1. [20:135] | ḳul küllüm müterabbiṣun feterabbeṣû. feseta`lemûne men aṣḥâbu-ṣṣirâṭi-sseviyyi vemeni-htedâ. | قل كل متربص فتربصوا فستعلمون من أصحاب الصراط السوي ومن اهتدى قُلْ كُلٌّ مُّتَرَبِّصٌ فَتَرَبَّصُوا فَسَتَعْلَمُونَ مَنْ أَصْحَابُ الصِّرَاطِ السَّوِيِّ وَمَنِ اهْتَدَى |
---|
Elmalılı | De ki: "Hepimiz beklemekteyiz, siz de bekleyedurun. Şüphesiz düz yolun sahiplerinin kimler olduğunu ve kimlerin doğru yolda bulunduğunu yakında bileceksiniz. |
Y. Ali | Say: "Each one (of us) is waiting: wait ye, therefore, and soon shall ye know who it is that is on the straight and even way, and who it is that has received Guidance."
|
Words | | |
2. [21:4] | ḳâle rabbî ya`lemü-lḳavle fi-ssemâi vel'arḍ. vehüve-ssemî`u-l`alîm. | قال ربي يعلم القول في السماء والأرض وهو السميع العليم قَالَ رَبِّي يَعْلَمُ الْقَوْلَ فِي السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ |
---|
Elmalılı | Peygamber: "Benim Rabbim gökte ve yerde (söylenen) her sözü bilir. O, her şeyi işitir, her şeyi bilir" dedi. |
Y. Ali | Say: "My Lord knoweth (every) word (spoken) in the heavens and on earth: He is the One that heareth and knoweth (all things)."
|
Words | | |
3. [21:5] | bel ḳâlû aḍgâŝü aḥlâmim beli-fterâhü bel hüve şâ`ir. felye'tinâ biâyetin kemâ ürsile-l'evvelûn. | بل قالوا أضغاث أحلام بل افتراه بل هو شاعر فليأتنا بآية كما أرسل الأولون بَلْ قَالُواْ أَضْغَاثُ أَحْلاَمٍ بَلِ افْتَرَاهُ بَلْ هُوَ شَاعِرٌ فَلْيَأْتِنَا بِآيَةٍ كَمَا أُرْسِلَ الْأَوَّلُونَ |
---|
Elmalılı | Onlar: "Hayır, bunlar karışık rüyalardır; yok, onu kendisi uydurdu, yok o bir şairdir. Böyle değilse önceki peygamberler gibi, o da bize bir mucize getirsin" dediler. |
Y. Ali | "Nay," they say, "(these are) medleys of dream! - Nay, He forged it! - Nay, He is (but) a poet! Let him then bring us a Sign like the ones that were sent to (Prophets) of old!"
|
Words | | |
4. [21:14] | ḳâlû yâ veylenâ innâ künnâ żâlimîn. | قالوا يا ويلنا إنا كنا ظالمين قَالُواْ يَا وَيْلَنَا إِنَّا كُنَّا ظَالِمِينَ |
---|
Elmalılı | Onlar da: "Vay bizlere! Biz gerçekten zalimler idik" dediler. |
Y. Ali | They said: "Ah! woe to us! We were indeed wrong-doers!"
|
Words | | |
5. [21:24] | emi-tteḫaẕû min dûnihî âliheh. ḳul hâtû bürhâneküm. hâẕâ ẕikru mem me`iye veẕikru men ḳablî. bel ekŝeruhüm lâ ya`lemûne-lḥaḳḳa fehüm mü`riḍûn. | أم اتخذوا من دونه آلهة قل هاتوا برهانكم هذا ذكر من معي وذكر من قبلي بل أكثرهم لا يعلمون الحق فهم معرضون أَمِ اتَّخَذُوا مِن دُونِهِ آلِهَةً قُلْ هَاتُوا بُرْهَانَكُمْ هَذَا ذِكْرُ مَن مَّعِيَ وَذِكْرُ مَن قَبْلِي بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ الْحَقَّ فَهُم مُّعْرِضُونَ |
---|
Elmalılı | Yoksa O'ndan başka ilâhlar mı edindiler? De ki: "Kesin delilinizi getirin. İşte benimle beraber olanların kitabı ve benden öncekilerin kitabı." Hayır, onların çoğu gerçeği bilmezler de onun için yüz çevirirler. |
Y. Ali | Or have they taken for worship (other) gods besides him? Say, "Bring your convincing proof: this is the Message of those with me and the Message of those before me." But most of them know not the Truth, and so turn away.
