Kelime

Kelime<not selected>
Kök<not selected>
Konum[:]

Lütfen mavi renkteki Arapça herhangi bir kelimeyi tıklayınız.

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
15 farklı meali görmek için lütfen [Sure:Ayet] numarasına tıklayınız
Ayet(ler): 1 Surah :  47 - MuhammedGörüntülenen ayet : 4 | 38 - Sure No: 47
Önceki [47:3]< >[47:5] Sonraki
1.
[47:4]
feiẕâ leḳîtümü-lleẕîne keferû feḍarbe-rriḳâb. ḥattâ iẕâ eŝḫantümûhüm feşüddü-lveŝâḳa feimmâ mennem ba`dü veimmâ fidâen ḥattâ teḍa`a-lḥarbü evzârahâ. ẕâlik. velev yeşâü-llâhü lenteṣara minhüm velâkil liyeblüve ba`ḍaküm biba`ḍ. velleẕîne ḳutilû fî sebîli-llâhi feley yüḍille a`mâlehüm.فإذا لقيتم الذين كفروا فضرب الرقاب حتى إذا أثخنتموهم فشدوا الوثاق فإما منا بعد وإما فداء حتى تضع الحرب أوزارها ذلك ولو يشاء الله لانتصر منهم ولكن ليبلو بعضكم ببعض والذين قتلوا في سبيل الله فلن يضل أعمالهم
فَإِذا لَقِيتُمُ الَّذِينَ كَفَرُوا فَضَرْبَ الرِّقَابِ حَتَّى إِذَا أَثْخَنتُمُوهُمْ فَشُدُّوا الْوَثَاقَ فَإِمَّا مَنًّا بَعْدُ وَإِمَّا فِدَاءً حَتَّى تَضَعَ الْحَرْبُ أَوْزَارَهَا ذَلِكَ وَلَوْ يَشَاءُ اللَّهُ لَانتَصَرَ مِنْهُمْ وَلَكِن لِّيَبْلُوَاْ بَعْضَكُم بِبَعْضٍ وَالَّذِينَ قُتِلُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَلَن يُضِلَّ أَعْمَالَهُمْ
Elmalılı Savaşta inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman hemen boyunlarını vurun. Nihayet onlara üstün geldiğiniz zaman bağı sıkı bağlayıp esir alın. Sonra harp ağırlıklarını atıp, savaş bitince de onları ya karşılıksız olarak, ya da fidye ile salıverin. Allah'ın emri budur. Eğer Allah dileseydi onlardan başka türlü de intikam alırdı. Fakat böyle olması sizi birbirinizle denemek içindir. Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların amellerini asla boşa çıkarmaz.
Y. AliTherefore, when ye meet the Unbelievers (in fight), smite at their necks; At length, when ye have thoroughly subdued them, bind a bond firmly (on them): thereafter (is the time for) either generosity or ransom: Until the war lays down its burdens. Thus (are ye commanded): but if it had been Allah's Will, He could certainly have exacted retribution from them (Himself); but (He lets you fight) in order to test you, some with others. But those who are slain in the Way of Allah,- He will never let their deeds be lost.
 Words| فإذا - So when| لقيتم - you meet| الذين - those who| كفروا - disbelieve,| فضرب - then strike| الرقاب - the necks| حتى - until| إذا - when| أثخنتموهم - you have subdued them,| فشدوا - then bind firmly| الوثاق - the bond,| فإما - then either| منا - a favor| بعد - afterwards| وإما - or| فداء - ransom| حتى - until| تضع - lays down| الحرب - the war| أوزارها - its burdens.| ذلك - That.| ولو - And if| يشاء - Allah had willed| الله - Allah had willed| لانتصر - surely, He could have taken retribution| منهم - from them,| ولكن - but| ليبلو - to test| بعضكم - some of you| ببعض - with others.| والذين - And those who| قتلوا - are killed| في - in| سبيل - (the) way of Allah,| الله - (the) way of Allah,| فلن - then never| يضل - He will cause to be lost| أعمالهم - their deeds.|
PickthalNow when ye meet in battle those who disbelieve, then it is smiting of the necks until, when ye have routed them, then making fast of bonds; and afterward either grace or ransom till the war lay down its burdens. That (is the ordinance). And if Allah willed He could have punished them (without you) but (thus it is ordained) that He may try some of you by means of others. And those who are slain in the way of Allah, He rendereth not their actions vain.
