Kelime

Kelime<not selected>
Kök<not selected>
Konum[:]

Lütfen mavi renkteki Arapça herhangi bir kelimeyi tıklayınız.

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
15 farklı meali görmek için lütfen [Sure:Ayet] numarasına tıklayınız
Ayet(ler): 1 31 61 91 121 151 181 Surah :  37 - SaffatGörüntülenen ayetler : 151 ... 180 | 182 - Sure no: 37
1.
[37:151]
elâ innehüm min ifkihim leyeḳûlûn.ألا إنهم من إفكهم ليقولون
أَلَا إِنَّهُم مِّنْ إِفْكِهِمْ لَيَقُولُونَ
Elmalılı Ha!.. Onlar, şüphesiz uydurdukları iftiralarından dolayı: "Allah doğurdu" derler. Hiç şüphesiz onlar, yalancıdırlar.
Y. AliIs it not that they say, from their own invention,
 Words|ألا - No doubt,| إنهم - indeed, they| من - of| إفكهم - their falsehood| ليقولون - [they] say,|
2.
[37:152]
velede-llâhü veinnehüm lekâẕibûn.ولد الله وإنهم لكاذبون
وَلَدَ اللَّهُ وَإِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ
Elmalılı Ha!.. Onlar, şüphesiz uydurdukları iftiralarından dolayı: "Allah doğurdu" derler. Hiç şüphesiz onlar, yalancıdırlar.
Y. Ali"Allah has begotten children"? but they are liars!
 Words|ولد - "Allah has begotten,"| الله - "Allah has begotten,"| وإنهم - and indeed, they| لكاذبون - surely (are) liars.|
3.
[37:153]
aṣṭafe-lbenâti `ale-lbenîn.أصطفى البنات على البنين
أَصْطَفَى الْبَنَاتِ عَلَى الْبَنِينَ
Elmalılı (Allah) kızları oğullara tercih mi etmiş?
Y. AliDid He (then) choose daughters rather than sons?
 Words|أصطفى - Has He chosen| البنات - [the] daughters| على - over| البنين - sons?|
4.
[37:154]
mâ leküm. keyfe taḥkümûn.ما لكم كيف تحكمون
مَا لَكُمْ كَيْفَ تَحْكُمُونَ
Elmalılı Size ne oldu? Nasıl hükmediyorsunuz?
Y. AliWhat is the matter with you? How judge ye?
 Words|ما - What is with you?| لكم - What is with you?| كيف - How| تحكمون - you judge?|
5.
[37:155]
efelâ teẕekkerûn.أفلا تذكرون
أَفَلَا تَذَكَّرُونَ
Elmalılı Hiç düşünmüyor musunuz?
Y. AliWill ye not then receive admonition?
 Words|أفلا - Then will not| تذكرون - you pay heed?|
6.
[37:156]
em leküm sülṭânüm mübîn.أم لكم سلطان مبين
أَمْ لَكُمْ سُلْطَانٌ مُّبِينٌ
Elmalılı Yoksa sizin için açık bir delil mi var?
Y. AliOr have ye an authority manifest?
 Words|أم - Or| لكم - (is) for you| سلطان - an authority| مبين - clear?|
7.
[37:157]
fe'tû bikitâbiküm in küntüm ṣâdiḳîn.فأتوا بكتابكم إن كنتم صادقين
فَأْتُوا بِكِتَابِكُمْ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ
Elmalılı O halde, eğer doğru söylüyorsanız getirin kitabınızı.
Y. AliThen bring ye your Book (of authority) if ye be truthful!
 Words|فأتوا - Then bring| بكتابكم - your book,| إن - if| كنتم - you are| صادقين - truthful.|
8.
[37:158]
vece`alû beynehû vebeyne-lcinneti nesebâ. veleḳad `alimeti-lcinnetü innehüm lemuḥḍarûn.وجعلوا بينه وبين الجنة نسبا ولقد علمت الجنة إنهم لمحضرون
وَجَعَلُوا بَيْنَهُ وَبَيْنَ الْجِنَّةِ نَسَبًا وَلَقَدْ عَلِمَتِ الْجِنَّةُ إِنَّهُمْ لَمُحْضَرُونَ
Elmalılı Onlar, Allah ile cinler arasında bir neseb (hısımlık bağı) uydurdular. Oysa andolsun cinler bilirler ki, o yalancılar mutlaka cehenneme götürüleceklerdir.
