1. [69:4] | keẕẕebet ŝemûdü ve`âdüm bilḳâri`ah. | كذبت ثمود وعاد بالقارعة كَذَّبَتْ ثَمُودُ وَعَادٌ بِالْقَارِعَةِ |
---|
Elmalılı | Semûd ve Âd, kapılarını çalacak olan o felaketi yalan saymışlardı. |
Y. Ali | The Thamud and the 'Ad People (branded) as false the Stunning Calamity!
|
Words | | كذبت - Denied| ثمود - Thamud| وعاد - and Aad| بالقارعة - the Striking Calamity.| |
Pickthal | (The tribes of) Thamud and A'ad disbelieved in the judgment to come. |
Arberry | Thamood and Ad cried lies to the Clatterer. |
Shakir | Samood and Ad called the striking calamity a lie. |
Free Minds | Thamud and 'Aad disbelieved in the Shocker. |
Qaribullah | Thamood and Aad belied the Clatterer. |
Asad | THE LIE gave [the tribes of] Thamud and `Ad to [all tidings of] that sudden calamity! |
Diyanet Vakfı | Semud ve Ad kavimleri, kapılarını çalacak felaketi (kıyameti) yalan saymışlardı. |
Diyanet | Semud ve Ad milletleri tepelerine inecek bu gerçeği yalanladılar. |
Edip Yüksel | Semud ve Ad (halkı) sarsıcı olayı yalanladı. |
Suat Yıldırım | İşte Semûd ve Âd milletleri de o kafalara çarpan kıyamet dehşetini yalan saymışlardı. |
Yaşar Nuri Öztürk | Semûd ve Âd kâriayı/başa çarpan olayı yalanlamıştı. |
Abdulbaki Gölpınarlı | Yalanladı Semud ve Âd, insanların başına kopan, akıllarını dağıtan kıyameti. |
Ali Bulaç | Semud ve Ad (toplumları), karia’yı yalan saydılar. |
Süleyman Ateş | Semud ve 'Ad (kavimleri), başa çarpan olayı yalanladılar. |
Önceki [69:3]< >[69:5] Sonraki |