Kelime

Kelime<not selected>
Kök<not selected>
Konum[:]

Lütfen mavi renkteki Arapça herhangi bir kelimeyi tıklayınız.

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
15 farklı meali görmek için lütfen [Sure:Ayet] numarasına tıklayınız
Ayet(ler): 1 31 61 91 121 151 181 Surah :  37 - SaffatGörüntülenen ayetler : 61 ... 90 | 182 - Sure no: 37
1.
[37:61]
limiŝli hâẕâ felya`meli-l`âmilûn.لمثل هذا فليعمل العاملون
لِمِثْلِ هَذَا فَلْيَعْمَلِ الْعَامِلُونَ
Elmalılı Çalışanlar işte böyle bir kurtuluş için çalışsınlar.
Y. AliFor the like of this let all strive, who wish to strive.
 Words|لمثل - For (the) like| هذا - (of) this,| فليعمل - let work| العاملون - the workers.|
2.
[37:62]
eẕâlike ḫayrun nüzülen em şeceratü-zzeḳḳûm.أذلك خير نزلا أم شجرة الزقوم
أَذَلِكَ خَيْرٌ نُّزُلًا أَمْ شَجَرَةُ الزَّقُّومِ
Elmalılı Nasıl, bu mu daha hayırlı konukluk için, yoksa zakkum ağacı mı?
Y. AliIs that the better entertainment or the Tree of Zaqqum?
 Words|أذلك - Is that| خير - better| نزلا - (as) hospitality| أم - or| شجرة - (the) tree| الزقوم - (of) Zaqqum?|
3.
[37:63]
innâ ce`alnâhâ fitnetel liżżâlimîn.إنا جعلناها فتنة للظالمين
إِنَّا جَعَلْنَاهَا فِتْنَةً لِّلظَّالِمِينَ
Elmalılı Gerçekten biz onu zalimler için bir fitne (imtihan) yaptık.
Y. AliFor We have truly made it (as) a trial for the wrong-doers.
 Words|إنا - Indeed, We| جعلناها - [We] have made it| فتنة - a trial| للظالمين - for the wrongdoers.|
4.
[37:64]
innehâ şeceratün taḫrucü fî aṣli-lceḥîm.إنها شجرة تخرج في أصل الجحيم
إِنَّهَا شَجَرَةٌ تَخْرُجُ فِي أَصْلِ الْجَحِيمِ
Elmalılı O bir ağaçtır ki cehennemin dibinde çıkar.
Y. AliFor it is a tree that springs out of the bottom of Hell-Fire:
 Words|إنها - Indeed, it| شجرة - (is) a tree| تخرج - that grows| في - in| أصل - (the) bottom| الجحيم - (of) the Hellfire,|
5.
[37:65]
ṭal`uhâ keennehû ruûsü-şşeyâṭîn.طلعها كأنه رءوس الشياطين
طَلْعُهَا كَأَنَّهُ رُؤُوسُ الشَّيَاطِينِ
Elmalılı Tomurcukları şeytanların başları gibidir.
Y. AliThe shoots of its fruit-stalks are like the heads of devils:
 Words|طلعها - Its emerging fruit| كأنه - (is) as if it| رءوس - (was) heads| الشياطين - (of) the devils.|
6.
[37:66]
feinnehüm leâkilûne minhâ femâliûne minhe-lbüṭûn.فإنهم لآكلون منها فمالئون منها البطون
فَإِنَّهُمْ لَآكِلُونَ مِنْهَا فَمَالِؤُونَ مِنْهَا الْبُطُونَ
Elmalılı Mutlaka onlar, ondan yiyecekler de karınlarını bundan dolduracaklardır.
Y. AliTruly they will eat thereof and fill their bellies therewith.
 Words|فإنهم - And indeed, they| لآكلون - (will) surely eat| منها - from it| فمالئون - and fill| منها - with it| البطون - (their) bellies.|
7.
