1. [72:25] | ḳul in edrî eḳarîbüm mâ tû`adûne em yec`alü lehû rabbî emedâ. | قل إن أدري أقريب ما توعدون أم يجعل له ربي أمدا قُلْ إِنْ أَدْرِي أَقَرِيبٌ مَّا تُوعَدُونَ أَمْ يَجْعَلُ لَهُ رَبِّي أَمَدًا |
---|
Elmalılı | De ki: "Ben bilmem, o size vaad edilen şey yakın mı, yoksa Rabbim onun için uzun bir süre mi koyar.." |
Y. Ali | Say: "I know not whether the (Punishment) which ye are promised is near, or whether my Lord will appoint for it a distant term.
|
Words | | |
2. [73:5] | innâ senülḳî `aleyke ḳavlen ŝeḳîlâ. | إنا سنلقي عليك قولا ثقيلا إِنَّا سَنُلْقِي عَلَيْكَ قَوْلًا ثَقِيلًا |
---|
Elmalılı | Doğrusu biz, senin üzerine ağır bir söz bırakacağız (Kur'an vahyedeceğiz). |
Y. Ali | Soon shall We send down to thee a weighty Message.
|
Words | | |
3. [73:6] | inne nâşiete-lleyli hiye eşeddü vaṭ'ev veaḳvemü ḳîlâ. | إن ناشئة الليل هي أشد وطئا وأقوم قيلا إِنَّ نَاشِئَةَ اللَّيْلِ هِيَ أَشَدُّ وَطْئًا وَأَقْوَمُ قِيلًا |
---|
Elmalılı | Çünkü gece kalkışı hem daha etkili, hem de söz bakımından daha sağlamdır. |
Y. Ali | Truly the rising by night is most potent for governing (the soul), and most suitable for (framing) the Word (of Prayer and Praise).
|
Words | | |
4. [73:10] | vaṣbir `alâ mâ yeḳûlûne vehcürhüm hecran cemîlâ. | واصبر على ما يقولون واهجرهم هجرا جميلا وَاصْبِرْ عَلَى مَا يَقُولُونَ وَاهْجُرْهُمْ هَجْرًا جَمِيلًا |
---|
Elmalılı | Başkalarının diyeceklerine sabret, güzellikle onlardan ayrıl. |
Y. Ali | And have patience with what they say, and leave them with noble (dignity).
|
Words | | |
5. [74:24] | feḳâle in hâẕâ illâ siḥruy yü'ŝer. | فقال إن هذا إلا سحر يؤثر فَقَالَ إِنْ هَذَا إِلَّا سِحْرٌ يُؤْثَرُ |
---|
Elmalılı | "Bu, dedi, başka değil öğretilegelen bir sihirdir." |
Y. Ali | Then said he: "This is nothing but magic, derived from of old;
|
Words | | |
6. [74:25] | in hâẕâ illâ ḳavlü-lbeşer. | إن هذا إلا قول البشر إِنْ هَذَا إِلَّا قَوْلُ الْبَشَرِ |
---|
Elmalılı | "Bu, sadece bir insan sözüdür." |
Y. Ali | "This is nothing but the word of a mortal!"
|
Words | | |
7. [74:31] | vemâ ce`alnâ aṣḥâbe-nnâri illâ melâikeh. vemâ ce`alnâ `iddetehüm illâ fitnetel lilleẕîne keferû liyesteyḳine-lleẕîne ûtü-lkitâbe veyezdâde-lleẕîne âmenû îmânev velâ yertâbe-lleẕîne ûtü-lkitâbe velmü'minûne veliyeḳûle-lleẕîne fî ḳulûbihim meraḍuv velkâfirûne mâẕâ erâde-llâhü bihâẕâ meŝelâ. keẕâlike yüḍillü-llâhü mey yeşâü veyehdî mey yeşâ'. vemâ ya`lemü cünûde rabbike illâ hû. vemâ hiye illâ ẕikrâ lilbeşer. | وما جعلنا أصحاب النار إلا ملائكة وما جعلنا عدتهم إلا فتنة للذين كفروا ليستيقن الذين أوتوا الكتاب ويزداد الذين آمنوا إيمانا ولا يرتاب الذين أوتوا الكتاب والمؤمنون وليقول الذين في قلوبهم مرض والكافرون ماذا أراد الله بهذا مثلا كذلك يضل الله من يشاء ويهدي من يشاء وما يعلم جنود ربك إلا هو وما هي إلا ذكرى للبشر وَمَا جَعَلْنَا أَصْحَابَ النَّارِ إِلَّا مَلَائِكَةً وَمَا جَعَلْنَا عِدَّتَهُمْ إِلَّا فِتْنَةً لِّلَّذِينَ كَفَرُوا لِيَسْتَيْقِنَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَيَزْدَادَ الَّذِينَ آمَنُوا إِيْمَانًا وَلَا يَرْتَابَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَالْمُؤْمِنُونَ وَلِيَقُولَ الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ وَالْكَافِرُونَ مَاذَا أَرَادَ اللَّهُ بِهَذَا مَثَلًا كَذَلِكَ يُضِلُّ اللَّهُ مَن يَشَاءُ وَيَهْدِي مَن يَشَاءُ وَمَا يَعْلَمُ جُنُودَ رَبِّكَ إِلَّا هُوَ وَمَا هِيَ إِلَّا ذِكْرَى لِلْبَشَرِ |