|
Words | | |
6. [21:26] | veḳâlü-tteḫaẕe-rraḥmânü veleden sübḥâneh. bel `ibâdüm mükramûn. | وقالوا اتخذ الرحمن ولدا سبحانه بل عباد مكرمون وَقَالُوا اتَّخَذَ الرَّحْمَنُ وَلَدًا سُبْحَانَهُ بَلْ عِبَادٌ مُّكْرَمُونَ |
---|
Elmalılı | Böyle iken dediler ki: "Rahmân çocuk edindi." Allah bundan münezzehtir. Doğrusu melekler (Allah'ın çocukları değil.) ikram olunmuş kullardır. |
Y. Ali | And they say: "(Allah) Most Gracious has begotten offspring." Glory to Him! they are (but) servants raised to honour.
|
Words | | |
7. [21:27] | lâ yesbiḳûnehû bilḳavli vehüm biemrihî ya`melûn. | لا يسبقونه بالقول وهم بأمره يعملون لَا يَسْبِقُونَهُ بِالْقَوْلِ وَهُم بِأَمْرِهِ يَعْمَلُونَ |
---|
Elmalılı | Onlar Allah'ın sözünün önüne geçmezler, hep O'nun emriyle hareket ederler. |
Y. Ali | They speak not before He speaks, and they act (in all things) by His Command.
|
Words | | |
8. [21:29] | vemey yeḳul minhüm innî ilâhüm min dûnihî feẕâlike neczîhi cehennem. keẕâlike neczi-żżâlimîn. | ومن يقل منهم إني إله من دونه فذلك نجزيه جهنم كذلك نجزي الظالمين وَمَن يَقُلْ مِنْهُمْ إِنِّي إِلَهٌ مِّن دُونِهِ فَذَلِكَ نَجْزِيهِ جَهَنَّمَ كَذَلِكَ نَجْزِي الظَّالِمِينَ |
---|
Elmalılı | İçlerinden kim: "Ben, O'ndan başka bir ilâhım" derse, biz ona cehennemi ceza olarak veririz. Zalimleri biz böyle cezalandırırız. |
Y. Ali | If any of them should say, "I am a god besides Him", such a one We should reward with Hell: thus do We reward those who do wrong.
|
Words | | |
9. [21:38] | veyeḳûlûne metâ hâẕe-lva`dü in küntüm ṣâdiḳîn. | ويقولون متى هذا الوعد إن كنتم صادقين وَيَقُولُونَ مَتَى هَذَا الْوَعْدُ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ |
---|
Elmalılı | "Doğru sözlü iseniz (bildirin) bu vaad ne zamandır?" derler. |
Y. Ali | They say: "When will this promise come to pass, if ye are telling the truth?"
|
Words | | |
10. [21:42] | ḳul mey yekleüküm billeyli vennehâri mine-rraḥmân. bel hüm `an ẕikri rabbihim mü`riḍûn. | قل من يكلؤكم بالليل والنهار من الرحمن بل هم عن ذكر ربهم معرضون قُلْ مَن يَكْلَؤُكُم بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ مِنَ الرَّحْمَنِ بَلْ هُمْ عَن ذِكْرِ رَبِّهِم مُّعْرِضُونَ |
---|
Elmalılı | De ki: "Geceleyin ve gündüzün sizi Rahmân'dan kim koruyabilir?" Ama onlar Rablerinin kitabından yüz çevirmektedirler. |
Y. Ali | Say: "Who can keep you safe by night and by day from (the Wrath of) (Allah) Most Gracious?" Yet they turn away from the mention of their Lord.
|
Words | | |
11. [21:45] | ḳul innemâ ünẕiruküm bilvaḥy. velâ yesme`u-ṣṣummü-ddü`âe iẕâ mâ yünẕerûn. | قل إنما أنذركم بالوحي ولا يسمع الصم الدعاء إذا ما ينذرون قُلْ إِنَّمَا أُنذِرُكُم بِالْوَحْيِ وَلَا يَسْمَعُ الصُّمُّ الدُّعَاءَ إِذَا مَا يُنذَرُونَ |
---|
Elmalılı | De ki: "Ben sizi ancak vahiyle korkutup uyarıyorum," uyarıldıkları zaman sağırlar çağrıyı duymazlar. |
Y. Ali | Say, "I do but warn you according to revelation": But the deaf will not hear the call, (even) when they are warned!
