1. [66:11] | veḍarabe-llâhü meŝelel lilleẕîne âmenü-mraete fir`avn. iẕ ḳâlet rabbi-bni lî `indeke beyten fi-lcenneti veneccinî min fir`avne ve`amelihî veneccinî mine-lḳavmi-żżâlimîn. | وضرب الله مثلا للذين آمنوا امرأت فرعون إذ قالت رب ابن لي عندك بيتا في الجنة ونجني من فرعون وعمله ونجني من القوم الظالمين وَضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا لِّلَّذِينَ آمَنُوا امْرَأَتَ فِرْعَوْنَ إِذْ قَالَتْ رَبِّ ابْنِ لِي عِندَكَ بَيْتًا فِي الْجَنَّةِ وَنَجِّنِي مِن فِرْعَوْنَ وَعَمَلِهِ وَنَجِّنِي مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ |
---|
Elmalılı | Allah, inananlara da Firavun'un karısını örnek gösterdi. O şöyle demişti: "Rabbim! Bana yanında cennetin içinde bir ev yap, beni Firavun'dan ve onun (kötü) işinden kurtar. Ve beni şu zalim toplumdan kurtar!" |
Y. Ali | And Allah sets forth, as an example to those who believe the wife of Pharaoh: Behold she said: "O my Lord! Build for me, in nearness to Thee, a mansion in the Garden, and save me from Pharaoh and his doings, and save me from those that do wrong";
|
Words | | |
2. [69:9] | vecâe fir`avnü vemen ḳablehû velmü'tefikâtü bilḫâṭieh. | وجاء فرعون ومن قبله والمؤتفكات بالخاطئة وَجَاءَ فِرْعَوْنُ وَمَن قَبْلَهُ وَالْمُؤْتَفِكَاتُ بِالْخَاطِئَةِ |
---|
Elmalılı | Firavun, ondan öncekiler ve altı üstüne getirilen beldeler de hep o hatayı işleyegeldiler. |
Y. Ali | And Pharaoh, and those before him, and the Cities Overthrown, committed habitual Sin.
|
Words | | |
3. [73:15] | innâ erselnâ ileyküm rasûlen şâhiden `aleyküm kemâ erselnâ ilâ fir`avne rasûlâ. | إنا أرسلنا إليكم رسولا شاهدا عليكم كما أرسلنا إلى فرعون رسولا إِنَّا أَرْسَلْنَا إِلَيْكُمْ رَسُولًا شَاهِدًا عَلَيْكُمْ كَمَا أَرْسَلْنَا إِلَى فِرْعَوْنَ رَسُولًا |
---|
Elmalılı | Doğrusu biz size tanıklık edecek bir elçi gönderdik. Nitekim Firavun'a da bir elçi göndermiştik. |
Y. Ali | We have sent to you, (O men!) a messenger, to be a witness concerning you, even as We sent a messenger to Pharaoh.
|
Words | | |
4. [73:16] | fe`aṣâ fir`avnü-rrasûle feeḫaẕnâhü aḫẕev vebîlâ. | فعصى فرعون الرسول فأخذناه أخذا وبيلا فَعَصَى فِرْعَوْنُ الرَّسُولَ فَأَخَذْنَاهُ أَخْذًا وَبِيلًا |
---|
Elmalılı | Firavun o elçiye isyan etmişti. Biz de onu ağır bir yakalayışla yakaladık. |
Y. Ali | But Pharaoh disobeyed the messenger; so We seized him with a heavy Punishment.
|
Words | | |
5. [79:17] | iẕheb ilâ fir`avne innehû ṭagâ. | اذهب إلى فرعون إنه طغى اذْهَبْ إِلَى فِرْعَوْنَ إِنَّهُ طَغَى |
---|
Elmalılı | "Haydi, demişti, git Firavun'a, çünkü o çok azdı." |
Y. Ali | "Go thou to Pharaoh for he has indeed transgressed all bounds:
|
Words | | |
6. [85:18] | fir`avne veŝemûd. | فرعون وثمود فِرْعَوْنَ وَثَمُودَ |
---|
Elmalılı | Yani Firavun ve Semud'un? |
Y. Ali | Of Pharaoh and the Thamud?
|
Words | | |
7. [89:10] | vefir`avne ẕi-l'evtâd. | وفرعون ذي الأوتاد وَفِرْعَوْنَ ذِي الْأَوْتَادِ |
---|
Elmalılı | Kazıklar sahibi (güçlü, kuvvetli) Firavun'a? |
Y. Ali | And with Pharaoh, lord of stakes?
|
Words | | |