1. [18:31] | ülâike lehüm cennâtü `adnin tecrî min taḥtihimü-l'enhâru yüḥallevne fîhâ min esâvira min ẕehebiv veyelbesûne ŝiyâben ḫuḍram min sündüsiv veistebraḳim müttekiîne fîhâ `ale-l'erâik. ni`me-ŝŝevâb. veḥasünet mürtefeḳâ. | أولئك لهم جنات عدن تجري من تحتهم الأنهار يحلون فيها من أساور من ذهب ويلبسون ثيابا خضرا من سندس وإستبرق متكئين فيها على الأرائك نعم الثواب وحسنت مرتفقا أُوْلَئِكَ لَهُمْ جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهِمُ الْأَنْهَارُ يُحَلَّوْنَ فِيهَا مِنْ أَسَاوِرَ مِن ذَهَبٍ وَيَلْبَسُونَ ثِيَابًا خُضْرًا مِّن سُندُسٍ وَإِسْتَبْرَقٍ مُّتَّكِئِينَ فِيهَا عَلَى الْأَرَائِكِ نِعْمَ الثَّوَابُ وَحَسُنَتْ مُرْتَفَقًا |
---|
Elmalılı | İşte onlara Adn cennetleri vardır; altlarından ırmaklar akar, orada altın bileziklerle süslenecekler, ince ve kalın ipekliden yeşil elbiseler giyerek koltuklar üzerine dayanıp kurulacaklar. O ne güzel karşılık ve ne güzel kalma yeri! |
Y. Ali | For them will be Gardens of Eternity; beneath them rivers will flow; they will be adorned therein with bracelets of gold, and they will wear green garments of fine silk and heavy brocade: They will recline therein on raised thrones. How good the recompense! How beautiful a couch to recline on!
|
Words | | |
2. [38:51] | müttekiîne fîhâ yed`ûne fîhâ bifâkihetin keŝîrativ veşerâb. | متكئين فيها يدعون فيها بفاكهة كثيرة وشراب مُتَّكِئِينَ فِيهَا يَدْعُونَ فِيهَا بِفَاكِهَةٍ كَثِيرَةٍ وَشَرَابٍ |
---|
Elmalılı | İçlerine kurularak orada birçok yemişle, bambaşka bir içki isteyeceklerdir. |
Y. Ali | Therein will they recline (at ease): Therein can they call (at pleasure) for fruit in abundance, and (delicious) drink;
|
Words | | |
3. [52:20] | müttekiîne `alâ sürurim maṣfûfeh. vezevvecnâhüm biḥûrin `în. | متكئين على سرر مصفوفة وزوجناهم بحور عين مُتَّكِئِينَ عَلَى سُرُرٍ مَّصْفُوفَةٍ وَزَوَّجْنَاهُم بِحُورٍ عِينٍ |
---|
Elmalılı | Sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanırlar. Ayrıca biz onları ceylan gözlü hûrilerle evlendirdik. |
Y. Ali | They will recline (with ease) on Thrones (of dignity) arranged in ranks; and We shall join them to Companions, with beautiful big and lustrous eyes.
|
Words | | |
4. [55:54] | müttekiîne `alâ füruşim beṭâinühâ min istebraḳ. vecene-lcenneteyni dân. | متكئين على فرش بطائنها من إستبرق وجنى الجنتين دان مُتَّكِئِينَ عَلَى فُرُشٍ بَطَائِنُهَا مِنْ إِسْتَبْرَقٍ وَجَنَى الْجَنَّتَيْنِ دَانٍ |
---|
Elmalılı | Astarları atlastan yataklara yaslanırlar. İki cennetin de devşirmesi yakındır. |
Y. Ali | They will recline on Carpets, whose inner linings will be of rich brocade: the Fruit of the Gardens will be near (and easy of reach).
|
Words | | |
5. [55:76] | müttekiîne `alâ rafrafin ḫuḍriv ve`abḳariyyin ḥisân. | متكئين على رفرف خضر وعبقري حسان مُتَّكِئِينَ عَلَى رَفْرَفٍ خُضْرٍ وَعَبْقَرِيٍّ حِسَانٍ |
---|
Elmalılı | Yeşil yastıklara ve hârikulâde güzel işlemeli döşeklere yaslanırlar. |
Y. Ali | Reclining on green Cushions and rich Carpets of beauty.
|
Words | | |
6. [56:16] | müttekiîne `aleyhâ müteḳâbilîn. | متكئين عليها متقابلين مُتَّكِئِينَ عَلَيْهَا مُتَقَابِلِينَ |
---|
Elmalılı | Karşılıklı olarak onların üzerinde yaslanırlar. |
Y. Ali | Reclining on them, facing each other.
|
Words | | |
7. [76:13] | müttekiîne fîhâ `ale-l'erâik. lâ yeravne fîhâ şemsev velâ zemherîrâ. | متكئين فيها على الأرائك لا يرون فيها شمسا ولا زمهريرا مُّتَّكِئِينَ فِيهَا عَلَى الْأَرَائِكِ لَا يَرَوْنَ فِيهَا شَمْسًا وَلَا زَمْهَرِيرًا |
---|
Elmalılı | Orada donatılmış koltuklar üzerine dayanmışlardır: Orada ne yakıcı güneş görürler, ne de şiddetli soğuk. |
Y. Ali | Reclining in the (Garden) on raised thrones, they will see there neither the sun's (excessive heat) nor (the moon's) excessive cold.
|
Words | | |