Kelime

Kelime<not selected>
Kök<not selected>
Konum[:]

Bu kelime için kök bilgisi bulunamadı.

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
15 farklı meali görmek için lütfen [Sure:Ayet] numarasına tıklayınız
Ayet(ler): 1 31 61 91 121 151 181 211 241 271 301 331 361 391 421 451 481 511 541 571 601 631 661 691 721 Surah :   - -Görüntülenen ayetler : 451 ... 480 | 728 - Kök: علم
1.
[26:127]
vemâ es'elüküm `aleyhi min ecr. in ecriye illâ `alâ rabbi-l`âlemîn.وما أسألكم عليه من أجر إن أجري إلا على رب العالمين
وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ
Elmalılı "Buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükafatımı verecek olan ancak âlemlerin Rabbidir. "
Y. Ali"No reward do I ask of you for it: my reward is only from the Lord of the Worlds.
 Words|
2.
[26:132]
vetteḳu-lleẕî emeddeküm bimâ ta`lemûn.واتقوا الذي أمدكم بما تعلمون
وَاتَّقُوا الَّذِي أَمَدَّكُم بِمَا تَعْلَمُونَ
Elmalılı "O Allah'tan korkun ki, size o bildiğiniz şeyleri vermekte,"
Y. Ali"Yea, fear Him Who has bestowed on you freely all that ye know.
 Words|
3.
[26:145]
vemâ es'elüküm `aleyhi min ecr. in ecriye illâ `alâ rabbi-l`âlemîn.وما أسألكم عليه من أجر إن أجري إلا على رب العالمين
وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ
Elmalılı "Buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükafatımı verecek olan ancak âlemlerin Rabbidir."
Y. Ali"No reward do I ask of you for it: my reward is only from the Lord of the Worlds.
 Words|
4.
[26:155]
ḳâle hâẕihî nâḳatül lehâ şirbüv veleküm şirbü yevmim ma`lûm.قال هذه ناقة لها شرب ولكم شرب يوم معلوم
قَالَ هَذِهِ نَاقَةٌ لَّهَا شِرْبٌ وَلَكُمْ شِرْبُ يَوْمٍ مَّعْلُومٍ
Elmalılı Salih "İşte (mucize) bu dişi devedir; su içme hakkı (bir gün) onundur, belli bir günün içme hakkı da sizin" dedi.
Y. AliHe said: "Here is a she-camel: she has a right of watering, and ye have a right of watering, (severally) on a day appointed.
 Words|
5.
[26:164]
vemâ es'elüküm `aleyhi min ecr. in ecriye illâ `alâ rabbi-l`âlemîn.وما أسألكم عليه من أجر إن أجري إلا على رب العالمين
وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ
Elmalılı "Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum. Benim mükafatımı verecek olan ancak âlemlerin Rabbidir."
Y. Ali"No reward do I ask of you for it: my reward is only from the lord of the Worlds.
 Words|
6.
[26:165]
ete'tûne-ẕẕükrâne mine-l`âlemîn.أتأتون الذكران من العالمين
أَتَأْتُونَ الذُّكْرَانَ مِنَ الْعَالَمِينَ
Elmalılı "İnsanlar içinden erkeklere mi gidiyorsunuz?"
Y. Ali"Of all the creatures in the world, will ye approach males,
 Words|
7.
[26:180]
vemâ es'elüküm `aleyhi min ecr. in ecriye illâ `alâ rabbi-l`âlemîn.وما أسألكم عليه من أجر إن أجري إلا على رب العالمين
وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ
Elmalılı "Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum. Benim mükafatımı verecek olan yalnız âlemlerin Rabbidir."
Y. Ali"No reward do I ask of you for it: my reward is only from the Lord of the Worlds.
 Words|
8.
[26:188]
ḳâle rabbî a`lemü bimâ ta`melûn.قال ربي أعلم بما تعملون
قَالَ رَبِّي أَعْلَمُ بِمَا تَعْمَلُونَ
Elmalılı Şuayb, "Rabbim, yaptıklarınızı en iyi bilendir" dedi.
Y. AliHe said: "My Lord knows best what ye do."
 Words|
9.
[26:192]
veinnehû letenzîlü rabbi-l`âlemîn.وإنه لتنزيل رب العالمين
وَإِنَّهُ لَتَنْزِيلُ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Elmalılı Ve muhakkak ki bu (Kur'ân) âlemlerin Rabbinin indirmesidir.
