Kelime

Kelime<not selected>
Kök<not selected>
Konum[:]

Bu kelime için kök bilgisi bulunamadı.

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
15 farklı meali görmek için lütfen [Sure:Ayet] numarasına tıklayınız
Ayet(ler): 1 31 61 91 Surah :   - -Görüntülenen ayetler : 31 ... 60 | 116 - Kök: عزز
1.
[11:66]
felemmâ câe emrunâ necceynâ ṣâliḥav velleẕîne âmenû me`ahû biraḥmetim minnâ vemin ḫizyi yevmiiẕ. inne rabbeke hüve-lḳaviyyü-l`azîz.فلما جاء أمرنا نجينا صالحا والذين آمنوا معه برحمة منا ومن خزي يومئذ إن ربك هو القوي العزيز
فَلَمَّا جَاءَ أَمْرُنَا نَجَّيْنَا صَالِحًا وَالَّذِينَ آمَنُواْ مَعَهُ بِرَحْمَةٍ مِّنَّا وَمِنْ خِزْيِ يَوْمِئِذٍ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ الْقَوِيُّ الْعَزِيزُ
Elmalılı Ne zaman ki, azap emrimiz geldi, Salih'i ve beraberindeki iman edenleri, tarafımızdan bir rahmet sayesinde kurtardık, üstelik o günün perişanlığından da kurtardık. Hiç şüphesiz Rabbin güçlüdür, mutlak üstündür.
Y. AliWhen Our Decree issued, We saved Salih and those who believed with him, by (special) Grace from Ourselves - and from the Ignominy of that day. For thy Lord - He is the Strong One, and able to enforce His Will.
 Words|
2.
[11:91]
ḳâlû yâ şu`aybü mâ nefḳahû keŝîram mimmâ teḳûlü veinnâ lenerâke fînâ ḍa`îfâ. velevlâ rahṭuke leracemnâk. vemâ ente `aleynâ bi`azîz.قالوا يا شعيب ما نفقه كثيرا مما تقول وإنا لنراك فينا ضعيفا ولولا رهطك لرجمناك وما أنت علينا بعزيز
قَالُواْ يَا شُعَيْبُ مَا نَفْقَهُ كَثِيرًا مِّمَّا تَقُولُ وَإِنَّا لَنَرَاكَ فِينَا ضَعِيفًا وَلَوْلاَ رَهْطُكَ لَرَجَمْنَاكَ وَمَا أَنتَ عَلَيْنَا بِعَزِيزٍ
Elmalılı Dediler ki: "Ey Şu'ayb! Biz senin söylediklerinin çoğundan birşey anlamıyoruz. Ayrıca seni içimizde çok zayıf biri olarak görüyoruz. Eğer akrabaların olmasaydı mutlaka seni recmederdik (taşa tutardık). Senin bize hiçbir üstünlüğün yoktur."
Y. AliThey said: "O Shu'aib! much of what thou sayest we do not understand! In fact among us we see that thou hast no strength! Were it not for thy family, we should certainly have stoned thee! for thou hast among us no great position!"
 Words|
3.
[11:92]
ḳâle yâ ḳavmi erahṭî e`azzü `aleyküm mine-llâh. vetteḫaẕtümûhü verâeküm żihriyyâ. inne rabbî bimâ ta`melûne müḥîṭ.قال يا قوم أرهطي أعز عليكم من الله واتخذتموه وراءكم ظهريا إن ربي بما تعملون محيط
قَالَ يَا قَوْمِ أَرَهْطِي أَعَزُّ عَلَيْكُم مِّنَ اللّهِ وَاتَّخَذْتُمُوهُ وَرَاءَكُمْ ظِهْرِيًّا إِنَّ رَبِّي بِمَا تَعْمَلُونَ مُحِيطٌ
Elmalılı Şu'ayb dedi: "Ey kavmim! Benim akrabalarım size Allah'dan daha mı değerli ki, Allah'a sırt çevirip, onu unuttunuz? Muhakkak ki, Rabbim bütün yaptıklarınızı çepeçevre kuşatmıştır."
Y. AliHe said: "O my people! is then my family of more consideration with you than Allah? For ye cast Him away behind your backs (with contempt). But verily my Lord encompasseth on all sides all that ye do!
 Words|
4.
