1. [3:136] | ülâike cezâühüm magfiratüm mir rabbihim vecennâtün tecrî min taḥtihe-l'enhâru ḫâlidîne fîhâ. veni`me ecru-l`âmilîn. | أولئك جزاؤهم مغفرة من ربهم وجنات تجري من تحتها الأنهار خالدين فيها ونعم أجر العاملين أُوْلَـئِكَ جَزَآؤُهُم مَّغْفِرَةٌ مِّن رَّبِّهِمْ وَجَنَّاتٌ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَنِعْمَ أَجْرُ الْعَامِلِينَ |
---|
Elmalılı | İşte onların mükafatı (ödülleri) Rableri tarafından bağışlanma ve altından ırmaklar akan, ebedî kalacakları cennetlerdir. Çalışanların mükafatı ne güzeldir! |
Y. Ali | For such the reward is forgiveness from their Lord, and Gardens with rivers flowing underneath,- an eternal dwelling: How excellent a recompense for those who work (and strive)!
|
Words | | |
2. [3:171] | yestebşirûne bini`metim mine-llâhi vefaḍliv veenne-llâhe lâ yüḍî`u ecra-lmü'minîn. | يستبشرون بنعمة من الله وفضل وأن الله لا يضيع أجر المؤمنين يَسْتَبْشِرُونَ بِنِعْمَةٍ مِّنَ اللّهِ وَفَضْلٍ وَأَنَّ اللّهَ لاَ يُضِيعُ أَجْرَ الْمُؤْمِنِينَ |
---|
Elmalılı | Onlar, Allah'ın nimetini, keremini ve Allah'ın, müminlerin ecrini zayi etmeyeceğini müjdelerler. |
Y. Ali | They glory in the Grace and the bounty from Allah, and in the fact that Allah suffereth not the reward of the Faithful to be lost (in the least).
|
Words | | |
3. [3:172] | elleẕîne-stecâbû lillâhi verrasûli mim ba`di mâ eṣâbehümü-lḳarḥ. lilleẕîne aḥsenû minhüm vetteḳav ecrun `ażîm. | الذين استجابوا لله والرسول من بعد ما أصابهم القرح للذين أحسنوا منهم واتقوا أجر عظيم الَّذِينَ اسْتَجَابُواْ لِلّهِ وَالرَّسُولِ مِن بَعْدِ مَآ أَصَابَهُمُ الْقَرْحُ لِلَّذِينَ أَحْسَنُواْ مِنْهُمْ وَاتَّقَواْ أَجْرٌ عَظِيمٌ |
---|
Elmalılı | Kendilerine yara dokunduktan sonra da Allah ve Peygamberi'nin davetine uydular. Hele onlardan iyilik edenlere ve gereğince Allah'tan korkanlara büyük bir mükafat vardır. |
Y. Ali | Of those who answered the call of Allah and the Messenger, even after being wounded, those who do right and refrain from wrong have a great reward;-
|
Words | | |
4. [3:179] | mâ kâne-llâhü liyeẕera-lmü'minîne `alâ mâ entüm `aleyhi ḥattâ yemîze-lḫabîŝe mine-ṭṭayyib. vemâ kâne-llâhü liyuṭli`aküm `ale-lgaybi velâkinne-llâhe yectebî mir rusülihî mey yeşâü feâminû billâhi verusülih. vein tü'minû vetetteḳû feleküm ecrun `ażîm. | ما كان الله ليذر المؤمنين على ما أنتم عليه حتى يميز الخبيث من الطيب وما كان الله ليطلعكم على الغيب ولكن الله يجتبي من رسله من يشاء فآمنوا بالله ورسله وإن تؤمنوا وتتقوا فلكم أجر عظيم مَّا كَانَ اللّهُ لِيَذَرَ الْمُؤْمِنِينَ عَلَى مَآ أَنتُمْ عَلَيْهِ حَتَّى يَمِيزَ الْخَبِيثَ مِنَ الطَّيِّبِ وَمَا كَانَ اللّهُ لِيُطْلِعَكُمْ عَلَى الْغَيْبِ وَلَكِنَّ اللّهَ يَجْتَبِي مِن رُّسُلِهِ مَن يَشَاءُ فَآمِنُواْ بِاللّهِ وَرُسُلِهِ وَإِن تُؤْمِنُواْ وَتَتَّقُواْ فَلَكُمْ أَجْرٌ عَظِيمٌ |
---|
Elmalılı | Allah, müminleri içinde bulunduğunuz şu durumda bırakacak değildir, pisi temizden ayıracaktır. Ve Allah sizi gayba vakıf kılacak da değildir. Fakat Allah, peygamberlerinden dilediğini seçip (gaybı bildirir). O halde Allah'a ve peygamberlerine iman edin. Eğer iman eder ve günahlardan korunursanız, sizin için büyük bir mükafat vardır. |
Y. Ali | Allah will not leave the believers in the state in which ye are now, until He separates what is evil from what is good nor will He disclose to you the secrets of the Unseen. But He chooses of His Messengers (For the purpose) whom He pleases. So believe in Allah. And His messengers: And if ye believe and do right, ye have a reward without measure.
