1. [43:71] | yüṭâfü `aleyhim biṣiḥâfim min ẕehebiv veekvâb. vefîhâ mâ teştehîhi-l'enfüsü veteleẕẕü-l'a`yün. veentüm fîhâ ḫâlidûn. | يطاف عليهم بصحاف من ذهب وأكواب وفيها ما تشتهيه الأنفس وتلذ الأعين وأنتم فيها خالدون يُطَافُ عَلَيْهِم بِصِحَافٍ مِّن ذَهَبٍ وَأَكْوَابٍ وَفِيهَا مَا تَشْتَهِيهِ الْأَنفُسُ وَتَلَذُّ الْأَعْيُنُ وَأَنتُمْ فِيهَا خَالِدُونَ |
---|
Elmalılı | Onların etrafında yiyecek ve içecekler altın tepsiler ve kadehlerle dolaştırılır. Orada canların çektiği ve gözlerin hoşlandığı herşey vardır. Siz orada ebedi olarak kalacaksınız. |
Y. Ali | To them will be passed round, dishes and goblets of gold: there will be there all that the souls could desire, all that their ayes could delight in: and ye shall abide therein (for eye).
|
Words | | |
2. [56:18] | biekvâbiv veebârîḳa veke'sim mim me`în. | بأكواب وأباريق وكأس من معين بِأَكْوَابٍ وَأَبَارِيقَ وَكَأْسٍ مِّن مَّعِينٍ |
---|
Elmalılı | Kaynağından doldurulmuş, testiler, ibrikler ve kadehlerle. |
Y. Ali | With goblets, (shining) beakers, and cups (filled) out of clear-flowing fountains:
|
Words | | |
3. [76:15] | veyüṭâfü `aleyhim biâniyetim min fiḍḍativ veekvâbin kânet ḳavârîrâ. | ويطاف عليهم بآنية من فضة وأكواب كانت قواريرا وَيُطَافُ عَلَيْهِم بِآنِيَةٍ مِّن فِضَّةٍ وَأَكْوَابٍ كَانَتْ قَوَارِيرَا |
---|
Elmalılı | Yanlarında gümüşten kaplar, billur kupalar dolaştırılır. |
Y. Ali | And amongst them will be passed round vessels of silver and goblets of crystal,-
|
Words | | |
4. [88:14] | veekvâbüm mevḍû`ah. | وأكواب موضوعة وَأَكْوَابٌ مَّوْضُوعَةٌ |
---|
Elmalılı | Konulmuş kadehler, |
Y. Ali | Goblets placed (ready),
|
Words | | |