Kelime

Kelime<not selected>
Kök<not selected>
Konum[:]

Bu kelime için kök bilgisi bulunamadı.

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
15 farklı meali görmek için lütfen [Sure:Ayet] numarasına tıklayınız
Ayet(ler): 1 31 61 91 121 151 181 211 241 271 Surah :   - -Görüntülenen ayetler : 241 ... 270 | 282 - Kök: قبل
1.
[46:16]
ülâike-lleẕîne neteḳabbelü `anhüm aḥsene mâ `amilû venetecâvezü `an seyyiâtihim fî aṣḥâbi-lcenneh. va`de-ṣṣidḳi-lleẕî kânû yû`adûn.أولئك الذين نتقبل عنهم أحسن ما عملوا ونتجاوز عن سيئاتهم في أصحاب الجنة وعد الصدق الذي كانوا يوعدون
أُوْلَئِكَ الَّذِينَ نَتَقَبَّلُ عَنْهُمْ أَحْسَنَ مَا عَمِلُوا وَنَتَجَاوَزُ عَن سَيِّئَاتِهِمْ فِي أَصْحَابِ الْجَنَّةِ وَعْدَ الصِّدْقِ الَّذِي كَانُوا يُوعَدُونَ
Elmalılı İşte yaptıklarının en güzelini kendilerinden kabul edeceğimiz ve günahlarını bağışlayacağımız bu kimseler cennetlikler arasındadırlar. Bu onlara vaad edilmiş olan dosdoğru bir sözdür.
Y. AliSuch are they from whom We shall accept the best of their deeds and pass by their ill deeds: (They shall be) among the Companions of the Garden: a promise! of truth, which was made to them (in this life).
 Words|
2.
[46:17]
velleẕî ḳâle livâlideyhi üffil lekümâ eta`idâninî en uḫrace veḳad ḫaleti-lḳurûnü min ḳablî vehümâ yestegîŝâni-llâhe veyleke âmin. inne va`de-llâhi ḥaḳḳun. feyeḳûlü mâ hâẕâ illâ esâṭîru-l'evvelîn.والذي قال لوالديه أف لكما أتعدانني أن أخرج وقد خلت القرون من قبلي وهما يستغيثان الله ويلك آمن إن وعد الله حق فيقول ما هذا إلا أساطير الأولين
وَالَّذِي قَالَ لِوَالِدَيْهِ أُفٍّ لَّكُمَا أَتَعِدَانِنِي أَنْ أُخْرَجَ وَقَدْ خَلَتِ الْقُرُونُ مِن قَبْلِي وَهُمَا يَسْتَغِيثَانِ اللَّهَ وَيْلَكَ آمِنْ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ فَيَقُولُ مَا هَذَا إِلَّا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ
Elmalılı Ana ve babasına: "Öf size! siz bana öldükten sonra tekrar dirilip kabrimden çıkarılacağımı mı vaad ediyorsunuz? Oysa benden önce nice nesiller gelip geçmiştir." diyen kimseye ana ve babası Allah'a sığınarak "Yazıklar olsun sana! Gel iman et, şüphesiz ki, Allah'ın vaadi gerçektir." dediklerinde o: "Bu Kur'ân öncekilerin masallarından başka bir şey değildir" diyordu.
Y. AliBut (there is one) who says to his parents, "Fie on you! Do ye hold out the promise to me that I shall be raised up, even though generations have passed before me (without rising again)?" And they two seek Allah's aid, (and rebuke the son): "Woe to thee! Have faith! for the promise of Allah is true." But he says, "This is nothing but tales of the ancients!"
 Words|
3.