|
Words | | |
5. [7:170] | velleẕîne yümessikûne bilkitâbi veeḳâmu-ṣṣalâh. innâ lâ nüḍî`u ecra-lmuṣliḥîn. | والذين يمسكون بالكتاب وأقاموا الصلاة إنا لا نضيع أجر المصلحين وَالَّذِينَ يُمَسِّكُونَ بِالْكِتَابِ وَأَقَامُواْ الصَّلاَةَ إِنَّا لاَ نُضِيعُ أَجْرَ الْمُصْلِحِينَ |
---|
Elmalılı | Kitaba sarılanlara ve namazı kılmaya devam edenlere gelince, biz o iyilerin ecrini hiçbir zaman yitirmeyiz. |
Y. Ali | As to those who hold fast by the Book and establish regular prayer,- never shall We suffer the reward of the righteous to perish.
|
Words | | |
6. [8:28] | va`lemû ennemâ emvâlüküm veevlâdüküm fitnetüv veenne-llâhe `indehû ecrun `ażîm. | واعلموا أنما أموالكم وأولادكم فتنة وأن الله عنده أجر عظيم وَاعْلَمُواْ أَنَّمَا أَمْوَالُكُمْ وَأَوْلاَدُكُمْ فِتْنَةٌ وَأَنَّ اللّهَ عِندَهُ أَجْرٌ عَظِيمٌ |
---|
Elmalılı | Ve iyi biliniz ki, mallarınız ve evlatlarınız birer imtihan aracından başka birşey değildir. Allah katında büyük ecir vardır. |
Y. Ali | And know ye that your possessions and your progeny are but a trial; and that it is Allah with Whom lies your highest reward.
|
Words | | |
7. [9:22] | ḫâlidîne fîhâ ebedâ. inne-llâhe `indehû ecrun `ażîm. | خالدين فيها أبدا إن الله عنده أجر عظيم خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا إِنَّ اللّهَ عِندَهُ أَجْرٌ عَظِيمٌ |
---|
Elmalılı | Onlar orada ebedi kalırlar. Çünkü en büyük mükâfat Allah katındadır. |
