Kelime

Kelime<not selected>
Kök<not selected>
Konum[:]

Lütfen mavi renkteki Arapça herhangi bir kelimeyi tıklayınız.

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
15 farklı meali görmek için lütfen [Sure:Ayet] numarasına tıklayınız
Ayet(ler): 1 31 61 91 Surah :  23 - MüminunGörüntülenen ayetler : 91 ... 118 | 118 - Sure no: 23
1.
[23:91]
me-tteḫaẕe-llâhü miv velediv vemâ kâne me`ahû min ilâhin iẕel leẕehebe küllü ilâhim bimâ ḫaleḳa vele`alâ ba`ḍuhüm `alâ ba`ḍ. sübḥâne-llâhi `ammâ yeṣifûn.ما اتخذ الله من ولد وما كان معه من إله إذا لذهب كل إله بما خلق ولعلا بعضهم على بعض سبحان الله عما يصفون
مَا اتَّخَذَ اللَّهُ مِن وَلَدٍ وَمَا كَانَ مَعَهُ مِنْ إِلَهٍ إِذًا لَّذَهَبَ كُلُّ إِلَهٍ بِمَا خَلَقَ وَلَعَلَا بَعْضُهُمْ عَلَى بَعْضٍ سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يَصِفُونَ
Elmalılı Allah evlat edinmemiştir; O'nunla beraber hiçbir ilâh da yoktur. Aksi takdirde her ilâh kendi yarattığını sevk ve idare eder ve bir gün mutlaka onlardan biri diğerine galip gelirdi. Allah, onların yakıştırdıkları şeylerden münezzehtir.
Y. AliNo son did Allah beget, nor is there any god along with Him: (if there were many gods), behold, each god would have taken away what he had created, and some would have lorded it over others! Glory to Allah! (He is free) from the (sort of) things they attribute to Him!
 Words|ما - Not| اتخذ - Allah has taken| الله - Allah has taken| من - any| ولد - son,| وما - and not| كان - is| معه - with Him| من - any| إله - god.| إذا - Then| لذهب - surely (would have) taken away| كل - each| إله - god| بما - what| خلق - he created,| ولعلا - and surely would have overpowered,| بعضهم - some of them| على - [on]| بعض - others.| سبحان - Glory be| الله - (to) Allah| عما - above what| يصفون - they attribute!|
2.
[23:92]
`âlimi-lgaybi veşşehâdeti fete`âlâ `ammâ yüşrikûn.عالم الغيب والشهادة فتعالى عما يشركون
عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَتَعَالَى عَمَّا يُشْرِكُونَ
Elmalılı Allah, gaybı da, açık olanı da bilir. O, müşriklerin ortak koştukları şeylerden çok yüce ve münezzehtir.
Y. AliHe knows what is hidden and what is open: too high is He for the partners they attribute to Him!
 Words|عالم - Knower| الغيب - (of) the unseen| والشهادة - and the witnessed,| فتعالى - exalted is He| عما - above what| يشركون - they associate.|
3.
[23:93]
ḳur rabbi immâ türiyennî mâ yû`adûn.قل رب إما تريني ما يوعدون
قُل رَّبِّ إِمَّا تُرِيَنِّي مَا يُوعَدُونَ
Elmalılı (Resulüm!) De ki: Rabbim! Eğer onlara yöneltilen tehdidi (dünyevî sıkıntıyı ve uhrevî azabı) mutlaka göstereceksen,
Y. AliSay: "O my Lord! if Thou wilt show me (in my lifetime) that which they are warned against,-
 Words|قل - Say,| رب - "My Lord!| إما - If| تريني - You should show me| ما - what| يوعدون - they are promised|
4.
[23:94]
rabbi felâ tec`alnî fi-lḳavmi-żżâlimîn.رب فلا تجعلني في القوم الظالمين
رَبِّ فَلَا تَجْعَلْنِي فِي الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
Elmalılı Bu durumda beni, o zalimler topluluğunda bulundurma, Rabbim!
Y. Ali"Then, O my Lord! put me not amongst the people who do wrong!"
 Words|رب - My Lord,| فلا - then (do) not| تجعلني - place me| في - among| القوم - the people -| الظالمين - the wrongdoers."|
5.