[46:18]
ülâike-lleẕîne ḥaḳḳa `aleyhimü-lḳavlü fî ümemin ḳad ḫalet min ḳablihim mine-lcinni vel'ins. innehüm kânû ḫâsirîn.أولئك الذين حق عليهم القول في أمم قد خلت من قبلهم من الجن والإنس إنهم كانوا خاسرين
أُوْلَئِكَ الَّذِينَ حَقَّ عَلَيْهِمُ الْقَوْلُ فِي أُمَمٍ قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِهِم مِّنَ الْجِنِّ وَالْإِنسِ إِنَّهُمْ كَانُوا خَاسِرِينَ
Elmalılı İşte onlar kendilerinden önce gelip geçmiş olan cin ve insan toplulukları içerisinde haklarında azab vaadi hak olmuş kimselerdir. Onlar gerçekten hüsrana uğramışlardır.
Y. AliSuch are they against whom is proved the sentence among the previous generations of Jinns and men, that have passed away; for they will be (utterly) lost.
 Words|
4.
[46:24]
felemmâ raevhü `âriḍam müstaḳbile evdiyetihim ḳâlû hâẕâ `âriḍum mümṭirunâ. bel hüve me-sta`celtüm bih. rîḥun fîhâ `aẕâbün elîm.فلما رأوه عارضا مستقبل أوديتهم قالوا هذا عارض ممطرنا بل هو ما استعجلتم به ريح فيها عذاب أليم
فَلَمَّا رَأَوْهُ عَارِضًا مُّسْتَقْبِلَ أَوْدِيَتِهِمْ قَالُوا هَذَا عَارِضٌ مُّمْطِرُنَا بَلْ هُوَ مَا اسْتَعْجَلْتُم بِهِ رِيحٌ فِيهَا عَذَابٌ أَلِيمٌ
Elmalılı O azabı, vadilerine doğru yayılan bir bulut halinde gördükleri zaman: "Bu bize yağmur yağdıracak yaygın bir buluttur." dediler. Hud ise: "O sizin acele gelmesini istediğiniz şeydir. O bir rüzgârdır ki, içerisinde acı bir azab vardır.
Y. AliThen, when they saw the (Penalty in the shape of) a cloud traversing the sky, coming to meet their valleys, they said, "This cloud will give us rain!" "Nay, it is the (Calamity) ye were asking to be hastened!- A wind wherein is a Grievous Penalty!
 Words|
5.
[47:10]
efelem yesîrû fi-l'arḍi feyenżurû keyfe kâne `âḳibetü-lleẕîne min ḳablihim. demmera-llâhü `aleyhim. velilkâfirîne emŝâlühâ.أفلم يسيروا في الأرض فينظروا كيف كان عاقبة الذين من قبلهم دمر الله عليهم وللكافرين أمثالها
أَفَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَيَنظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ دَمَّرَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ وَلِلْكَافِرِينَ أَمْثَالُهَا
Elmalılı Onlar yeryüzünde bir gezmediler mi? Baksalar ya kendilerinden öncekilerin sonları nasıl olmuş? Allah onların üzerlerine helak yağdırmıştır. Bu kâfirlere de onların başına gelenlerin benzerleri yaraşır.
Y. AliDo they not travel through the earth, and see what was the End of those before them (who did evil)? Allah brought utter destruction on them, and similar (fates await) those who reject Allah.
 Words|
6.
