1. [82:19] | yevme lâ temlikü nefsül linefsin şey'â. vel'emru yevmeiẕil lillâh. | يوم لا تملك نفس لنفس شيئا والأمر يومئذ لله يَوْمَ لَا تَمْلِكُ نَفْسٌ لِّنَفْسٍ شَيْئًا وَالْأَمْرُ يَوْمَئِذٍ لِّلَّهِ |
---|
Elmalılı | O gün, hiç kimsenin başkası için hiçbir şeye sahip olamadığı gündür. O gün buyruk yalnız Allah'ındır. |
Y. Ali | (It will be) the Day when no soul shall have power (to do) aught for another: For the command, that Day, will be (wholly) with Allah.
|
Words | | |
2. [84:23] | vellâhü a`lemü bimâ yû`ûn. | والله أعلم بما يوعون وَاللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا يُوعُونَ |
---|
Elmalılı | Oysa Allah içlerinde sakladıklarını biliyor. |
Y. Ali | But Allah has full knowledge of what they secrete (in their breasts)
|
Words | | |
3. [85:8] | vemâ neḳamû minhüm illâ ey yü'minû billâhi-l`azîzi-lḥamîd. | وما نقموا منهم إلا أن يؤمنوا بالله العزيز الحميد وَمَا نَقَمُوا مِنْهُمْ إِلَّا أَن يُؤْمِنُوا بِاللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ |
---|
Elmalılı | Müminlere kızmalarının sebebi de, onların yalnız çok güçlü ve övgüye lâyık olan Allah'a iman etmeleri idi. |
Y. Ali | And they ill-treated them for no other reason than that they believed in Allah, Exalted in Power, Worthy of all Praise!-
|
Words | | |
4. [85:9] | elleẕî lehû mülkü-ssemâvâti vel'arḍ. vellâhü `alâ külli şey'in şehîd. | الذي له ملك السماوات والأرض والله على كل شيء شهيد الَّذِي لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَاللَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ |
---|
Elmalılı | O Allah ki, göklerin ve yerin hükümranlığı O'nundur ve Allah her şeye şahittir. |
Y. Ali | Him to Whom belongs the dominion of the heavens and the earth! And Allah is Witness to all things.
|
Words | | |
5. [85:20] | vellâhü miv verâihim müḥîṭ. | والله من ورائهم محيط وَاللَّهُ مِن وَرَائِهِم مُّحِيطٌ |
---|
Elmalılı | Oysa Allah onları arkalarından kuşatmıştır. |
Y. Ali | But Allah doth encompass them from behind!
|
Words | | |
6. [87:7] | illâ mâ şâe-llâh. innehû ya`lemü-lcehra vemâ yaḫfâ. | إلا ما شاء الله إنه يعلم الجهر وما يخفى إِلَّا مَا شَاءَ اللَّهُ إِنَّهُ يَعْلَمُ الْجَهْرَ وَمَا يَخْفَى |
---|
Elmalılı | Yalnız Allah'ın dilediği başkadır. Çünkü o açığı da bilir, gizliyi de. |
Y. Ali | Except as Allah wills: For He knoweth what is manifest and what is hidden.
|
Words | | |
7. [88:24] | feyü`aