1. [65:10] | e`adde-llâhü lehüm `aẕâben şedîden fetteḳu-llâhe yâ ûli-l'elbâb. elleẕîne âmenû. ḳad enzele-llâhü ileyküm ẕikrâ. | أعد الله لهم عذابا شديدا فاتقوا الله يا أولي الألباب الذين آمنوا قد أنزل الله إليكم ذكرا أَعَدَّ اللَّهُ لَهُمْ عَذَابًا شَدِيدًا فَاتَّقُوا اللَّهَ يَا أُوْلِي الْأَلْبَابِ الَّذِينَ آمَنُوا قَدْ أَنزَلَ اللَّهُ إِلَيْكُمْ ذِكْرًا |
---|
Elmalılı | Allah onlara şiddetli bir azap hazırlamıştır. O halde ey inanan aklı selim sahipleri! Allah'tan korkun, Allah size bir uyarıcı gönderdi. |
Y. Ali | Allah has prepared for them a severe Punishment (in the Hereafter). Therefore fear Allah, O ye men of understanding - who have believed!- for Allah hath indeed sent down to you a Message,-
|
Words | | |
2. [65:11] | rasûley yetlû `aleyküm âyâti-llâhi mübeyyinâtil liyuḫrice-lleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti mine-żżulümâti ile-nnûr. vemey yü'mim billâhi veya`mel ṣâliḥay yüdḫilhü cennâtin tecrî min taḥtihe-l'enhâru ḫâlidîne fîhâ ebedâ. ḳad aḥsene-llâhü lehû rizḳâ. | رسولا يتلو عليكم آيات الله مبينات ليخرج الذين آمنوا وعملوا الصالحات من الظلمات إلى النور ومن يؤمن بالله ويعمل صالحا يدخله جنات تجري من تحتها الأنهار خالدين فيها أبدا قد أحسن الله له رزقا رَّسُولًا يَتْلُواْ عَلَيْكُمْ آيَاتِ اللَّهِ مُبَيِّنَاتٍ لِّيُخْرِجَ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ وَمَن يُؤْمِن بِاللَّهِ وَيَعْمَلْ صَالِحًا يُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا قَدْ أَحْسَنَ اللَّهُ لَهُ رِزْقًا |
---|
Elmalılı | Size Allah'ın açık açık âyetlerini okuyan bir elçi (gönderdi) ki inanıp faydalı işler yapanları, karanlıklardan aydınlığa çıkarsın. Kim Allah'a inanır ve yararlı iş yaparsa (Allah) onu, altlarından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere sokar. Allah ona gerçekten ne güzel rızık vermiştir. |
Y. Ali | An Messenger, who rehearses to you the Signs of Allah containing clear explanations, that he may lead forth those who believe and do righteous deeds from the depths of Darkness into Light. And those who believe in Allah and work righteousness, He will admit to Gardens beneath which Rivers flow, to dwell therein for ever: Allah has indeed granted for them a most excellent Provision.
|
Words | | |
3. [65:12] | allâhü-lleẕî ḫaleḳa seb`a semâvâtiv vemine-l'arḍi miŝlehünn. yetenezzelü-l'emru beynehünne lita`lemû enne-llâhe `alâ külli şey'in ḳadîruv veenne-llâhe ḳad eḥâṭa bikülli şey'in `ilmâ. | الله الذي خلق سبع سماوات ومن الأرض مثلهن يتنزل الأمر بينهن لتعلموا أن الله على كل شيء قدير وأن الله قد أحاط بكل شيء علما اللَّهُ الَّذِي خَلَقَ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ وَمِنَ الْأَرْضِ مِثْلَهُنَّ يَتَنَزَّلُ الْأَمْرُ بَيْنَهُنَّ لِتَعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ وَأَنَّ اللَّهَ قَدْ أَحَاطَ بِكُلِّ شَيْءٍ عِلْمًا |
---|
Elmalılı | Allah O'dur ki yedi göğü ve yerden de onlar kadarını yarattı. Emir bunlar arasında iner ki Allah'ın her şeye kâdir olduğunu ve Allah'ın bilgisinin, her şeyi kuşattığını bilesiniz. |
Y. Ali | Allah is He Who created seven Firmaments and of the earth a similar number. Through the midst of them (all) descends His Command: that ye may know that Allah has power over all things, and that Allah comprehends, all things in (His) Knowledge.