[48:15]
seyeḳûlü-lmüḫallefûne iẕe-nṭalaḳtüm ilâ megânime lite'ḫuẕûhâ ẕerûnâ nettebi`küm. yürîdûne ey yübeddilû kelâme-llâh. ḳul len tettebi`ûnâ keẕâliküm ḳâle-llâhü min ḳabl. feseyeḳûlûne bel taḥsüdûnenâ. bel kânû lâ yefḳahûne illâ ḳalîlâ.سيقول المخلفون إذا انطلقتم إلى مغانم لتأخذوها ذرونا نتبعكم يريدون أن يبدلوا كلام الله قل لن تتبعونا كذلكم قال الله من قبل فسيقولون بل تحسدوننا بل كانوا لا يفقهون إلا قليلا
سَيَقُولُ الْمُخَلَّفُونَ إِذَا انطَلَقْتُمْ إِلَى مَغَانِمَ لِتَأْخُذُوهَا ذَرُونَا نَتَّبِعْكُمْ يُرِيدُونَ أَن يُبَدِّلُوا كَلَامَ اللَّهِ قُل لَّن تَتَّبِعُونَا كَذَلِكُمْ قَالَ اللَّهُ مِن قَبْلُ فَسَيَقُولُونَ بَلْ تَحْسُدُونَنَا بَلْ كَانُوا لَا يَفْقَهُونَ إِلَّا قَلِيلًا
Elmalılı Siz ganimetleri almak için gittiğinizde geri kalanlar: "Bırakın biz de arkanıza düşelim." diyeceklerdir. Onlar, Allah'ın sözünü değiştirmek isterler. De ki: Siz bizimle gelemeyeceksiniz. Allah daha önce böyle buyurmuştur. Onlar size: "Bizi kıskanıyorsunuz." diyeceklerdir. Bilakis onlar, pek az anlayan kimselerdir.
Y. AliThose who lagged behind (will say), when ye (are free to) march and take booty (in war): "Permit us to follow you." They wish to change Allah's decree: Say: "Not thus will ye follow us: Allah has already declared (this) beforehand": then they will say, "But ye are jealous of us." Nay, but little do they understand (such things).
 Words|
7.
[48:16]
ḳul lilmüḫallefîne mine-l'a`râbi setüd`avne ilâ ḳavmin ülî be'sin şedîdin tüḳâtilûnehüm ev yüslimûn. fein tüṭî`û yü'tikümü-llâhü ecran ḥasenâ. vein tetevellev kemâ tevelleytüm min ḳablü yü`aẕẕibküm `aẕâben elîmâ.قل للمخلفين من الأعراب ستدعون إلى قوم أولي بأس شديد تقاتلونهم أو يسلمون فإن تطيعوا يؤتكم الله أجرا حسنا وإن تتولوا كما توليتم من قبل يعذبكم عذابا أليما
قُل لِّلْمُخَلَّفِينَ مِنَ الْأَعْرَابِ سَتُدْعَوْنَ إِلَى قَوْمٍ أُوْلِي بَأْسٍ شَدِيدٍ تُقَاتِلُونَهُمْ أَوْ يُسْلِمُونَ فَإِن تُطِيعُوا يُؤْتِكُمُ اللَّهُ أَجْرًا حَسَنًا وَإِن تَتَوَلَّوْا كَمَا تَوَلَّيْتُم مِّن قَبْلُ يُعَذِّبْكُمْ عَذَابًا أَلِيمًا
Elmalılı A'rabilerin geri bırakılmış olanlarına de ki: Siz yakında çok kuvvetli bir kavme karşı savaşmaya çağırılacaksınız. Onlarla savaşırsınız veya müslüman olurlar. Eğer itaat ederseniz, Allah size güzel bir mükâfat verir. Ama önceden döndüğünüz gibi yine dönecek olursanız sizi acıklı bir azaba uğratır.
Y. AliSay to the desert Arabs who lagged behind: "Ye shall be summoned (to fight) against a people given to vehement war: then shall ye fight, or they shall submit. Then if ye show obedience, Allah will grant you a goodly reward, but if ye turn back as ye did before, He will punish you with a grievous Penalty."
 Words|
8.
[48:23]
sünnete-llâhi-lletî ḳad ḫalet min ḳabl. velen tecide lisünneti-llâhi tebdîlâ.سنة الله التي قد خلت من قبل ولن تجد لسنة الله تبديلا
سُنَّةَ اللَّهِ الَّتِي قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلُ وَلَن تَجِدَ لِسُنَّةِ اللَّهِ تَبْدِيلًا
Elmalılı Allah'ın öteden beri gelen kanunu budur. Allah'ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın.
Y. Ali(Such has been) the practice (approved) of Allah already in the past: no change wilt thou find in the practice (approved) of Allah.
 Words|
9.