Y. Ali | They will dwell therein for ever. Verily in Allah's presence is a reward, the greatest (of all).
|
Words | | |
8. [9:120] | mâ kâne liehli-lmedîneti vemen ḥavlehüm mine-l'a`râbi ey yeteḫallefû `ar rasûli-llâhi velâ yergabû bienfüsihim `an nefsih. ẕâlike biennehüm lâ yüṣîbühüm żameüv velâ neṣabüv velâ maḫmeṣatün fî sebîli-llâhi velâ yeṭaûne mevṭiey yegîżu-lküffâra velâ yenâlûne min `adüvvin neylen illâ kütibe lehüm bihî `amelün ṣâliḥ. inne-llâhe lâ yüḍî`u ecra-lmuḥsinîn. | ما كان لأهل المدينة ومن حولهم من الأعراب أن يتخلفوا عن رسول الله ولا يرغبوا بأنفسهم عن نفسه ذلك بأنهم لا يصيبهم ظمأ ولا نصب ولا مخمصة في سبيل الله ولا يطئون موطئا يغيظ الكفار ولا ينالون من عدو نيلا إلا كتب لهم به عمل صالح إن الله لا يضيع أجر المحسنين مَا كَانَ لِأَهْلِ الْمَدِينَةِ وَمَنْ حَوْلَهُم مِّنَ الْأَعْرَابِ أَن يَتَخَلَّفُواْ عَن رَّسُولِ اللّهِ وَلاَ يَرْغَبُواْ بِأَنفُسِهِمْ عَن نَّفْسِهِ ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ لاَ يُصِيبُهُمْ ظَمَأٌ وَلاَ نَصَبٌ وَلاَ مَخْمَصَةٌ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَلاَ يَطَؤُونَ مَوْطِئًا يَغِيظُ الْكُفَّارَ وَلاَ يَنَالُونَ مِنْ عَدُوٍّ نَّيْلاً إِلاَّ كُتِبَ لَهُم بِهِ عَمَلٌ صَالِحٌ إِنَّ اللّهَ لاَ يُضِيعُ أَجْرَ الْمُحْسِنِينَ |
---|
Elmalılı | Medine halkına ve civardaki bedevilere, Resulullah'ın emrine aykırı hareket etmek uygun olmadığı gibi, onun katlandığı zahmetlere öbürlerinin katlanmaya yanaşmamaları da yakışık almaz. Çünkü onların Allah yolunda çektikleri hiçbir susuzluk, hiçbir yorgunluk ve hiçbir açlık, ayrıca kâfirleri öfkelendirecek ayak bastıkları hiçbir yer veya düşmana karşı elde ettikleri hiçbir başarı yoktur ki, karşılığında kendilerine salih bir amel yazılmış olmasın. Çünkü Allah, güzel iş yapanların mükafatını zayi etmez. |
Y. Ali | It was not fitting for the people of Medina and the Bedouin Arabs of the neighbourhood, to refuse to follow Allah's Messenger, nor to prefer their own lives to his: because nothing could they suffer or do, but was reckoned to their credit as a deed of righteousness,- whether they suffered thirst, or fatigue, or hunger, in the cause of Allah, or trod paths to raise the ire of the Unbelievers, or received any injury whatever from an enemy: for Allah suffereth not the reward to be lost of those who do good;-
|
Words | | |
9. [10:72] | fein tevelleytüm femâ seeltüküm min ecr. in ecriye illâ `ale-llâhi veümirtü en ekûne mine-lmüslimîn. | فإن توليتم فما سألتكم من أجر إن أجري إلا على الله وأمرت أن أكون من المسلمين فَإِن تَوَلَّيْتُمْ فَمَا سَأَلْتُكُم مِّنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلاَّ عَلَى اللّهِ وَأُمِرْتُ أَنْ أَكُونَ مِنَ الْمُسْلِمِينَ |
---|
Elmalılı | Eğer yüz çevirirseniz çevirin, ben de sizden bir ücret istemedim ya! Benim mükafatımı ancak Allah verir. Ve ben O'nun emrine boyun eğen müslümanlardan olmakla emrolundum. |
Y. Ali | "But if ye turn back, (consider): no reward have I asked of you: my reward is only due from Allah, and I have been commanded to be of those who submit to Allah's will (in Islam)."
|
Words | | |
10. [11:115] | vaṣbir feinne-llâhe lâ yüḍî`u ecra-lmuḥsinîn. | واصبر فإن الله لا يضيع أجر المحسنين وَاصْبِرْ فَإِنَّ اللّهَ لاَ يُضِيعُ أَجْرَ الْمُحْسِنِينَ |