[37:67]
ŝümme inne lehüm `aleyhâ leşevbem min ḥamîm.ثم إن لهم عليها لشوبا من حميم
ثُمَّ إِنَّ لَهُمْ عَلَيْهَا لَشَوْبًا مِّنْ حَمِيمٍ
Elmalılı Sonra üzerine onlar için kaynar bir içecek vardır.
Y. AliThen on top of that they will be given a mixture made of boiling water.
 Words|ثم - Then| إن - indeed,| لهم - for them| عليها - in it| لشوبا - (is) a mixture| من - of| حميم - boiling water.|
8.
[37:68]
ŝümme inne merci`ahüm leile-lceḥîm.ثم إن مرجعهم لإلى الجحيم
ثُمَّ إِنَّ مَرْجِعَهُمْ لَإِلَى الْجَحِيمِ
Elmalılı Sonra da dönecekleri yer, şüphesiz cehennemdir.
Y. AliThen shall their return be to the (Blazing) Fire.
 Words|ثم - Then| إن - indeed,| مرجعهم - their return| لإلى - (will) surely be to| الجحيم - the Hellfire.|
9.
[37:69]
innehüm elfev âbâehüm ḍâllîn.إنهم ألفوا آباءهم ضالين
إِنَّهُمْ أَلْفَوْا آبَاءَهُمْ ضَالِّينَ
Elmalılı Çünkü onlar, atalarını sapıklıkta buldular.
Y. AliTruly they found their fathers on the wrong Path;
 Words|إنهم - Indeed, they| ألفوا - found| آباءهم - their fathers| ضالين - astray.|
10.
[37:70]
fehüm `alâ âŝârihim yühra`ûn.فهم على آثارهم يهرعون
فَهُمْ عَلَى آثَارِهِمْ يُهْرَعُونَ
Elmalılı Şimdi de kendileri onların izlerinde koşturuyorlar.
Y. AliSo they (too) were rushed down on their footsteps!
 Words|فهم - So they| على - on| آثارهم - their footsteps| يهرعون - they hastened.|
11.
[37:71]
veleḳad ḍalle ḳablehüm ekŝeru-l'evvelîn.ولقد ضل قبلهم أكثر الأولين
وَلَقَدْ ضَلَّ قَبْلَهُمْ أَكْثَرُ الْأَوَّلِينَ
Elmalılı Andolsun ki, onlardan öncekilerin çoğu sapıklıkta idiler.
Y. AliAnd truly before them, many of the ancients went astray;-
 Words|ولقد - And verily,| ضل - went astray| قبلهم - before them| أكثر - most| الأولين - (of) the former (people),|
12.
[37:72]
veleḳad erselnâ fîhim münẕirîn.ولقد أرسلنا فيهم منذرين
وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا فِيهِم مُّنذِرِينَ
Elmalılı Gerçekten biz onlara içlerinden uyarıcı peygamberler de gönderdik.
Y. AliBut We sent aforetime, among them, (messengers) to admonish them;-
 Words|ولقد - And verily,| أرسلنا - We sent| فيهم - among them| منذرين - warners.|
13.
[37:73]
fenżur keyfe kâne `âḳibetü-lmünẕerîn.فانظر كيف كان عاقبة المنذرين
فَانظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُنذَرِينَ
Elmalılı Sonra da bak o uyarılanların sonu nasıl oldu?
Y. AliThen see what was the end of those who were admonished (but heeded not),-
 Words|فانظر - Then see| كيف - how| كان - was| عاقبة - (the) end| المنذرين - (of) those who were warned,|
14.
[37:74]
illâ `ibâde-llâhi-lmuḫleṣîn.إلا عباد الله المخلصين
إِلَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ
Elmalılı Ancak Allah'ın ihlas ile seçilen kulları başka.
Y. AliExcept the sincere (and devoted) Servants of Allah.
 Words|إلا - Except| عباد - (the) slaves| الله - (of) Allah| المخلصين - the chosen ones.|
15.
