Kelime

Kelime<not selected>
Kök<not selected>
Konum[:]

Bu kelime için kök bilgisi bulunamadı.

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
15 farklı meali görmek için lütfen [Sure:Ayet] numarasına tıklayınız
Ayet(ler): 1 31 61 91 121 151 181 211 241 271 301 331 361 391 421 451 481 511 541 571 601 631 661 691 721 751 781 811 841 871 901 931 961 991 1021 1051 1081 1111 1141 1171 1201 1231 1261 1291 1321 1351 1381 Surah :   - -Görüntülenen ayetler : 691 ... 720 | 1383 - Kök: قول
1.
[19:66]
veyeḳûlü-l'insânü eiẕâ mâ mittü lesevfe uḫracü ḥayyâ.ويقول الإنسان أإذا ما مت لسوف أخرج حيا
وَيَقُولُ الْإِنسَانُ أَئِذَا مَا مِتُّ لَسَوْفَ أُخْرَجُ حَيًّا
Elmalılı Halbuki insan şöyle der: "Ben öldüğüm zaman, ileride gerçekten diri olarak (mezardan) çıkarılacak mıyım?"
Y. AliMan says: "What! When I am dead, shall I then be raised up alive?"
 Words|
2.
[19:73]
veiẕâ tütlâ `aleyhim âyâtünâ beyyinâtin ḳâle-lleẕîne keferû lilleẕîne âmenû eyyü-lferîḳayni ḫayrum meḳâmev veaḥsenü nediyyâ.وإذا تتلى عليهم آياتنا بينات قال الذين كفروا للذين آمنوا أي الفريقين خير مقاما وأحسن نديا
وَإِذَا تُتْلَى عَلَيْهِمْ آيَاتُنَا بَيِّنَاتٍ قَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لِلَّذِينَ آمَنُواْ أَيُّ الْفَرِيقَيْنِ خَيْرٌ مَّقَامًا وَأَحْسَنُ نَدِيًّا
Elmalılı Âyetlerimiz kendilerine apaçık okunduğu zaman, o inkâr edenler, iman edenlere dediler ki: "Bu iki zümreden (Mümin ve kâfirlerden) hangisi mevki bakımından daha iyi, meclis ve topluluk itibariyle daha güzeldir?"
Y. AliWhen Our Clear Signs are rehearsed to them, the Unbelievers say to those who believe, "Which of the two sides is best in point of position? Which makes the best show in council?"
 Words|
3.
[19:75]
ḳul men kâne fi-ḍḍalâleti felyemdüd lehü-rraḥmânü meddâ. ḥattâ iẕâ raev mâ yû`adûne imme-l`aẕâbe veimme-ssâ`ah. feseya`lemûne men hüve şerrum mekânev veaḍ`afü cündâ.قل من كان في الضلالة فليمدد له الرحمن مدا حتى إذا رأوا ما يوعدون إما العذاب وإما الساعة فسيعلمون من هو شر مكانا وأضعف جندا
قُلْ مَن كَانَ فِي الضَّلاَلَةِ فَلْيَمْدُدْ لَهُ الرَّحْمَنُ مَدًّا حَتَّى إِذَا رَأَوْا مَا يُوعَدُونَ إِمَّا الْعَذَابَ وَإِمَّا السَّاعَةَ فَسَيَعْلَمُونَ مَنْ هُوَ شَرٌّ مَّكَانًا وَأَضْعَفُ جُندًا
Elmalılı Onlara de ki: "Kim sapıklık içinde ise, Rahmân ona mal ve evlatça ziyadelik ve azgınlığında mühlet verir. Nihayet kendilerine vaad edilen azabı, yahut kıyamet günü cehennemi gördükleri vakit, artık bilecekler kimin mevkii daha fena ve yardımcıları daha zayıfmış.
Y. AliSay: "If any men go astray, (Allah) Most Gracious extends (the rope) to them, until, when they see the warning of Allah (being fulfilled) - either in punishment or in (the approach of) the Hour,- they will at length realise who is worst in position, and (who) weakest in forces!
