1. [51:19] | vefî emvâlihim ḥaḳḳul lissâili velmaḥrûm. | وفي أموالهم حق للسائل والمحروم وَفِي أَمْوَالِهِمْ حَقٌّ لِّلسَّائِلِ وَالْمَحْرُومِ |
---|
Elmalılı | Onların mallarında isteyen ve istemeyen yoksullar için bir hak vardı. |
Y. Ali | And in their wealth and possessions (was remembered) the right of the (needy,) him who asked, and him who (for some reason) was prevented (from asking).
|
Words | | |
2. [57:20] | i`lemû enneme-lḥayâtü-ddünyâ le`ibüv velehvüv vezînetüv vetefâḫurum beyneküm vetekâŝürun fi-l'emvâli vel'evlâd. kemeŝeli gayŝin a`cebe-lküffâra nebâtühû ŝümme yehîcü feterâhü muṣferran ŝümme yekûnü ḥuṭâmâ. vefi-l'âḫirati `aẕâbün şedîdüv vemagfiratüm mine-llâhi veriḍvân. veme-lḥayâtü-ddünyâ illâ metâ`u-lgurûr. | اعلموا أنما الحياة الدنيا لعب ولهو وزينة وتفاخر بينكم وتكاثر في الأموال والأولاد كمثل غيث أعجب الكفار نباته ثم يهيج فتراه مصفرا ثم يكون حطاما وفي الآخرة عذاب شديد ومغفرة من الله ورضوان وما الحياة الدنيا إلا متاع الغرور اعْلَمُوا أَنَّمَا الْحَيَاةُ الدُّنْيَا لَعِبٌ وَلَهْوٌ وَزِينَةٌ وَتَفَاخُرٌ بَيْنَكُمْ وَتَكَاثُرٌ فِي الْأَمْوَالِ وَالْأَوْلَادِ كَمَثَلِ غَيْثٍ أَعْجَبَ الْكُفَّارَ نَبَاتُهُ ثُمَّ يَهِيجُ فَتَرَاهُ مُصْفَرًّا ثُمَّ يَكُونُ حُطَامًا وَفِي الْآخِرَةِ عَذَابٌ شَدِيدٌ وَمَغْفِرَةٌ مِّنَ اللَّهِ وَرِضْوَانٌ وَمَا الْحَيَاةُ الدُّنْيَا إِلَّا مَتَاعُ الْغُرُورِ |
---|
Elmalılı | Biliniz ki dünya hayatı bir oyun, bir eğlence, bir süs ve kendi aranızda övünme, mal ve evlat çoğaltma yarışından ibarettir. Bu, tıpkı bir yağmura benzer ki; bitirdiği ot, ekincilerin hoşuna gider, sonra kurur, onu sapsarı görürsün, sonra çerçöp olur. Ahirette ise çetin bir azab; Allah'tan mağfiret ve rıza vardır. Dünya hayatı, aldatıcı bir zevkten başka bir şey değildir. |
Y. Ali | Know ye (all), that the life of this world is but play and amusement, pomp and mutual boasting and multiplying, (in rivalry) among yourselves, riches and children. Here is a similitude: How rain and the growth which it brings forth, delight (the hearts of) the tillers; soon it withers; thou wilt see it grow yellow; then it becomes dry and crumbles away. But in the Hereafter is a Penalty severe (for the devotees of wrong). And Forgiveness from Allah and (His) Good Pleasure (for the devotees of Allah). And what is the life of this world, but goods and chattels of deception?
|
Words | | |
3. [58:17] | len tugniye `anhüm emvâlühüm velâ evlâdühüm mine-llâhi şey'â. ülâike aṣḥâbü-nnâr. hüm fîhâ ḫâlidûn. | لن تغني عنهم أموالهم ولا أولادهم من الله شيئا أولئك أصحاب النار هم فيها خالدون لَن تُغْنِيَ عَنْهُمْ أَمْوَالُهُمْ وَلَا أَوْلَادُهُم مِّنَ اللَّهِ شَيْئًا أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ |
---|
Elmalılı | Onların ne malları, ne de evlatları, kendilerinden, Allah'dan hiçbir şey savamaz. Onlar ateş halkıdır. Orada ebedî kalacaklardır. |
Y. Ali | Of no profit whatever to them, against Allah, will be their riches nor their sons: they will be Companions of the Fire, to dwell therein (for aye)!