[12:30]
veḳâle nisvetün fi-lmedîneti-mraetü-l`azîzi türâvidü fetâhâ `an nefsih. ḳad şegafehâ ḥubbâ. innâ lenerâhâ fî ḍalâlim mübîn.وقال نسوة في المدينة امرأت العزيز تراود فتاها عن نفسه قد شغفها حبا إنا لنراها في ضلال مبين
وَقَالَ نِسْوَةٌ فِي الْمَدِينَةِ امْرَأَةُ الْعَزِيزِ تُرَاوِدُ فَتَاهَا عَن نَّفْسِهِ قَدْ شَغَفَهَا حُبًّا إِنَّا لَنَرَاهَا فِي ضَلاَلٍ مُّبِينٍ
Elmalılı Şehirde bazı kadınlar da "Azizin karısı, delikanlısından murad almaya kalkmış, sevgi yüreğini yakıp kavuruyormuş, görüyoruz ki, kadın çıldırmış besbelli..." dediler.
Y. AliLadies said in the City: "The wife of the (great) 'Aziz is seeking to seduce her slave from his (true) self: Truly hath he inspired her with violent love: we see she is evidently going astray."
 Words|
5.
[12:51]
ḳâle mâ ḫaṭbükünne iẕ râvettünne yûsüfe `an nefsih. ḳulne ḥâşe lillâhi mâ `alimnâ `aleyhi min sû'. ḳâleti-mraetü-l`azîzi-l'âne ḥaṣḥaṣa-lḥaḳḳ. ene râvettühû `an nefsihî veinnehû lemine-ṣṣâdiḳîn.قال ما خطبكن إذ راودتن يوسف عن نفسه قلن حاش لله ما علمنا عليه من سوء قالت امرأت العزيز الآن حصحص الحق أنا راودته عن نفسه وإنه لمن الصادقين
قَالَ مَا خَطْبُكُنَّ إِذْ رَاوَدتُّنَّ يُوسُفَ عَن نَّفْسِهِ قُلْنَ حَاشَ لِلّهِ مَا عَلِمْنَا عَلَيْهِ مِن سُوءٍ قَالَتِ امْرَأَةُ الْعَزِيزِ الْآنَ حَصْحَصَ الْحَقُّ أَنَاْ رَاوَدتُّهُ عَن نَّفْسِهِ وَإِنَّهُ لَمِنَ الصَّادِقِينَ
Elmalılı Hükümdar, o kadınlara "Derdiniz neydi ki, o vakit Yusuf'un nefsinden murad almaya kalktınız?" dedi. Onlar "Hâşâ, Allah için, biz onun aleyhinde hiçbir fenalık bilmiyoruz" dediler. Aziz'in, karısı da: "Şimdi hak ve hakikat olduğu gibi ortaya çıktı. Aslında onun nefsinden ben murad almak istedim. O ise şeksiz şüphesiz doğrulardandır" dedi.
Y. Ali(The king) said (to the ladies): "What was your affair when ye did seek to seduce Joseph from his (true) self?" The ladies said: "Allah preserve us! no evil know we against him!" Said the 'Aziz's wife: "Now is the truth manifest (to all): it was I who sought to seduce him from his (true) self: He is indeed of those who are (ever) true (and virtuous).
 Words|
6.
[12:78]
ḳâlû yâ eyyühe-l`azîzü inne lehû eben şeyḫan kebîran feḫuẕ eḥadenâ mekâneh. innâ nerâke mine-lmuḥsinîn.قالوا يا أيها العزيز إن له أبا شيخا كبيرا فخذ أحدنا مكانه إنا نراك من المحسنين
قَالُواْ يَا أَيُّهَا الْعَزِيزُ إِنَّ لَهُ أَبًا شَيْخًا كَبِيرًا فَخُذْ أَحَدَنَا مَكَانَهُ إِنَّا نَرَاكَ مِنَ الْمُحْسِنِينَ
Elmalılı Dediler ki: "Ey vezir! Emin ol ki, bunun çok yaşlı bir babası var. Onun için yerine birimizi al. Gerçekten de biz seni iyilik edenlerden görüyoruz."
Y. AliThey said: "O exalted one! Behold! he has a father, aged and venerable, (who will grieve for him); so take one of us in his place; for we see that thou art (gracious) in doing good."
 Words|
7.
