
29.
[77:29]
inṭaliḳû ilâ mâ küntüm bihî tükeẕẕibûn.انطلقوا إلى ما كنتم به تكذبون
انطَلِقُوا إِلَى مَا كُنتُم بِهِ تُكَذِّبُونَ
Elmalılı H. Yazır (Kıyameti yalanlayanlara şöyle denir): "Haydin gidin o yalanladığınız şeye doğru."
Yusuf Ali(It will be said:) "Depart ye to that which ye used to reject as false!
 Words|انطلقوا - "Proceed| إلى - to| ما - what| كنتم - you used to| به - in it| تكذبون - deny,|
30.
[77:30]
inṭaliḳû ilâ żillin ẕî ŝelâŝi şu`ab.انطلقوا إلى ظل ذي ثلاث شعب
انطَلِقُوا إِلَى ظِلٍّ ذِي ثَلَاثِ شُعَبٍ
Elmalılı H. Yazır "Haydi gidin o üç çatallı gölgeye (cehenneme)."
Yusuf Ali"Depart ye to a Shadow (of smoke ascending) in three columns,
 Words|انطلقوا - Proceed| إلى - to| ظل - a shadow| ذي - having| ثلاث - three| شعب - columns|
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
16 farklı meali görmek için lütfen ayet numarasına tıklayınız
Burada sunulan verilerin tamamı kontrol edilmemiştir. Lütfen orijinal kaynaklardan doğruluğunu kontrol ediniz.
Kur'an-ı Kerim sayfasına dönüş için tıklayınız. Urduca-İngilizce OpenBurhan versiyonu için tıklayınız.
   Çalışmamızda kullanılan verilerin ve dosyaların telif hakları sahiplerine aittir. - IP Numaranız: 3.14.253.131