|
Words | | |
4. [59:8] | lilfüḳarâi-lmühâcirîne-lleẕîne uḫricû min diyârihim veemvâlihim yebtegûne faḍlem mine-llâhi veriḍvânev veyenṣurûne-llâhe verasûleh. ülâike hümu-ṣṣâdiḳûn. | للفقراء المهاجرين الذين أخرجوا من ديارهم وأموالهم يبتغون فضلا من الله ورضوانا وينصرون الله ورسوله أولئك هم الصادقون لِلْفُقَرَاءِ الْمُهَاجِرِينَ الَّذِينَ أُخْرِجُوا مِن دِيَارِهِمْ وَأَمْوَالِهِمْ يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِّنَ اللَّهِ وَرِضْوَانًا وَيَنصُرُونَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ أُوْلَئِكَ هُمُ الصَّادِقُونَ |
---|
Elmalılı | Bir de göç eden fakirlere aittir ki yurtlarından ve mallarından çıkarılmışlardır, Allah'ın lütuf ve rızasını ararlar; Allah'a ve Resulüne yardım ederler. İşte doğru olanlar onlardır. |
Y. Ali | (Some part is due) to the indigent Muhajirs, those who were expelled from their homes and their property, while seeking Grace from Allah and (His) Good Pleasure, and aiding Allah and His Messenger: such are indeed the sincere ones:-
|
Words | | |
5. [61:11] | tü'minûne billâhi verasûlihî vetücâhidûne fî sebîli-llâhi biemvâliküm veenfüsiküm. ẕâliküm ḫayrul leküm in küntüm ta`lemûn. | تؤمنون بالله ورسوله وتجاهدون في سبيل الله بأموالكم وأنفسكم ذلكم خير لكم إن كنتم تعلمون تُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَتُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ بِأَمْوَالِكُمْ وَأَنفُسِكُمْ ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ |
---|
Elmalılı | Allah'a ve Resulüne inanırsınız, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda savaşırsınız. Eğer bilirseniz sizin için en iyisi budur. |
Y. Ali | That ye believe in Allah and His Messenger, and that ye strive (your utmost) in the Cause of Allah, with your property and your persons: That will be best for you, if ye but knew!
|
Words | | |
6. [63:9] | yâ eyyühe-lleẕîne âmenû lâ tülhiküm emvâlüküm velâ evlâdüküm `an ẕikri-llâh. vemey yef`al ẕâlike feülâike hümü-lḫâsirûn. | يا أيها الذين آمنوا لا تلهكم أموالكم ولا أولادكم عن ذكر الله ومن يفعل ذلك فأولئك هم الخاسرون يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تُلْهِكُمْ أَمْوَالُكُمْ وَلَا أَوْلَادُكُمْ عَن ذِكْرِ اللَّهِ وَمَن يَفْعَلْ ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ |
---|
Elmalılı | Ey İnananlar! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah'ı anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar ziyana uğrayanlardır. |
Y. Ali | O ye who believe! Let not your riches or your children divert you from the remembrance of Allah. If any act thus, the loss is their own.
|
Words | | |
7. [64:15] | innemâ emvâlüküm veevlâdüküm fitnetün. vellâhü `indehû ecrun `ażîm. | إنما أموالكم وأولادكم فتنة والله عنده أجر عظيم إِنَّمَا أَمْوَالُكُمْ وَأَوْلَادُكُمْ فِتْنَةٌ وَاللَّهُ عِندَهُ أَجْرٌ عَظِيمٌ |
---|
Elmalılı | Doğrusu mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir imtihandır. Büyük mükafat ise Allah'ın yanındadır. |
Y. Ali | Your riches and your children may be but a trial: but in the Presence of Allah, is the highest, Reward.
|
Words | | |
8. [68:14] | en kâne ẕâ mâliv vebenîn. | أن كان ذا مال وبنين أَن كَانَ ذَا مَالٍ وَبَنِينَ |
---|
Elmalılı | Mal ve oğulları var diye (böyle davranır). |
Y. Ali | Because he possesses wealth and (numerous) sons.
|
Words | | |
9. [69:28] | mâ agnâ `annî mâliyeh. | ما أغنى عني ماليه مَا أَغْنَى عَنِّي مَالِيَهْ |
---|
Elmalılı | Malım bana hiç fayda vermedi. |
Y. Ali | "Of no profit to me has been my wealth!
|
Words | | |
10. [70:24] | velleẕîne fî emvâlihim ḥaḳḳum ma`lûm. | والذين في أموالهم حق معلوم وَالَّذِينَ فِي أَمْوَالِهِمْ حَقٌّ مَّعْلُومٌ |