Y. AliVerily this is a Revelation from the Lord of the Worlds:
 Words|
10.
[26:197]
evelem yekül lehüm âyeten ey ya`lemehû `ulemâü benî isrâîl.أولم يكن لهم آية أن يعلمه علماء بني إسرائيل
أَوَلَمْ يَكُن لَّهُمْ آيَةً أَن يَعْلَمَهُ عُلَمَاءُ بَنِي إِسْرَائِيلَ
Elmalılı İsrailoğulları bilginlerinin onu bilmesi, onlar için bir âyet (delil) değil midir?
Y. AliIs it not a Sign to them that the Learned of the Children of Israel knew it (as true)?
 Words|
11.
[26:220]
innehû hüve-ssemî`u-l`alîm.إنه هو السميع العليم
إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
Elmalılı Çünkü her şeyi işiten, her şeyi bilen O'dur.
Y. AliFor it is He Who heareth and knoweth all things.
 Words|
12.
[26:227]
ille-lleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti veẕekerü-llâhe keŝîrav venteṣarû mim ba`di mâ żulimû. veseya`lemü-lleẕîne żalemû eyye münḳalebiy yenḳalibûn.إلا الذين آمنوا وعملوا الصالحات وذكروا الله كثيرا وانتصروا من بعد ما ظلموا وسيعلم الذين ظلموا أي منقلب ينقلبون
إِلَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَذَكَرُوا اللَّهَ كَثِيرًا وَانتَصَرُوا مِن بَعْدِ مَا ظُلِمُوا وَسَيَعْلَمُ الَّذِينَ ظَلَمُوا أَيَّ مُنقَلَبٍ يَنقَلِبُونَ
Elmalılı Ancak iman edip iyi ameller işleyenler, Allah'ı çok çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar müstesna; haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir.
Y. AliExcept those who believe, work righteousness, engage much in the remembrance of Allah, and defend themselves only after they are unjustly attacked. And soon will the unjust assailants know what vicissitudes their affairs will take!
 Words|
13.
[27:6]
veinneke letüleḳḳe-lḳur'âne mil ledün ḥakîmin `alîm.وإنك لتلقى القرآن من لدن حكيم عليم
وَإِنَّكَ لَتُلَقَّى الْقُرْآنَ مِن لَّدُنْ حَكِيمٍ عَلِيمٍ
Elmalılı (Resulüm!) Şüphesiz ki bu Kur'ân, sana hikmet sahibi ve her şeyi bilen Allah tarafından indirilmektedir.
Y. AliAs to thee, the Qur'an is bestowed upon thee from the presence of one who is wise and all-knowing.
 Words|
14.
[27:8]
felemmâ câehâ nûdiye em bûrike men fi-nnâri vemen ḥavlehâ. vesübḥâne-llâhi rabbi-l`âlemîn.فلما جاءها نودي أن بورك من في النار ومن حولها وسبحان الله رب العالمين
فَلَمَّا جَاءَهَا نُودِيَ أَن بُورِكَ مَن فِي النَّارِ وَمَنْ حَوْلَهَا وَسُبْحَانَ اللَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Elmalılı Oraya geldiğinde şöyle seslenilmişti: "Ateşin bulunduğu yerdeki ve çevresindekiler mübarek kılınmıştır! Âlemlerin Rabbi olan Allah, eksikliklerden münezzehtir!"
Y. AliBut when he came to the (fire), a voice was heard: "Blessed are those in the fire and those around: and glory to Allah, the Lord of the worlds.
 Words|
15.
[27:15]
veleḳad âteynâ dâvûde vesüleymâne `ilmâ. veḳâle-lḥamdü lillâhi-lleẕî feḍḍalenâ `alâ keŝîrim min `ibâdihi-lmü'minîn.ولقد آتينا داوود وسليمان علما وقالا الحمد لله الذي فضلنا على كثير من عباده المؤمنين
وَلَقَدْ آتَيْنَا دَاوُودَ وَسُلَيْمَانَ عِلْمًا وَقَالَا الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي فَضَّلَنَا عَلَى كَثِيرٍ مِّنْ عِبَادِهِ الْمُؤْمِنِينَ
Elmalılı Andolsun ki biz, Davud'a ve Süleyman'a bir ilim verdik. Onlar: "Bizi mümin kullarının birçoğundan üstün kılan Allah'a hamd olsun" dediler.