[12:88]
felemmâ deḫalû `aleyhi ḳâlû yâ eyyühe-l`azîzü messenâ veehlene-ḍḍurru veci'nâ bibiḍâ`atim müzcâtin feevfi lene-lkeyle veteṣaddaḳ `aleynâ. inne-llâhe yeczi-lmüteṣaddiḳîn.فلما دخلوا عليه قالوا يا أيها العزيز مسنا وأهلنا الضر وجئنا ببضاعة مزجاة فأوف لنا الكيل وتصدق علينا إن الله يجزي المتصدقين
فَلَمَّا دَخَلُواْ عَلَيْهِ قَالُواْ يَا أَيُّهَا الْعَزِيزُ مَسَّنَا وَأَهْلَنَا الضُّرُّ وَجِئْنَا بِبِضَاعَةٍ مُّزْجَاةٍ فَأَوْفِ لَنَا الْكَيْلَ وَتَصَدَّقْ عَلَيْنَآ إِنَّ اللّهَ يَجْزِي الْمُتَصَدِّقِينَ
Elmalılı Sonra (Mısır'a gidip) onun huzuruna girince, dediler ki: "Ey şanlı vezir! Biz ve çoluk çocuğumuz sıkıntı içindeyiz. Pek az bir sermaye ile geldik. Sen bize yine ölçek (zahire) ver, ayrıca sadaka da ihsan eyle. Çünkü Allah sadaka verenleri muhakkak mükafatlandırır."
Y. AliThen, when they came (back) into (Joseph's) presence they said: "O exalted one! distress has seized us and our family: we have (now) brought but scanty capital: so pay us full measure, (we pray thee), and treat it as charity to us: for Allah doth reward the charitable."
 Words|
8.
[14:1]
elif-lâm-râ. kitâbün enzelnâhü ileyke lituḫrice-nnâse mine-żżulümâti ile-nnûri biiẕni rabbihim ilâ ṣirâṭi-l`azîzi-lḥamîd.الر كتاب أنزلناه إليك لتخرج الناس من الظلمات إلى النور بإذن ربهم إلى صراط العزيز الحميد
الر كِتَابٌ أَنزَلْنَاهُ إِلَيْكَ لِتُخْرِجَ النَّاسَ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ بِإِذْنِ رَبِّهِمْ إِلَى صِرَاطِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ
Elmalılı Elif, Lâm, Râ. Bu Kur'ân öyle büyük bir kitaptır ki, insanları Rablerinin izni ile karanlıklardan aydınlığa, her şeye galip ve hamde lâyık olan Allah'ın yoluna çıkarman için onu sana indirdik.
Y. AliA. L. R. A Book which We have revealed unto thee, in order that thou mightest lead mankind out of the depths of darkness into light - by the leave of their Lord - to the Way of (Him) the Exalted in power, worthy of all praise!-
 Words|
9.
[14:4]
vemâ erselnâ mir rasûlin illâ bilisâni ḳavmihî liyübeyyine lehüm. feyüḍillü-llâhü mey yeşâü veyehdî mey yeşâ'. vehüve-l`azîzü-lḥakîm.وما أرسلنا من رسول إلا بلسان قومه ليبين لهم فيضل الله من يشاء ويهدي من يشاء وهو العزيز الحكيم
وَمَا أَرْسَلْنَا مِن رَّسُولٍ إِلاَّ بِلِسَانِ قَوْمِهِ لِيُبَيِّنَ لَهُمْ فَيُضِلُّ اللّهُ مَن يَشَاءُ وَيَهْدِي مَن يَشَاءُ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
Elmalılı Biz, her peygamberi, ancak bulunduğu kavminin diliyle gönderdik ki, onlara apaçık anlatsın. Bu itibarla Allah dilediğini sapıklıkta bırakır, dilediğini de hidayete erdirir. O her şeye galibdir, hükmünde hikmet sahibidir.
Y. AliWe sent not a messenger except (to teach) in the language of his (own) people, in order to make (things) clear to them. Now Allah leaves straying those whom He pleases and guides whom He pleases: and He is Exalted in power, full of Wisdom.
 Words|
10.
[14:20]
vemâ ẕâlike `ale-llâhi bi`azîz.وما ذلك على الله بعزيز
وَمَا ذَلِكَ عَلَى اللَّهِ بِعَزِيزٍ
Elmalılı Bu, Allah'a göre önemli bir şey değildir.
Y. AliNor is that for Allah any great matter.
 Words|
11.
