1. [10:88] | veḳâle mûsâ rabbenâ inneke âteyte fir`avne vemeleehû zînetev veemvâlen fi-lḥayâti-ddünyâ rabbenâ liyüḍillû `an sebîlik. rabbene-ṭmis `alâ emvâlihim veşdüd `alâ ḳulûbihim felâ yü'minû ḥattâ yeravu-l`aẕâbe-l'elîm. | وقال موسى ربنا إنك آتيت فرعون وملأه زينة وأموالا في الحياة الدنيا ربنا ليضلوا عن سبيلك ربنا اطمس على أموالهم واشدد على قلوبهم فلا يؤمنوا حتى يروا العذاب الأليم وَقَالَ مُوسَى رَبَّنَا إِنَّكَ آتَيْتَ فِرْعَوْنَ وَمَلَأَهُ زِينَةً وَأَمْوَالاً فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا رَبَّنَا لِيُضِلُّواْ عَن سَبِيلِكَ رَبَّنَا اطْمِسْ عَلَى أَمْوَالِهِمْ وَاشْدُدْ عَلَى قُلُوبِهِمْ فَلاَ يُؤْمِنُواْ حَتَّى يَرَوُاْ الْعَذَابَ الْأَلِيمَ |
---|
Elmalılı | Musa dedi: "Ey Rabbimiz! Sen Firavun'a ve adamlarına şu dünya hayatında göz kamaştırıcı zenginlik ve bol bol servet verdin. Ey Rabbimiz! Senin yolundan saptırsınlar diye mi? Ey Rabbimiz! Onların mallarını sil süpür ve kalblerine sıkıntı düşür. Çünkü onlar o acıklı azabı görmedikçe iman etmeyecekler." |
Y. Ali | Moses prayed: "Our Lord! Thou hast indeed bestowed on Pharaoh and his chiefs splendour and wealth in the life of the present, and so, Our Lord, they mislead (men) from Thy Path. Deface our Lord, the features of their wealth, and send hardness to their hearts, so they will not believe until they see the grievous penalty."
|
Words | | |
2. [10:97] | velev câethüm küllü âyetin ḥattâ yeravu-l`aẕâbe-l'elîm. | ولو جاءتهم كل آية حتى يروا العذاب الأليم وَلَوْ جَاءَتْهُمْ كُلُّ آيَةٍ حَتَّى يَرَوُاْ الْعَذَابَ الْأَلِيمَ |
---|
Elmalılı | Onlara bütün mucizeler hep birden gelse, yine de o acıklı azabı görünceye kadar inanmazlar. |
Y. Ali | Even if every Sign was brought unto them,- until they see (for themselves) the penalty grievous.
|
Words | | |
3. [15:50] | veenne `aẕâbî hüve-l`aẕâbü-l'elîm. | وأن عذابي هو العذاب الأليم وَ أَنَّ عَذَابِي هُوَ الْعَذَابُ الْأَلِيمُ |
---|
Elmalılı | Bununla beraber azabım da çok acıklı bir azabdır. Bunları geçmişten bazı örneklerle açıklamak üzere: |
Y. Ali | And that My Penalty will be indeed the most grievous Penalty.
|
Words | | |
4. [26:201] | lâ yü'minûne bihî ḥattâ yeravu-l`aẕâbe-l'elîm. | لا يؤمنون به حتى يروا العذاب الأليم لَا يُؤْمِنُونَ بِهِ حَتَّى يَرَوُا الْعَذَابَ الْأَلِيمَ |
---|
Elmalılı | Böylece onu günahkarların kalplerine soktuk. (okuyup anladılar, ama yine de) acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler. |
Y. Ali | They will not believe in it until they see the grievous Penalty;
|
Words | | |
5. [37:38] | inneküm leẕâiḳu-l`aẕâbi-l'elîm. | إنكم لذائقو العذاب الأليم إِنَّكُمْ لَذَائِقُوا الْعَذَابِ الْأَلِيمِ |
---|
Elmalılı | Elbette siz o acı azabı tadacaksınız. |
Y. Ali | Ye shall indeed taste of the Grievous Penalty;-
|
Words | | |
6. [51:37] | veteraknâ fîhâ âyetel lilleẕîne yeḫâfûne-l`aẕâbe-l'elîm. | وتركنا فيها آية للذين يخافون العذاب الأليم وَتَرَكْنَا فِيهَا آيَةً لِّلَّذِينَ يَخَافُونَ الْعَذَابَ الْأَلِيمَ |
---|
Elmalılı | Biz orada acı bir azabdan korkan kimseler için bir ibret nişanesi bıraktık. |
Y. Ali | And We left there a Sign for such as fear the Grievous Penalty.
|
Words | | |