[23:95]
veinnâ `alâ en nüriyeke mâ ne`idühüm leḳâdirûn.وإنا على أن نريك ما نعدهم لقادرون
وَإِنَّا عَلَى أَن نُّرِيَكَ مَا نَعِدُهُمْ لَقَادِرُونَ
Elmalılı Biz, onlara yönelttiğimiz tehdidi sana göstermeye elbette ki kadiriz.
Y. AliAnd We are certainly able to show thee (in fulfilment) that against which they are warned.
 Words|وإنا - And indeed We| على - on| أن - that| نريك - We show you| ما - what| نعدهم - We have promised them| لقادرون - surely able.|
6.
[23:96]
idfa` billetî hiye aḥsenü-sseyyieh. naḥnü a`lemü bimâ yeṣifûn.ادفع بالتي هي أحسن السيئة نحن أعلم بما يصفون
ادْفَعْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ السَّيِّئَةَ نَحْنُ أَعْلَمُ بِمَا يَصِفُونَ
Elmalılı Sen, kötülüğü en güzel bir tutumla sav, çünkü biz onların yakıştırmakta oldukları şeyi çok iyi bilmekteyiz.
Y. AliRepel evil with that which is best: We are well acquainted with the things they say.
 Words|ادفع - Repel| بالتي - by that| هي - which| أحسن - (is) best -| السيئة - the evil.| نحن - We| أعلم - know best| بما - of what| يصفون - they attribute.|
7.
[23:97]
veḳur rabbi e`ûẕü bike min hemezâti-şşeyâṭîn.وقل رب أعوذ بك من همزات الشياطين
وَقُل رَّبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطِينِ
Elmalılı Ve de ki: Rabbim! Şeytanların kışkırtmalarından sana sığınırım!
Y. AliAnd say "O my Lord! I seek refuge with Thee from the suggestions of the Evil Ones.
 Words|وقل - And say,| رب - "My Lord!| أعوذ - I seek refuge| بك - in You| من - from| همزات - (the) suggestions| الشياطين - (of) the evil ones,|
8.
[23:98]
vee`ûẕü bike rabbi ey yaḥḍurûn.وأعوذ بك رب أن يحضرون
وَأَعُوذُ بِكَ رَبِّ أَن يَحْضُرُونِ
Elmalılı Onların yanımda bulunmalarından da sana sığınırım.
Y. Ali"And I seek refuge with Thee O my Lord! lest they should come near me."
 Words|وأعوذ - And I seek refuge| بك - in You,| رب - My Lord!| أن - Lest| يحضرون - they be present with me."|
9.
[23:99]
ḥattâ iẕâ câe eḥadehümü-lmevtü ḳâle rabbi-rci`ûn.حتى إذا جاء أحدهم الموت قال رب ارجعون
حَتَّى إِذَا جَاءَ أَحَدَهُمُ الْمَوْتُ قَالَ رَبِّ ارْجِعُونِ
Elmalılı Nihayet onlardan (müşriklerden) birine ölüm gelip çattığında, "Rabbim, der, lütfen beni (dünyaya) geri gönder,"
Y. Ali(In Falsehood will they be) Until, when death comes to one of them, he says: "O my Lord! send me back (to life),-
 Words|حتى - Until| إذا - when| جاء - comes| أحدهم - (to) one of them| الموت - the death| قال - he says,| رب - "My Lord!| ارجعون - Send me back|
10.
[23:100]
le`allî a`melü ṣâliḥan fîmâ teraktü kellâ. innehâ kelimetün hüve ḳâilühâ. vemiv verâihim berzeḫun ilâ yevmi yüb`aŝûn.لعلي أعمل صالحا فيما تركت كلا إنها كلمة هو قائلها ومن ورائهم برزخ إلى يوم يبعثون
لَعَلِّي أَعْمَلُ صَالِحًا فِيمَا تَرَكْتُ كَلَّا إِنَّهَا كَلِمَةٌ هُوَ قَائِلُهَا وَمِن وَرَائِهِم بَرْزَخٌ إِلَى يَوْمِ يُبْعَثُونَ
Elmalılı "Ta ki, boşa geçirdiğim dünyada iyi iş (ve hareketler) yapayım." Hayır! Onun söylediği bu söz (boş) laftan ibarettir. Onların gerisinde ise, yeniden dirilecekleri güne kadar (süren) bir berzah vardır.
