1. [26:203] | feyeḳûlû hel naḥnü münżarûn. | فيقولوا هل نحن منظرون فَيَقُولُوا هَلْ نَحْنُ مُنظَرُونَ |
---|
Elmalılı | O zaman "Bize (iman etmemiz için) mühlet verilir mi acaba?... diyeceklerdir. |
Y. Ali | Then they will say: "Shall we be respited?"
|
Words | | فيقولوا - Then they will say,| هل - "Are| نحن - we| منظرون - (to be) reprieved?"| |
Pickthal | Then they will say: Are we to be reprieved? |
Arberry | and they will say, 'Shall we be respited?' |
Shakir | Then they will say: Shall we be respited? |
Free Minds | Then they would Say: "Can we be given more time?" |
Qaribullah | and then they will say: 'Shall we be respited? ' |
Asad | and then they will exclaim, "Could we have a respite?" [I.e., a second chance in life.] |
Diyanet Vakfı | O zaman: Bize (iman etmemiz için) mühlet verilir mi acaba? diyeceklerdir. |
Diyanet | O zaman "Erteye bırakılmaz mıyız?" derler. |
Edip Yüksel | O zaman, "Bize biraz daha süre verilmez mi?" derler. |
Suat Yıldırım | İşte o zaman: “Acaba, bize, azıcık olsun, bir mühlet verilir mi” derler. [14,44; 40,84-85] |
Yaşar Nuri Öztürk | O zaman şöyle derler: "Acaba bize süre verilir mi?" |
Abdulbaki Gölpınarlı | Derler ki: Bize mühlet verilir mi acaba? |
Ali Bulaç | Derler ki: "Bize bir süre tanınır mı?" |
Süleyman Ateş | (Birden onu karşılarında bulunca) Acaba bize süre verilir mi?" derler. |
Önceki [26:202]< >[26:204] Sonraki |