Y. AliAnd they have invented a blood-relationship between Him and the Jinns: but the Jinns know (quite well) that they have indeed to appear (before his Judgment-Seat)!
 Words|وجعلوا - And they have made| بينه - between Him| وبين - and between| الجنة - the jinn| نسبا - a relationship,| ولقد - but certainly,| علمت - know| الجنة - the jinn| إنهم - that they| لمحضرون - (will) surely be brought.|
9.
[37:159]
sübḥâne-llâhi `ammâ yeṣifûn.سبحان الله عما يصفون
سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يَصِفُونَ
Elmalılı Allah, onların yakıştırdıkları vasıflardan münezzeh ve yücedir.
Y. AliGlory to Allah! (He is free) from the things they ascribe (to Him)!
 Words|سبحان - Glory be| الله - (to) Allah| عما - above what| يصفون - they attribute,|
10.
[37:160]
illâ `ibâde-llâhi-lmuḫleṣîn.إلا عباد الله المخلصين
إِلَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ
Elmalılı Fakat Allah'ın ihlas ile seçilen kulları başka (onlar, Allah'ı böyle şirk ile vasıflamazlar).
Y. AliNot (so do) the Servants of Allah, sincere and devoted.
 Words|إلا - Except| عباد - (the) slaves| الله - (of) Allah| المخلصين - the chosen.|
11.
[37:161]
feinneküm vemâ ta`büdûn.فإنكم وما تعبدون
فَإِنَّكُمْ وَمَا تَعْبُدُونَ
Elmalılı Çünkü siz ve taptıklarınız, kendiliğinden cehenneme saldıran kimseden başkasını, Allah'a karşı kandırıp, saptıramazsınız.
Y. AliFor, verily, neither ye nor those ye worship-
 Words|فإنكم - So indeed, you| وما - and what| تعبدون - you worship,|
12.
[37:162]
mâ entüm `aleyhi bifâtinîn.ما أنتم عليه بفاتنين
مَا أَنتُمْ عَلَيْهِ بِفَاتِنِينَ
Elmalılı Çünkü siz ve taptıklarınız, kendiliğinden cehenneme saldıran kimseden başkasını, Allah'a karşı kandırıp, saptıramazsınız.
Y. AliCan lead (any) into temptation concerning Allah,
 Words|ما - Not| أنتم - you| عليه - from Him| بفاتنين - can tempt away (anyone).|
13.
[37:163]
illâ men hüve ṣâli-lceḥîm.إلا من هو صال الجحيم
إِلَّا مَنْ هُوَ صَالِ الْجَحِيمِ
Elmalılı Çünkü siz ve taptıklarınız, kendiliğinden cehenneme saldıran kimseden başkasını, Allah'a karşı kandırıp, saptıramazsınız.
Y. AliExcept such as are (themselves) going to the blazing Fire!
 Words|إلا - Except| من - who| هو - he| صال - (is) to burn| الجحيم - (in) the Hellfire.|
14.
[37:164]
vemâ minnâ illâ lehû meḳâmüm ma`lûm.وما منا إلا له مقام معلوم
وَمَا مِنَّا إِلَّا لَهُ مَقَامٌ مَّعْلُومٌ
Elmalılı (Melekler): "Bizden her birimizin belli bir makamı vardır. Biziz o saf saf dizilenler, biziz! Biziz o tesbih edenler, biziz!" derler.
Y. Ali(Those ranged in ranks say): "Not one of us but has a place appointed;
 Words|وما - "And not| منا - among us| إلا - except| له - for him| مقام - (is) a position| معلوم - known.|
15.
[37:165]
veinnâ lenaḥnu-ṣṣâffûn.وإنا لنحن الصافون
وَإِنَّا لَنَحْنُ الصَّافُّونَ
Elmalılı (Melekler): "Bizden her birimizin belli bir makamı vardır. Biziz o saf saf dizilenler, biziz! Biziz o tesbih edenler, biziz!" derler.
Y. Ali"And we are verily ranged in ranks (for service);
 Words|وإنا - And indeed, we| لنحن - surely, [we]| الصافون - stand in rows.|
16.
[37:166]
veinnâ lenaḥnü-lmüsebbiḥûn.وإنا لنحن المسبحون
وَإِنَّا لَنَحْنُ الْمُسَبِّحُونَ
Elmalılı (Melekler): "Bizden her birimizin belli bir makamı vardır. Biziz o saf saf dizilenler, biziz! Biziz o tesbih edenler, biziz!" derler.