Y. Ali"In order that I may work righteousness in the things I neglected." - "By no means! It is but a word he says."- Before them is a Partition till the Day they are raised up.
 Words|لعلي - That I may| أعمل - do| صالحا - righteous (deeds)| فيما - in what| تركت - I left behind."| كلا - No!| إنها - Indeed, it| كلمة - (is) a word| هو - he| قائلها - speaks it,| ومن - and before them| ورائهم - and before them| برزخ - (is) a barrier| إلى - till| يوم - (the) Day| يبعثون - they are resurrected.|
11.
[23:101]
feiẕâ nüfiḫa fi-ṣṣûri felâ ensâbe beynehüm yevmeiẕiv velâ yetesâelûn.فإذا نفخ في الصور فلا أنساب بينهم يومئذ ولا يتساءلون
فَإِذَا نُفِخَ فِي الصُّورِ فَلَا أَنسَابَ بَيْنَهُمْ يَوْمَئِذٍ وَلَا يَتَسَاءَلُونَ
Elmalılı Sûr'a üflendiği zaman aralarında artık ne soysop (çekişmesi) vardır, ne de birbirlerini soruşturacaklardır.
Y. AliThen when the Trumpet is blown, there will be no more relationships between them that Day, nor will one ask after another!
 Words|فإذا - So when| نفخ - is blown| في - in| الصور - the trumpet| فلا - then not| أنساب - (there) will be relationship| بينهم - among them| يومئذ - that Day,| ولا - and not| يتساءلون - will they ask each other.|
12.
[23:102]
femen ŝeḳulet mevâzînühû feülâike hümü-lmüfliḥûn.فمن ثقلت موازينه فأولئك هم المفلحون
فَمَن ثَقُلَتْ مَوَازِينُهُ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
Elmalılı Böylece kimlerin tartıları ağır basarsa, işte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir.
Y. AliThen those whose balance (of good deeds) is heavy,- they will attain salvation:
 Words|فمن - Then (the one) whose| ثقلت - (are) heavy| موازينه - his scales,| فأولئك - then those -| هم - they| المفلحون - (are) the successful.|
13.
[23:103]
vemen ḫaffet mevâzînühû feülâike-lleẕîne ḫasirû enfüsehüm fî cehenneme ḫâlidûn.ومن خفت موازينه فأولئك الذين خسروا أنفسهم في جهنم خالدون
وَمَنْ خَفَّتْ مَوَازِينُهُ فَأُوْلَئِكَ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنفُسَهُمْ فِي جَهَنَّمَ خَالِدُونَ
Elmalılı Kimlerin de tartıları hafif gelirse, artık bunlar da kendilerine yazık etmişlerdir; (çünkü onlar) ebedî cehennemdedirler.
Y. AliBut those whose balance is light, will be those who have lost their souls, in Hell will they abide.
 Words|ومن - But (the one) whose| خفت - (are) light| موازينه - his scales,| فأولئك - then those| الذين - they [who]| خسروا - have lost| أنفسهم - their souls,| في - in| جهنم - Hell| خالدون - they (will) abide forever.|
14.
[23:104]
telfeḥu vucûhehümü-nnâru vehüm fîhâ kâliḥûn.تلفح وجوههم النار وهم فيها كالحون
تَلْفَحُ وُجُوهَهُمُ النَّارُ وَهُمْ فِيهَا كَالِحُونَ
Elmalılı Orada dişleri sırıtır halde iken ateş yüzlerini yalar.
Y. AliThe Fire will burn their faces, and they will therein grin, with their lips displaced.
 Words|تلفح - Will burn| وجوههم - their faces| النار - the Fire,| وهم - and they| فيها - in it| كالحون - (will) grin with displaced lips.|
15.