|
Words | | |
4. [66:2] | ḳad feraḍa-llâhü leküm teḥillete eymâniküm. vellâhü mevlâküm. vehüve-l`alîmü-lḥakîm. | قد فرض الله لكم تحلة أيمانكم والله مولاكم وهو العليم الحكيم قَدْ فَرَضَ اللَّهُ لَكُمْ تَحِلَّةَ أَيْمَانِكُمْ وَاللَّهُ مَوْلَاكُمْ وَهُوَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ |
---|
Elmalılı | Allah size yeminlerinizi çözmeyi meşrû kılmıştır. Allah sizin sahibinizdir. O bilendir, hikmetle yönetendir. |
Y. Ali | Allah has already ordained for you, (O men), the dissolution of your oaths (in some cases): and Allah is your Protector, and He is Full of Knowledge and Wisdom.
|
Words | | |
5. [67:5] | veleḳad zeyyenne-ssemâe-ddünyâ bimeṣâbîḥa vece`alnâhâ rucûmel lişşeyâṭîni vea`tednâ lehüm `aẕâbe-sse`îr. | ولقد زينا السماء الدنيا بمصابيح وجعلناها رجوما للشياطين وأعتدنا لهم عذاب السعير وَلَقَدْ زَيَّنَّا السَّمَاءَ الدُّنْيَا بِمَصَابِيحَ وَجَعَلْنَاهَا رُجُومًا لِّلشَّيَاطِينِ وَأَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابَ السَّعِيرِ |
---|
Elmalılı | Andolsun biz, en yakın göğü kandillerle donattık ve onları, şeytanlar için taşlamalar yaptık. Ve onlar için alevli ateş azabını hazırladık. |
Y. Ali | And we have, (from of old), adorned the lowest heaven with Lamps, and We have made such (Lamps) (as) missiles to drive away the Evil Ones, and have prepared for them the Penalty of the Blazing Fire.
|
Words | | |
6. [67:9] | ḳâlû belâ ḳad câenâ neẕîrun fekeẕẕebnâ veḳulnâ mâ nezzele-llâhü min şey'. in entüm illâ fî ḍalâlin kebîr. | قالوا بلى قد جاءنا نذير فكذبنا وقلنا ما نزل الله من شيء إن أنتم إلا في ضلال كبير قَالُوا بَلَى قَدْ جَاءَنَا نَذِيرٌ فَكَذَّبْنَا وَقُلْنَا مَا نَزَّلَ اللَّهُ مِن شَيْءٍ إِنْ أَنتُمْ إِلَّا فِي ضَلَالٍ كَبِيرٍ |
---|
Elmalılı | Derler: "Evet, bize uyarıcı geldi ama biz yalanladık ve Allah hiçbir şey indirmedi, siz ancak büyük bir sapıklık içindesiniz." dedik. |
Y. Ali | They will say: "Yes indeed; a Warner did come to us, but we rejected him and said, 'Allah never sent down any (Message): ye are nothing but an egregious delusion!'"
|
Words | | |
7. [67:18] | veleḳad keẕẕebe-lleẕîne min ḳablihim fekeyfe kâne nekîr. | ولقد كذب الذين من قبلهم فكيف كان نكير وَلَقَدْ كَذَّبَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ فَكَيْفَ كَانَ نَكِيرِ |
---|
Elmalılı | Andolsun, onlardan öncekiler de yalanladılar. Ama beni inkâr nasıl oldu? |
