1. [6:84] | vevehebnâ lehû isḥâḳa veya`ḳûb. küllen hedeynâ. venûḥan hedeynâ min ḳablü vemin ẕürriyyetihî dâvûde vesüleymâne veeyyûbe veyûsüfe vemûsâ vehârûn. vekeẕâlike neczi-lmuḥsinîn. | ووهبنا له إسحاق ويعقوب كلا هدينا ونوحا هدينا من قبل ومن ذريته داوود وسليمان وأيوب ويوسف وموسى وهارون وكذلك نجزي المحسنين وَوَهَبْنَا لَهُ إِسْحَقَ وَيَعْقُوبَ كُلاًّ هَدَيْنَا وَنُوحًا هَدَيْنَا مِن قَبْلُ وَمِن ذُرِّيَّتِهِ دَاوُودَ وَسُلَيْمَانَ وَأَيُّوبَ وَيُوسُفَ وَمُوسَى وَهَارُونَ وَكَذَلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ |
---|
Elmalılı | Biz ona İshak'ı ve Yakub'u da hediye ettik: Hepsine de doğru yolu gösterdik. Nitekim daha önce Nuh'a ve onun soyundan Davud'a, Süleyman'a, Eyyub'a, Yusuf'a, Musa'ya ve Harun'a da yol göstermiştik. Biz güzel davrananlara böyle karşılık veririz. |
Y. Ali | We gave him Isaac and Jacob: all (three) guided: and before him, We guided Noah, and among his progeny, David, Solomon, Job, Joseph, Moses, and Aaron: thus do We reward those who do good:
|
Words | | |
2. [19:50] | vevehebnâ lehüm mir raḥmetinâ vece`alnâ lehüm lisâne ṣidḳin `aliyyâ. | ووهبنا لهم من رحمتنا وجعلنا لهم لسان صدق عليا وَوَهَبْنَا لَهُم مِّن رَّحْمَتِنَا وَجَعَلْنَا لَهُمْ لِسَانَ صِدْقٍ عَلِيًّا |
---|
Elmalılı | Biz onlara rahmetimizden lütuflarda bulunduk. Hepsine de dillerde güzel ve yüksek bir övgü verdik. |
Y. Ali | And We bestowed of Our Mercy on them, and We granted them lofty honour on the tongue of truth.
|
Words | | |
3. [19:53] | vevehebnâ lehû mir raḥmetinâ eḫâhü hârûne nebiyyâ. | ووهبنا له من رحمتنا أخاه هارون نبيا وَوَهَبْنَا لَهُ مِن رَّحْمَتِنَا أَخَاهُ هَارُونَ نَبِيًّا |
---|
Elmalılı | Rahmetimizden de ona, kardeşi Harun'u bir peygamber olarak ihsan eyledik. Meâli Şerifi |
Y. Ali | And, out of Our Mercy, We gave him his brother Aaron, (also) a prophet.
|
Words | | |
4. [21:72] | vevehebnâ lehû isḥâḳ. veya`ḳûbe nâfileten. veküllen ce`alnâ ṣâliḥîn. | ووهبنا له إسحاق ويعقوب نافلة وكلا جعلنا صالحين وَوَهَبْنَا لَهُ إِسْحَقَ وَيَعْقُوبَ نَافِلَةً وَكُلًّا جَعَلْنَا صَالِحِينَ |
---|
Elmalılı | Ona (İbrahim'e) İshak'ı, üstelik bir de Yakub'u ihsan ettik ve herbirini salih kimseler kıldık. |
Y. Ali | And We bestowed on him Isaac and, as an additional gift, (a grandson), Jacob, and We made righteous men of every one (of them).