[49:13]
yâ eyyühe-nnâsü innâ ḫalaḳnâküm min ẕekeriv veünŝâ vece`alnâküm şu`ûbev veḳabâile lite`ârafû. inne ekrameküm `inde-llâhi etḳâküm. inne-llâhe `alîmün ḫabîr.يا أيها الناس إنا خلقناكم من ذكر وأنثى وجعلناكم شعوبا وقبائل لتعارفوا إن أكرمكم عند الله أتقاكم إن الله عليم خبير
يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّا خَلَقْنَاكُم مِّن ذَكَرٍ وَأُنثَى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوبًا وَقَبَائِلَ لِتَعَارَفُوا إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِندَ اللَّهِ أَتْقَاكُمْ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ
Elmalılı Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli ve en üstününüz O'ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, herşeyden haberdar olandır.
Y. AliO mankind! We created you from a single (pair) of a male and a female, and made you into nations and tribes, that ye may know each other (not that ye may despise (each other). Verily the most honoured of you in the sight of Allah is (he who is) the most righteous of you. And Allah has full knowledge and is well acquainted (with all things).
 Words|
10.
[50:12]
keẕẕebet ḳablehüm ḳavmü nûḥiv veaṣḥâbü-rrassi veŝemûd.كذبت قبلهم قوم نوح وأصحاب الرس وثمود
كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَأَصْحَابُ الرَّسِّ وَثَمُودُ
Elmalılı Onlardan önce Nuh'un kavmi, Ress halkı ve Semûd da yalanlamıştı.
Y. AliBefore them was denied (the Hereafter) by the People of Noah, the Companions of the Rass, the Thamud,
 Words|
11.
[50:36]
vekem ehleknâ ḳablehüm min ḳarnin hüm eşeddü minhüm baṭşen feneḳḳabû fi-lbilâd. hel mim meḥîṣ.وكم أهلكنا قبلهم من قرن هم أشد منهم بطشا فنقبوا في البلاد هل من محيص
وَكَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُم مِّن قَرْنٍ هُمْ أَشَدُّ مِنْهُم بَطْشًا فَنَقَّبُوا فِي الْبِلَادِ هَلْ مِن مَّحِيصٍ
Elmalılı Ey Muhammed! Biz onlardan önce kendilerinden daha kuvvetli olan ve beldeleri delik deşik eden nice nesilleri helak ettik, hiç kurtuluş var mı?
Y. AliBut how many generations before them did We destroy (for their sins),- stronger in power than they? Then did they wander through the land: was there any place of escape (for them)?
 Words|
12.
[50:39]
faṣbir `alâ mâ yeḳûlûne vesebbiḥ biḥamdi rabbike ḳable ṭulû`i-şşemsi veḳable-lgurûb.فاصبر على ما يقولون وسبح بحمد ربك قبل طلوع الشمس وقبل الغروب
فَاصْبِرْ عَلَى مَا يَقُولُونَ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ وَقَبْلَ الْغُرُوبِ
Elmalılı Ey Muhammed! Onların söylediklerine karşı sabret. Güneşin doğuşundan önce (sabah namazını) ve batışından önce de (öğle ve ikindi namazalarını kılarak) Rabbini Hamd ile tesbih et.
Y. AliBear, then, with patience, all that they say, and celebrate the praises of thy Lord, before the rising of the sun and before (its) setting.
 Words|
13.
[51:16]
âḫiẕîne mâ âtâhüm rabbühüm. innehüm kânû ḳable ẕâlike muḥsinîn.آخذين ما آتاهم ربهم إنهم كانوا قبل ذلك محسنين
آخِذِينَ مَا آتَاهُمْ رَبُّهُمْ إِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذَلِكَ مُحْسِنِينَ
Elmalılı Şüphesiz ki takva sahipleri Rablerinin kendilerine verdiği sevabı almış olarak cennet bahçelerinde ve pınar başlarında bulunacaklardır. Çünkü onlar bundan önce iyilik yapıyorlardı.