Arberry When you meet the unbelievers, smite their necks, then, when you have made wide slaughter among them, tie fast the bonds; then set them free, either by grace or ransom, till the war lays down its loads. So it shall be; and if God had willed, He would have avenged Himself upon them; but that He may try some of you by means of others. And those who are slain in the way of God, He will not send their works astray.
ShakirSo when you meet in battle those who disbelieve, then smite the necks until when you have overcome them, then make (them) prisoners, and afterwards either set them free as a favor or let them ransom (themselves) until the war terminates. That (shall be so); and if Allah had pleased He would certainly have exacted what is due from them, but that He may try some of you by means of others; and (as for) those who are slain in the way of Allah, He will by no means allow their deeds to perish.
Free MindsSo, if you encounter those who have rejected, then strike their formations until you overcome them, then bind them securely. You may either set them free or ransom them, until the war ends. And had God willed, He alone could have beaten them, but He thus tests you by one another. As for those who get killed in the cause of God, He will never let their deeds be put to waste.
Qaribullah Therefore, when you meet the unbelievers smite their necks, then, when you have killed many of them, tie the bonds. Then, either free them by grace or ransom until war shall lay down its loads, in this way, it shall be. Had Allah willed, He would have been victorious over them; except that He might test you, the one by the means of others. As for those who are killed in the Way of Allah, He will not let their works to go astray.
AsadNOW WHEN you meet [in war] those who are bent on denying the truth, [Sc., "and on barring [others] from the path of God" - thus connecting with verse 1 and laying down the fundamental condition which alone justifies physical warfare: namely, a defense of the Faith and of freedom (cf. in this connection see note on 2:190). In other words, when "those who are bent on denying the truth" try to deprive the Muslims of their social and political liberty and thus to make it impossible for them to live in accordance with the principles of their faith, a just war (jihad) becomes allowable and, more than that, a duty. The whole of the above verse relates to war actually in progress (cf. note on the first part of 2:191); and there is no doubt that it was revealed after 22:39-40, the earliest Quranic reference to physical warfare.] smite their necks until you overcome them fully, and then tighten their bonds; [Lit., "tighten the bond". According to almost all the commentators, this expression denotes the taking of prisoners of war. In addition, it may also refer to any sanctions or safeguards which would make it unlikely that the aggression could be resumed in the foreseeable future.] but thereafter [set them free,] either by an act of grace or against ransom, so that the burden of war may be lifted: [Lit., "so that (hatta) the war may lay down its burdens". The term "ransom" comprises also, in this context, a mutual exchange of prisoners of war (Zamakhshari, quoting an opinion of Imam Ash-Shafi).] thus [shall it be]. And [know that] had God so willed, He could indeed punish them [Himself]; but [He wills you to struggle] so as to test you [all] by means of one another. [I.e., so as to enable the believers to prove by actual deeds the depth of their faith and their readiness for self-sacrifice, and to enable the aggressors to realize how wrong they have been, and thus to bring them closer to the truth.] And as for those who are slain in God's cause, never will He let their deeds go to waste:
Diyanet Vakfı(Savaşta) inkar edenlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun. Nihayet onlara iyice vurup sindirince bağı sıkıca bağlayın (esir alın). Savaş sona erince de artık ya karşılıksız veya fidye karşılığı salıverin. Durum şu ki, Allah dileseydi, onlardan intikam alırdı. Fakat sizi birbirinizle denemek ister. Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmaz.
DiyanetSavaşta inkar edenlerle karşılaştığınızda boyunlarını vurun; sonunda onlara üstün geldiğinizde onları esir alın; savaş sona erince onları ya karşılıksız, ya da fidye ile salıverin; Allah dilemiş olsaydı, onlardan başka türlü öç alabilirdi, bunun böyle olması, kiminizi kiminizle denemek içindir. Allah, kendi yolunda öldürülenlerin işlerini boşa çıkarmaz.
