1. [18:29] | veḳuli-lḥaḳḳu mir rabbiküm femen şâe felyü'miv vemen şâe felyekfür innâ a`tednâ liżżâlimîne nâran eḥâṭa bihim sürâdiḳuhâ. veiy yestegîŝû yügâŝû bimâin kelmühli yeşvi-lvucûh. bi'se-şşerâb. vesâet mürtefeḳâ. | وقل الحق من ربكم فمن شاء فليؤمن ومن شاء فليكفر إنا أعتدنا للظالمين نارا أحاط بهم سرادقها وإن يستغيثوا يغاثوا بماء كالمهل يشوي الوجوه بئس الشراب وساءت مرتفقا وَقُلِ الْحَقُّ مِن رَّبِّكُمْ فَمَن شَاءَ فَلْيُؤْمِن وَمَن شَاءَ فَلْيَكْفُرْ إِنَّا أَعْتَدْنَا لِلظَّالِمِينَ نَارًا أَحَاطَ بِهِمْ سُرَادِقُهَا وَإِن يَسْتَغِيثُوا يُغَاثُوا بِمَاءٍ كَالْمُهْلِ يَشْوِي الْوُجُوهَ بِئْسَ الشَّرَابُ وَسَاءَتْ مُرْتَفَقًا |
---|
Elmalılı | Ve de ki: O hak Rabbimizdendir. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin. Çünkü biz zalimler için öyle bir ateş hazırlamışız ki, duvarları, çepeçevre onları içine alacaktır. Eğer feryad edip yardım isteseler, erimiş maden gibi yüzleri haşlayan bir su ile cevap verilir. O ne kötü bir içecek ve ne kötü bir dayanma yeri! |
Y. Ali | Say, "The truth is from your Lord": Let him who will believe, and let him who will, reject (it): for the wrong-doers We have prepared a Fire whose (smoke and flames), like the walls and roof of a tent, will hem them in: if they implore relief they will be granted water like melted brass, that will scald their faces, how dreadful the drink! How uncomfortable a couch to recline on!
|
Words | | |
2. [44:45] | kelmühl. yaglî fi-lbüṭûn. | كالمهل يغلي في البطون كَالْمُهْلِ يَغْلِي فِي الْبُطُونِ |
---|
Elmalılı | O pota gibi karınlarda kaynar. |
Y. Ali | Like molten brass; it will boil in their insides.
|
Words | | |
3. [70:8] | yevme tekûnü-ssemâü kelmühl. | يوم تكون السماء كالمهل يَوْمَ تَكُونُ السَّمَاءُ كَالْمُهْلِ |
---|
Elmalılı | O gün gök erimiş bir maden gibi olur. |
Y. Ali | The Day that the sky will be like molten brass,
|
Words | | |
4. [73:11] | veẕernî velmükeẕẕibîne üli-nna`meti vemehhilhüm ḳalîlâ. | وذرني والمكذبين أولي النعمة ومهلهم قليلا وَذَرْنِي وَالْمُكَذِّبِينَ أُولِي النَّعْمَةِ وَمَهِّلْهُمْ قَلِيلًا |
---|
Elmalılı | O yalanlayıcı zevk ve refah sahiplerini bana bırak, onlara biraz mühlet ver. |
Y. Ali | And leave Me (alone to deal with) those in possession of the good things of life, who (yet) deny the Truth; and bear with them for a little while.
|
Words | | |
5. [86:17] | femehhili-lkâfirîne emhilhüm ruveydâ. | فمهل الكافرين أمهلهم رويدا فَمَهِّلِ الْكَافِرِينَ أَمْهِلْهُمْ رُوَيْدًا |
---|
Elmalılı | Onun için sen kâfirlere mühlet ver, onlara az bir zaman tanı. |
Y. Ali | Therefore grant a delay to the Unbelievers: Give respite to them gently (for awhile).
|
Words | | |