---|
Elmalılı | Ve sabret! Çünkü Allah iyilik edenlerin mükafatını yitirmez. |
Y. Ali | And be steadfast in patience; for verily Allah will not suffer the reward of the righteous to perish.
|
Words | | |
11. [12:56] | vekeẕâlike mekkennâ liyûsüfe fi-l'arḍ. yetebevveü minhâ ḥayŝü yeşâ'. nüṣîbü biraḥmetinâ men neşâü velâ nüḍî`u ecra-lmuḥsinîn. | وكذلك مكنا ليوسف في الأرض يتبوأ منها حيث يشاء نصيب برحمتنا من نشاء ولا نضيع أجر المحسنين وَكَذَلِكَ مَكَّنَّا لِيُوسُفَ فِي الْأَرْضِ يَتَبَوَّأُ مِنْهَا حَيْثُ يَشَاءُ نُصِيبُ بِرَحْمَتِنَا مَن نَّشَاءُ وَلاَ نُضِيعُ أَجْرَ الْمُحْسِنِينَ |
---|
Elmalılı | Ve işte biz böylece Yusuf'u o yerde temkin ettik (yerleştirdik). Neresinde isterse orada makam tutuyordu. Biz rahmetimizi dilediğimize nasip ederiz. Ve iyilik edenlerin mükafatını zayi etmeyiz. |
Y. Ali | Thus did We give established power to Joseph in the land, to take possession therein as, when, or where he pleased. We bestow of our Mercy on whom We please, and We suffer not, to be lost, the reward of those who do good.
|
Words | | |
12. [12:90] | ḳâlû einneke leente yûsüf. ḳâle ene yûsüfü vehâẕâ eḫî. ḳad menne-llâhü `aleynâ. innehû mey yetteḳi veyaṣbir feinne-llâhe lâ yüḍî`u ecra-lmuḥsinîn. | قالوا أإنك لأنت يوسف قال أنا يوسف وهذا أخي قد من الله علينا إنه من يتق ويصبر فإن الله لا يضيع أجر المحسنين قَالُواْ أَإِنَّكَ لَأَنتَ يُوسُفُ قَالَ أَنَاْ يُوسُفُ وَهَـذَا أَخِي قَدْ مَنَّ اللّهُ عَلَيْنَا إِنَّهُ مَن يَتَّقِ وَيَصْبِرْ فَإِنَّ اللّهَ لاَ يُضِيعُ أَجْرَ الْمُحْسِنِينَ |
---|
Elmalılı | Onlar "Yoksa sen, sahiden Yusuf musun?" dediler. O da "Ben Yusuf'um, bu da kardeşim" dedi, "Doğrusu Allah, bizi, lutfuyla nimetlendirdi. Gerçekten de kim Allah'dan korkar ve sabrederse, Allah, muhakkak ki, güzel işler yapanların mükafatını zayi etmez." |
Y. Ali | They said: "Art thou indeed Joseph?" He said, "I am Joseph, and this is my brother: Allah has indeed been gracious to us (all): behold, he that is righteous and patient,- never will Allah suffer the reward to be lost, of those who do right."
|
Words | | |
13. [12:104] | vemâ tes'elühüm `aleyhi min ecr. in hüve illâ ẕikrul lil`âlemîn. | وما تسألهم عليه من أجر إن هو إلا ذكر للعالمين وَمَا تَسْأَلُهُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ هُوَ إِلاَّ ذِكْرٌ لِّلْعَالَمِينَ |
---|
Elmalılı | Buna karşılık onlardan herhangi bir ücret de istemiyorsun. O Kur'ân, âlemlere ancak bir öğüttür. |
Y. Ali | And no reward dost thou ask of them for this: it is no less than a message for all creatures.
|
Words | | |
14. [18:30] | inne-lleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti innâ lâ nüḍî`u ecra men aḥsene `amelâ. | إن الذين آمنوا وعملوا الصالحات إنا لا نضيع أجر من أحسن عملا إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ إِنَّا لاَ نُضِيعُ أَجْرَ مَنْ أَحْسَنَ عَمَلاً |
---|
Elmalılı | İman edip de güzel davranışlarda bulunanlar var ya, şüphe yok ki biz öyle güzel işler yapanların mükafatını zayi etmeyiz. |
Y. Ali | As to those who believe and work righteousness, verily We shall not suffer to perish the reward of any who do a (single) righteous deed.