---|
Elmalılı | Biz o ateşin muhafızlarını hep melekler yaptık. Bunların sayılarını da ancak kâfirler için bir imtihan kıldık ki, kendilerine kitap verilenler kesin bilgi edinsinler, iman edenlerin de imanı artsın. Kendilerine kitap verilenler ve müminler şüpheye düşmesinler. Kalplerinde hastalık bulunanlarla kâfirler de: "Allah bu misalle ne demek istedi?" desinler. İşte böyle, Allah dilediğini şaşırtır, dilediğini de yola getirir. Rabbinin ordularını ancak Rabbin bilir. Bu, insanlar için uyarıdan başka bir şey değildir. |
Y. Ali | And We have set none but angels as Guardians of the Fire; and We have fixed their number only as a trial for Unbelievers,- in order that the People of the Book may arrive at certainty, and the Believers may increase in Faith,- and that no doubts may be left for the People of the Book and the Believers, and that those in whose hearts is a disease and the Unbelievers may say, "What symbol doth Allah intend by this?" Thus doth Allah leave to stray whom He pleaseth, and guide whom He pleaseth: and none can know the forces of thy Lord, except He and this is no other than a warning to mankind.
|
Words | | |
8. [74:43] | ḳâlû lem nekü mine-lmüṣallîn. | قالوا لم نك من المصلين قَالُوا لَمْ نَكُ مِنَ الْمُصَلِّينَ |
---|
Elmalılı | Suçlular der ki: "Biz namaz kılanlardan değildik." |
Y. Ali | They will say: "We were not of those who prayed;
|
Words | | |
9. [75:10] | yeḳûlü-l'insânü yevmeiẕin eyne-lmeferr. | يقول الإنسان يومئذ أين المفر يَقُولُ الْإِنسَانُ يَوْمَئِذٍ أَيْنَ الْمَفَرُّ |
---|
Elmalılı | İşte o gün insan, "kaçacak yer neresi?" der. |
Y. Ali | That Day will Man say: "Where is the refuge?"
|
Words | | |
10. [75:27] | veḳîle men râḳ. | وقيل من راق وَقِيلَ مَنْ رَاقٍ |
---|
Elmalılı | "Tedavi edebilecek kimdir?" denilir. |
Y. Ali | And there will be a cry, "Who is a magician (to restore him)?"
|
Words | | |
11. [77:48] | veiẕâ ḳîle lehümü-rke`û lâ yerke`ûn. | وإذا قيل لهم اركعوا لا يركعون وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ ارْكَعُوا لَا يَرْكَعُونَ |
---|
Elmalılı | Onlara: "Rüku edin" denildiği zaman etmezler. |
Y. Ali | And when it is said to them, "Prostrate yourselves!" they do not so.
|
Words | | |
12. [78:38] | yevme yeḳûmü-rrûḥu velmelâiketü ṣaffâ. lâ yetekellemûne illâ men eẕine lehü-rraḥmânü veḳâle ṣavâbâ. | يوم يقوم الروح والملائكة صفا لا يتكلمون إلا من أذن له الرحمن وقال صوابا يَوْمَ يَقُومُ الرُّوحُ وَالْمَلَائِكَةُ صَفًّا لَّا يَتَكَلَّمُونَ إِلَّا مَنْ أَذِنَ لَهُ الرحْمَنُ وَقَالَ صَوَابًا |
---|
Elmalılı | O gün Ruh ve melekler sıra sıra dururlar. Rahmân'ın izin verdikleri dışında hiç kimse konuşamaz. İzin verilen de doğruyu söyler. |
Y. Ali | The Day that the Spirit and the angels will stand forth in ranks, none shall speak except any who is permitted by (Allah) Most Gracious, and He will say what is right.