Y. AliWe gave (in the past) knowledge to David and Solomon: And they both said: "Praise be to Allah, Who has favoured us above many of his servants who believe!"
 Words|
16.
[27:16]
veveriŝe süleymânü dâvûde veḳâle yâ eyyühe-nnâsü `ullimnâ menṭiḳa-ṭṭayri veûtînâ min külli şey'. inne hâẕâ lehüve-lfaḍlü-lmübîn.وورث سليمان داوود وقال يا أيها الناس علمنا منطق الطير وأوتينا من كل شيء إن هذا لهو الفضل المبين
وَوَرِثَ سُلَيْمَانُ دَاوُودَ وَقَالَ يَا أَيُّهَا النَّاسُ عُلِّمْنَا مَنطِقَ الطَّيْرِ وَأُوتِينَا مِن كُلِّ شَيْءٍ إِنَّ هَذَا لَهُوَ الْفَضْلُ الْمُبِينُ
Elmalılı Süleyman Davud'a varis olup dedi ki: "Ey insanlar! Bize kuş dili öğretildi ve bize her şeyden (nasip) verildi. Doğrusu bu apaçık bir lütuftur."
Y. AliAnd Solomon was David's heir. He said: "O ye people! We have been taught the speech of birds, and on us has been bestowed (a little) of all things: this is indeed Grace manifest (from Allah.)"
 Words|
17.
[27:25]
ellâ yescüdû lillâhi-lleẕî yuḫricü-lḫab'e fi-ssemâvâti vel'arḍi veya`lemü mâ tuḫfûne vemâ tü`linûn.ألا يسجدوا لله الذي يخرج الخبء في السماوات والأرض ويعلم ما تخفون وما تعلنون
أَلَّا يَسْجُدُوا لِلَّهِ الَّذِي يُخْرِجُ الْخَبْءَ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَيَعْلَمُ مَا تُخْفُونَ وَمَا تُعْلِنُونَ
Elmalılı "Göklerde ve yerde gizleneni açığa çıkaran, gizlediğinizi ve açıkladığınızı bilen Allah'a secde etmezler."
Y. Ali"(Kept them away from the Path), that they should not worship Allah, Who brings to light what is hidden in the heavens and the earth, and knows what ye hide and what ye reveal.
 Words|
18.
[27:40]
ḳâle-lleẕî `indehû `ilmüm mine-lkitâbi ene âtîke bihî ḳable ey yertedde ileyke ṭarfük. felemmâ raâhü müsteḳirran `indehû ḳâle hâẕâ min faḍli rabbî. liyeblüvenî eeşküru em ekfür. vemen şekera feinnemâ yeşküru linefsih. vemen kefera feinne rabbî ganiyyün kerîm.قال الذي عنده علم من الكتاب أنا آتيك به قبل أن يرتد إليك طرفك فلما رآه مستقرا عنده قال هذا من فضل ربي ليبلوني أأشكر أم أكفر ومن شكر فإنما يشكر لنفسه ومن كفر فإن ربي غني كريم
قَالَ الَّذِي عِندَهُ عِلْمٌ مِّنَ الْكِتَابِ أَنَا آتِيكَ بِهِ قَبْلَ أَن يَرْتَدَّ إِلَيْكَ طَرْفُكَ فَلَمَّا رَآهُ مُسْتَقِرًّا عِندَهُ قَالَ هَذَا مِن فَضْلِ رَبِّي لِيَبْلُوَنِي أَأَشْكُرُ أَمْ أَكْفُرُ وَمَن شَكَرَ فَإِنَّمَا يَشْكُرُ لِنَفْسِهِ وَمَن كَفَرَ فَإِنَّ رَبِّي غَنِيٌّ كَرِيمٌ
Elmalılı Kitaptan ilmi olan kimse ise, "Gözünü açıp kapamadan, ben onu sana getiririm" dedi. (Süleyman) onu (Melike'nin tahtını) yanıbaşına yerleşivermiş görünce, "Bu, dedi, şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınamak üzere Rabbimin (gösterdiği) lütfundandır. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur; nankörlük edene gelince, o bilsin ki Rabbim müstağnidir, çok kerem sahibidir."