[23:105]
elem tekün âyâtî tütlâ `aleyküm feküntüm bihâ tükeẕẕibûn.ألم تكن آياتي تتلى عليكم فكنتم بها تكذبون
أَلَمْ تَكُنْ آيَاتِي تُتْلَى عَلَيْكُمْ فَكُنتُم بِهَا تُكَذِّبُونَ
Elmalılı (Allah Teâlâ,) Size âyetlerim okunurdu da, siz onları yalanlardınız değil mi?... der.
Y. Ali"Were not My Signs rehearsed to you, and ye did but treat them as falsehood?"
 Words|ألم - "Were not| تكن - "Were not| آياتي - My Verses| تتلى - recited| عليكم - to you,| فكنتم - and you used (to)| بها - deny them?"| تكذبون - deny them?"|
16.
[23:106]
ḳâlû rabbenâ galebet `aleynâ şiḳvetünâ vekünnâ ḳavmen ḍâllîn.قالوا ربنا غلبت علينا شقوتنا وكنا قوما ضالين
قَالُوا رَبَّنَا غَلَبَتْ عَلَيْنَا شِقْوَتُنَا وَكُنَّا قَوْمًا ضَالِّينَ
Elmalılı Derler ki: Rabbimiz! Azgınlığımız bizi altetti; biz, bir sapıklar topluluğu idik.
Y. AliThey will say: "our Lord! Our misfortune overwhelmed us, and we became a people astray!
 Words|قالوا - They (will) say,| ربنا - "Our Lord!| غلبت - Overcame| علينا - [on] us| شقوتنا - our wretchedness,| وكنا - and we were| قوما - a people| ضالين - astray.|
17.
[23:107]
rabbenâ aḫricnâ minhâ fein `udnâ feinnâ żâlimûn.ربنا أخرجنا منها فإن عدنا فإنا ظالمون
رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْهَا فَإِنْ عُدْنَا فَإِنَّا ظَالِمُونَ
Elmalılı Rabbimiz! Bizi buradan çıkar. Eğer bir daha (ettiklerimize) dönersek, artık belli ki biz zalim insanlarız.
Y. Ali"Our Lord! bring us out of this: if ever we return (to Evil), then shall we be wrong-doers indeed!"
 Words|ربنا - Our Lord!| أخرجنا - Bring us out| منها - from it,| فإن - then if| عدنا - we return| فإنا - then indeed, we| ظالمون - (would be) wrongdoers."|
18.
[23:108]
ḳâle-ḫseû fîhâ velâ tükellimûn.قال اخسئوا فيها ولا تكلمون
قَالَ اخْسَؤُوا فِيهَا وَلَا تُكَلِّمُونِ
Elmalılı (Allah) buyurur ki: Alçaldıkça alçalın orada! Bana konuşmayın artık.
Y. AliHe will say: "Be ye driven into it (with ignominy)! And speak ye not to Me!
 Words|قال - He (will) say,| اخسئوا - "Remain despised| فيها - in it| ولا - and (do) not| تكلمون - speak to Me."|
19.
[23:109]
innehû kâne ferîḳum min `ibâdî yeḳûlûne rabbenâ âmennâ fagfir lenâ verḥamnâ veente ḫayru-rrâḥimîn.إنه كان فريق من عبادي يقولون ربنا آمنا فاغفر لنا وارحمنا وأنت خير الراحمين
إِنَّهُ كَانَ فَرِيقٌ مِّنْ عِبَادِي يَقُولُونَ رَبَّنَا آمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَأَنتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ
Elmalılı Çünkü kullarımdan bir zümre "Rabbimiz! Biz iman ettik; öyle ise bizi bağışla, bize merhamet et, sen, merhametlilerin en iyisisin." diyorlardı.
Y. Ali"A part of My servants there was, who used to pray 'our Lord! we believe; then do Thou forgive us, and have mercy upon us: For Thou art the Best of those who show mercy!"
 Words|إنه - Indeed,| كان - (there) was| فريق - a party| من - of| عبادي - My slaves| يقولون - (who) said,| ربنا - "Our Lord!| آمنا - We believe,| فاغفر - so forgive| لنا - us| وارحمنا - and have mercy on us,| وأنت - and You| خير - (are) best| الراحمين - (of) those who show mercy."|
20.
