1. [10:48] | veyeḳûlûne metâ hâẕe-lva`dü in küntüm ṣâdiḳîn. | ويقولون متى هذا الوعد إن كنتم صادقين وَيَقُولُونَ مَتَى هَـذَا الْوَعْدُ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ |
---|
Elmalılı | Onlar, "Eğer doğru söylüyorsanız bu vaad ne zaman yerine gelecek?" diyorlar. |
Y. Ali | They say: "When will this promise come to pass,- if ye speak the truth?"
|
Words | | |
2. [19:54] | veẕkür fi-lkitâbi ismâ`îl. innehû kâne ṣâdiḳa-lva`di vekâne rasûlen nebiyyâ. | واذكر في الكتاب إسماعيل إنه كان صادق الوعد وكان رسولا نبيا وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ إِسْمَاعِيلَ إِنَّهُ كَانَ صَادِقَ الْوَعْدِ وَكَانَ رَسُولاً نَّبِيًّا |
---|
Elmalılı | Kur'ân'da İsmail'i de an; çünkü o, vaadine sadık bir kuldu ve gönderilmiş bir peygamberdi. |
Y. Ali | Also mention in the Book (the story of) Isma'il: He was (strictly) true to what he promised, and he was a messenger (and) a prophet.
|
Words | | |
3. [21:9] | ŝümme ṣadaḳnâhümü-lva`de feenceynâhüm vemen neşâü veehlekne-lmüsrifîn. | ثم صدقناهم الوعد فأنجيناهم ومن نشاء وأهلكنا المسرفين ثُمَّ صَدَقْنَاهُمُ الْوَعْدَ فَأَنْجَيْنَاهُمْ وَمَن نَّشَاءُ وَأَهْلَكْنَا الْمُسْرِفِينَ |
---|
Elmalılı | Sonra biz onlara verdiğimiz sözü yerine getirdik; hem onları, hem de dilediğimiz kimseleri kurtardık, aşırı gidenleri yok ettik. |
Y. Ali | In the end We fulfilled to them Our Promise, and We saved them and those whom We pleased, but We destroyed those who transgressed beyond bounds.
|
Words | | |
4. [21:38] | veyeḳûlûne metâ hâẕe-lva`dü in küntüm ṣâdiḳîn. | ويقولون متى هذا الوعد إن كنتم صادقين وَيَقُولُونَ مَتَى هَذَا الْوَعْدُ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ |
---|
Elmalılı | "Doğru sözlü iseniz (bildirin) bu vaad ne zamandır?" derler. |
Y. Ali | They say: "When will this promise come to pass, if ye are telling the truth?"
|
Words | | |
5. [21:97] | vaḳterabe-lva`dü-lḥaḳḳu feiẕâ hiye şâḫiṣatün ebṣâru-lleẕîne keferû. yâ veylenâ ḳad künnâ fî gafletim min hâẕâ bel künnâ żâlimîn. | واقترب الوعد الحق فإذا هي شاخصة أبصار الذين كفروا يا ويلنا قد كنا في غفلة من هذا بل كنا ظالمين وَاقْتَرَبَ الْوَعْدُ الْحَقُّ فَإِذَا هِيَ شَاخِصَةٌ أَبْصَارُ الَّذِينَ كَفَرُوا يَا وَيْلَنَا قَدْ كُنَّا فِي غَفْلَةٍ مِّنْ هَذَا بَلْ كُنَّا ظَالِمِينَ |
---|
Elmalılı | Ve gerçek vaad yaklaştığında, işte o zaman kâfir olanların gözleri beleriverir. "Eyvah bizlere! Doğrusu biz bundan gaflet içindeydik, hayır biz zalim kimselerdik." derler. |
Y. Ali | Then will the true promise draw nigh (of fulfilment): then behold! the eyes of the Unbelievers will fixedly stare in horror: "Ah! Woe to us! we were indeed heedless of this; nay, we truly did wrong!"
|
Words | | |
6. [27:71] | veyeḳûlûne metâ hâẕe-lva`dü in küntüm ṣâdiḳîn. | ويقولون متى هذا الوعد إن كنتم صادقين وَيَقُولُونَ مَتَى هَذَا الْوَعْدُ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ |
---|
Elmalılı | Bir de, "Eğer doğru söylüyorsanız bu vaad (ettiğiniz azab) hani, ne zaman?" derler. |
Y. Ali | They also say: "When will this promise (come to pass)? (Say) if ye are truthful."
|
Words | | |
7. [34:29] | veyeḳûlûne metâ hâẕe-lva`dü in küntüm ṣâdiḳîn. | ويقولون متى هذا الوعد إن كنتم صادقين وَيَقُولُونَ مَتَى هَذَا الْوَعْدُ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ |
---|
Elmalılı | Ve: "Eğer gerçekçiyseniz bu vaad ne zaman olacak?" diyorlar. |
Y. Ali | They say: "When will this promise (come to pass) if ye are telling the truth?"
|
Words | | |
8. [36:48] | veyeḳûlûne metâ hâẕe-lva`dü in küntüm ṣâdiḳîn. | ويقولون متى هذا الوعد إن كنتم صادقين وَيَقُولُونَ مَتَى هَذَا الْوَعْدُ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ |
---|
Elmalılı | Yine onlar: "Eğer doğru söylüyorsanız bu (kıyamet) vaadi ne zaman?" diyorlar. |
Y. Ali | Further, they say, "When will this promise (come to pass), if what ye say is true?"
|
Words | | |
9. [67:25] | veyeḳûlûne metâ hâẕe-lva`dü in küntüm ṣâdiḳîn. | ويقولون متى هذا الوعد إن كنتم صادقين وَيَقُولُونَ مَتَى هَذَا الْوَعْدُ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ |
---|
Elmalılı | (Onlar): "Doğru iseniz bu tehdit ne zaman olacak?" diyorlar |
Y. Ali | They ask: When will this promise be (fulfilled)? - If ye are telling the truth.
|
Words | | |