[14:47]
felâ taḥsebenne-llâhe muḫlife va`dihî rusüleh. inne-llâhe `azîzün ẕü-ntiḳâm.فلا تحسبن الله مخلف وعده رسله إن الله عزيز ذو انتقام
فَلاَ تَحْسَبَنَّ اللّهَ مُخْلِفَ وَعْدِهِ رُسُلَهُ إِنَّ اللّهَ عَزِيزٌ ذُو انْتِقَامٍ
Elmalılı O halde sakın Allah'ın peygamberlerine olan vaadinden cayacağını sanma! Şüphesiz Allah her şeye galiptir, intikam sahibidir.
Y. AliNever think that Allah would fail his messengers in His promise: for Allah is Exalted in power, - the Lord of Retribution.
 Words|
12.
[16:60]
lilleẕîne lâ yü'minûne bil'âḫirati meŝelü-ssev'. velillâhi-lmeŝelü-l'a`lâ. vehüve-l`azîzü-lḥakîm.للذين لا يؤمنون بالآخرة مثل السوء ولله المثل الأعلى وهو العزيز الحكيم
لِلَّذِينَ لاَ يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ مَثَلُ السَّوْءِ وَلِلّهِ الْمَثَلُ الْأَعْلَىَ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
Elmalılı Ahirete iman etmeyenler için kötü sıfatlar var. En yüce sıfatlar ise, Allah'ındır. O çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
Y. AliTo those who believe not in the Hereafter, applies the similitude of evil: to Allah applies the highest similitude: for He is the Exalted in Power, full of Wisdom.
 Words|
13.
[18:34]
vekâne lehû ŝemer. feḳâle liṣâḥibihî vehüve yüḥâviruhû ene ekŝeru minke mâlev vee`azzü neferâ.وكان له ثمر فقال لصاحبه وهو يحاوره أنا أكثر منك مالا وأعز نفرا
وَكَانَ لَهُ ثَمَرٌ فَقَالَ لِصَاحِبِهِ وَهُوَ يُحَاوِرُهُ أَنَا أَكْثَرُ مِنكَ مَالاً وَأَعَزُّ نَفَرًا
Elmalılı İki bağın sahibinin ayrıca başka geliri vardı. Bundan dolayı bu adam arkadaşıyla münakaşa ederken: "Ben malca senden daha zengin ve insan sayısı bakımından da senden daha güçlü ve üstünüm" dedi.
Y. Ali(Abundant) was the produce this man had : he said to his companion, in the course of a mutual argument: "more wealth have I than you, and more honour and power in (my following of) men."
 Words|
14.
[19:81]
vetteḫaẕû min dûni-llâhi âlihetel liyekûnû lehüm `izzâ.واتخذوا من دون الله آلهة ليكونوا لهم عزا
وَاتَّخَذُوا مِن دُونِ اللَّهِ آلِهَةً لِّيَكُونُواْ لَهُمْ عِزًّا
Elmalılı Onlar, kendilerine kuvvet ve şeref kazandırsın diye, Allah'dan başka ilâh edindiler.
Y. AliAnd they have taken (for worship) gods other than Allah, to give them power and glory!
 Words|
15.
[22:40]
elleẕîne uḫricû min diyârihim bigayri ḥaḳḳin illâ ey yeḳûlû rabbüne-llâh. velevlâ def`u-llâhi-nnâse ba`ḍahüm biba`ḍil lehüddimet ṣavâmi`u vebiye`uv veṣalevâtüv vemesâcidü yüẕkeru fîhe-smü-llâhi keŝîrâ. veleyenṣuranne-llâhü mey yenṣuruh. inne-llâhe leḳaviyyün `azîz.الذين أخرجوا من ديارهم بغير حق إلا أن يقولوا ربنا الله ولولا دفع الله الناس بعضهم ببعض لهدمت صوامع وبيع وصلوات ومساجد يذكر فيها اسم الله كثيرا ولينصرن الله من ينصره إن الله لقوي عزيز
الَّذِينَ أُخْرِجُوا مِن دِيَارِهِمْ بِغَيْرِ حَقٍّ إِلَّا أَن يَقُولُوا رَبُّنَا اللَّهُ وَلَوْلَا دَفْعُ اللَّهِ النَّاسَ بَعْضَهُم بِبَعْضٍ لَّهُدِّمَتْ صَوَامِعُ وَبِيَعٌ وَصَلَوَاتٌ وَمَسَاجِدُ يُذْكَرُ فِيهَا اسْمُ اللَّهِ كَثِيرًا وَلَيَنصُرَنَّ اللَّهُ مَن يَنصُرُهُ إِنَّ اللَّهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ
Elmalılı Onlar "Rabbimiz Allah'tır" demelerinden başka bir sebep olmaksızın haksız yere yurtlarından çıkarıldılar. Eğer Allah insanların bir kısmını bir kısmı ile defetmeseydi manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah'ın adı çok anılan mescidler elbette yıkılırdı. Şüphesiz Allah kendi (dini) ne yardım edene yardım edecektir. Şüphesiz Allah çok güçlüdür, çok izetlidir (her şeye galiptir).