 Words|
4.
[19:77]
eferaeyte-lleẕî kefera biâyâtinâ veḳâle leûteyenne mâlev veveledâ.أفرأيت الذي كفر بآياتنا وقال لأوتين مالا وولدا
أَفَرَأَيْتَ الَّذِي كَفَرَ بِآيَاتِنَا وَقَالَ لَأُوتَيَنَّ مَالاً وَوَلَدًا
Elmalılı Şimdi âyetlerimizi inkâr eden ve "Elbette bana mal ve evlat verilecektir." diyen adamı gördün mü?
Y. AliHast thou then seen the (sort of) man who rejects Our Signs, yet says: "I shall certainly be given wealth and children?"
 Words|
5.
[19:79]
kellâ. senektübü mâ yeḳûlü venemüddü lehû mine-l`aẕâbi meddâ.كلا سنكتب ما يقول ونمد له من العذاب مدا
كَلاَّ سَنَكْتُبُ مَا يَقُولُ وَنَمُدُّ لَهُ مِنَ الْعَذَابِ مَدًّا
Elmalılı Hayır, asla öyle değil; biz onun söylediklerini yazacağız ve azabını çoğalttıkça çoğaltacağız.
Y. AliNay! We shall record what he says, and We shall add and add to his punishment.
 Words|
6.
[19:80]
veneriŝühû mâ yeḳûlü veye'tînâ ferdâ.ونرثه ما يقول ويأتينا فردا
وَنَرِثُهُ مَا يَقُولُ وَيَأْتِينَا فَرْدًا
Elmalılı O söylediği (mal ve evlat gibi) şeyleri de hep elinden alacağız ve o, tek başına bize gelecektir.
Y. AliTo Us shall return all that he talks of and he shall appear before Us bare and alone.
 Words|
7.
[19:88]
veḳâlü-tteḫaẕe-rraḥmânü veledâ.وقالوا اتخذ الرحمن ولدا
وَقَالُوا اتَّخَذَ الرَّحْمَنُ وَلَدًا
Elmalılı (Yahudilerle hıristiyanlar) "Rahmân, çocuk edindi" dediler.
Y. AliThey say: "(Allah) Most Gracious has begotten a son!"
 Words|
8.
[20:7]
vein techer bilḳavli feinnehû ya`lemü-ssirra veaḫfâ.وإن تجهر بالقول فإنه يعلم السر وأخفى
وَإِن تَجْهَرْ بِالْقَوْلِ فَإِنَّهُ يَعْلَمُ السِّرَّ وَأَخْفَى
Elmalılı Sen (Allah'a ettiğin dua ve zikirle) sesini yükseltirsen (bilki Allah bundan mustağnîdir.). Çünkü O şüphesiz gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilir.
Y. AliIf thou pronounce the word aloud, (it is no matter): for verily He knoweth what is secret and what is yet more hidden.
 Words|
9.
[20:10]
iẕ raâ nâran feḳâle liehlihi-mküŝû innî ânestü nâral le`allî âtîküm minhâ biḳabesin ev ecidü `ale-nnâri hüdâ.إذ رأى نارا فقال لأهله امكثوا إني آنست نارا لعلي آتيكم منها بقبس أو أجد على النار هدى
إِذْ رَأَى نَارًا فَقَالَ لِأَهْلِهِ امْكُثُوا إِنِّي آنَسْتُ نَارًا لَّعَلِّي آتِيكُم مِّنْهَا بِقَبَسٍ أَوْ أَجِدُ عَلَى النَّارِ هُدًى
Elmalılı Hani o bir ateş görmüştü de, ailesine: "Yerinizde durun, benim gözüme bir ateş ilişti, belki size bir kor getiririm, yahut ateşin yanında bir yol gösterici bulurum" demişti.
Y. AliBehold, he saw a fire: So he said to his family, "Tarry ye; I perceive a fire; perhaps I can bring you some burning brand therefrom, or find some guidance at the fire."
 Words|
10.