|
Words | | |
15. [25:57] | ḳul mâ es'elüküm `aleyhi min ecrin illâ men şâe ey yetteḫiẕe ilâ rabbihî sebîlâ. | قل ما أسألكم عليه من أجر إلا من شاء أن يتخذ إلى ربه سبيلا قُلْ مَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِلَّا مَن شَاءَ أَن يَتَّخِذَ إِلَى رَبِّهِ سَبِيلًا |
---|
Elmalılı | De ki: "Ben, buna karşı sizden bir ücret değil, ancak Rabbine doğru bir yol tutmayı dileyen kimseler (olmanızı) istiyorum." |
Y. Ali | Say: "No reward do I ask of you for it but this: that each one who will may take a (straight) Path to his Lord."
|
Words | | |
16. [26:109] | vemâ es'elüküm `aleyhi min ecr. in ecriye illâ `alâ rabbi-l`âlemîn. | وما أسألكم عليه من أجر إن أجري إلا على رب العالمين وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ |
---|
Elmalılı | "Buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükafaatımı verecek olan ancak, âlemlerin Rabbidir." |
Y. Ali | "No reward do I ask of you for it: my reward is only from the Lord of the Worlds:
|
Words | | |
17. [26:127] | vemâ es'elüküm `aleyhi min ecr. in ecriye illâ `alâ rabbi-l`âlemîn. | وما أسألكم عليه من أجر إن أجري إلا على رب العالمين وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ |
---|
Elmalılı | "Buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükafatımı verecek olan ancak âlemlerin Rabbidir. " |
Y. Ali | "No reward do I ask of you for it: my reward is only from the Lord of the Worlds.
|
Words | | |
18. [26:145] | vemâ es'elüküm `aleyhi min ecr. in ecriye illâ `alâ rabbi-l`âlemîn. | وما أسألكم عليه من أجر إن أجري إلا على رب العالمين وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ |
---|
Elmalılı | "Buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükafatımı verecek olan ancak âlemlerin Rabbidir." |
Y. Ali | "No reward do I ask of you for it: my reward is only from the Lord of the Worlds.
|
Words | | |
19. [26:164] | vemâ es'elüküm `aleyhi min ecr. in ecriye illâ `alâ rabbi-l`âlemîn. | وما أسألكم عليه من أجر إن أجري إلا على رب العالمين وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ |
---|
Elmalılı | "Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum. Benim mükafatımı verecek olan ancak âlemlerin Rabbidir." |
Y. Ali | "No reward do I ask of you for it: my reward is only from the lord of the Worlds.
|
Words | | |
20. [26:180] | vemâ es'elüküm `aleyhi min ecr. in ecriye illâ `alâ rabbi-l`âlemîn. | وما أسألكم عليه من أجر إن أجري إلا على رب العالمين وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ |
---|
Elmalılı | "Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum. Benim mükafatımı verecek olan yalnız âlemlerin Rabbidir." |
Y. Ali | "No reward do I ask of you for it: my reward is only from the Lord of the Worlds.
|
Words | | |
21. [28:25] | fecâethü iḥdâhümâ temşî `ale-stiḥyâ'. ḳâlet inne ebî yed`ûke liyecziyeke ecra mâ seḳayte lenâ. felemmâ câehû veḳaṣṣa `aleyhi-lḳaṣaṣa ḳâle lâ teḫaf. necevte mine-lḳavmi-żżâlimîn. | فجاءته إحداهما تمشي على استحياء قالت إن أبي يدعوك ليجزيك أجر ما سقيت لنا فلما جاءه وقص عليه القصص قال لا تخف نجوت من القوم الظالمين فَجَاءَتْهُ إِحْدَاهُمَا تَمْشِي عَلَى اسْتِحْيَاءٍ قَالَتْ إِنَّ أَبِي يَدْعُوكَ لِيَجْزِيَكَ أَجْرَ مَا سَقَيْتَ لَنَا فَلَمَّا جَاءَهُ وَقَصَّ عَلَيْهِ الْقَصَصَ قَالَ لَا تَخَفْ نَجَوْتَ مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ |
---|
Elmalılı | Derken, o iki kadından biri utana utana yürüyerek ona geldi. "Babam, dedi, bizim yerimize (hayvanları) sulamanın karşılığını ödemek için seni çağırıyor." Musa, ona (Hz. Şuayb'a) gelip başından geçeni anlatınca o, "korkma, o zalim kavimden kurtuldun"dedi. |
Y. Ali | Afterwards one of the (damsels) came (back) to him, walking bashfully. She said: "My father invites thee that he may reward thee for having watered (our flocks) for us." So when he came to him and narrated the story, he said: "Fear thou not: (well) hast thou escaped from unjust people."