|
Words | | |
12. [21:46] | veleim messethüm nefḥatüm min `aẕâbi rabbike leyeḳûlünne yâ veylenâ innâ künnâ żâlimîn. | ولئن مستهم نفحة من عذاب ربك ليقولن يا ويلنا إنا كنا ظالمين وَلَئِن مَّسَّتْهُمْ نَفْحَةٌ مِّنْ عَذَابِ رَبِّكَ لَيَقُولُنَّ يَا وَيْلَنَا إِنَّا كُنَّا ظَالِمِينَ |
---|
Elmalılı | Yemin olsun ki, Rabbinin azabından az bir şey onlara dokunursa, muhakkak "Vay bizlere, biz gerçekten zalimlerdik" diyeceklerdir. |
Y. Ali | If but a breath of the Wrath of thy Lord do touch them, they will then say, "Woe to us! we did wrong indeed!"
|
Words | | |
13. [21:52] | iẕ ḳâle liebîhi veḳavmihî mâ hâẕihi-ttemâŝîlü-lletî entüm lehâ `âkifûn. | إذ قال لأبيه وقومه ما هذه التماثيل التي أنتم لها عاكفون إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِ مَا هَذِهِ التَّمَاثِيلُ الَّتِي أَنتُمْ لَهَا عَاكِفُونَ |
---|
Elmalılı | O zaman o, babasına ve kavmine: "Bu tapınıp durduğunuz heykeller nedir?" demişti. |
Y. Ali | Behold! he said to his father and his people, "What are these images, to which ye are (so assiduously) devoted?"
|
Words | | |
14. [21:53] | ḳâlû vecednâ âbâenâ lehâ `âbidîn. | قالوا وجدنا آباءنا لها عابدين قَالُوا وَجَدْنَا آبَاءَنَا لَهَا عَابِدِينَ |
---|
Elmalılı | Onlar: "Biz atalarımızı bunlara tapar bulduk" dediler. |
Y. Ali | They said, "We found our fathers worshipping them."
|
Words | | |
15. [21:54] | ḳâle leḳad küntüm entüm veâbâüküm fî ḍalâlim mübîn. | قال لقد كنتم أنتم وآباؤكم في ضلال مبين قَالَ لَقَدْ كُنتُمْ أَنتُمْ وَآبَاؤُكُمْ فِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ |
---|
Elmalılı | İbrahim: "And olsun ki sizler de, atalarınız da apaçık bir sapıklık içindesiniz" dedi. |
Y. Ali | He said, "Indeed ye have been in manifest error - ye and your fathers."
|
Words | | |
16. [21:55] | ḳâlû eci'tenâ bilḥaḳḳi em ente mine-llâ`ibîn. | قالوا أجئتنا بالحق أم أنت من اللاعبين قَالُوا أَجِئْتَنَا بِالْحَقِّ أَمْ أَنتَ مِنَ اللَّاعِبِينَ |
---|
Elmalılı | Onlar: "Sen bize gerçeği mi getirdin (Sen ciddi mi söylüyorsun), yoksa şaka mı ediyorsun?" dediler. |
Y. Ali | They said, "Have you brought us the Truth, or are you one of those who jest?"
|
Words | | |
17. [21:56] | ḳâle ber rabbüküm rabbü-ssemâvâti vel'arḍi-lleẕî feṭarahünn. veenâ `alâ ẕâliküm mine-şşâhidîn. | قال بل ربكم رب السماوات والأرض الذي فطرهن وأنا على ذلكم من الشاهدين قَالَ بَل رَّبُّكُمْ رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ الَّذِي فَطَرَهُنَّ وَأَنَا عَلَى ذَلِكُم مِّنَ الشَّاهِدِينَ |
---|
Elmalılı | O şöyle dedi: "Hayır Rabbiniz göklerin ve yerin Rabbidir ki onları O yaratmıştır. Ben de buna şahidlik edenlerdenim." |
Y. Ali | He said, "Nay, your Lord is the Lord of the heavens and the earth, He Who created them (from nothing): and I am a witness to this (Truth).