|
Words | | |
13. [78:40] | innâ enẕernâküm `aẕâben ḳarîbâ. yevme yenżuru-lmerü mâ ḳaddemet yedâhü veyeḳûlü-lkâfiru yâ leytenî küntü türâbâ. | إنا أنذرناكم عذابا قريبا يوم ينظر المرء ما قدمت يداه ويقول الكافر يا ليتني كنت ترابا إِنَّا أَنذَرْنَاكُمْ عَذَابًا قَرِيبًا يَوْمَ يَنظُرُ الْمَرْءُ مَا قَدَّمَتْ يَدَاهُ وَيَقُولُ الْكَافِرُ يَا لَيْتَنِي كُنتُ تُرَابًا |
---|
Elmalılı | Biz sizi yakın bir azap ile uyardık. O gün kişi ellerinin ne takdim ettiğine bakacak ve kâfir diyecek ki: "Ah ne olaydı, ben bir toprak olaydım." |
Y. Ali | Verily, We have warned you of a Penalty near, the Day when man will see (the deeds) which his hands have sent forth, and the Unbeliever will say, "Woe unto me! Would that I were (metre) dust!"
|
Words | | |
14. [79:10] | yeḳûlûne einnâ lemerdûdûne fi-lḥâfirah. | يقولون أإنا لمردودون في الحافرة يَقُولُونَ أَئِنَّا لَمَرْدُودُونَ فِي الْحَافِرَةِ |
---|
Elmalılı | Diyorlar ki: "Biz tekrar eski halimize mi döndürülecekmişiz? |
Y. Ali | They say (now): "What! shall we indeed be returned to (our) former state?
|
Words | | |
15. [79:12] | ḳâlû tilke iẕen kerratün ḫâsirah. | قالوا تلك إذا كرة خاسرة قَالُوا تِلْكَ إِذًا كَرَّةٌ خَاسِرَةٌ |
---|
Elmalılı | "Öyleyse bu çok zararlı bir dönüştür." dediler. |
Y. Ali | They say: "It would, in that case, be a return with loss!"
|
Words | | |
16. [79:18] | feḳul hel leke ilâ en tezekkâ. | فقل هل لك إلى أن تزكى فَقُلْ هَل لَّكَ إِلَى أَن تَزَكَّى |
---|
Elmalılı | De ki: İster misin arınasın? |
Y. Ali | "And say to him, 'Wouldst thou that thou shouldst be purified (from sin)?-
|
Words | | |
17. [79:24] | feḳâle ene rabbükümü-l'a`lâ. | فقال أنا ربكم الأعلى فَقَالَ أَنَا رَبُّكُمُ الْأَعْلَى |
---|
Elmalılı | "Ben sizin en yüce Rabbinizim" dedi. |
Y. Ali | Saying, "I am your Lord, Most High".
|
Words | | |
18. [81:19] | innehû leḳavlü rasûlin kerîm. | إنه لقول رسول كريم إِنَّهُ لَقَوْلُ رَسُولٍ كَرِيْمٍ |
---|
Elmalılı | Kuşkusuz o Kur'an, değerli bir elçinin sözüdür. |
Y. Ali | Verily this is the word of a most honourable Messenger,
|
Words | | |
19. [81:25] | vemâ hüve biḳavli şeyṭânir racîm. | وما هو بقول شيطان رجيم وَمَا هُوَ بِقَوْلِ شَيْطَانٍ رَّجِيمٍ |
---|
Elmalılı | O, kovulmuş bir şeytanın sözü değildir. |
Y. Ali | Nor is it the word of an evil spirit accursed.
|
Words | | |
20. [83:13] | iẕâ tütlâ `aleyhi âyâtünâ ḳâle esâṭîru-l'evvelîn. | إذا تتلى عليه آياتنا قال أساطير الأولين إِذَا تُتْلَى عَلَيْهِ آيَاتُنَا قَالَ أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ |
---|
Elmalılı | Ona âyetlerimiz okunduğu zaman, "eskilerin masalları" der. |
Y. Ali | When Our Signs are rehearsed to him, he says, "Tales of the ancients!"
|
Words | | |
21. [83:17] | ŝümme yüḳâlü hâẕe-lleẕî küntüm bihî tükeẕẕibûn. | ثم يقال هذا الذي كنتم به تكذبون ثُمَّ يُقَالُ هَذَا الَّذِي كُنتُم بِهِ تُكَذِّبُونَ |