[37:75]
veleḳad nâdânâ nûḥun feleni`me-lmücîbûn.ولقد نادانا نوح فلنعم المجيبون
وَلَقَدْ نَادَانَا نُوحٌ فَلَنِعْمَ الْمُجِيبُونَ
Elmalılı Andolsun ki Nuh bize seslenip dua etmişti de biz de ne güzel kabul etmiştik.
Y. Ali(In the days of old), Noah cried to Us, and We are the best to hear prayer.
 Words|ولقد - And verily,| نادانا - called Us| نوح - Nuh;| فلنعم - and Best| المجيبون - (are We as) Responders!|
16.
[37:76]
venecceynâhü veehlehû mine-lkerbi-l`ażîm.ونجيناه وأهله من الكرب العظيم
وَنَجَّيْنَاهُ وَأَهْلَهُ مِنَ الْكَرْبِ الْعَظِيمِ
Elmalılı Biz hem onu, hem ailesini o büyük sıkıntıdan kurtardık.
Y. AliAnd We delivered him and his people from the Great Calamity,
 Words|ونجيناه - And We saved him| وأهله - and his family| من - from| الكرب - the distress,| العظيم - the great.|
17.
[37:77]
vece`alnâ ẕürriyyetehû hümü-lbâḳîn.وجعلنا ذريته هم الباقين
وَجَعَلْنَا ذُرِّيَّتَهُ هُمْ الْبَاقِينَ
Elmalılı Hem onun neslini bâki kalanlar kıldık.
Y. AliAnd made his progeny to endure (on this earth);
 Words|وجعلنا - And We made| ذريته - his offspring| هم - [they]| الباقين - the survivors.|
18.
[37:78]
veteraknâ `aleyhi fi-l'âḫirîn.وتركنا عليه في الآخرين
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْآخِرِينَ
Elmalılı Hem de sonradan gelenler içinde güzel bir namını bıraktık.
Y. AliAnd We left (this blessing) for him among generations to come in later times:
 Words|وتركنا - And We left| عليه - for him| في - among| الآخرين - the later generations.|
19.
[37:79]
selâmün `alâ nûḥin fi-l`âlemîn.سلام على نوح في العالمين
سَلَامٌ عَلَى نُوحٍ فِي الْعَالَمِينَ
Elmalılı Bütün âlemler içinde Nuh'a selam olsun.
Y. Ali"Peace and salutation to Noah among the nations!"
 Words|سلام - "Peace be| على - upon| نوح - Nuh| في - among| العالمين - the worlds."|
20.
[37:80]
innâ keẕâlike neczi-lmuḥsinîn.إنا كذلك نجزي المحسنين
إِنَّا كَذَلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ
Elmalılı İşte biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız.
Y. AliThus indeed do we reward those who do right.
 Words|إنا - Indeed, We| كذلك - thus| نجزي - [We] reward| المحسنين - the good-doers.|
21.
[37:81]
innehû min `ibâdine-lmü'minîn.إنه من عبادنا المؤمنين
إِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِنِينَ
Elmalılı Çünkü o bizim mümin kullarımızdandı.
Y. AliFor he was one of our believing Servants.
 Words|إنه - Indeed, he| من - (was) of| عبادنا - Our slaves| المؤمنين - believing.|
22.
[37:82]
ŝümme agraḳne-l'âḫarîn.ثم أغرقنا الآخرين
ثُمَّ أَغْرَقْنَا الْآخَرِينَ
Elmalılı Sonra diğerlerini suda boğduk.
Y. AliThen the rest we overwhelmed in the Flood.
 Words|ثم - Then| أغرقنا - We drowned| الآخرين - the others.|
23.
[37:83]
veinne min şî`atihî leibrâhîm.وإن من شيعته لإبراهيم
وَإِنَّ مِن شِيعَتِهِ لَإِبْرَاهِيمَ
Elmalılı Şüphesiz ki İbrahim de onun kolundandı.
Y. AliVerily among those who followed his Way was Abraham.
 Words|وإن - And indeed,| من - among| شيعته - his kind| لإبراهيم - (was) surely Ibrahim,|
24.