|
Words | | |
22. [29:58] | velleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti lenübevviennehüm mine-lcenneti gurafen tecrî min taḥtihe-l'enhâru ḫâlidîne fîhâ. ni`me ecru-l`âmilîn. | والذين آمنوا وعملوا الصالحات لنبوئنهم من الجنة غرفا تجري من تحتها الأنهار خالدين فيها نعم أجر العاملين وَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَنُبَوِّئَنَّهُم مِّنَ الْجَنَّةِ غُرَفًا تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا نِعْمَ أَجْرُ الْعَامِلِينَ |
---|
Elmalılı | İman edip güzel işler yapanları, (evet) muhakkak ki onları, altlarından ırmaklar akan ve içinde ebedî kalacakları cennet köşklerine yerleştireceğiz. (Böyle iyi) işler yapanların mükafatı ne güzeldir! |
Y. Ali | But those who believe and work deeds of righteousness - to them shall We give a Home in Heaven,- lofty mansions beneath which flow rivers,- to dwell therein for aye;- an excellent reward for those who do (good)!-
|
Words | | |
23. [34:47] | ḳul mâ seeltüküm min ecrin fehüve leküm. in ecriye illâ `ale-llâh. vehüve `alâ külli şey'in şehîd. | قل ما سألتكم من أجر فهو لكم إن أجري إلا على الله وهو على كل شيء شهيد قُلْ مَا سَأَلْتُكُم مِّنْ أَجْرٍ فَهُوَ لَكُمْ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى اللَّهِ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ |
---|
Elmalılı | De ki: "Ben sizden herhangi bir ücret istemem, O sizin içindir. Benim ecrim ancak Allah'a aittir. O, her şeye şahittir." |
Y. Ali | Say: "No reward do I ask of you: it is (all) in your interest: my reward is only due from Allah: And He is witness to all things."
|
Words | | |
24. [38:86] | ḳul mâ es'elüküm `aleyhi min ecriv vemâ ene mine-lmütekellifîn. | قل ما أسألكم عليه من أجر وما أنا من المتكلفين قُلْ مَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ وَمَا أَنَا مِنَ الْمُتَكَلِّفِينَ |
---|
Elmalılı | Ey Muhammed! De ki: "Ben o Kur'ân'a karşı sizden bir ücret istemiyorum. Ve ben kendiliğimden bir şey de teklif etmiyorum." |
Y. Ali | Say: "No reward do I ask of you for this (Qur'an), nor am I a pretender.
|
Words | | |
25. [39:74] | veḳâlü-lḥamdü lillâhi-lleẕî ṣadeḳanâ va`dehû veevraŝene-l'arḍa netebevveü mine-lcenneti ḥayŝü neşâ'. feni`me ecru-l`âmilîn. | وقالوا الحمد لله الذي صدقنا وعده وأورثنا الأرض نتبوأ من الجنة حيث نشاء فنعم أجر العاملين وَقَالُوا الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي صَدَقَنَا وَعْدَهُ وَأَوْرَثَنَا الْأَرْضَ نَتَبَوَّأُ مِنَ الْجَنَّةِ حَيْثُ نَشَاءُ فَنِعْمَ أَجْرُ الْعَامِلِينَ |
---|
Elmalılı | Onlar da: "Hamdolsun o Allah'a ki, bize vaadini doğru çıkardı ve bizi cennet arzına varis kıldı. Cennette istediğimiz yerde oturuyoruz" derler. Bak ne güzeldir mükafatı o iyi amel işleyenlerin! |
Y. Ali | They will say: "Praise be to Allah, Who has truly fulfilled His Promise to us, and has given us (this) land in heritage: We can dwell in the Garden as we will: how excellent a reward for those who work (righteousness)!"