Y. AliSaid one who had knowledge of the Book: "I will bring it to thee within the twinkling of an eye!" Then when (Solomon) saw it placed firmly before him, he said: "This is by the Grace of my Lord!- to test me whether I am grateful or ungrateful! and if any is grateful, truly his gratitude is (a gain) for his own soul; but if any is ungrateful, truly my Lord is Free of all Needs, Supreme in Honour !"
 Words|
19.
[27:42]
felemmâ câet ḳîle ehâkeẕâ `arşük. ḳâlet keennehû hû. veûtîne-l`ilme min ḳablihâ vekünnâ müslimîn.فلما جاءت قيل أهكذا عرشك قالت كأنه هو وأوتينا العلم من قبلها وكنا مسلمين
فَلَمَّا جَاءَتْ قِيلَ أَهَكَذَا عَرْشُكِ قَالَتْ كَأَنَّهُ هُوَ وَأُوتِينَا الْعِلْمَ مِن قَبْلِهَا وَكُنَّا مُسْلِمِينَ
Elmalılı Melike gelince, "Senin tahtın da böyle mi?" dendi. O şöyle cevap verdi: "Tıpkı o! Zaten bize daha önce bilgi verilmiş ve biz teslimiyet göstermiştik."
Y. AliSo when she arrived, she was asked, "Is this thy throne?" She said, "It was just like this; and knowledge was bestowed on us in advance of this, and we have submitted to Allah (in Islam)."
 Words|
20.
[27:44]
ḳîle lehe-dḫuli-ṣṣarḥ. felemmâ raethü ḥasibethü lüccetev vekeşefet `an sâḳayhâ. ḳâle innehû ṣarḥum mümerradüm min ḳavârîr. ḳâlet rabbi innî żalemtü nefsî veeslemtü me`a süleymâne lillâhi rabbi-l`âlemîn.قيل لها ادخلي الصرح فلما رأته حسبته لجة وكشفت عن ساقيها قال إنه صرح ممرد من قوارير قالت رب إني ظلمت نفسي وأسلمت مع سليمان لله رب العالمين
قِيلَ لَهَا ادْخُلِي الصَّرْحَ فَلَمَّا رَأَتْهُ حَسِبَتْهُ لُجَّةً وَكَشَفَتْ عَن سَاقَيْهَا قَالَ إِنَّهُ صَرْحٌ مُّمَرَّدٌ مِّن قَوَارِيرَ قَالَتْ رَبِّ إِنِّي ظَلَمْتُ نَفْسِي وَأَسْلَمْتُ مَعَ سُلَيْمَانَ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Elmalılı Ona "köşke gir!" dendi. Melike onu görünce derin bir su sandı ve eteğini çekti. Süleyman "Bu billurdan yapılmış, şeffaf bir zemindir" dedi. Melike dedi ki: "Rabbim! Ben gerçekten kendime yazık etmiştim. Süleyman'ın maiyyetinde, âlemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oldum."
Y. AliShe was asked to enter the lofty Palace: but when she saw it, she thought it was a lake of water, and she (tucked up her skirts), uncovering her legs. He said: "This is but a palace paved smooth with slabs of glass." She said: "O my Lord! I have indeed wronged my soul: I do (now) submit (in Islam), with Solomon, to the Lord of the Worlds."
 Words|
21.
[27:52]
fetilke büyûtühüm ḫâviyetem bimâ żalemû. inne fî ẕâlike leâyetel liḳavmiy ya`lemûn.فتلك بيوتهم خاوية بما ظلموا إن في ذلك لآية لقوم يعلمون
فَتِلْكَ بُيُوتُهُمْ خَاوِيَةً بِمَا ظَلَمُوا إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً لِّقَوْمٍ يَعْلَمُونَ
Elmalılı İşte haksızlıkları yüzünden çökmüş evleri! Bilen bir kavim için elbette bunda bir ibret vardır.
Y. AliNow such were their houses, - in utter ruin, - because they practised wrong-doing. Verily in this is a Sign for people of knowledge.
 Words|
22.