Y. Ali"And we are verily those who declare (Allah's) glory!"
 Words|وإنا - And indeed, we| لنحن - surely, [we]| المسبحون - glorify (Allah)."|
17.
[37:167]
vein kânû leyeḳûlûn.وإن كانوا ليقولون
وَإِنْ كَانُوا لَيَقُولُونَ
Elmalılı (Müşrikler) şöyle diyorlardı: "Eğer yanımızda önceki (ümmet)lerden bir kitap olsaydı, elbette biz de Allah'ın ihlas ile seçilmiş kullarından olurduk."
Y. AliAnd there were those who said,
 Words|وإن - And indeed,| كانوا - they used to| ليقولون - say,|
18.
[37:168]
lev enne `indenâ ẕikram mine-l'evvelîn.لو أن عندنا ذكرا من الأولين
لَوْ أَنَّ عِندَنَا ذِكْرًا مِّنْ الْأَوَّلِينَ
Elmalılı (Müşrikler) şöyle diyorlardı: "Eğer yanımızda önceki (ümmet)lerden bir kitap olsaydı, elbette biz de Allah'ın ihlas ile seçilmiş kullarından olurduk."
Y. Ali"If only we had had before us a Message from those of old,
 Words|لو - "If| أن - that| عندنا - we had| ذكرا - a reminder| من - from| الأولين - the former (people),|
19.
[37:169]
lekünnâ `ibâde-llâhi-lmuḫleṣîn.لكنا عباد الله المخلصين
لَكُنَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ
Elmalılı (Müşrikler) şöyle diyorlardı: "Eğer yanımızda önceki (ümmet)lerden bir kitap olsaydı, elbette biz de Allah'ın ihlas ile seçilmiş kullarından olurduk."
Y. Ali"We should certainly have been Servants of Allah, sincere (and devoted)!"
 Words|لكنا - Certainly, we (would) have been| عباد - slaves| الله - (of) Allah| المخلصين - the chosen."|
20.
[37:170]
fekeferû bih. fesevfe ya`lemûn.فكفروا به فسوف يعلمون
فَكَفَرُوا بِهِ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ
Elmalılı Fakat şimdi onu inkâr ettiler. Ama ilerde bileceklerdir.
Y. AliBut (now that the Qur'an has come), they reject it: But soon will they know!
 Words|فكفروا - But they disbelieved| به - in it,| فسوف - so soon| يعلمون - they will know.|
21.
[37:171]
veleḳad sebeḳat kelimetünâ li`ibâdine-lmürselîn.ولقد سبقت كلمتنا لعبادنا المرسلين
وَلَقَدْ سَبَقَتْ كَلِمَتُنَا لِعِبَادِنَا الْمُرْسَلِينَ
Elmalılı Andolsun ki peygamberlikle gönderilen kullarımız hakkında şu sözümüz geçmiştir: "Onlar var ya, elbette onlar muzaffer olacaklardır ve elbette bizim ordularımız mutlaka galip geleceklerdir."
Y. AliAlready has Our Word been passed before (this) to our Servants sent (by Us),
 Words|ولقد - And verily,| سبقت - has preceded| كلمتنا - Our Word| لعبادنا - for Our slaves,| المرسلين - the Messengers,|
22.
[37:172]
innehüm lehümü-lmenṣûrûn.إنهم لهم المنصورون
إِنَّهُمْ لَهُمُ الْمَنصُورُونَ
Elmalılı Andolsun ki peygamberlikle gönderilen kullarımız hakkında şu sözümüz geçmiştir: "Onlar var ya, elbette onlar muzaffer olacaklardır ve elbette bizim ordularımız mutlaka galip geleceklerdir."
Y. AliThat they would certainly be assisted,
 Words|إنهم - Indeed they,| لهم - surely they| المنصورون - (would be) the victorious.|
23.
[37:173]
veinne cündenâ lehümü-lgâlibûn.وإن جندنا لهم الغالبون
وَإِنَّ جُندَنَا لَهُمُ الْغَالِبُونَ
Elmalılı Andolsun ki peygamberlikle gönderilen kullarımız hakkında şu sözümüz geçmiştir: "Onlar var ya, elbette onlar muzaffer olacaklardır ve elbette bizim ordularımız mutlaka galip geleceklerdir."
Y. AliAnd that Our forces,- they surely must conquer.
 Words|وإن - And indeed,| جندنا - Our host| لهم - surely, they| الغالبون - (will be) those who overcome.|
24.