|
Words | | |
26. [41:8] | inne-lleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti lehüm ecrun gayru memnûn. | إن الذين آمنوا وعملوا الصالحات لهم أجر غير ممنون إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ أَجْرٌ غَيْرُ مَمْنُونٍ |
---|
Elmalılı | Şüphesiz ki, iman edip, salih amel işleyenler için de bitmez tükenmez bir mükafat vardır. |
Y. Ali | For those who believe and work deeds of righteousness is a reward that will never fail.
|
Words | | |
27. [57:7] | âminû billâhi verasûlihî veenfiḳû mimmâ ce`aleküm müstaḫlefîne fîh. felleẕîne âmenû minküm veenfeḳû lehüm ecrun kebîr. | آمنوا بالله ورسوله وأنفقوا مما جعلكم مستخلفين فيه فالذين آمنوا منكم وأنفقوا لهم أجر كبير آمِنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَأَنفِقُوا مِمَّا جَعَلَكُم مُّسْتَخْلَفِينَ فِيهِ فَالَّذِينَ آمَنُوا مِنكُمْ وَأَنفَقُوا لَهُمْ أَجْرٌ كَبِيرٌ |
---|
Elmalılı | Allah'a ve Resulüne iman edin. Sizi hâkim kıldığı, sizin yönetiminize verdiği şeylerden harcayın. Sizden, inanan ve harcayanlar için büyük mükafat vardır. |
Y. Ali | Believe in Allah and His messenger, and spend (in charity) out of the (substance) whereof He has made you heirs. For, those of you who believe and spend (in charity),- for them is a great Reward.
|
Words | | |
28. [57:11] | men ẕe-lleẕî yuḳriḍu-llâhe ḳarḍan ḥasenen feyüḍâ`ifehû lehû velehû ecrun kerîm. | من ذا الذي يقرض الله قرضا حسنا فيضاعفه له وله أجر كريم مَن ذَا الَّذِي يُقْرِضُ اللَّهَ قَرْضًا حَسَنًا فَيُضَاعِفَهُ لَهُ وَلَهُ أَجْرٌ كَرِيمٌ |
---|
Elmalılı | Kimdir o, Allah'a güzel bir borç verecek olan ki, Allah da onun verdiğini kat kat artırsın ve onun için şerefli bir mükafat da versin. |
Y. Ali | Who is he that will Loan to Allah a beautiful loan? for (Allah) will increase it manifold to his credit, and he will have (besides) a liberal Reward.
|
Words | | |
29. [57:18] | inne-lmüṣṣaddiḳîne velmüṣṣaddiḳâti veaḳraḍu-llâhe ḳarḍan ḥaseney yüḍâ`afü lehüm velehüm ecrun kerîm. | إن المصدقين والمصدقات وأقرضوا الله قرضا حسنا يضاعف لهم ولهم أجر كريم إِنَّ الْمُصَّدِّقِينَ وَالْمُصَّدِّقَاتِ وَأَقْرَضُوا اللَّهَ قَرْضًا حَسَنًا يُضَاعَفُ لَهُمْ وَلَهُمْ أَجْرٌ كَرِيمٌ |
---|
Elmalılı | Şüphesiz sadaka veren erkeklere ve sadaka veren kadınlara ve Allah'a güzel bir ödünç verenlere, verdikleri kat kat artırılır ve onlara şerefli bir mükafat vardır. |
Y. Ali | For those who give in Charity, men and women, and loan to Allah a Beautiful Loan, it shall be increased manifold (to their credit), and they shall have (besides) a liberal reward.
|
Words | | |
30. [64:15] | innemâ emvâlüküm veevlâdüküm fitnetün. vellâhü `indehû ecrun `ażîm. | إنما أموالكم وأولادكم فتنة والله عنده أجر عظيم إِنَّمَا أَمْوَالُكُمْ وَأَوْلَادُكُمْ فِتْنَةٌ وَاللَّهُ عِندَهُ أَجْرٌ عَظِيمٌ |
---|
Elmalılı | Doğrusu mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir imtihandır. Büyük mükafat ise Allah'ın yanındadır. |
Y. Ali | Your riches and your children may be but a trial: but in the Presence of Allah, is the highest, Reward.
|
Words | | |