[23:110]
fetteḫaẕtümûhüm siḫriyyen ḥattâ ensevküm ẕikrî veküntüm minhüm taḍḥakûn.فاتخذتموهم سخريا حتى أنسوكم ذكري وكنتم منهم تضحكون
فَاتَّخَذْتُمُوهُمْ سِخْرِيًّا حَتَّى أَنسَوْكُمْ ذِكْرِي وَكُنتُم مِّنْهُمْ تَضْحَكُونَ
Elmalılı İşte siz onları alaya aldınız; sonunda bu davranışınız size beni yâd etmeyi unutturdu; çünkü siz onlara gülüyordunuz.
Y. Ali"But ye treated them with ridicule, so much so that (ridicule of) them made you forget My Message while ye were laughing at them!
 Words|فاتخذتموهم - But you took them| سخريا - (in) mockery| حتى - until| أنسوكم - they made you forget| ذكري - My remembrance,| وكنتم - and you used (to)| منهم - at them| تضحكون - laugh.|
21.
[23:111]
innî cezeytühümü-lyevme bimâ ṣaberû ennehüm hümü-lfâizûn.إني جزيتهم اليوم بما صبروا أنهم هم الفائزون
إِنِّي جَزَيْتُهُمُ الْيَوْمَ بِمَا صَبَرُوا أَنَّهُمْ هُمُ الْفَائِزُونَ
Elmalılı Bugün ben onlara, sabrettiklerinin karşılığını verdim; onlar, hakikaten muradlarına erenlerdir.
Y. Ali"I have rewarded them this Day for their patience and constancy: they are indeed the ones that have achieved Bliss..."
 Words|إني - Indeed, I| جزيتهم - have rewarded them| اليوم - this Day| بما - because| صبروا - they were patient,| أنهم - indeed, they| هم - [they]| الفائزون - (are) the successful ones.|
22.
[23:112]
ḳâle kem lebiŝtüm fi-l'arḍi `adede sinîn.قال كم لبثتم في الأرض عدد سنين
قَالَ كَمْ لَبِثْتُمْ فِي الْأَرْضِ عَدَدَ سِنِينَ
Elmalılı (Allah inkârcılara) "Yeryüzünde kaç yıl kaldınız?" diye sorar.
Y. AliHe will say: "What number of years did ye stay on earth?"
 Words|قال - He will say,| كم - "How long| لبثتم - did you remain| في - in| الأرض - the earth,| عدد - (in) number| سنين - (of) years?"|
23.
[23:113]
ḳâlû lebiŝnâ yevmen ev ba`ḍa yevmin fes'eli-l`âddîn.قالوا لبثنا يوما أو بعض يوم فاسأل العادين
قَالُوا لَبِثْنَا يَوْمًا أَوْ بَعْضَ يَوْمٍ فَاسْأَلِ الْعَادِّينَ
Elmalılı "Bir gün veya günün bir kısmı kadar kaldık. İşte bilenlere sor." derler.
Y. AliThey will say: "We stayed a day or part of a day: but ask those who keep account."
 Words|قالوا - They will say,| لبثنا - "We remained| يوما - a day| أو - or| بعض - a part| يوم - (of) a day;| فاسأل - but ask| العادين - those who keep count."|
24.
[23:114]
ḳâle il lebiŝtüm illâ ḳalîlel lev enneküm küntüm ta`lemûn.قال إن لبثتم إلا قليلا لو أنكم كنتم تعلمون
قَالَ إِن لَّبِثْتُمْ إِلَّا قَلِيلًا لَّوْ أَنَّكُمْ كُنتُمْ تَعْلَمُونَ
Elmalılı (Allah) buyurur ki: Sadece az bir süre kaldınız; keşke siz (bunu) bilmiş olsaydınız!
Y. AliHe will say: "Ye stayed not but a little,- if ye had only known!
 Words|قال - He will say,| إن - "Not| لبثتم - you stayed| إلا - but| قليلا - a little,| لو - if| أنكم - only you| كنتم - [you]| تعلمون - knew.|
25.
[23:115]
efeḥasibtüm ennemâ ḫalaḳnâküm `abeŝev veenneküm ileynâ lâ türce`ûn.أفحسبتم أنما خلقناكم عبثا وأنكم إلينا لا ترجعون
أَفَحَسِبْتُمْ أَنَّمَا خَلَقْنَاكُمْ عَبَثًا وَأَنَّكُمْ إِلَيْنَا لَا تُرْجَعُونَ
Elmalılı Sizi sadece boş yere yarattığımızı ve sizin hakikaten huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız?