Y. AliTaking joy in the things which their Lord gives them, because, before then, they lived a good life.
 Words|
14.
[51:29]
feaḳbeleti-mraetühû fî ṣarratin feṣakket vechehâ veḳâlet `acûzün `aḳîm.فأقبلت امرأته في صرة فصكت وجهها وقالت عجوز عقيم
فَأَقْبَلَتِ امْرَأَتُهُ فِي صَرَّةٍ فَصَكَّتْ وَجْهَهَا وَقَالَتْ عَجُوزٌ عَقِيمٌ
Elmalılı Bunun üzerine karısı (Sâre) bir çığlık atarak geldi ve elini yüzüne vurarak: "Ben kısır bir kocakarıyım, nasıl çocuğum olur?" dedi.
Y. AliBut his wife came forward (laughing) aloud: she smote her forehead and said: "A barren old woman!"
 Words|
15.
[51:46]
veḳavme nûḥim min ḳabl. innehüm kânû ḳavmen fâsiḳîn.وقوم نوح من قبل إنهم كانوا قوما فاسقين
وَقَوْمَ نُوحٍ مِّن قَبْلُ إِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمًا فَاسِقِينَ
Elmalılı Daha önce de Nuh kavmini helâk etmiştik. Çünkü onlar yoldan çıkmış fâsık bir kavimdiler.
Y. AliSo were the People of Noah before them for they wickedly transgressed.
 Words|
16.
[51:52]
keẕâlike mâ ete-lleẕîne min ḳablihim mir rasûlin illâ ḳâlû sâḥirun ev mecnûn.كذلك ما أتى الذين من قبلهم من رسول إلا قالوا ساحر أو مجنون
كَذَلِكَ مَا أَتَى الَّذِينَ مِن قَبْلِهِم مِّن رَّسُولٍ إِلَّا قَالُوا سَاحِرٌ أَوْ مَجْنُونٌ
Elmalılı Böylece onlardan öncekilere de herhangi bir peygamber gelince, onun hakkında da mutlaka: "Bir sihirbazdır veya bir delidir." dediler.
Y. AliSimilarly, no messenger came to the Peoples before them, but they said (of him) in like manner, "A sorcerer, or one possessed"!
 Words|
17.
[52:25]
veaḳbele ba`ḍuhüm `alâ ba`ḍiy yetesâelûn.وأقبل بعضهم على بعض يتساءلون
وَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَى بَعْضٍ يَتَسَاءَلُونَ
Elmalılı Birbirlerine yönelip soruyorlar.
Y. AliThey will advance to each other, engaging in mutual enquiry.
 Words|
18.
[52:26]
ḳâlû innâ künnâ ḳablü fî ehlinâ müşfiḳîn.قالوا إنا كنا قبل في أهلنا مشفقين
قَالُوا إِنَّا كُنَّا قَبْلُ فِي أَهْلِنَا مُشْفِقِينَ
Elmalılı Ve diyorlar ki: "Gerçekte biz daha önce (dünya hayatında) âilemiz içinde (âkibetimizden) korkardık".
Y. AliThey will say: "Aforetime, we were not without fear for the sake of our people.
 Words|
19.
[52:28]
innâ künnâ min ḳablü ned`ûh. innehû hüve-lberru-rraḥîm.إنا كنا من قبل ندعوه إنه هو البر الرحيم
إِنَّا كُنَّا مِن قَبْلُ نَدْعُوهُ إِنَّهُ هُوَ الْبَرُّ الرَّحِيمُ
Elmalılı "Gerçekten biz bundan önce O'na yalvarıyorduk. Çünkü iyilik eden, esirgeyen ancak O'dur."
Y. Ali"Truly, we did call unto Him from of old: truly it is He, the Beneficent, the Merciful!"
 Words|
20.