[20:18]
ḳâle hiye `aṣây. etevekkeü `aleyhâ veehüşşü bihâ `alâ ganemî veliye fîhâ meâribü uḫrâ.قال هي عصاي أتوكأ عليها وأهش بها على غنمي ولي فيها مآرب أخرى
قَالَ هِيَ عَصَايَ أَتَوَكَّأُ عَلَيْهَا وَأَهُشُّ بِهَا عَلَى غَنَمِي وَلِيَ فِيهَا مَآرِبُ أُخْرَى
Elmalılı Musa dedi: "O benim asâm (değneğim) dır, ona dayanırım, onunla davarlarıma yaprak silkerim ve onda başka hacetlerim (faydalanacağım şeyler) de var"
Y. AliHe said, "It is my rod: on it I lean; with it I beat down fodder for my flocks; and in it I find other uses."
 Words|
11.
[20:19]
ḳâle elḳihâ yâ mûsâ.قال ألقها يا موسى
قَالَ أَلْقِهَا يَا مُوسَى
Elmalılı Allah: "Ey Musa! onu (yere) bırak"dedi.
Y. Ali(Allah) said, "Throw it, O Moses!"
 Words|
12.
[20:21]
ḳâle ḫuẕhâ velâ teḫaf. senü`îdühâ sîratehe-l'ûlâ.قال خذها ولا تخف سنعيدها سيرتها الأولى
قَالَ خُذْهَا وَلَا تَخَفْ سَنُعِيدُهَا سِيرَتَهَا الْأُولَى
Elmalılı Allah buyurdu ki: "Tut onu, korkma; biz onu yine eski durumuna çevireceğiz"
Y. Ali(Allah) said, "Seize it, and fear not: We shall return it at once to its former condition"..
 Words|
13.
[20:25]
ḳâle rabbi-şraḥ lî ṣadrî.قال رب اشرح لي صدري
قَالَ رَبِّ اشْرَحْ لِي صَدْرِي
Elmalılı Musa dedi ki: "Ey Rabbim! Benim göğsüme genişlik ver,
Y. Ali(Moses) said: "O my Lord! expand me my breast;
 Words|
14.
[20:28]
yefḳahû ḳavlî.يفقهوا قولي
يَفْقَهُوا قَوْلِي
Elmalılı Ki, sözümü iyi anlasınlar.
Y. Ali"So they may understand what I say:
 Words|
15.
[20:36]
ḳâle ḳad ûtîte sü'leke yâ mûsâ.قال قد أوتيت سؤلك يا موسى
قَالَ قَدْ أُوتِيتَ سُؤْلَكَ يَا مُوسَى
Elmalılı Allah buyurdu: "Ey Musa! Dilediğin (şeyler) sana verildi."
Y. Ali(Allah) said: "Granted is thy prayer, O Moses!"
 Words|
16.
[20:40]
iẕ temşî uḫtüke feteḳûlü hel edüllüküm `alâ mey yekfülüh. feraca`nâke ilâ ümmike key teḳarra `aynühâ velâ taḥzen. veḳatelte nefsen fenecceynâke mine-lgammi vefetennâke fütûnâ. felebiŝte sinîne fî ehli medyene ŝümme ci'te `alâ ḳaderiy yâ mûsâ.إذ تمشي أختك فتقول هل أدلكم على من يكفله فرجعناك إلى أمك كي تقر عينها ولا تحزن وقتلت نفسا فنجيناك من الغم وفتناك فتونا فلبثت سنين في أهل مدين ثم جئت على قدر يا موسى
إِذْ تَمْشِي أُخْتُكَ فَتَقُولُ هَلْ أَدُلُّكُمْ عَلَى مَن يَكْفُلُهُ فَرَجَعْنَاكَ إِلَى أُمِّكَ كَيْ تَقَرَّ عَيْنُهَا وَلَا تَحْزَنَ وَقَتَلْتَ نَفْسًا فَنَجَّيْنَاكَ مِنَ الْغَمِّ وَفَتَنَّاكَ فُتُونًا فَلَبِثْتَ سِنِينَ فِي أَهْلِ مَدْيَنَ ثُمَّ جِئْتَ عَلَى قَدَرٍ يَا مُوسَى
Elmalılı Hani kız kardeşin (Firavun'un sarayına) giderek: "Ona bakacak birini size buluvereyim mi? diyordu. Böylece seni tekrar annene verdik ki, gözü aydın olsun da kederlenmesin. Hem sen, bir adam öldürdün de seni gamdan kurtardık. Seni çeşitli musibetlerle imtihan ettik. Bu sebeple yıllarca Medyen halkı içinde kaldın. Sonra ey Musa! Belli bir çağa (peygamberlik görevini yüklenecek bir yaşa) geldin.