Y. Ali"Did ye then think that We had created you in jest, and that ye would not be brought back to Us (for account)?"
 Words|أفحسبتم - Then did you think| أنما - that| خلقناكم - We created you| عبثا - uselessly| وأنكم - and that you| إلينا - to Us| لا - not| ترجعون - will be returned?"|
26.
[23:116]
fete`âle-llâhü-lmelikü-lḥaḳḳ. lâ ilâhe illâ hû. rabbü-l`arşi-lkerîm.فتعالى الله الملك الحق لا إله إلا هو رب العرش الكريم
فَتَعَالَى اللَّهُ الْمَلِكُ الْحَقُّ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْكَرِيمِ
Elmalılı Mutlak hâkim ve hak olan Allah, çok yücedir. O'ndan başka ilâh yoktur. O, bereketli Arş'ın sahibidir.
Y. AliTherefore exalted be Allah, the King, the Reality: there is no god but He, the Lord of the Throne of Honour!
 Words|فتعالى - So exalted is| الله - Allah,| الملك - the King,| الحق - the Truth.| لا - (There is) no| إله - god| إلا - except| هو - Him,| رب - (the) Lord| العرش - (of) the Throne| الكريم - Honorable.|
27.
[23:117]
vemey yed`u me`a-llâhi ilâhen âḫara lâ bürhâne lehû bihî feinnemâ ḥisâbühû `inde rabbih. innehû lâ yüfliḥu-lkâfirûn.ومن يدع مع الله إلها آخر لا برهان له به فإنما حسابه عند ربه إنه لا يفلح الكافرون
وَمَن يَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَهًا آخَرَ لَا بُرْهَانَ لَهُ بِهِ فَإِنَّمَا حِسَابُهُ عِندَ رَبِّهِ إِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الْكَافِرُونَ
Elmalılı Her kim Allah ile birlikte diğer bir tanrıya taparsaki bu hususla ilgili hiçbir delili yoktur o kimsenin hesabı ancak Rabbinin nezdindedir. Şurası muhakkak ki, kâfirler kurtuluşa eremezler.
Y. AliIf anyone invokes, besides Allah, Any other god, he has no authority therefor; and his reckoning will be only with his Lord! and verily the Unbelievers will fail to win through!
 Words|ومن - And whoever| يدع - invokes| مع - with| الله - Allah| إلها - god| آخر - other,| لا - no| برهان - proof| له - for him| به - in it.| فإنما - Then only| حسابه - his account| عند - (is) with| ربه - his Lord.| إنه - Indeed, [he]| لا - not| يفلح - will succeed| الكافرون - the disbelievers.|
28.
[23:118]
veḳur rabbi-gfir verḥam veente ḫayru-rrâḥimîn.وقل رب اغفر وارحم وأنت خير الراحمين
وَقُل رَّبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَأَنتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ
Elmalılı Resulüm! De ki: "Rabbim, bağışla ve merhamet et! Sen merhametlilerin en iyisisin."
Y. AliSo say: "O my Lord! grant Thou forgiveness and mercy for Thou art the Best of those who show mercy!"
 Words|وقل - And say,| رب - "My Lord!| اغفر - Forgive| وارحم - and have mercy,| وأنت - and You| خير - (are the) Best| الراحمين - (of) those who show mercy."|
Burada sunulan verilerin tamamı kontrol edilmemiştir. Lütfen orijinal kaynaklardan doğruluğunu kontrol ediniz. Türkçe Tercümeler, tanzil.net internet sitesinden temin edilmiştir. Çalışmamızda kullanılan veritabanı, openburhan.net projesinin veritabanının yeniden düzenlenmiş halidir. Kur'an-ı Kerim sayfasına dönüş için tıklayınız. Urduca-İngilizce OpenBurhan versiyonu için tıklayınız. Çalışmamızda kullanılan verilerin ve dosyaların telif hakları sahiplerine aittir.
OpenBurhanTR 2.0.17