1. [54:31] | innâ erselnâ `aleyhim ṣayḥatev vâḥideten fekânû keheşîmi-lmuḥteżir. | إنا أرسلنا عليهم صيحة واحدة فكانوا كهشيم المحتظر إِنَّا أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ صَيْحَةً وَاحِدَةً فَكَانُوا كَهَشِيمِ الْمُحْتَظِرِ |
---|
Elmalılı | Biz onların üzerine tek sayha (korkunç bir ses) gönderdik; ağılcının topladığı çalı çırpı kırıntıları gibi kırılıp dökülüverdiler. |
Y. Ali | For We sent against them a single Mighty Blast, and they became like the dry stubble used by one who pens cattle.
|
Words | | |
2. [54:50] | vemâ emrunâ illâ vâḥidetün kelemḥim bilbeṣar. | وما أمرنا إلا واحدة كلمح بالبصر وَمَا أَمْرُنَا إِلَّا وَاحِدَةٌ كَلَمْحٍ بِالْبَصَرِ |
---|
Elmalılı | Buyruğumuz yalnız bir tekdir, göz açıp yumma gibidir. |
Y. Ali | And Our Command is but a single (Act),- like the twinkling of an eye.
|
Words | | |
3. [60:4] | ḳad kânet leküm üsvetün ḥasenetün fî ibrâhîme velleẕîne me`ah. iẕ ḳâlû liḳavmihim innâ büraâü minküm vemimmâ ta`büdûne min dûni-llâh. kefernâ biküm vebedâ beynenâ vebeynekümü-l`adâvetü vebagḍâü ebeden ḥattâ tü'minû billâhi vaḥdehû illâ ḳavle ibrâhîme liebîhi leestagfiranne leke vemâ emlikü leke mine-llâhi min şey'. rabbenâ `aleyke tevekkelnâ veileyke enebnâ veileyke-lmeṣîr. | قد كانت لكم أسوة حسنة في إبراهيم والذين معه إذ قالوا لقومهم إنا برآء منكم ومما تعبدون من دون الله كفرنا بكم وبدا بيننا وبينكم العداوة والبغضاء أبدا حتى تؤمنوا بالله وحده إلا قول إبراهيم لأبيه لأستغفرن لك وما أملك لك من الله من شيء ربنا عليك توكلنا وإليك أنبنا وإليك المصير قَدْ كَانَتْ لَكُمْ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ فِي إِبْرَاهِيمَ وَالَّذِينَ مَعَهُ إِذْ قَالُوا لِقَوْمِهِمْ إِنَّا بُرَءَاؤُا مِنكُمْ وَمِمَّا تَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ كَفَرْنَا بِكُمْ وَبَدَا بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةُ وَالْبَغْضَاءُ أَبَدًا حَتَّى تُؤْمِنُوا بِاللَّهِ وَحْدَهُ إِلَّا قَوْلَ إِبْرَاهِيمَ لِأَبِيهِ لَأَسْتَغْفِرَنَّ لَكَ وَمَا أَمْلِكُ لَكَ مِنَ اللَّهِ مِن شَيْءٍ رَّبَّنَا عَلَيْكَ تَوَكَّلْنَا وَإِلَيْكَ أَنَبْنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ |
---|
Elmalılı | İbrahim'de ve onunla beraber bulunanlarda sizin için güzel bir misal vardır, onlar kavimlerine demişlerdi ki: "Biz sizden ve sizin Allah'tan başka taptıklarınızdan uzağız. Sizi tanımıyoruz. Siz bir tek Allah'a inanıncaya kadar sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve nefret belirmiştir." Yalnız İbrahim'in babasına: "Senin için mağfiret dileyeceğim, fakat senin için Allah'tan (gelecek) hiçbir şeyi (önlemeye) gücüm yetmez." demesi hariç. Rabbimiz! Yalnız sana dayandık, sana yöneldik. Dönüşümüz de ancak sanadır. |
Y. Ali | There is for you an excellent example (to follow) in Abraham and those with him, when they said to their people: "We are clear of you and of whatever ye worship besides Allah: we have rejected you, and there has arisen, between us and you, enmity and hatred for ever,- unless ye believe in Allah and Him alone": But not when Abraham said to his father: "I will pray for forgiveness for thee, though I have no power (to get) aught on thy behalf from Allah." (They prayed): "Our Lord! in Thee do we trust, and to Thee do we turn in repentance: to Thee is (our) Final Goal.
|
Words | | |
4. [69:13] | feiẕâ nüfiḫa fi-ṣṣûri nefḫatüv vâḥideh. | فإذا نفخ في الصور نفخة واحدة فَإِذَا نُفِخَ فِي الصُّورِ نَفْخَةٌ وَاحِدَةٌ |
---|
Elmalılı | Sûr'a bir tek üfleme üflendiği, |
Y. Ali | Then, when one blast is sounded on the Trumpet,
|
Words | | |
5. [69:14] | veḥumileti-l'arḍu velcibâlü fedükketâ dekketev vâḥidetâ. | وحملت الأرض والجبال فدكتا دكة واحدة وَحُمِلَتِ الْأَرْضُ وَالْجِبَالُ فَدُكَّتَا دَكَّةً وَاحِدَةً |
---|
Elmalılı | Arz ve dağlar yerlerinden kaldırılıp şiddetle birbirine çarpılarak darmadağın olduğu zaman, |
Y. Ali | And the earth is moved, and its mountains, and they are crushed to powder at one stroke,-
|
Words | | |
6. [74:11] | ẕernî vemen ḫalaḳtü veḥîdâ. | ذرني ومن خلقت وحيدا ذَرْنِي وَمَنْ خَلَقْتُ وَحِيدًا |
---|
Elmalılı | Tek olarak yarattığım o kimseyi bana bırak. |
Y. Ali | Leave Me alone, (to deal) with the (creature) whom I created (bare and) alone!-
|
Words | | |
7. [79:13] | feinnemâ hiye zecratüv vâḥideh. | فإنما هي زجرة واحدة فَإِنَّمَا هِيَ زَجْرَةٌ وَاحِدَةٌ |
---|
Elmalılı | Fakat o bir tek haykırıştır. |
Y. Ali | But verily, it will be but a single (Compelling) Cry,
|
Words | | |