1. [13:32] | veleḳadi-stühzie birusülim min ḳablike feemleytü lilleẕîne keferû ŝümme eḫaẕtühüm. fekeyfe kâne `iḳâb. | ولقد استهزئ برسل من قبلك فأمليت للذين كفروا ثم أخذتهم فكيف كان عقاب وَلَقَدِ اسْتُهْزِىءَ بِرُسُلٍ مِّن قَبْلِكَ فَأَمْلَيْتُ لِلَّذِينَ كَفَرُواْ ثُمَّ أَخَذْتُهُمْ فَكَيْفَ كَانَ عِقَابِ |
---|
Elmalılı | Andolsun ki, senden önceki peygamberlerle de alay edildi. Ben de o kâfirlere bir süre için meydan verdim. Sonra da tuttum onları cezalandırdım. O vakit azabım nasıl imiş (gördüler). |
Y. Ali | Mocked were (many) messengers before thee: but I granted respite to the unbelievers, and finally I punished them: Then how (terrible) was my requital!
|
Words | | |
2. [38:14] | in küllün illâ keẕẕebe-rrusüle feḥaḳḳa `iḳâb. | إن كل إلا كذب الرسل فحق عقاب إِن كُلٌّ إِلَّا كَذَّبَ الرُّسُلَ فَحَقَّ عِقَابِ |
---|
Elmalılı | Hepsi de gönderilen peygamberleri yalanladılar da azabım böyle hak oldu. |
Y. Ali | Not one (of them) but rejected the messengers, but My punishment came justly and inevitably (on them).
|
Words | | |
3. [40:5] | keẕẕebet ḳablehüm ḳavmü nûḥiv vel'aḥzâbü mim ba`dihim. vehemmet küllü ümmetim birasûlihim liye'ḫuẕûhü vecâdelû bilbâṭili liyüdḥiḍû bihi-lḥaḳḳa feeḫaẕtühüm. fekeyfe kâne `iḳâb. | كذبت قبلهم قوم نوح والأحزاب من بعدهم وهمت كل أمة برسولهم ليأخذوه وجادلوا بالباطل ليدحضوا به الحق فأخذتهم فكيف كان عقاب كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَالْأَحْزَابُ مِن بَعْدِهِمْ وَهَمَّتْ كُلُّ أُمَّةٍ بِرَسُولِهِمْ لِيَأْخُذُوهُ وَجَادَلُوا بِالْبَاطِلِ لِيُدْحِضُوا بِهِ الْحَقَّ فَأَخَذْتُهُمْ فَكَيْفَ كَانَ عِقَابِ |
---|
Elmalılı | Onlardan önce Nuh kavmi, arkalarından da çeşitli topluluklar yalanlamışlardı. Her ümmet, kendi peygamberlerini yakalamak kastında bulundu. Hakkı batılla gidermek için boşuna mücadele ettiler. Ben de onları tuttum, alıverdim. (Bak o zaman) azabım nasıl oldu? |
Y. Ali | But (there were people) before them, who denied (the Signs),- the People of Noah, and the Confederates (of Evil) after them; and every People plotted against their prophet, to seize him, and disputed by means of vanities, therewith to condemn the Truth; but it was I that seized them! and how (terrible) was My Requital!
|
Words | | |
4. [41:43] | mâ yüḳâlü leke illâ mâ ḳad ḳîle lirrusüli min ḳablik. inne rabbeke leẕû magfirativ veẕû `iḳâbin elîm. | ما يقال لك إلا ما قد قيل للرسل من قبلك إن ربك لذو مغفرة وذو عقاب أليم مَا يُقَالُ لَكَ إِلَّا مَا قَدْ قِيلَ لِلرُّسُلِ مِن قَبْلِكَ إِنَّ رَبَّكَ لَذُو مَغْفِرَةٍ وَذُو عِقَابٍ أَلِيمٍ |
---|
Elmalılı | Ey Muhammed! Sana senden önceki peygamberlere söylenenden başka bir şey söylenmiyor. Şüphesiz ki senin Rabbin hem mağfiret sahibidir hem de acı verecek bir azap sahibidir. |
Y. Ali | Nothing is said to thee that was not said to the messengers before thee: that thy lord has at his Command (all) forgiveness as well as a most Grievous Penalty.
|
Words | | |