Y. Ali | But indeed men before them rejected (My warning): then how (terrible) was My rejection (of them)?
|
Words | | |
8. [68:43] | ḫâşi`aten ebṣâruhüm terheḳuhüm ẕilleh. veḳad kânû yüd`avne ile-ssücûdi vehüm sâlimûn. | خاشعة أبصارهم ترهقهم ذلة وقد كانوا يدعون إلى السجود وهم سالمون خَاشِعَةً أَبْصَارُهُمْ تَرْهَقُهُمْ ذِلَّةٌ وَقَدْ كَانُوا يُدْعَوْنَ إِلَى السُّجُودِ وَهُمْ سَالِمُونَ |
---|
Elmalılı | Gözleri düşük bir halde kendilerini bir zillet kaplar. Oysa onlar sapasağlam iken de secdeye davet ediliyorlardı. |
Y. Ali | Their eyes will be cast down,- ignominy will cover them; seeing that they had been summoned aforetime to bow in adoration, while they were whole, (and had refused).
|
Words | | |
9. [71:14] | veḳad ḫaleḳaküm aṭvârâ. | وقد خلقكم أطوارا وَقَدْ خَلَقَكُمْ أَطْوَارًا |
---|
Elmalılı | "Oysa o sizi aşama aşama yaratmıştır." |
Y. Ali | "'Seeing that it is He that has created you in diverse stages?
|
Words | | |
10. [71:24] | veḳad eḍallû keŝîrâ. velâ tezidi-żżâlimîne illâ ḍalâlâ. | وقد أضلوا كثيرا ولا تزد الظالمين إلا ضلالا وَقَدْ أَضَلُّوا كَثِيرًا وَلَا تَزِدِ الظَّالِمِينَ إِلَّا ضَلَالًا |
---|
Elmalılı | Çok kişiyi yoldan saptırdılar. Sen de o zalimlerin sadece şaşkınlıklarını artır. |
Y. Ali | "They have already misled many; and grant Thou no increase to the wrong-doers but in straying (from their mark)."
|
Words | | |
11. [72:28] | liya`leme en ḳad eblegû risâlâti rabbihim veeḥâṭa bimâ ledeyhim veaḥṣâ külle şey'in `adedâ. | ليعلم أن قد أبلغوا رسالات ربهم وأحاط بما لديهم وأحصى كل شيء عددا لِّيَعْلَمَ أَن قَدْ أَبْلَغُوا رِسَالَاتِ رَبِّهِمْ وَأَحَاطَ بِمَا لَدَيْهِمْ وَأَحْصَى كُلَّ شَيْءٍ عَدَدًا |
---|
Elmalılı | Bilsin diye ki, onlar Rablerinin elçiliklerini yerine getirmişlerdir. Allah onlarda bulunan her şeyi kuşatmış ve her şeyi bir bir saymıştır |
Y. Ali | "That He may know that they have (truly) brought and delivered the Messages of their Lord: and He surrounds (all the mysteries) that are with them, and takes account of every single thing."
|
Words | | |
12. [81:23] | veleḳad raâhü bil'üfüḳi-lmübîn. | ولقد رآه بالأفق المبين وَلَقَدْ رَآهُ بِالْأُفُقِ الْمُبِينِ |
---|
Elmalılı | Andolsun o, Cebrail'i açık ufukta gördü. |
Y. Ali | And without doubt he saw him in the clear horizon.
|
Words | | |
13. [87:14] | ḳad efleḥa men tezekkâ. | قد أفلح من تزكى قَدْ أَفْلَحَ مَن تَزَكَّى |
---|
Elmalılı | Doğrusu felah buldu (günahtan) temizlenen. |
Y. Ali | But those will prosper who purify themselves,
|
Words | | |
14. [91:9] | ḳad efleḥa men zekkâhâ. | قد أفلح من زكاها قَدْ أَفْلَحَ مَن زَكَّاهَا |
---|
Elmalılı | Elbette nefsini temizleyip parlatan kurtulmuştur. |
Y. Ali | Truly he succeeds that purifies it,
|
Words | | |
15. [91:10] | veḳad ḫâbe men dessâhâ. | وقد خاب من دساها وَقَدْ خَابَ مَن دَسَّاهَا |
---|
Elmalılı | Onu kirletip gömen de ziyan etmiştir. |
Y. Ali | And he fails that corrupts it!
|
Words | | |