Y. Ali"Behold! thy sister goeth forth and saith, 'shall I show you one who will nurse and rear the (child)?' So We brought thee back to thy mother, that her eye might be cooled and she should not grieve. Then thou didst slay a man, but We saved thee from trouble, and We tried thee in various ways. Then didst thou tarry a number of years with the people of Midian. Then didst thou come hither as ordained, O Moses!
 Words|
17.
[20:44]
feḳûlâ lehû ḳavlel leyyinel le`allehû yeteẕekkeru ev yaḫşâ.فقولا له قولا لينا لعله يتذكر أو يخشى
فَقُولَا لَهُ قَوْلًا لَّيِّنًا لَّعَلَّهُ يَتَذَكَّرُ أَوْ يَخْشَى
Elmalılı Varın da ona yumuşak söz söyleyin; olur ki, öğüt dinler, yahut korkar.
Y. Ali"But speak to him mildly; perchance he may take warning or fear (Allah)."
 Words|
18.
[20:45]
ḳâlâ rabbenâ innenâ neḫâfü ey yefruṭa `aleynâ ev ey yaṭgâ.قالا ربنا إننا نخاف أن يفرط علينا أو أن يطغى
قَالَا رَبَّنَا إِنَّنَا نَخَافُ أَن يَفْرُطَ عَلَيْنَا أَوْ أَن يَطْغَى
Elmalılı (Musa ile Harun) "Rabbimiz! Onun bize kötülük yapmasından veya azgınlığını artırmasından korkarız" dediler.
Y. AliThey (Moses and Aaron) said: "Our Lord! We fear lest he hasten with insolence against us, or lest he transgress all bounds."
 Words|
19.
[20:46]
ḳâle lâ teḫâfâ innenî me`akümâ esme`u veerâ.قال لا تخافا إنني معكما أسمع وأرى
قَالَ لَا تَخَافَا إِنَّنِي مَعَكُمَا أَسْمَعُ وَأَرَى
Elmalılı Allah buyurdu ki: "Korkmayın, zira ben sizinle beraberim, işitir ve görürüm."
Y. AliHe said: "Fear not: for I am with you: I hear and see (everything).
 Words|
20.
[20:47]
fe'tiyâhü feḳûlâ innâ rasûlâ rabbike feersil me`anâ benî isrâîle velâ tü`aẕẕibhüm. ḳad ci'nâke biâyetim mir rabbik. vesselâmü `alâ meni-ttebe`a-lhüdâ.فأتياه فقولا إنا رسولا ربك فأرسل معنا بني إسرائيل ولا تعذبهم قد جئناك بآية من ربك والسلام على من اتبع الهدى
فَأْتِيَاهُ فَقُولَا إِنَّا رَسُولَا رَبِّكَ فَأَرْسِلْ مَعَنَا بَنِي إِسْرَائِيلَ وَلَا تُعَذِّبْهُمْ قَدْ جِئْنَاكَ بِآيَةٍ مِّن رَّبِّكَ وَالسَّلَامُ عَلَى مَنِ اتَّبَعَ الْهُدَى
Elmalılı Hemen gidin de Firavun'a deyin ki: "Biz Rabbinin (sana gönderilen) elçileriyiz. Artık İsrailoğulları'nı bizimle gönder, onlara azab etme; biz sana Rabbinden bir mucize ile geldik. Selam doğru yolda gidenleredir."