|
Words | | |
18. [21:59] | ḳâlû men fe`ale hâẕâ biâlihetinâ innehû lemine-żżâlimîn. | قالوا من فعل هذا بآلهتنا إنه لمن الظالمين قَالُوا مَن فَعَلَ هَذَا بِآلِهَتِنَا إِنَّهُ لَمِنَ الظَّالِمِينَ |
---|
Elmalılı | (Kavmi) "Tanrılarımıza bunu kim yaptı? Doğrusu o zalimlerden biridir." dediler. |
Y. Ali | They said, "Who has done this to our gods? He must indeed be some man of impiety!"
|
Words | | |
19. [21:60] | ḳâlû semi`nâ fetey yeẕküruhüm yüḳâlü lehû ibrâhîm. | قالوا سمعنا فتى يذكرهم يقال له إبراهيم قَالُوا سَمِعْنَا فَتًى يَذْكُرُهُمْ يُقَالُ لَهُ إِبْرَاهِيمُ |
---|
Elmalılı | (Bazıları) "İbrahim denen bir gencin, onları diline doladığını duymuştuk" dediler. |
Y. Ali | They said, "We heard a youth talk of them: He is called Abraham."
|
Words | | |
20. [21:61] | ḳâlû fe'tû bihî `alâ a`yüni-nnâsi le`allehüm yeşhedûn. | قالوا فأتوا به على أعين الناس لعلهم يشهدون قَالُوا فَأْتُوا بِهِ عَلَى أَعْيُنِ النَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَشْهَدُونَ |
---|
Elmalılı | "O halde onu insanların gözleri önüne getirin, olur ki (aleyhinde) şahidlik ederler" dediler. |
Y. Ali | They said, "Then bring him before the eyes of the people, that they may bear witness."
|
Words | | |
21. [21:62] | ḳâlû eente fe`alte hâẕâ biâlihetinâ yâ ibrâhîm. | قالوا أأنت فعلت هذا بآلهتنا يا إبراهيم قَالُوا أَأَنتَ فَعَلْتَ هَذَا بِآلِهَتِنَا يَا إِبْرَاهِيمُ |
---|
Elmalılı | (İbrahim gelince ona) "Ey İbrahim! bunu tanrılarımıza sen mi yaptın?" dediler |
Y. Ali | They said, "Art thou the one that did this with our gods, O Abraham?"
|
Words | | |
22. [21:63] | ḳâle bel fe`aleh. kebîruhüm hâẕâ fes'elûhüm in kânû yenṭiḳûn. | قال بل فعله كبيرهم هذا فاسألوهم إن كانوا ينطقون قَالَ بَلْ فَعَلَهُ كَبِيرُهُمْ هَذَا فَاسْأَلُوهُمْ إِن كَانُوا يَنطِقُونَ |
---|
Elmalılı | İbrahim: "Belki onu şu büyükleri yapmıştır, konuşabiliyorlarsa onlara sorun" dedi. |
Y. Ali | He said: "Nay, this was done by - this is their biggest one! ask them, if they can speak intelligently!"
|
Words | | |
23. [21:64] | ferace`û ilâ enfüsihim feḳâlû inneküm entümu-żżâlimûn. | فرجعوا إلى أنفسهم فقالوا إنكم أنتم الظالمون فَرَجَعُوا إِلَى أَنفُسِهِمْ فَقَالُوا إِنَّكُمْ أَنتُمُ الظَّالِمُونَ |
---|
Elmalılı | Bunun üzerine vicdanlarına dönüp (kendi kendilerine) dediler ki: "Doğrusu siz haksızsınız." |
Y. Ali | So they turned to themselves and said, "Surely ye are the ones in the wrong!"
|
Words | | |
24. [21:66] | ḳâle efeta`büdûne min dûni-llâhi mâ lâ yenfe`uküm şey'ev velâ yeḍurruküm. | قال أفتعبدون من دون الله ما لا ينفعكم شيئا ولا يضركم قَالَ أَفَتَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَنفَعُكُمْ شَيْئًا وَلَا يَضُرُّكُمْ |
---|
Elmalılı | (İbrahim) dedi: "O halde, Allah'ı bırakıp da size hiçbir fayda ve zarar veremeyecek olan putlara mı tapıyorsunuz?" |
Y. Ali | (Abraham) said, "Do ye then worship, besides Allah, things that can neither be of any good to you nor do you harm?