[27:61]
emmen ce`ale-l'arḍa ḳarârav vece`ale ḫilâlehâ enhârav vece`ale lehâ ravâsiye vece`ale beyne-lbaḥrayni ḥâcizâ. eilâhüm me`a-llâh. bel ekŝeruhüm lâ ya`lemûn.أمن جعل الأرض قرارا وجعل خلالها أنهارا وجعل لها رواسي وجعل بين البحرين حاجزا أإله مع الله بل أكثرهم لا يعلمون
أَمَّن جَعَلَ الْأَرْضَ قَرَارًا وَجَعَلَ خِلَالَهَا أَنْهَارًا وَجَعَلَ لَهَا رَوَاسِيَ وَجَعَلَ بَيْنَ الْبَحْرَيْنِ حَاجِزًا أَإِلَهٌ مَّعَ اللَّهِ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
Elmalılı (Onlar mı hayırlı) yoksa, yeryüzünü oturmaya elverişli kılan, aralarında nehirler akıtan, onun için sabit dağlar yaratan, iki deniz arasına engel koyan mı? Allah'ın yanında başka bir ilâh mı var? Hayır onların çoğu (hakikatları) bilmiyorlar.
Y. AliOr, Who has made the earth firm to live in; made rivers in its midst; set thereon mountains immovable; and made a separating bar between the two bodies of flowing water? (can there be another) god besides Allah? Nay, most of them know not.
 Words|
23.
[27:65]
ḳul lâ ya`lemü men fi-ssemâvâti vel'arḍi-lgaybe ille-llâh. vemâ yeş`urûne eyyâne yüb`aŝûn.قل لا يعلم من في السماوات والأرض الغيب إلا الله وما يشعرون أيان يبعثون
قُل لَّا يَعْلَمُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ الْغَيْبَ إِلَّا اللَّهُ وَمَا يَشْعُرُونَ أَيَّانَ يُبْعَثُونَ
Elmalılı De ki: Göklerde ve yerde Allah'tan başka kimse gaybı bilmez. Ne zaman diriltileceklerini de bilmezler.
Y. AliSay: None in the heavens or on earth, except Allah, knows what is hidden: nor can they perceive when they shall be raised up (for Judgment).
 Words|
24.
[27:66]
beli-ddârake `ilmühüm fi-l'âḫirah. bel hüm fî şekkim minhâ. bel hüm minhâ `amûn.بل ادارك علمهم في الآخرة بل هم في شك منها بل هم منها عمون
بَلِ ادَّارَكَ عِلْمُهُمْ فِي الْآخِرَةِ بَلْ هُمْ فِي شَكٍّ مِّنْهَا بَلْ هُم مِّنْهَا عَمُونَ
Elmalılı Fakat ahiret hakkında bilgiler onlara ardarda gelmektedir. Ama onlar bundan bir şüphe içindedirler. Çünkü onlar bundan yana kördürler.
Y. AliStill less can their knowledge comprehend the Hereafter: Nay, they are in doubt and uncertainty thereanent; nay, they are blind thereunto!
 Words|
25.
[27:74]
veinne rabbeke leya`lemü mâ tükinnü ṣudûruhüm vemâ yü`linûn.وإن ربك ليعلم ما تكن صدورهم وما يعلنون
وَإِنَّ رَبَّكَ لَيَعْلَمُ مَا تُكِنُّ صُدُورُهُمْ وَمَا يُعْلِنُونَ
Elmalılı Rabbin elbette onların sinelerinin gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir.
Y. AliAnd verily thy Lord knoweth all that their hearts do hide. As well as all that they reveal.
 Words|
26.
[27:78]
inne rabbeke yaḳḍî beynehüm biḥukmih. vehüve-l`azîzü-l`alîm.إن ربك يقضي بينهم بحكمه وهو العزيز العليم
إِنَّ رَبَّكَ يَقْضِي بَيْنَهُم بِحُكْمِهِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْعَلِيمُ
Elmalılı Rabbin şüphesiz, onlar arasında kendi hükmünü verecektir. O, mutlak galiptir, hikmet sahibidir.
Y. AliVerily thy Lord will decide between them by His Decree: and He is Exalted in Might, All-Knowing.
 Words|
27.
