1. [31:31] | elem tera enne-lfülke tecrî fi-lbaḥri bini`meti-llâhi liyüriyeküm min âyâtih. inne fî ẕâlike leâyâtil likülli ṣabbârin şekûr. | ألم تر أن الفلك تجري في البحر بنعمت الله ليريكم من آياته إن في ذلك لآيات لكل صبار شكور أَلَمْ تَرَ أَنَّ الْفُلْكَ تَجْرِي فِي الْبَحْرِ بِنِعْمَتِ اللَّهِ لِيُرِيَكُم مِّنْ آيَاتِهِ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّكُلِّ صَبَّارٍ شَكُورٍ |
---|
Elmalılı | Görmedin mi ki Allah, âyetlerinden bir kısmını size göstersin diye gemiler, Allah'ın nimetiyle denizde akıp gidiyor. Şüphesiz bunda çok sabredenler ve çok şükredenler için nice ibretler vardır. |
Y. Ali | Seest thou not that the ships sail through the ocean by the Grace of Allah?- that He may show you of His Signs? Verily in this are Signs for all who constantly persevere and give thanks.
|
Words | | |
2. [35:12] | vemâ yestevi-lbaḥrân. hâẕâ `aẕbün fürâtün sâigun şerâbühû vehâẕâ milḥun ücâc. vemin küllin te'külûne laḥmen ṭariyyev vetestaḫricûne ḥilyeten telbesûnehâ. vetera-lfülke fîhi mevâḫira litebtegû min faḍlihî vele`alleküm teşkürûn. | وما يستوي البحران هذا عذب فرات سائغ شرابه وهذا ملح أجاج ومن كل تأكلون لحما طريا وتستخرجون حلية تلبسونها وترى الفلك فيه مواخر لتبتغوا من فضله ولعلكم تشكرون وَمَا يَسْتَوِي الْبَحْرَانِ هَذَا عَذْبٌ فُرَاتٌ سَائِغٌ شَرَابُهُ وَهَذَا مِلْحٌ أُجَاجٌ وَمِن كُلٍّ تَأْكُلُونَ لَحْمًا طَرِيًّا وَتَسْتَخْرِجُونَ حِلْيَةً تَلْبَسُونَهَا وَتَرَى الْفُلْكَ فِيهِ مَوَاخِرَ لِتَبْتَغُوا مِن فَضْلِهِ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ |
---|
Elmalılı | Hem iki deniz eşit olmuyor. Şu tatlı, hararet keser, içerken (boğazdan) kayar; şu da tuzlu, yakar kavurur. Bununla beraber her birinden taze bir et yersiniz ve bir ziynet çıkarır, giyinirsiniz. Allah'ın lütfundan nasib arayasınız diye suyu yara yara giden gemileri de görürsün. Gerek ki şükredeceksiniz. |
Y. Ali | Nor are the two bodies of flowing water alike,- the one palatable, sweet, and pleasant to drink, and the other, salt and bitter. Yet from each (kind of water) do ye eat flesh fresh and tender, and ye extract ornaments to wear; and thou seest the ships therein that plough the waves, that ye may seek (thus) of the Bounty of Allah that ye may be grateful.
|
Words | | |
3. [42:32] | vemin âyâtihi-lcevâri fi-lbaḥri kel'a`lâm. | ومن آياته الجوار في البحر كالأعلام وَمِنْ آيَاتِهِ الْجَوَارِ فِي الْبَحْرِ كَالْأَعْلَامِ |
---|
Elmalılı | Denizlerde yüce dağlar gibi gemilerin yürümesi de O'nun kudretinin delillerindendir. |
Y. Ali | And among His Signs are the ships, smooth-running through the ocean, (tall) as mountains.
|
Words | | |
4. [44:24] | vetruki-lbaḥra rahvâ. innehüm cündüm mugraḳûn. | واترك البحر رهوا إنهم جند مغرقون وَاتْرُكِ الْبَحْرَ رَهْوًا إِنَّهُمْ جُندٌ مُّغْرَقُونَ |
---|
Elmalılı | Karşıya geçince denizi olduğu gibi açık bırak. Çünkü onlar suda boğulacak bir ordudur." |
Y. Ali | "And leave the sea as a furrow (divided): for they are a host (destined) to be drowned."
|
Words | | |
5. [45:12] | allâhü-lleẕî seḫḫara lekümü-lbaḥra litecriye-lfülkü fîhi biemrihî velitebtegû min faḍlihî vele`alleküm teşkürûn. | الله الذي سخر لكم البحر لتجري الفلك فيه بأمره ولتبتغوا من فضله ولعلكم تشكرون اللَّهُ الَّذِي سخَّرَ لَكُمُ الْبَحْرَ لِتَجْرِيَ الْفُلْكُ فِيهِ بِأَمْرِهِ وَلِتَبْتَغُوا مِن فَضْلِهِ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ |
---|
Elmalılı | Allah O (yüce) zâttır ki, emriyle içinde gemilerin seyretmesi, sizin de O'nun lütfundan rızık aramanız ve şükretmeniz için denizi emrinize vermiştir. |
Y. Ali | It is Allah Who has subjected the sea to you, that ships may sail through it by His command, that ye may seek of his Bounty, and that ye may be grateful.
|
Words | | |
6. [52:6] | velbaḥri-lmescûr. | والبحر المسجور وَالْبَحْرِ الْمَسْجُورِ |
---|
Elmalılı | Kaynatılmış denize, (andolsun ki) |
Y. Ali | And by the Ocean filled with Swell;-
|
Words | | |
7. [55:19] | merace-lbaḥrayni yelteḳiyân. | مرج البحرين يلتقيان مَرَجَ الْبَحْرَيْنِ يَلْتَقِيَانِ |
---|
Elmalılı | (Acı ve tatlı) iki denizi salıverdi birbirine kavuşuyorlar. |
Y. Ali | He has let free the two bodies of flowing water, meeting together:
|
Words | | |
8. [55:24] | velehü-lcevâri-lmünşeâtü fi-lbaḥri kel'a`lâm. | وله الجوار المنشآت في البحر كالأعلام وَلَهُ الْجَوَارِ الْمُنشَآتُ فِي الْبَحْرِ كَالْأَعْلَامِ |
---|
Elmalılı | Denizde koca dağlar gibi yükselen gemiler de onundur. |
Y. Ali | And His are the Ships sailing smoothly through the seas, lofty as mountains:
|
Words | | |
9. [81:6] | veiẕe-lbiḥâru süccirat. | وإذا البحار سجرت وَإِذَا الْبِحَارُ سُجِّرَتْ |
---|
Elmalılı | Denizler ateşlendiğinde (suları çekilip, volkanlar halinde ateş püskürdüğünde), |
Y. Ali | When the oceans boil over with a swell;
|
Words | | |
10. [82:3] | veiẕe-lbiḥâru füccirat. | وإذا البحار فجرت وَإِذَا الْبِحَارُ فُجِّرَتْ |
---|
Elmalılı | Denizler yarılıp akıtıldığı vakit, |
Y. Ali | When the Oceans are suffered to burst forth;
|
Words | | |