|
Words | | |
25. [21:68] | ḳâlû ḥarriḳûhü venṣurû âliheteküm in küntüm fâ`ilîn. | قالوا حرقوه وانصروا آلهتكم إن كنتم فاعلين قَالُوا حَرِّقُوهُ وَانصُرُوا آلِهَتَكُمْ إِن كُنتُمْ فَاعِلِينَ |
---|
Elmalılı | Onlar: "Bir şey yapacaksanız, şunu yakın da tanrılarınıza yardım edin" dediler. |
Y. Ali | They said, "Burn him and protect your gods, If ye do (anything at all)!"
|
Words | | |
26. [21:69] | ḳulnâ yâ nâru kûnî berdev veselâmen `alâ ibrâhîm. | قلنا يا نار كوني بردا وسلاما على إبراهيم قُلْنَا يَا نَارُ كُونِي بَرْدًا وَسَلَامًا عَلَى إِبْرَاهِيمَ |
---|
Elmalılı | Biz: "Ey ateş! İbrahim'e karşı serin ve zararsız ol" dedik. |
Y. Ali | We said, "O Fire! be thou cool, and (a means of) safety for Abraham!"
|
Words | | |
27. [21:108] | ḳul innemâ yûḥâ ileyye ennemâ ilâhüküm ilâhüv vâḥid. fehel entüm müslimûn. | قل إنما يوحى إلي أنما إلهكم إله واحد فهل أنتم مسلمون قُلْ إِنَّمَا يُوحَى إِلَيَّ أَنَّمَا إِلَهُكُمْ إِلَهٌ وَاحِدٌ فَهَلْ أَنتُم مُّسْلِمُونَ |
---|
Elmalılı | De ki, bana ancak şöyle vahyolunuyor: "İlâhınız ancak tek bir ilâhtır. Şimdi siz artık müslüman oluyor musunuz?" |
Y. Ali | Say: "What has come to me by inspiration is that your Allah is One Allah: will ye therefore bow to His Will (in Islam)?"
|
Words | | |
28. [21:109] | fein tevellev feḳul ehentüküm `alâ sevâ'. vein edrî eḳarîbün em be`îdüm mâ tû`adûn. | فإن تولوا فقل آذنتكم على سواء وإن أدري أقريب أم بعيد ما توعدون فَإِن تَوَلَّوْا فَقُلْ آذَنتُكُمْ عَلَى سَوَاءٍ وَإِنْ أَدْرِي أَقَرِيبٌ أَم بَعِيدٌ مَّا تُوعَدُونَ |
---|
Elmalılı | Eğer (yine de) yüz çevirirlerse, de ki: "Size düpedüz açıkladım; tehdit olunduğunuz şeyin yakın mı, uzak mı olduğunu bilmem." |
Y. Ali | But if they turn back, Say: "I have proclaimed the Message to you all alike and in truth; but I know not whether that which ye are promised is near or far.
|
Words | | |
29. [21:110] | innehû ya`lemü-lcehra mine-lḳavli veya`lemü mâ tektümûn. | إنه يعلم الجهر من القول ويعلم ما تكتمون إِنَّهُ يَعْلَمُ الْجَهْرَ مِنَ الْقَوْلِ وَيَعْلَمُ مَا تَكْتُمُونَ |
---|
Elmalılı | Şüphesiz Allah açığa vurulan sözü de bilir, gizlediklerinizi de bilir. |
Y. Ali | "It is He Who knows what is open in speech and what ye hide (in your hearts).
|
Words | | |
30. [21:112] | ḳâle rabbi-ḥküm bilḥaḳḳ. verabbüne-rraḥmânü-lmüste`ânü `alâ mâ teṣifûn. | قال رب احكم بالحق وربنا الرحمن المستعان على ما تصفون قَالَ رَبِّ احْكُم بِالْحَقِّ وَرَبُّنَا الرَّحْمَنُ الْمُسْتَعَانُ عَلَى مَا تَصِفُونَ |
---|
Elmalılı | (Hz. Peygamber şöyle) dedi: "Ey Rabbim! Aramızda gerçekle hükmet ve Rabbimiz O Rahmân'dır ki, isnad ettiğiniz (yalan) vasıflarınıza karşı yardımına sığınılacak olan ancak O'dur. " |
Y. Ali | Say: "O my Lord! judge Thou in truth!" "Our Lord Most Gracious is the One Whose assistance should be sought against the blasphemies ye utter!"
|
Words | | |