Y. Ali(They are) those who have been expelled from their homes in defiance of right,- (for no cause) except that they say, "our Lord is Allah". Did not Allah check one set of people by means of another, there would surely have been pulled down monasteries, churches, synagogues, and mosques, in which the name of Allah is commemorated in abundant measure. Allah will certainly aid those who aid his (cause);- for verily Allah is full of Strength, Exalted in Might, (able to enforce His Will).
 Words|
16.
[22:74]
mâ ḳaderü-llâhe ḥaḳḳa ḳadrih. inne-llâhe leḳaviyyün `azîz.ما قدروا الله حق قدره إن الله لقوي عزيز
مَا قَدَرُوا اللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِ إِنَّ اللَّهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ
Elmalılı Allah'ın büyüklüğünü gereği gibi değerlendirip bilemediler. Şüphesiz ki Allah çok kuvvetlidir, her şeye üstündür.
Y. AliNo just estimate have they made of Allah: for Allah is He Who is strong and able to Carry out His Will.
 Words|
17.
[26:9]
veinne rabbeke lehüve-l`azîzü-rraḥîm.وإن ربك لهو العزيز الرحيم
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
Elmalılı Ve şüphe yok ki Rabbin, galip ve engin merhamet sahibidir.
Y. AliAnd verily, thy Lord is He, the Exalted in Might, Most Merciful.
 Words|
18.
[26:44]
feelḳav ḥibâlehüm ve`iṣiyyehüm veḳâlû bi`izzeti fir`avne innâ lenaḥnü-lgâlibûn.فألقوا حبالهم وعصيهم وقالوا بعزة فرعون إنا لنحن الغالبون
فَأَلْقَوْا حِبَالَهُمْ وَعِصِيَّهُمْ وَقَالُوا بِعِزَّةِ فِرْعَوْنَ إِنَّا لَنَحْنُ الْغَالِبُونَ
Elmalılı Bunun üzerine iplerini ve değneklerini attılar ve "Firavun'un kudreti hakkı için şüphesiz elbette bizler galip geleceğiz" dediler.
Y. AliSo they threw their ropes and their rods, and said: "By the might of Pharaoh, it is we who will certainly win!"
 Words|
19.
[26:68]
veinne rabbeke lehüve-l`azîzü-rraḥîm.وإن ربك لهو العزيز الرحيم
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
Elmalılı Ve şüphesiz, işte o Rabbin, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
Y. AliAnd verily thy Lord is He, the Exalted in Might, Most Merciful.
 Words|
20.
[26:104]
veinne rabbeke lehüve-l`azîzü-rraḥîm.وإن ربك لهو العزيز الرحيم
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
Elmalılı Ve şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
Y. AliAnd verily thy Lord is He, the Exalted in Might, Most Merciful.
 Words|
21.
[26:122]
veinne rabbeke lehüve-l`azîzü-rraḥîm.وإن ربك لهو العزيز الرحيم
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
Elmalılı Ve şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
Y. AliAnd verily thy Lord is He, the Exalted in Might, Most Merciful.
 Words|
22.
[26:140]
veinne rabbeke lehüve-l`azîzü-rraḥîm.وإن ربك لهو العزيز الرحيم
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
Elmalılı Ve şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
Y. AliAnd verily thy Lord is He, the Exalted in Might, Most Merciful.
 Words|
23.
[26:159]
veinne rabbeke lehüve-l`azîzü-rraḥîm.وإن ربك لهو العزيز الرحيم
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
Elmalılı Ve şüphesiz Rabbin, işte O mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
Y. AliAnd verily thy Lord is He, the Exalted in Might, Most Merciful.
 Words|
24.