[53:52]
veḳavme nûḥim min ḳabl. innehüm kânû hüm ażleme veaṭgâ.وقوم نوح من قبل إنهم كانوا هم أظلم وأطغى
وَقَوْمَ نُوحٍ مِّن قَبْلُ إِنَّهُمْ كَانُوا هُمْ أَظْلَمَ وَأَطْغَى
Elmalılı Önceden de Nuh kavmini (helak etmişti), çünkü onlar zulmetmiş ve azmıştı.
Y. AliAnd before them, the people of Noah, for that they were (all) most unjust and most insolent transgressors,
 Words|
21.
[54:9]
keẕẕebet ḳablehüm ḳavmü nûḥin fekeẕẕebû `abdenâ veḳâlû mecnûnüv vezdücira.كذبت قبلهم قوم نوح فكذبوا عبدنا وقالوا مجنون وازدجر
كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ فَكَذَّبُوا عَبْدَنَا وَقَالُوا مَجْنُونٌ وَازْدُجِرَ
Elmalılı Onlardan önce Nuh'un kavmi de yalanlamıştı. Kulumuzu yalanladılar ve: "Cinlenmiştir." dediler. Ve (Nuh davetten vazgeçmeye) zorlandı.
Y. AliBefore them the People of Noah rejected (their messenger): they rejected Our servant, and said, "Here is one possessed!", and he was driven out.
 Words|
22.
[55:56]
fîhinne ḳâṣirâtu-ṭṭarfi lem yaṭmiŝhünne insün ḳablehüm velâ cânn.فيهن قاصرات الطرف لم يطمثهن إنس قبلهم ولا جان
فِيهِنَّ قَاصِرَاتُ الطَّرْفِ لَمْ يَطْمِثْهُنَّ إِنسٌ قَبْلَهُمْ وَلَا جَانٌّ
Elmalılı Oralarda gözlerini yalnız eşlerine çevirmiş dilberler var ki, bunlardan önce onlara ne insan ne de cin dokunmuştur.
Y. AliIn them will be (Maidens), chaste, restraining their glances, whom no man or Jinn before them has touched;-
 Words|
23.
[55:74]
lem yaṭmiŝhünne insün ḳablehüm velâ cânn.لم يطمثهن إنس قبلهم ولا جان
لَمْ يَطْمِثْهُنَّ إِنسٌ قَبْلَهُمْ وَلَا جَانٌّ
Elmalılı Bunlardan önce onlara ne insan ne de cin dokunmuştur.
Y. AliWhom no man or Jinn before them has touched;-
 Words|
24.
[56:16]
müttekiîne `aleyhâ müteḳâbilîn.متكئين عليها متقابلين
مُتَّكِئِينَ عَلَيْهَا مُتَقَابِلِينَ
Elmalılı Karşılıklı olarak onların üzerinde yaslanırlar.
Y. AliReclining on them, facing each other.
 Words|
25.
[56:45]
innehüm kânû ḳable ẕâlike mütrafîn.إنهم كانوا قبل ذلك مترفين
إِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذَلِكَ مُتْرَفِينَ
Elmalılı Çünkü onlar bundan önce varlık içinde sefâhete dalmışlardı.
Y. AliFor that they were wont to be indulged, before that, in wealth (and luxury),
 Words|
26.