|
Words | | |
5. [21:90] | festecebnâ leh. vevehebnâ lehû yaḥyâ veaṣlaḥnâ lehû zevceh. innehüm kânû yüsâri`ûne fi-lḫayrâti veyed`ûnenâ ragabev verahebâ. vekânû lenâ ḫâşi`în. | فاستجبنا له ووهبنا له يحيى وأصلحنا له زوجه إنهم كانوا يسارعون في الخيرات ويدعوننا رغبا ورهبا وكانوا لنا خاشعين فَاسْتَجَبْنَا لَهُ وَوَهَبْنَا لَهُ يَحْيَى وَأَصْلَحْنَا لَهُ زَوْجَهُ إِنَّهُمْ كَانُوا يُسَارِعُونَ فِي الْخَيْرَاتِ وَيَدْعُونَنَا رَغَبًا وَرَهَبًا وَكَانُوا لَنَا خَاشِعِينَ |
---|
Elmalılı | Biz de duasını kabul ile icabet ettik de kendisine Yahya'yı ihsan ettik. Ve eşini (doğum yapmaya) elverişli hale getirdik. Doğrusu onlar iyiliklerde yarışıyorlar, umarak ve korkarak bize yalvarıyorlardı. Bize karşı derin saygı duyuyorlardı. |
Y. Ali | So We listened to him: and We granted him Yahya: We cured his wife's (Barrenness) for him. These (three) were ever quick in emulation in good works; they used to call on Us with love and reverence, and humble themselves before Us.
|
Words | | |
6. [29:27] | vevehebnâ lehû isḥâḳa veya`ḳûbe vece`alnâ fî ẕürriyyetehü-nnübüvvete velkitâbe veâteynâhü ecrahû fi-ddünyâ. veinnehû fi-l'âḫirati lemine-ṣṣâliḥîn. | ووهبنا له إسحاق ويعقوب وجعلنا في ذريته النبوة والكتاب وآتيناه أجره في الدنيا وإنه في الآخرة لمن الصالحين وَوَهَبْنَا لَهُ إِسْحَقَ وَيَعْقُوبَ وَجَعَلْنَا فِي ذُرِّيَّتِهِ النُّبُوَّةَ وَالْكِتَابَ وَآتَيْنَاهُ أَجْرَهُ فِي الدُّنْيَا وَإِنَّهُ فِي الْآخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِحِينَ |
---|
Elmalılı | O'na İshak ve Yakub'u bağışladık. Peygamberliği ve kitapları, onun soyundan gelenlere verdik. Onu dünyada mükafatlandırdık. Şüphesiz o, ahirette de salihler (zümresin)dendir. |
Y. Ali | And We gave (Abraham) Isaac and Jacob, and ordained among his progeny Prophethood and Revelation, and We granted him his reward in this life; and he was in the Hereafter (of the company) of the Righteous.
|
Words | | |
7. [38:30] | vevehebnâ lidâvûde süleymân. ni`me-l`abd. innehû evvâb. | ووهبنا لداوود سليمان نعم العبد إنه أواب وَوَهَبْنَا لِدَاوُودَ سُلَيْمَانَ نِعْمَ الْعَبْدُ إِنَّهُ أَوَّابٌ |
---|
Elmalılı | Bir de Davud'a Süleyman'ı bahşettik. Süleyman ne güzel kuldu. Çünkü o seslice tesbih edip Allah'a yönelirdi. |
Y. Ali | To David We gave Solomon (for a son),- How excellent in Our service! Ever did he turn (to Us)!
|
Words | | |
8. [38:43] | vevehebnâ lehû ehlehû vemiŝlehüm me`ahüm raḥmetem minnâ veẕikrâ liüli-l'elbâb. | ووهبنا له أهله ومثلهم معهم رحمة منا وذكرى لأولي الألباب وَوَهَبْنَا لَهُ أَهْلَهُ وَمِثْلَهُم مَّعَهُمْ رَحْمَةً مِّنَّا وَذِكْرَى لِأُوْلِي الْأَلْبَابِ |
---|
Elmalılı | Ve ona, bütün ailesini ve beraberlerinde bir mislini daha tarafımızdan bir rahmet olarak bahşettik ki, akıl sahipleri için bir ibret olsun. |
Y. Ali | And We gave him (back) his people, and doubled their number,- as a Grace from Ourselves, and a thing for commemoration, for all who have Understanding.
|
Words | | |