[26:175]
veinne rabbeke lehüve-l`azîzü-rraḥîm.وإن ربك لهو العزيز الرحيم
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
Elmalılı Ve şüphesiz Rabbin, işte O mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
Y. AliAnd verily thy Lord is He, the Exalted in Might Most Merciful.
 Words|
25.
[26:191]
veinne rabbeke lehüve-l`azîzü-rraḥîm.وإن ربك لهو العزيز الرحيم
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
Elmalılı Ve şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
Y. AliAnd verily thy Lord is He, the Exalted in Might, Most Merciful.
 Words|
26.
[26:217]
vetevekkel `ale-l`azîzi-rraḥîm.وتوكل على العزيز الرحيم
وَتَوَكَّلْ عَلَى الْعَزِيزِ الرَّحِيمِ
Elmalılı Sen O, mutlak galip ve engin merhamet sahibine güvenip dayan.
Y. AliAnd put thy trust on the Exalted in Might, the Merciful,-
 Words|
27.
[27:9]
yâ mûsâ innehû ene-llâhü-l`azîzü-lḥakîm.يا موسى إنه أنا الله العزيز الحكيم
يَا مُوسَى إِنَّهُ أَنَا اللَّهُ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
Elmalılı "Ey Musa! İyi bil ki, ben, mutlak galip ve hikmet sahibi olan Allah'ım!"
Y. Ali"O Moses! verily, I am Allah, the exalted in might, the wise!....
 Words|
28.
[27:34]
ḳâlet inne-lmülûke iẕâ deḫalû ḳaryeten efsedûhâ vece`alû e`izzete ehlihâ eẕilleh. vekeẕâlike yef`alûn.قالت إن الملوك إذا دخلوا قرية أفسدوها وجعلوا أعزة أهلها أذلة وكذلك يفعلون
قَالَتْ إِنَّ الْمُلُوكَ إِذَا دَخَلُوا قَرْيَةً أَفْسَدُوهَا وَجَعَلُوا أَعِزَّةَ أَهْلِهَا أَذِلَّةً وَكَذَلِكَ يَفْعَلُونَ
Elmalılı Melike, "Hükümdarlar bir memlekete girdiler mi orayı perişan ederler ve halkının ulularını hakir hâle getirirler. (Herhalde) Onlar da böyle yapacaklardır" dedi.
Y. AliShe said: "Kings, when they enter a country, despoil it, and make the noblest of its people its meanest thus do they behave.
 Words|
29.
[27:78]
inne rabbeke yaḳḍî beynehüm biḥukmih. vehüve-l`azîzü-l`alîm.إن ربك يقضي بينهم بحكمه وهو العزيز العليم
إِنَّ رَبَّكَ يَقْضِي بَيْنَهُم بِحُكْمِهِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْعَلِيمُ
Elmalılı Rabbin şüphesiz, onlar arasında kendi hükmünü verecektir. O, mutlak galiptir, hikmet sahibidir.
Y. AliVerily thy Lord will decide between them by His Decree: and He is Exalted in Might, All-Knowing.
 Words|
30.
[29:26]
feâmene lehû lûṭ. veḳâle innî mühâcirun ilâ rabbî. innehû hüve-l`azîzü-lḥakîm.فآمن له لوط وقال إني مهاجر إلى ربي إنه هو العزيز الحكيم
فَآمَنَ لَهُ لُوطٌ وَقَالَ إِنِّي مُهَاجِرٌ إِلَى رَبِّي إِنَّهُ هُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
Elmalılı Bunun üzerine ona sadece Lut iman etti. (İbrahim) de dedi ki: "Ben Rabbime hicret edeceğim. Şüphe yok ki O çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir."
Y. AliBut Lut had faith in Him: He said: "I will leave home for the sake of my Lord: for He is Exalted in Might, and Wise."
 Words|
Burada sunulan verilerin tamamı kontrol edilmemiştir. Lütfen orijinal kaynaklardan doğruluğunu kontrol ediniz. Türkçe Tercümeler, tanzil.net internet sitesinden temin edilmiştir. Çalışmamızda kullanılan veritabanı, openburhan.net projesinin veritabanının yeniden düzenlenmiş halidir. Kur'an-ı Kerim sayfasına dönüş için tıklayınız. Urduca-İngilizce OpenBurhan versiyonu için tıklayınız. Çalışmamızda kullanılan verilerin ve dosyaların telif hakları sahiplerine aittir.
OpenBurhanTR 2.0.17