Edip YükselSavaşta inkar edenlerle karşılaştığınzda boyunlarını vurun. Sonunda üstün geldiğinizde onları esir alın; onları ya karşılıksız veya fidye karşılığında salın. Savaş durumu kalkıncaya kadar bunu uygulayın. ALLAH dileseydi sizi savaş derdinden kurtarırdı; ancak O sizi böylece birbirinizle sınamaktadır. ALLAH yolunda öldürenlere gelince, onların yaptıklarını boşa çıkarmıyacaktır.
Suat Yıldırımİmdi kâfirlerle savaşta karşılaştığınız zaman hemen boyunlarını vurun. Nihayet onları iyice mağlub edince, işi sağlama bağlayın, onları esir alın. Savaş bitince onları ister lütuf olarak karşılıksız salıverir, ister fidye alarak bırakırsınız.Durum şu ki: Allah dileseydi, onlardan intikamınızı alır, onları cezalandırırdı. Fakat O, sizi birbirinizle denemek için savaşı emrediyor. Allah yolunda öldürülenler var ya, Allah onların yaptıklarını asla zayi etmeyecek, boşa çıkarmayacaktır. [8,67-68; 3,142; 9,14-15]
Yaşar Nuri ÖztürkKüfre batmışlarla burun buruna geldiğinizde, boyunlar vurulur. Nihayet onları bastırıp sindirdiğinizde, antlaşma bağını sıkı bağlayın. Artık bundan sonrası ya bir bağışlama ya bir fidyedir. Nihayet, harp, ağırlıklarını yere bırakır. İşte böyle! Eğer Allah dileseydi, onlardan öc alırdı. Ama kiminizi kiminizle denemek için böyledir. Allah yolunda öldürülenlerin amelleri asla göz ardı edilmeyecektir.
Abdulbaki GölpınarlıKafir olanlarla savaşa giriştiniz mi vurun boyunlarını, onları iyice yaralayıp kırdınız, bozguna uğratıp da onlara üst geldiniz mi işe sağlam yapışın, bağlayın sımsıkı tutsakları, ondan sonra da isterseniz öylece salıverirsiniz onları, isterseniz para alır da bırakırsınız savaş ağırlığını atıncaya dek, bu, böyle; ve Allah dileseydi savaşsız da helak ederdi onları ve fakat bir kısmınızı, bir kısmınızla sınamak ister ve Allah yolunda öldürülenlerin yaptıklarını asla boşa çıkarmamaktadır.
Ali BulaçÖyleyse, inkar edenlerle (savaş sırasında) karşı karşıya geldiğiniz zaman, hemen boyunlarını vurun; sonunda onları 'iyice bozguna uğratıp zafer kazanınca da' artık (esirler için) bağı sımsıkı tutun. Bundan sonra ya bir lütuf olarak (onları bırakın) veya bir fidye (karşılığı salıverin). Öyle ki savaş ağırlıklarını bıraksın (sona ersin). İşte böyle; eğer Allah dilemiş olsaydı, elbette onlardan intikam alırdı. Ancak (savaş,) sizleri birbirinizle denemesi içindir. Allah yolunda öldürülenlerin ise; kesin olarak (Allah,) amellerini giderip-boşa çıkarmaz.
Süleyman Ateş(Savaşta) İnkar edenlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun. Nihayet onları iyice vurup sindirince bağı sıkıca bağlayın (onları esir alın). Ondan sonra artık ya lutfen bırakır veya karşılığında fidye alırsınız. Harb, ağırlıklarını bırakıncaya (savaş sona erinceye) kadar (böyle yaparsınız). Allah dileseydi (kendisi) onlardan öc alırdı, fakat sizi birbirinizle denemek için (size savaşı emrediyor). Allah, kendi yolunda öldürülenlerin yaptıkları işleri zayi etmeyecektir.
Önceki [47:3]< >[47:5] Sonraki
Burada sunulan verilerin tamamı kontrol edilmemiştir. Lütfen orijinal kaynaklardan doğruluğunu kontrol ediniz. Türkçe Tercümeler, tanzil.net internet sitesinden temin edilmiştir. Çalışmamızda kullanılan veritabanı, openburhan.net projesinin veritabanının yeniden düzenlenmiş halidir. Kur'an-ı Kerim sayfasına dönüş için tıklayınız. Urduca-İngilizce OpenBurhan versiyonu için tıklayınız. Çalışmamızda kullanılan verilerin ve dosyaların telif hakları sahiplerine aittir.
OpenBurhanTR 2.0.17