1. [49:6] | yâ eyyühe-lleẕîne âmenû in câeküm fâsiḳum binebein fetebeyyenû en tüṣîbû ḳavmem bicehâletin fetuṣbiḥû `alâ mâ fe`altüm nâdimîn. | يا أيها الذين آمنوا إن جاءكم فاسق بنبإ فتبينوا أن تصيبوا قوما بجهالة فتصبحوا على ما فعلتم نادمين يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِن جَاءَكُمْ فَاسِقٌ بِنَبَإٍ فَتَبَيَّنُوا أَن تُصِيبُوا قَوْمًا بِجَهَالَةٍ فَتُصْبِحُوا عَلَى مَا فَعَلْتُمْ نَادِمِينَ |
---|
Elmalılı | Ey iman edenler! Eğer fasıkın biri size bir haber getirirsen onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa sataşırsınız da sonra yaptığınızdan pişman olursunuz. | Y. Ali | O ye who believe! If a wicked person comes to you with any news, ascertain the truth, lest ye harm people unwittingly, and afterwards become full of repentance for what ye have done.
| Words | | يا - O| أيها - O you who believe!| الذين - O you who believe!| آمنوا - O you who believe!| إن - If| جاءكم - comes to you| فاسق - a wicked person| بنبإ - with information,| فتبينوا - investigate,| أن - lest| تصيبوا - you harm| قوما - a people| بجهالة - in ignorance,| فتصبحوا - then you become,| على - over| ما - what| فعلتم - you have done,| نادمين - regretful.| | Pickthal | O ye who believe! If an evil-liver bring you tidings, verify it, lest ye smite some folk in ignorance and afterward repent of what ye did. | Arberry | O believers, if an ungodly man comes to you with a tiding, make clear, lest you afflict a people unwittingly, and then repent of what you have done. | Shakir | O you who believe! if an evil-doer comes to you with a report, look carefully into it, lest you harm a people in ignorance, then be sorry for what you have done. | Free Minds | O you who believe, if a wicked person comes to you with any news, then you shall investigate it. Lest you harm a people out of ignorance, then you will become regretful over what you have done. | Qaribullah | Believers, if an evildoer brings you a piece of news, inquire first, in case you should unwittingly wrong others and then repent of what you have done. | Asad | O YOU who have attained to faith! If any iniquitous person comes to you with a [slanderous] tale, use your discernment, [I.e., verify the truth before giving credence to any such report or rumour. The tale-bearer is characterized as "iniquitous" because the very act of spreading unsubstantiated rumours affecting the reputation of other persons constitutes a spiritual offence.] lest you hurt people unwittingly and afterwards be filled with remorse for what you have done. [Thus, after laying stress in the preceding verses on the reverence due to God's message- bearer - and, by implication, to every righteous leader of the community - the discourse turns to the moral imperative of safeguarding the honour and reputation of every member of the community, man and woman alike. This principle is taken up, more explicitly, in verse 12.] | Diyanet Vakfı | Ey iman edenler! Eğer bir fasık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz. | Diyanet | Ey inananlar! Eğer yoldan çıkmışın biri size bir haber getirirse, onun iç yüzünü araştırın, yoksa bilmeden bir millete fenalık edersiniz de sonra ettiğinize pişman olursunuz. | Edip Yüksel | Ey inananlar, kötü huylara sahip birisi size bir haber getirirse onu araştırınız. Yoksa bilmeden bir topluluğa karşı haksızlık edersiniz ve daha sonra yaptığınızdan pişmanlık duyarsınız. | Suat Yıldırım | Ey iman edenler, herhangi bir fâsık size bir haber getirecek olursa, onu iyice tahkik edin, doğruluğunu araştırın. Yoksa, gerçeği bilmeyerek, birtakım kimselere karşı fenalık edip sonra yaptığınıza pişman olursunuz. Fâsık kelimesi burada, “çizgi dışına çıkmış, itaatsiz, emirleri yerine getirmeyen” anlamındadır.) | Yaşar Nuri Öztürk | Ey iman sahipleri! Özü-sözü bozuk birisi size bir haber getirdiğinde, hemen araştırıp inceleyin/delil arayın! Yoksa bilgisizlikle bir topluluğu suçlar da yapmış olduğunuza pişmanlık duyar hale gelirsiniz. | Abdulbaki Gölpınarlı | Ey inananlar, buyruktan çıkmış biri, size bir haber getirdi mi doğru, yahut yanlış veya yalan olup olmadığını araştırıp iyice bir anlayın, yoksa bir topluluğa, bilgisizlikle bir kötülükte bulunur da yaptığınıza nadim oluverirsiniz. | Ali Bulaç | Ey iman edenler, eğer bir fasık, size bir haber getirirse, onu 'etraflıca araştırın'. Yoksa cehalet sonucu, bir kavme kötülükte bulunursunuz da, sonra işlediklerinize pişman olursunuz. | Süleyman Ateş | Ey inananlar, size fasık (yoldan çıkmış) bir adam bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeyerek bir topluluğa karşı kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz. | Önceki [49:5]< >[49:7] Sonraki |
|