---|
Elmalılı | Sonra da onlara: "İşte bu, yalanlayıp durduğunuz şeydir" denilecek. |
Y. Ali | Further, it will be said to them: "This is the (reality) which ye rejected as false!
|
Words | | |
22. [83:32] | veiẕâ raevhüm ḳâlû inne hâülâi leḍâllûn. | وإذا رأوهم قالوا إن هؤلاء لضالون وَإِذَا رَأَوْهُمْ قَالُوا إِنَّ هَؤُلَاءِ لَضَالُّونَ |
---|
Elmalılı | Müminleri gördükleri vakit; "işte bunlar sapıklar" diyorlardı. |
Y. Ali | And whenever they saw them, they would say, "Behold! These are the people truly astray!"
|
Words | | |
23. [86:13] | innehû leḳavlün faṣl. | إنه لقول فصل إِنَّهُ لَقَوْلٌ فَصْلٌ |
---|
Elmalılı | Kuşkusuz Kur'ân, ayırıcı bir sözdür. |
Y. Ali | Behold this is the Word that distinguishes (Good from Evil):
|
Words | | |
24. [89:15] | feemme-l'insânü iẕâ me-btelâhü rabbühû feekramehû vene``amehû feyeḳûlü rabbî ekramen. | فأما الإنسان إذا ما ابتلاه ربه فأكرمه ونعمه فيقول ربي أكرمن فَأَمَّا الْإِنسَانُ إِذَا مَا ابْتَلَاهُ رَبُّهُ فَأَكْرَمَهُ وَنَعَّمَهُ فَيَقُولُ رَبِّي أَكْرَمَنِ |
---|
Elmalılı | Ama insan, her ne zaman Rabbi onu sınayıp da ikramda bulunur, nimet verirse, "Rabbim bana ikram etti." der. |
Y. Ali | Now, as for man, when his Lord trieth him, giving him honour and gifts, then saith he, (puffed up), "My Lord hath honoured me."
|
Words | | |
25. [89:16] | veemmâ iẕâ me-btelâhü feḳadera `aleyhi rizḳahû feyeḳûlü rabbî ehânen. | وأما إذا ما ابتلاه فقدر عليه رزقه فيقول ربي أهانن وَأَمَّا إِذَا مَا ابْتَلَاهُ فَقَدَرَ عَلَيْهِ رِزْقَهُ فَيَقُولُ رَبِّي أَهَانَنِ |
---|
Elmalılı | Ama her ne zaman da sınayıp rızkını daraltırsa, o vakit de, "Rabbim beni zillete düşürdü." der. |
Y. Ali | But when He trieth him, restricting his subsistence for him, then saith he (in despair), "My Lord hath humiliated me!"
|
Words | | |
26. [89:24] | yeḳûlü yâ leytenî ḳaddemtü liḥayâtî. | يقول يا ليتني قدمت لحياتي يَقُولُ يَا لَيْتَنِي قَدَّمْتُ لِحَيَاتِي |
---|
Elmalılı | "Keşke hayatım için bir şeyler yapıp gönderseydim." der. |
Y. Ali | He will say: "Ah! Would that I had sent forth (good deeds) for (this) my (Future) Life!"
|
Words | | |
27. [90:6] | yeḳûlü ehlektü mâlel lübedâ. | يقول أهلكت مالا لبدا يَقُولُ أَهْلَكْتُ مَالًا لُّبَدًا |
---|
Elmalılı | Ben, yığın yığın mal yok ettim diyor. |
Y. Ali | He may say (boastfully); Wealth have I squandered in abundance!
|
Words | | |
28. [91:13] | feḳâle lehüm rasûlü-llâhi nâḳate-llâhi vesuḳyâhâ. | فقال لهم رسول الله ناقة الله وسقياها فَقَالَ لَهُمْ رَسُولُ اللَّهِ نَاقَةَ اللَّهِ وَسُقْيَاهَا |
---|
Elmalılı | Allah'ın Rasulü (Salih peygamber) onlara: "Allah'ın devesini ve onun su nöbetini gözetin." demişti. |
Y. Ali | But the Messenger of Allah said to them: "It is a She-camel of Allah! And (bar her not from) having her drink!"
|
Words | | |
29. [99:3] | veḳâle-l'insânü mâ lehâ. | وقال الإنسان ما لها وَقَالَ الْإِنسَانُ مَا لَهَا |
---|
Elmalılı | Ve insan: "Ona ne oluyor?" dediği zaman. |
Y. Ali | And man cries (distressed): 'What is the matter with her?'-
|
Words | | |
30. [109:1] | ḳul yâ eyyühe-lkâfirûn. | قل يا أيها الكافرون قُلْ يَا أَيُّهَا الْكَافِرُونَ |
---|
Elmalılı | De ki: Ey kâfirler |
Y. Ali | Say : O ye that reject Faith!
|
Words | | |