Y. Ali"So go ye both to him, and say, 'Verily we are messengers sent by thy Lord: Send forth, therefore, the Children of Israel with us, and afflict them not: with a Sign, indeed, have we come from thy Lord! and peace to all who follow guidance!
 Words|
21.
[20:49]
ḳâle femer rabbükümâ yâ mûsâ.قال فمن ربكما يا موسى
قَالَ فَمَن رَّبُّكُمَا يَا مُوسَى
Elmalılı Firavun: "Ey Musa! Sizin Rabbiniz kimdir?" dedi.
Y. Ali(When this message was delivered), (Pharaoh) said: "Who, then, O Moses, is the Lord of you two?"
 Words|
22.
[20:50]
ḳâle rabbüne-lleẕî a`ṭâ külle şey'in ḫalḳahû ŝümme hedâ.قال ربنا الذي أعطى كل شيء خلقه ثم هدى
قَالَ رَبُّنَا الَّذِي أَعْطَى كُلَّ شَيْءٍ خَلْقَهُ ثُمَّ هَدَى
Elmalılı Musa: "Bizim Rabbimiz her şeye şeklini veren, sonra da yolunu gösterendir." dedi.
Y. AliHe said: "Our Lord is He Who gave to each (created) thing its form and nature, and further, gave (it) guidance."
 Words|
23.
[20:51]
ḳâle femâ bâlü-lḳurûni-l'ûlâ.قال فما بال القرون الأولى
قَالَ فَمَا بَالُ الْقُرُونِ الْأُولَى
Elmalılı Firavun: "Öyleyse geçmiş asırlar (daki insanlar)ın durumu nedir?" dedi.
Y. Ali(Pharaoh) said: "What then is the condition of previous generations?"
 Words|
24.
[20:52]
ḳâle `ilmühâ `inde rabbî fî kitâb. lâ yeḍillü rabbî velâ yensâ.قال علمها عند ربي في كتاب لا يضل ربي ولا ينسى
قَالَ عِلْمُهَا عِندَ رَبِّي فِي كِتَابٍ لَّا يَضِلُّ رَبِّي وَلَا يَنسَى
Elmalılı Musa dedi ki: "Onların bilgisi Rabbimin katında bir kitapta (yazılı)dır. Rabbim yanlış yapmaz ve unutmaz."
Y. AliHe replied: "The knowledge of that is with my Lord, duly recorded: my Lord never errs, nor forgets,-
 Words|
25.
[20:57]
ḳâle eci'tenâ lituḫricenâ min arḍinâ bisiḥrike yâ mûsâ.قال أجئتنا لتخرجنا من أرضنا بسحرك يا موسى
قَالَ أَجِئْتَنَا لِتُخْرِجَنَا مِنْ أَرْضِنَا بِسِحْرِكَ يَا مُوسَى
Elmalılı (Firavun Musa'ya şöyle) dedi: "Ey Musa! Sen sihrinle bizi yerimizden çıkarmak için mi geldin bize?"
Y. AliHe said: "Hast thou come to drive us out of our land with thy magic, O Moses?
 Words|
26.
[20:59]
ḳâle mev`idüküm yevmü-zzîneti veey yuḥşera-nnâsü ḍuḥâ.قال موعدكم يوم الزينة وأن يحشر الناس ضحى
قَالَ مَوْعِدُكُمْ يَوْمُ الزِّينَةِ وَأَن يُحْشَرَ النَّاسُ ضُحًى
Elmalılı Musa: "Sizinle buluşma zamanı, süs (bayramı) günü ve insanların toplanacağı kuşluk vaktidir." dedi.
Y. AliMoses said: "Your tryst is the Day of the Festival, and let the people be assembled when the sun is well up."
 Words|
27.
