1. [13:19] | efemey ya`lemü ennemâ ünzile ileyke mir rabbike-lḥaḳḳu kemen hüve a`mâ. innemâ yeteẕekkeru ülü-l'elbâb. | أفمن يعلم أنما أنزل إليك من ربك الحق كمن هو أعمى إنما يتذكر أولو الألباب أَفَمَن يَعْلَمُ أَنَّمَا أُنزِلَ إِلَيْكَ مِن رَبِّكَ الْحَقُّ كَمَنْ هُوَ أَعْمَى إِنَّمَا يَتَذَكَّرُ أُوْلُواْ الْأَلْبَابِ |
---|
Elmalılı | Şimdi Rabbinden sana indirilenin gerçekten hak olduğunu bilen bir kimse, kör olan bir kimse gibi olur mu? Fakat bunu ancak üstün akıllı ve temiz vicdanlı kimseler idrak ederler. |
Y. Ali | Is then one who doth know that that which hath been revealed unto thee from thy Lord is the Truth, like one who is blind? It is those who are endued with understanding that receive admonition;-
|
Words | | |
2. [20:44] | feḳûlâ lehû ḳavlel leyyinel le`allehû yeteẕekkeru ev yaḫşâ. | فقولا له قولا لينا لعله يتذكر أو يخشى فَقُولَا لَهُ قَوْلًا لَّيِّنًا لَّعَلَّهُ يَتَذَكَّرُ أَوْ يَخْشَى |
---|
Elmalılı | Varın da ona yumuşak söz söyleyin; olur ki, öğüt dinler, yahut korkar. |
Y. Ali | "But speak to him mildly; perchance he may take warning or fear (Allah)."
|
Words | | |
3. [35:37] | vehüm yaṣṭariḫûne fîhâ. rabbenâ aḫricnâ na`mel ṣâliḥan gayra-lleẕî künnâ na`mel. evelem nü`ammirküm mâ yeteẕekkeru fîhi men teẕekkera vecâekümü-nneẕîr. feẕûḳû femâ liżżâlimîne min neṣîr. | وهم يصطرخون فيها ربنا أخرجنا نعمل صالحا غير الذي كنا نعمل أولم نعمركم ما يتذكر فيه من تذكر وجاءكم النذير فذوقوا فما للظالمين من نصير وَهُمْ يَصْطَرِخُونَ فِيهَا رَبَّنَا أَخْرِجْنَا نَعْمَلْ صَالِحًا غَيْرَ الَّذِي كُنَّا نَعْمَلُ أَوَلَمْ نُعَمِّرْكُم مَّا يَتَذَكَّرُ فِيهِ مَن تَذَكَّرَ وَجَاءَكُمُ النَّذِيرُ فَذُوقُوا فَمَا لِلظَّالِمِينَ مِن نَّصِيرٍ |
---|
Elmalılı | Onlar, orada şöyle feryad ederler: "Ey Rabbimiz! Bizleri çıkar, yapageldiklerimizden başka salih bir amel yapalım." (Onlara): "Size düşünecek olanın düşüneceği kadar bir ömür vermedik mi? Hem size uyarıcı da gelmişti. O halde azabı tadın. Çünkü zalimleri kurtaracak yoktur." (denir). |
Y. Ali | Therein will they cry aloud (for assistance): "Our Lord! Bring us out: we shall work righteousness, not the (deeds) we used to do!" - "Did We not give you long enough life so that he that would should receive admonition? and (moreover) the warner came to you. So taste ye (the fruits of your deeds): for the wrong-doers there is no helper."
|
Words | | |
4. [39:9] | emmen hüve ḳânitün ânâe-lleyli sâcidev veḳâimey yaḥẕeru-l'âḫirate veyercû raḥmete rabbih. ḳul hel yestevi-lleẕîne ya`lemûne velleẕîne lâ ya`lemûn. innemâ yeteẕekkeru ülü-l'elbâb. | أمن هو قانت آناء الليل ساجدا وقائما يحذر الآخرة ويرجو رحمة ربه قل هل يستوي الذين يعلمون والذين لا يعلمون إنما يتذكر أولو الألباب أَمَّنْ هُوَ قَانِتٌ آنَاءَ اللَّيْلِ سَاجِدًا وَقَائِمًا يَحْذَرُ الْآخِرَةَ وَيَرْجُواْ رَحْمَةَ رَبِّهِ قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الَّذِينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ إِنَّمَا يَتَذَكَّرُ أُوْلُوا الْأَلْبَابِ |
---|
Elmalılı | Yoksa o, gece saatlerinde kalkan, secdeye kapanıp, kıyama durarak daima vazifesini yapan, ahireti hesaba katan ve Rabbinin rahmetini uman kimse gibi olur mu? De ki: "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" Ancak temiz akıl sahibi olanlar anlar. |
Y. Ali | Is one who worships devoutly during the hour of the night prostrating himself or standing (in adoration), who takes heed of the Hereafter, and who places his hope in the Mercy of his Lord - (like one who does not)? Say: "Are those equal, those who know and those who do not know? It is those who are endued with understanding that receive admonition.
|
Words | | |
5. [40:13] | hüve-lleẕî yürîküm âyâtihî veyünezzilü leküm mine-ssemâi rizḳâ. vemâ yeteẕekkeru illâ mey yünîb. | هو الذي يريكم آياته وينزل لكم من السماء رزقا وما يتذكر إلا من ينيب هُوَ الَّذِي يُرِيكُمْ آيَاتِهِ وَيُنَزِّلُ لَكُم مِّنَ السَّمَاءِ رِزْقًا وَمَا يَتَذَكَّرُ إِلَّا مَن يُنِيبُ |
---|
Elmalılı | Size âyetlerini gösteren, sizin için gökten bir rızık indiren O'dur. Fakat onları ancak gönül verip düşünenler anlar. |
Y. Ali | He it is Who showeth you his Signs, and sendeth down sustenance for you from the sky: but only those receive admonition who turn (to Allah).
|
Words | | |
6. [79:35] | yevme yeteẕekkeru-l'insânü mâ se`â. | يوم يتذكر الإنسان ما سعى يَوْمَ يَتَذَكَّرُ الْإِنسَانُ مَا سَعَى |
---|
Elmalılı | O, insanın neyin peşinde koştuğunu anladığı gün, |
Y. Ali | The Day when man shall remember (all) that he strove for,
|
Words | | |
7. [89:23] | vecîe yevmeiẕim bicehenneme yevmeiẕiy yeteẕekkeru-l'insânü veennâ lehü-ẕẕikrâ. | وجيء يومئذ بجهنم يومئذ يتذكر الإنسان وأنى له الذكرى وَجِيءَ يَوْمَئِذٍ بِجَهَنَّمَ يَوْمَئِذٍ يَتَذَكَّرُ الْإِنسَانُ وَأَنَّى لَهُ الذِّكْرَى |
---|
Elmalılı | Ki cehennem de o gün getirilmiştir. İşte o gün insan anlar. Fakat bu anlamanın ona ne yararı var? |
Y. Ali | And Hell, that Day, is brought (face to face),- on that Day will man remember, but how will that remembrance profit him?
|
Words | | |