[37:84]
iẕ câe rabbehû biḳalbin selîm.إذ جاء ربه بقلب سليم
إِذْ جَاءَ رَبَّهُ بِقَلْبٍ سَلِيمٍ
Elmalılı Çünkü o, Rabbine tertemiz bir kalb ile gelmişti.
Y. AliBehold! he approached his Lord with a sound heart.
 Words|إذ - When| جاء - he came| ربه - (to) his Lord| بقلب - with a heart| سليم - sound,|
25.
[37:85]
iẕ ḳâle liebîhi veḳavmihî mâẕâ ta`büdûn.إذ قال لأبيه وقومه ماذا تعبدون
إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِ مَاذَا تَعْبُدُونَ
Elmalılı O babasına ve kavmine şöyle demişti: "Siz nelere tapıyorsunuz?"
Y. AliBehold! he said to his father and to his people, "What is that which ye worship?
 Words|إذ - When| قال - he said| لأبيه - to his father| وقومه - and his people,| ماذا - "What is it| تعبدون - you worship?|
26.
[37:86]
eifken âliheten dûne-llâhi türîdûn.أئفكا آلهة دون الله تريدون
أَئِفْكًا آلِهَةً دُونَ اللَّهِ تُرِيدُونَ
Elmalılı "Yalancılık etmek için mi Allah'tan başka ilâhlar istiyorsunuz?"
Y. Ali"Is it a falsehood- gods other than Allah- that ye desire?
 Words|أئفكا - Is it falsehood -| آلهة - gods| دون - other than| الله - Allah -| تريدون - (that) you desire?|
27.
[37:87]
femâ żannüküm birabbi-l`âlemîn.فما ظنكم برب العالمين
فَمَا ظَنُّكُم بِرَبِّ الْعَالَمِينَ
Elmalılı "Siz âlemlerin Rabbini ne zannediyorsunuz?"
Y. Ali"Then what is your idea about the Lord of the worlds?"
 Words|فما - Then what| ظنكم - (do) you think| برب - about (the) Lord| العالمين - (of) the worlds?"|
28.
[37:88]
feneżara nażraten fi-nnücûm.فنظر نظرة في النجوم
فَنَظَرَ نَظْرَةً فِي النُّجُومِ
Elmalılı Derken yıldızlara bir baktı da: "Ben gerçekten hastayım" dedi.
Y. AliThen did he cast a glance at the Stars.
 Words|فنظر - Then he glanced| نظرة - a glance| في - at| النجوم - the stars,|
29.
[37:89]
feḳâle innî seḳîm.فقال إني سقيم
فَقَالَ إِنِّي سَقِيمٌ
Elmalılı Derken yıldızlara bir baktı da: "Ben gerçekten hastayım" dedi.
Y. AliAnd he said, "I am indeed sick (at heart)!"
 Words|فقال - And he said,| إني - "Indeed, I am| سقيم - sick."|
30.
[37:90]
fetevellev `anhü müdbirîn.فتولوا عنه مدبرين
فَتَوَلَّوْا عَنْهُ مُدْبِرِينَ
Elmalılı O zaman arkalarını dönerek başından kaçışıverdiler.
Y. AliSo they turned away from him, and departed.
 Words|فتولوا - So they turned away| عنه - from him| مدبرين - departing.|
Burada sunulan verilerin tamamı kontrol edilmemiştir. Lütfen orijinal kaynaklardan doğruluğunu kontrol ediniz. Türkçe Tercümeler, tanzil.net internet sitesinden temin edilmiştir. Çalışmamızda kullanılan veritabanı, openburhan.net projesinin veritabanının yeniden düzenlenmiş halidir. Kur'an-ı Kerim sayfasına dönüş için tıklayınız. Urduca-İngilizce OpenBurhan versiyonu için tıklayınız. Çalışmamızda kullanılan verilerin ve dosyaların telif hakları sahiplerine aittir.
OpenBurhanTR 2.0.17