1. [20:133] | veḳâlû levlâ ye'tînâ biâyetim mir rabbih. evelem te'tihim beyyinetü mâ fi-ṣṣuḥufi-l'ûlâ. | وقالوا لولا يأتينا بآية من ربه أولم تأتهم بينة ما في الصحف الأولى وَقَالُواْ لَوْلَا يَأْتِينَا بِآيَةٍ مِّن رَّبِّهِ أَوَلَمْ تَأْتِهِم بَيِّنَةُ مَا فِي الصُّحُفِ الْأُولَى |
---|
Elmalılı | (İnkâr edenler): "Rabbinden bize bir mucize getirse ya" dediler. Onlara önceki kitablarda olan apaçık deliller gelmedi mi? |
Y. Ali | They say: "Why does he not bring us a sign from his Lord?" Has not a Clear Sign come to them of all that was in the former Books of revelation?
|
Words | | |
2. [43:71] | yüṭâfü `aleyhim biṣiḥâfim min ẕehebiv veekvâb. vefîhâ mâ teştehîhi-l'enfüsü veteleẕẕü-l'a`yün. veentüm fîhâ ḫâlidûn. | يطاف عليهم بصحاف من ذهب وأكواب وفيها ما تشتهيه الأنفس وتلذ الأعين وأنتم فيها خالدون يُطَافُ عَلَيْهِم بِصِحَافٍ مِّن ذَهَبٍ وَأَكْوَابٍ وَفِيهَا مَا تَشْتَهِيهِ الْأَنفُسُ وَتَلَذُّ الْأَعْيُنُ وَأَنتُمْ فِيهَا خَالِدُونَ |
---|
Elmalılı | Onların etrafında yiyecek ve içecekler altın tepsiler ve kadehlerle dolaştırılır. Orada canların çektiği ve gözlerin hoşlandığı herşey vardır. Siz orada ebedi olarak kalacaksınız. |
Y. Ali | To them will be passed round, dishes and goblets of gold: there will be there all that the souls could desire, all that their ayes could delight in: and ye shall abide therein (for eye).
|
Words | | |
3. [53:36] | em lem yünebbe' bimâ fî ṣuḥufi mûsâ. | أم لم ينبأ بما في صحف موسى أَمْ لَمْ يُنَبَّأْ بِمَا فِي صُحُفِ مُوسَى |
---|
Elmalılı | Yoksa haber verilmedi mi Musa'nın sahifelerinde yazılı olanlar? |
Y. Ali | Nay, is he not acquainted with what is in the Books of Moses-
|
Words | | |
4. [74:52] | bel yürîdü küllü-mriim minhüm ey yü'tâ ṣuḥufem müneşşerah. | بل يريد كل امرئ منهم أن يؤتى صحفا منشرة بَلْ يُرِيدُ كُلُّ امْرِئٍ مِّنْهُمْ أَن يُؤْتَى صُحُفًا مُّنَشَّرَةً |
---|
Elmalılı | Hayır, onlardan her kişi kendisine açılmış sayfalar verilmesini istiyor. |
Y. Ali | Forsooth, each one of them wants to be given scrolls (of revelation) spread out!
|
Words | | |
5. [80:13] | fî ṣuḥufim mükerrameh. | في صحف مكرمة فِي صُحُفٍ مُّكَرَّمَةٍ |
---|
Elmalılı | O, değerli sahifelerdedir. |
Y. Ali | (It is) in Books held (greatly) in honour,
|
Words | | |
6. [81:10] | veiẕe-ṣṣuḥufü nüşirat. | وإذا الصحف نشرت وَإِذَا الصُّحُفُ نُشِرَتْ |
---|
Elmalılı | Amel defterleri açıldığında, |
Y. Ali | When the scrolls are laid open;
|
Words | | |
7. [87:18] | inne hâẕâ lefi-ṣṣuḥufi-l'ûlâ. | إن هذا لفي الصحف الأولى إِنَّ هَذَا لَفِي الصُّحُفِ الْأُولَى |
---|
Elmalılı | Kuşkusuz bu ilk sahifelerde vardır, |
Y. Ali | And this is in the Books of the earliest (Revelation),-
|
Words | | |
8. [87:19] | ṣuḥufi ibrâhîme vemûsâ. | صحف إبراهيم وموسى صُحُفِ إِبْرَاهِيمَ وَمُوسَى |
---|
Elmalılı | İbrahim ve Musa'nın sahifelerinde. |
Y. Ali | The Books of Abraham and Moses.
|
Words | | |
9. [98:2] | rasûlüm mine-llâhi yetlû ṣuḥufem müṭahherah. | رسول من الله يتلو صحفا مطهرة رَسُولٌ مِّنَ اللَّهِ يَتْلُو صُحُفًا مُّطَهَّرَةً |
---|
Elmalılı | (Bu delil), tertemiz sayfaları okuyan, Allah tarafından gönderilmiş bir peygamberdir. |
Y. Ali | An messenger from Allah, rehearsing scriptures kept pure and holy:
|
Words | | |