1. [66:11] | veḍarabe-llâhü meŝelel lilleẕîne âmenü-mraete fir`avn. iẕ ḳâlet rabbi-bni lî `indeke beyten fi-lcenneti veneccinî min fir`avne ve`amelihî veneccinî mine-lḳavmi-żżâlimîn. | وضرب الله مثلا للذين آمنوا امرأت فرعون إذ قالت رب ابن لي عندك بيتا في الجنة ونجني من فرعون وعمله ونجني من القوم الظالمين وَضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا لِّلَّذِينَ آمَنُوا امْرَأَتَ فِرْعَوْنَ إِذْ قَالَتْ رَبِّ ابْنِ لِي عِندَكَ بَيْتًا فِي الْجَنَّةِ وَنَجِّنِي مِن فِرْعَوْنَ وَعَمَلِهِ وَنَجِّنِي مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ |
---|
Elmalılı | Allah, inananlara da Firavun'un karısını örnek gösterdi. O şöyle demişti: "Rabbim! Bana yanında cennetin içinde bir ev yap, beni Firavun'dan ve onun (kötü) işinden kurtar. Ve beni şu zalim toplumdan kurtar!" |
Y. Ali | And Allah sets forth, as an example to those who believe the wife of Pharaoh: Behold she said: "O my Lord! Build for me, in nearness to Thee, a mansion in the Garden, and save me from Pharaoh and his doings, and save me from those that do wrong";
|
Words | | |
2. [70:38] | eyaṭme`u küllü-mriim minhüm ey yüdḫale cennete ne`îm. | أيطمع كل امرئ منهم أن يدخل جنة نعيم أَيَطْمَعُ كُلُّ امْرِئٍ مِّنْهُمْ أَن يُدْخَلَ جَنَّةَ نَعِيمٍ |
---|
Elmalılı | Onlardan herbiri, bir nimet cennetine sokulacağını mı umuyor? |
Y. Ali | Does every man of them long to enter the Garden of Bliss?
|
Words | | |
3. [74:52] | bel yürîdü küllü-mriim minhüm ey yü'tâ ṣuḥufem müneşşerah. | بل يريد كل امرئ منهم أن يؤتى صحفا منشرة بَلْ يُرِيدُ كُلُّ امْرِئٍ مِّنْهُمْ أَن يُؤْتَى صُحُفًا مُّنَشَّرَةً |
---|
Elmalılı | Hayır, onlardan her kişi kendisine açılmış sayfalar verilmesini istiyor. |
Y. Ali | Forsooth, each one of them wants to be given scrolls (of revelation) spread out!
|
Words | | |
4. [78:40] | innâ enẕernâküm `aẕâben ḳarîbâ. yevme yenżuru-lmerü mâ ḳaddemet yedâhü veyeḳûlü-lkâfiru yâ leytenî küntü türâbâ. | إنا أنذرناكم عذابا قريبا يوم ينظر المرء ما قدمت يداه ويقول الكافر يا ليتني كنت ترابا إِنَّا أَنذَرْنَاكُمْ عَذَابًا قَرِيبًا يَوْمَ يَنظُرُ الْمَرْءُ مَا قَدَّمَتْ يَدَاهُ وَيَقُولُ الْكَافِرُ يَا لَيْتَنِي كُنتُ تُرَابًا |
---|
Elmalılı | Biz sizi yakın bir azap ile uyardık. O gün kişi ellerinin ne takdim ettiğine bakacak ve kâfir diyecek ki: "Ah ne olaydı, ben bir toprak olaydım." |
Y. Ali | Verily, We have warned you of a Penalty near, the Day when man will see (the deeds) which his hands have sent forth, and the Unbeliever will say, "Woe unto me! Would that I were (metre) dust!"
|
Words | | |
5. [80:34] | yevme yefirru-lmerü min eḫîh. | يوم يفر المرء من أخيه يَوْمَ يَفِرُّ الْمَرْءُ مِنْ أَخِيهِ |
---|
Elmalılı | O gün kişi kaçar, kardeşinden... |
Y. Ali | That Day shall a man flee from his own brother,
|
Words | | |
6. [80:37] | likülli-mriim minhüm yevmeiẕin şe'nüy yugnîh. | لكل امرئ منهم يومئذ شأن يغنيه لِكُلِّ امْرِئٍ مِّنْهُمْ يَوْمَئِذٍ شَأْنٌ يُغْنِيهِ |
---|
Elmalılı | Onlardan her birinin o gün başından aşan işi vardır. |
Y. Ali | Each one of them, that Day, will have enough concern (of his own) to make him indifferent to the others.
|
Words | | |
7. [111:4] | vemraetüh. ḥammâlete-lḥaṭab. | وامرأته حمالة الحطب وَامْرَأَتُهُ حَمَّالَةَ الْحَطَبِ |
---|
Elmalılı | Karısı da odun hamalı olarak (onunla beraber girecektir). |
Y. Ali | His wife shall carry the (crackling) wood - As fuel!-
|
Words | | |