[20:61]
ḳâle lehüm mûsâ veyleküm lâ tefterû `ale-llâhi keẕiben feyüsḥiteküm bi`aẕâb. veḳad ḫâbe meni-fterâ.قال لهم موسى ويلكم لا تفتروا على الله كذبا فيسحتكم بعذاب وقد خاب من افترى
قَالَ لَهُم مُّوسَى وَيْلَكُمْ لَا تَفْتَرُوا عَلَى اللَّهِ كَذِبًا فَيُسْحِتَكُمْ بِعَذَابٍ وَقَدْ خَابَ مَنِ افْتَرَى
Elmalılı Musa onlara dedi ki: "Yazıklar olsun size! Allah'a yalan uydur mayın. Sonra bir azab ile kökünüzü keser. Gerçekten (Allah'a) iftira eden hüsrana uğramıştır."
Y. AliMoses said to him: Woe to you! Forge not ye a lie against Allah, lest He destroy you (at once) utterly by chastisement: the forger must suffer frustration!"
 Words|
28.
[20:63]
ḳâlû in hâẕâni lesâḥirâni yürîdâni ey yuḫricâküm min arḍiküm bisiḥrihimâ veyeẕhebâ biṭarîḳatikümü-lmüŝlâ.قالوا إن هذان لساحران يريدان أن يخرجاكم من أرضكم بسحرهما ويذهبا بطريقتكم المثلى
قَالُوا إِنْ هَذَانِ لَسَاحِرَانِ يُرِيدَانِ أَن يُخْرِجَاكُم مِّنْ أَرْضِكُم بِسِحْرِهِمَا وَيَذْهَبَا بِطَرِيقَتِكُمُ الْمُثْلَى
Elmalılı (Sihirbazlar daha sonra Musa ve Harun'u göstererek şöyle) dediler: "Bu ikisi muhakkak sihirbazdır; büyüleriyle sizi yurdunuzdan çıkarmak ve de örnek dininizi yok etmek istiyorlar."
Y. AliThey said: "These two are certainly (expert) magicians: their object is to drive you out from your land with their magic, and to do away with your most cherished institutions.
 Words|
29.
[20:65]
ḳâlû yâ mûsâ immâ en tülḳiye veimmâ en nekûne evvele men elḳâ.قالوا يا موسى إما أن تلقي وإما أن نكون أول من ألقى
قَالُوا يَا مُوسَى إِمَّا أَن تُلْقِيَ وَإِمَّا أَن نَّكُونَ أَوَّلَ مَنْ أَلْقَى
Elmalılı Sihirbazlar: "Ey Musa! Ya sen at, yahud ilk atan biz olalım" dediler.
Y. AliThey said: "O Moses! whether wilt thou that thou throw (first) or that we be the first to throw?"
 Words|
30.
[20:66]
ḳâle bel elḳû. feiẕâ ḥibâlühüm ve`iṣiyyühüm yüḫayyelü ileyhi min siḥrihim ennehâ tes`â.قال بل ألقوا فإذا حبالهم وعصيهم يخيل إليه من سحرهم أنها تسعى
قَالَ بَلْ أَلْقُوا فَإِذَا حِبَالُهُمْ وَعِصِيُّهُمْ يُخَيَّلُ إِلَيْهِ مِن سِحْرِهِمْ أَنَّهَا تَسْعَى
Elmalılı Musa dedi ki: "Hayır, siz atın." Bir de ne görsün! Onların ipleri ve değnekleri, yaptıkları sihirden ötürü kendisine sanki yürüyorlarmış gibi geldi.
Y. AliHe said, "Nay, throw ye first!" Then behold their ropes and their rods-so it seemed to him on account of their magic - began to be in lively motion!
 Words|
Burada sunulan verilerin tamamı kontrol edilmemiştir. Lütfen orijinal kaynaklardan doğruluğunu kontrol ediniz. Türkçe Tercümeler, tanzil.net internet sitesinden temin edilmiştir. Çalışmamızda kullanılan veritabanı, openburhan.net projesinin veritabanının yeniden düzenlenmiş halidir. Kur'an-ı Kerim sayfasına dönüş için tıklayınız. Urduca-İngilizce OpenBurhan versiyonu için tıklayınız. Çalışmamızda kullanılan verilerin ve dosyaların telif hakları sahiplerine aittir.
OpenBurhanTR 2.0.17