[27:84]
ḥattâ iẕâ câû ḳâle ekeẕẕebtüm biâyâtî velem tüḥîṭû bihâ `ilmen emmâẕâ küntüm ta`melûn.حتى إذا جاءوا قال أكذبتم بآياتي ولم تحيطوا بها علما أماذا كنتم تعملون
حَتَّى إِذَا جَاؤُوا قَالَ أَكَذَّبْتُم بِآيَاتِي وَلَمْ تُحِيطُوا بِهَا عِلْمًا أَمَّا ذَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
Elmalılı Nihayet (oraya) geldikleri vakit Allah buyurur: "Siz benim âyetlerimi, ne olduğunu kavramadan yalan saydınız öyle mi? Yoksa yaptığınız başka neydi?"
Y. AliUntil, when they come (before the Judgment-seat), (Allah) will say: "Did ye reject My Signs, though ye comprehended them not in knowledge, or what was it ye did?"
 Words|
28.
[28:13]
feradednâhü ilâ ümmihî key teḳarra `aynühâ velâ taḥzene velita`leme enne va`de-llâhi ḥaḳḳuv velâkinne ekŝerahüm lâ ya`lemûn.فرددناه إلى أمه كي تقر عينها ولا تحزن ولتعلم أن وعد الله حق ولكن أكثرهم لا يعلمون
فَرَدَدْنَاهُ إِلَى أُمِّهِ كَيْ تَقَرَّ عَيْنُهَا وَلَا تَحْزَنَ وَلِتَعْلَمَ أَنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ وَلَكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
Elmalılı Böylelikle biz onu, gözü aydın olsun, gam çekmesin ve Allah'ın vaadinin gerçek olduğunu bilsin, diye anasına geri verdik. Fakat yine de pek çoğu (bunu) bilmezler.
Y. AliThus did We restore him to his mother, that her eye might be comforted, that she might not grieve, and that she might know that the promise of Allah is true: but most of them do not understand.
 Words|
29.
[28:14]
velemmâ belega eşüddehû vestevâ âteynâhü ḥukmev ve`ilmâ. vekeẕâlike neczi-lmuḥsinîn.ولما بلغ أشده واستوى آتيناه حكما وعلما وكذلك نجزي المحسنين
وَلَمَّا بَلَغَ أَشُدَّهُ وَاسْتَوَى آتَيْنَاهُ حُكْمًا وَعِلْمًا وَكَذَلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ
Elmalılı Musa yiğitlik çağına girip olgunlaşınca, biz ona hikmet ve ilim verdik. İşte güzel davrananları biz böyle mükafatlandırırız.
Y. AliWhen he reached full age, and was firmly established (in life), We bestowed on him wisdom and knowledge: for thus do We reward those who do good.
 Words|
30.
[28:30]
felemmâ etâhâ nûdiye min şâṭii-lvâdi-l'eymeni fi-lbuḳ`ati-lmübâraketi mine-şşecerati ey yâ mûsâ innî ene-llâhü rabbü-l`âlemîn.فلما أتاها نودي من شاطئ الواد الأيمن في البقعة المباركة من الشجرة أن يا موسى إني أنا الله رب العالمين
فَلَمَّا أَتَاهَا نُودِيَ مِن شَاطِئِ الْوَادِي الْأَيْمَنِ فِي الْبُقْعَةِ الْمُبَارَكَةِ مِنَ الشَّجَرَةِ أَن يَا مُوسَى إِنِّي أَنَا اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ
Elmalılı Oraya gelince, o mübarek yerdeki vâdinin sağ kıyısından, (oradaki) ağaç tarafından kendisine şöyle seslenildi: "Ey Musa! Bil ki ben, bütün âlemlerin Rabbi olan Allah'ım."
Y. AliBut when he came to the (fire), a voice was heard from the right bank of the valley, from a tree in hallowed ground: "O Moses! Verily I am Allah, the Lord of the Worlds....
 Words|
Burada sunulan verilerin tamamı kontrol edilmemiştir. Lütfen orijinal kaynaklardan doğruluğunu kontrol ediniz. Türkçe Tercümeler, tanzil.net internet sitesinden temin edilmiştir. Çalışmamızda kullanılan veritabanı, openburhan.net projesinin veritabanının yeniden düzenlenmiş halidir. Kur'an-ı Kerim sayfasına dönüş için tıklayınız. Urduca-İngilizce OpenBurhan versiyonu için tıklayınız. Çalışmamızda kullanılan verilerin ve dosyaların telif hakları sahiplerine aittir.
OpenBurhanTR 2.0.17