[37:174]
fetevelle `anhüm ḥattâ ḥîn.فتول عنهم حتى حين
فَتَوَلَّ عَنْهُمْ حَتَّى حِينٍ
Elmalılı Onun için sen, bir süreye kadar onlardan yüz çevir.
Y. AliSo turn thou away from them for a little while,
 Words|فتول - So turn away| عنهم - from them| حتى - until| حين - a time.|
25.
[37:175]
veebṣirhüm fesevfe yübṣirûn.وأبصرهم فسوف يبصرون
وَأَبْصِرْهُمْ فَسَوْفَ يُبْصِرُونَ
Elmalılı Onlara (inecek azabı) gözetle. Yakında onlar da göreceklerdir.
Y. AliAnd watch them (how they fare), and they soon shall see (how thou farest)!
 Words|وأبصرهم - And see them,| فسوف - so soon| يبصرون - they will see.|
26.
[37:176]
efebi`aẕâbinâ yesta`cilûn.أفبعذابنا يستعجلون
أَفَبِعَذَابِنَا يَسْتَعْجِلُونَ
Elmalılı Ya şimdi onlar, bizim azabımıza uğramakta acele mi ediyorlar?
Y. AliDo they wish (indeed) to hurry on our Punishment?
 Words|أفبعذابنا - Then is (it) for Our punishment| يستعجلون - they hasten?|
27.
[37:177]
feiẕâ nezele bisâḥatihim fesâe ṣabâḥu-lmünẕerîn.فإذا نزل بساحتهم فساء صباح المنذرين
فَإِذَا نَزَلَ بِسَاحَتِهِمْ فَسَاءَ صَبَاحُ الْمُنذَرِينَ
Elmalılı Fakat (azabımız) onların sahasına indiği zaman, (o acı sonuçla) uyarılanların sabahı ne kötüdür!
Y. AliBut when it descends into the open space before them, evil will be the morning for those who were warned (and heeded not)!
 Words|فإذا - But when| نزل - it descends| بساحتهم - in their territory,| فساء - then evil (will be)| صباح - (the) morning| المنذرين - (for) those who were warned.|
28.
[37:178]
vetevelle `anhüm ḥattâ ḥîn.وتول عنهم حتى حين
وَتَوَلَّ عَنْهُمْ حَتَّى حِينٍ
Elmalılı Yine sen, bir süreye kadar onlardan yüz çevir.
Y. AliSo turn thou away from them for a little while,
 Words|وتول - So turn away| عنهم - from them| حتى - for| حين - a time.|
29.
[37:179]
veebṣir fesevfe yübṣirûn.وأبصر فسوف يبصرون
وَأَبْصِرْ فَسَوْفَ يُبْصِرُونَ
Elmalılı (İnecek azabı) gözetle! Yakında onlar da göreceklerdir.
Y. AliAnd watch (how they fare) and they soon shall see (how thou farest)!
 Words|وأبصر - And see,| فسوف - so soon| يبصرون - they will see.|
30.
[37:180]
sübḥâne rabbike rabbi-l`izzeti `ammâ yeṣifûn.سبحان ربك رب العزة عما يصفون
سُبْحَانَ رَبِّكَ رَبِّ الْعِزَّةِ عَمَّا يَصِفُونَ
Elmalılı Senin güç ve kuvvet sahibi Rabbin, onların yakıştırdıkları vasıflardan münezzeh ve yücedir.
Y. AliGlory to thy Lord, the Lord of Honour and Power! (He is free) from what they ascribe (to Him)!
 Words|سبحان - Glory| ربك - (be to) your Lord,| رب - (the) Lord| العزة - (of) Honor,| عما - above what| يصفون - they attribute.|
Burada sunulan verilerin tamamı kontrol edilmemiştir. Lütfen orijinal kaynaklardan doğruluğunu kontrol ediniz. Türkçe Tercümeler, tanzil.net internet sitesinden temin edilmiştir. Çalışmamızda kullanılan veritabanı, openburhan.net projesinin veritabanının yeniden düzenlenmiş halidir. Kur'an-ı Kerim sayfasına dönüş için tıklayınız. Urduca-İngilizce OpenBurhan versiyonu için tıklayınız. Çalışmamızda kullanılan verilerin ve dosyaların telif hakları sahiplerine aittir.
OpenBurhanTR 2.0.17