[57:10]
vemâ leküm ellâ tünfiḳû fî sebîli-llâhi velillâhi mîrâŝü-ssemâvâti vel'arḍ. lâ yestevî minküm men enfeḳa min ḳabli-lfetḥi veḳâtel. ülâike a`żamü deracetem mine-lleẕîne enfeḳû mim ba`dü veḳâtelû. veküllev ve`ade-llâhü-lḥusnâ. vellâhü bimâ ta`melûne ḫabîr.وما لكم ألا تنفقوا في سبيل الله ولله ميراث السماوات والأرض لا يستوي منكم من أنفق من قبل الفتح وقاتل أولئك أعظم درجة من الذين أنفقوا من بعد وقاتلوا وكلا وعد الله الحسنى والله بما تعملون خبير
وَمَا لَكُمْ أَلَّا تُنفِقُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَلِلَّهِ مِيرَاثُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ لَا يَسْتَوِي مِنكُم مَّنْ أَنفَقَ مِن قَبْلِ الْفَتْحِ وَقَاتَلَ أُوْلَئِكَ أَعْظَمُ دَرَجَةً مِّنَ الَّذِينَ أَنفَقُوا مِن بَعْدُ وَقَاتَلُوا وَكُلًّا وَعَدَ اللَّهُ الْحُسْنَى وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ
Elmalılı Neden siz Allah yolunda harcamayasınız ki? Göklerin ve yerin mirası zaten Allah'ındır. Elbette içinizden, fetihten önce harcayan ve savaşan bir olmaz. Onların derecesi, sonradan infak eden ve savaşanlardan daha büyüktür. Bununla beraber Allah hepsinede en güzel sonucu vaad etmiştir. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
Y. AliAnd what cause have ye why ye should not spend in the cause of Allah?- For to Allah belongs the heritage of the heavens and the earth. Not equal among you are those who spent (freely) and fought, before the Victory, (with those who did so later). Those are higher in rank than those who spent (freely) and fought afterwards. But to all has Allah promised a goodly (reward). And Allah is well acquainted with all that ye do.
 Words|
27.
[57:13]
yevme yeḳûlü-lmünâfiḳûne velmünâfiḳâtü lilleẕîne âmenü-nżurûnâ naḳtebis min nûriküm ḳîle-rci`û verâeküm feltemisû nûrâ. feḍuribe beynehüm bisûril lehû bâb. bâṭinühû fîhi-rraḥmetü veżâhiruhû min ḳibelihi-l`aẕâb.يوم يقول المنافقون والمنافقات للذين آمنوا انظرونا نقتبس من نوركم قيل ارجعوا وراءكم فالتمسوا نورا فضرب بينهم بسور له باب باطنه فيه الرحمة وظاهره من قبله العذاب
يَوْمَ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالْمُنَافِقَاتُ لِلَّذِينَ آمَنُوا انظُرُونَا نَقْتَبِسْ مِن نُّورِكُمْ قِيلَ ارْجِعُوا وَرَاءَكُمْ فَالْتَمِسُوا نُورًا فَضُرِبَ بَيْنَهُم بِسُورٍ لَّهُ بَابٌ بَاطِنُهُ فِيهِ الرَّحْمَةُ وَظَاهِرُهُ مِن قِبَلِهِ الْعَذَابُ
Elmalılı O gün münafık erkekler ve münafık kadınlar o iman edenlere şöyle diyeceklerdir: "Bize bakın da sizin nurunuzdan alalım?" Onlara: "Arkanıza dönün de nur arayın!" denilir. Aralarına kapılı bir sur çekilir ki, onun içinde rahmet, dışında da azap vardır.
Y. AliOne Day will the Hypocrites- men and women - say to the Believers: "Wait for us! Let us borrow (a Light) from your Light!" It will be said: "Turn ye back to your rear! then seek a Light (where ye can)!" So a wall will be put up betwixt them, with a gate therein. Within it will be Mercy throughout, and without it, all alongside, will be (Wrath and) Punishment!
 Words|
28.
