1. [34:30] | ḳul leküm mî`âdü yevmil lâ teste'ḫirûne `anhü sâ`atev velâ testaḳdimûn. | قل لكم ميعاد يوم لا تستأخرون عنه ساعة ولا تستقدمون قُل لَّكُم مِّيعَادُ يَوْمٍ لَّا تَسْتَأْخِرُونَ عَنْهُ سَاعَةً وَلَا تَسْتَقْدِمُونَ |
---|
Elmalılı | De ki: "Size vaad edilen öyle bir gündür ki, ondan ne bir an geri kalabilirsiniz, ne de ileri geçebilirsiniz." |
Y. Ali | Say: "The appointment to you is for a Day, which ye cannot put back for an hour nor put forward."
|
Words | | قل - Say,| لكم - "For you| ميعاد - (is the) appointment| يوم - (of) a Day,| لا - not| تستأخرون - you can postpone| عنه - [of] it| ساعة - (for) an hour,| ولا - and not| تستقدمون - (can) you precede (it)."| |
Pickthal | Say (O Muhammad): Yours is the promise of a Day which ye cannot postpone nor hasten by an hour. |
Arberry | Say: 'You have the tryst of a day that you shall not put back by a single hour nor put it forward.' |
Shakir | Say: You have the appointment of a day from which you cannot hold back any while, nor can you bring it on. |
Free Minds | Say: "You have an appointed day, which you cannot delay by one hour, nor advance." |
Qaribullah | Say: 'You are promised a Day. You can neither hold it back, nor can you hasten it by a single hour. ' |
Asad | Say: "There has been appointed for you a Day, which you can neither delay nor advance by a single moment." [For my rendering of sa'ah (lit., "hour") as "a single moment", see surah 7:34.] |
Diyanet Vakfı | De ki: Size öyle bir gün vadedilmiştir ki, ondan ne bir saat geri kalabilirsiniz, ne de ileri geçebilirsiniz. |
Diyanet | De ki: "Size, bir gün tayin edilmiştir. Ondan bir saat ne geri kalabilirsiniz ne de öne geçebilirsiniz." |
Edip Yüksel | De ki, "Size bir saat gecikmeyecek, bir saat de erken gelmeyecek belirlenmiş bir gününüz vardır." |
Suat Yıldırım | Bir de: “Eğer doğru söylüyorsanız vâd ettiğiniz kıyamet ne zaman gerçekleşecek?” derler.De ki: “Sizinle öyle bir buluşma günümüz var ki ondan ne bir saat ileri geçebilirsiniz, ne de bir saat geri kalabilirsiniz.!” [42,18; [71,4; 11, 104-105] |
Yaşar Nuri Öztürk | De ki: "Size bir gün vaat edilmiştir; ondan ne bir saat geri kalabirsiniz ne de ileri geçebilirsiniz." |
Abdulbaki Gölpınarlı | De ki: Size vaadedilen gün, öylesine bir gündür ki zamanından bir an bile geriye kalmayacağı gibi ileriye de atılmaz. |
Ali Bulaç | De ki: "Sizin için belirlenmiş bir gün vardır ki, ondan ne bir an ertelenebilirsiniz, ne de (bir an) öne alınabilirsiniz. |
Süleyman Ateş | De ki: "Sizin için belirtilmiş bir gün vardır. Ondan ne bir sa'at geri kalırsınız, ne de ileri geçebilirsiniz." |
Önceki [34:29]< >[34:31] Sonraki |