1. [56:33] | lâ maḳṭû`ativ velâ memnû`ah. | لا مقطوعة ولا ممنوعة لَّا مَقْطُوعَةٍ وَلَا مَمْنُوعَةٍ |
---|
Elmalılı | Tükenmeyen ve yasaklanmayan |
Y. Ali | Whose season is not limited, nor (supply) forbidden,
|
Words | | لا - Not| مقطوعة - limited| ولا - and not| ممنوعة - forbidden,| |
Pickthal | Neither out of reach nor yet forbidden, |
Arberry | unfailing, unforbidden, |
Shakir | Neither intercepted nor forbidden, |
Free Minds | Neither ending; nor forbidden. |
Qaribullah | unfailing and not forbidden. |
Asad | never-failing and never out of reach. |
Diyanet Vakfı | Tükenmeyen ve yasaklanmayan. |
Diyanet | Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler. |
Edip Yüksel | Bunlar ne tükenirler, ne de yasak edilirler! |
Suat Yıldırım | Tükenmeyen, eksilmeyen, hiçbir surette esirgenmeyen birçok meyveler içindedirler. |
Yaşar Nuri Öztürk | Ne tükenir ne yasaklanır. |
Abdulbaki Gölpınarlı | Ne biter, zamanları geçer, ne yiyene yeme denir, yeter. |
Ali Bulaç | Kesilip-eksilmeyen ve yasaklanmayan (meyveler). |
Süleyman Ateş | Tükenmeyen ve yasaklanmayan! |
Önceki [56:32]< >[56:34] Sonraki |