[57:16]
elem ye'ni lilleẕîne âmenû en taḫşe`a ḳulûbühüm liẕikri-llâhi vemâ nezele mine-lḥaḳḳi velâ yekûnû kelleẕîne ûtü-lkitâbe min ḳablü feṭâle `aleyhimü-l'emedü feḳaset ḳulûbühüm. vekeŝîrum minhüm fâsiḳûn.ألم يأن للذين آمنوا أن تخشع قلوبهم لذكر الله وما نزل من الحق ولا يكونوا كالذين أوتوا الكتاب من قبل فطال عليهم الأمد فقست قلوبهم وكثير منهم فاسقون
أَلَمْ يَأْنِ لِلَّذِينَ آمَنُوا أَن تَخْشَعَ قُلُوبُهُمْ لِذِكْرِ اللَّهِ وَمَا نَزَلَ مِنَ الْحَقِّ وَلَا يَكُونُوا كَالَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ مِن قَبْلُ فَطَالَ عَلَيْهِمُ الْأَمَدُ فَقَسَتْ قُلُوبُهُمْ وَكَثِيرٌ مِّنْهُمْ فَاسِقُونَ
Elmalılı İnananlar için hâlâ vakit gelmedi mi ki, kalbleri Allah'ın zikrine ve inen hakka saygı duysun ve bundan önce kendilerine verilmiş, sonra üzerlerinden uzun zaman geçmekle kalbleri katılaşmış, çoğu da yoldan çıkmış kimseler gibi olmasınlar?
Y. AliHas not the Time arrived for the Believers that their hearts in all humility should engage in the remembrance of Allah and of the Truth which has been revealed (to them), and that they should not become like those to whom was given Revelation aforetime, but long ages passed over them and their hearts grew hard? For many among them are rebellious transgressors.
 Words|
29.
[57:22]
mâ eṣâbe mim müṣîbetin fi-l'arḍi velâ fî enfüsiküm illâ fî kitâbim min ḳabli en nebraehâ. inne ẕâlike `ale-llâhi yesîr.ما أصاب من مصيبة في الأرض ولا في أنفسكم إلا في كتاب من قبل أن نبرأها إن ذلك على الله يسير
مَا أَصَابَ مِن مُّصِيبَةٍ فِي الْأَرْضِ وَلَا فِي أَنفُسِكُمْ إِلَّا فِي كِتَابٍ مِّن قَبْلِ أَن نَّبْرَأَهَا إِنَّ ذَلِكَ عَلَى اللَّهِ يَسِيرٌ
Elmalılı Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz bu Allah'a göre kolaydır.
Y. AliNo misfortune can happen on earth or in your souls but is recorded in a decree before We bring it into existence: That is truly easy for Allah:
 Words|
30.
[58:3]
velleẕîne yüżâhirûne min nisâihim ŝümme ye`ûdûne limâ ḳâlû fetaḥrîru raḳabetim min ḳabli ey yetemâssâ. ẕâliküm tû`ażûne bih. vellâhü bimâ ta`melûne ḫabîr.والذين يظاهرون من نسائهم ثم يعودون لما قالوا فتحرير رقبة من قبل أن يتماسا ذلكم توعظون به والله بما تعملون خبير
وَالَّذِينَ يُظَاهِرُونَ مِن نِّسَائِهِمْ ثُمَّ يَعُودُونَ لِمَا قَالُوا فَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مِّن قَبْلِ أَن يَتَمَاسَّا ذَلِكُمْ تُوعَظُونَ بِهِ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ
Elmalılı Kadınlardan zıhâr ile ayrılmak isteyip de sonra söylediklerinden dönenlerin, karılarıyla temas etmeden önce bir köleyi hürriyete kavuşturmaları gerekir. Size öğütlenen budur. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.
Y. AliBut those who divorce their wives by Zihar, then wish to go back on the words they uttered,- (It is ordained that such a one) should free a slave before they touch each other: Thus are ye admonished to perform: and Allah is well-acquainted with (all) that ye do.
 Words|
Burada sunulan verilerin tamamı kontrol edilmemiştir. Lütfen orijinal kaynaklardan doğruluğunu kontrol ediniz. Türkçe Tercümeler, tanzil.net internet sitesinden temin edilmiştir. Çalışmamızda kullanılan veritabanı, openburhan.net projesinin veritabanının yeniden düzenlenmiş halidir. Kur'an-ı Kerim sayfasına dönüş için tıklayınız. Urduca-İngilizce OpenBurhan versiyonu için tıklayınız. Çalışmamızda kullanılan verilerin ve dosyaların telif hakları sahiplerine aittir.
OpenBurhanTR 2.0.17