---|
Elmalılı | Onların mallarında belli bir hak vardır, |
Y. Ali | And those in whose wealth is a recognised right.
|
Words | | |
11. [71:12] | veyümdidküm biemvâliv vebenîne veyec`al leküm cennâtiv veyec`al leküm enhârâ. | ويمددكم بأموال وبنين ويجعل لكم جنات ويجعل لكم أنهارا وَيُمْدِدْكُمْ بِأَمْوَالٍ وَبَنِينَ وَيَجْعَل لَّكُمْ جَنَّاتٍ وَيَجْعَل لَّكُمْ أَنْهَارًا |
---|
Elmalılı | "Mallar ve oğullar vererek sizin imdadınıza koşsun. Sizin için bahçeler yapsın, ırmaklar yapsın." |
Y. Ali | "'Give you increase in wealth and sons; and bestow on you gardens and bestow on you rivers (of flowing water).
|
Words | | |
12. [71:21] | ḳâle nûḥur rabbi innehüm `aṣavnî vettebe`û mel lem yezidhü mâlühû veveledühû illâ ḫasârâ. | قال نوح رب إنهم عصوني واتبعوا من لم يزده ماله وولده إلا خسارا قَالَ نُوحٌ رَّبِّ إِنَّهُمْ عَصَوْنِي وَاتَّبَعُوا مَن لَّمْ يَزِدْهُ مَالُهُ وَوَلَدُهُ إِلَّا خَسَارًا |
---|
Elmalılı | Nûh dedi ki: "Ey Rabbim! Onlar bana isyan ettiler; malı ve çocuğu hüsrandan başka bir şeyini artırmayan kimsenin ardına düştüler." |
Y. Ali | Noah said: "O my Lord! They have disobeyed me, but they follow (men) whose wealth and children give them no increase but only Loss.
|
Words | | |
13. [74:12] | vece`altü lehû mâlem memdûdâ. | وجعلت له مالا ممدودا وَجَعَلْتُ لَهُ مَالًا مَّمْدُودًا |
---|
Elmalılı | Hem ona bol servet verdim. |
Y. Ali | To whom I granted resources in abundance,
|
Words | | |
14. [89:20] | vetüḥibbûne-lmâle ḥubben cemmâ. | وتحبون المال حبا جما وَتُحِبُّونَ الْمَالَ حُبًّا جَمًّا |
---|
Elmalılı | Malı öyle bir seviyorsunuz ki, yığmacasına. |
Y. Ali | And ye love wealth with inordinate love!
|
Words | | |
15. [90:6] | yeḳûlü ehlektü mâlel lübedâ. | يقول أهلكت مالا لبدا يَقُولُ أَهْلَكْتُ مَالًا لُّبَدًا |
---|
Elmalılı | Ben, yığın yığın mal yok ettim diyor. |
Y. Ali | He may say (boastfully); Wealth have I squandered in abundance!
|
Words | | |
16. [92:11] | vemâ yugnî `anhü mâlühû iẕâ teraddâ. | وما يغني عنه ماله إذا تردى وَمَا يُغْنِي عَنْهُ مَالُهُ إِذَا تَرَدَّى |
---|
Elmalılı | Çukura yuvarlandığı zaman malı onu kurtaramayacak. |
Y. Ali | Nor will his wealth profit him when he falls headlong (into the Pit).
|
Words | | |
17. [92:18] | elleẕî yü'tî mâlehû yetezekkâ. | الذي يؤتي ماله يتزكى الَّذِي يُؤْتِي مَالَهُ يَتَزَكَّى |
---|
Elmalılı | O ki, Allah yolunda malını verir, temizlenir. |
Y. Ali | Those who spend their wealth for increase in self-purification,
|
Words | | |
18. [104:2] | elleẕî ceme`a mâlev ve`addedeh. | الذي جمع مالا وعدده الَّذِي جَمَعَ مَالًا وَعَدَّدَهُ |
---|
Elmalılı | Mal toplayıp onu tekrar tekrar sayan, insanları arkadan çekiştirip, kaş göz hareketleriyle alay edenlerin (hümeze ve lümezenin) vay haline! |
Y. Ali | Who pileth up wealth and layeth it by,
|
Words | | |
19. [104:3] | yaḥsebü enne mâlehû aḫledeh. | يحسب أن ماله أخلده يَحْسَبُ أَنَّ مَالَهُ أَخْلَدَهُ |
---|
Elmalılı | Malının, kendisini ebedi yaşatacağını sanır. |
Y. Ali | Thinking that his wealth would make him last for ever!
|
Words | | |
20. [111:2] | mâ agnâ `anhü mâlühû vemâ keseb. | ما أغنى عنه ماله وما كسب مَا أَغْنَى عَنْهُ مَالُهُ وَمَا كَسَبَ |
---|
Elmalılı | Ne malı ne de kazandığı onu kurtaramadı. |
Y. Ali | No profit to him from all his wealth, and all his gains!
|
Words | | |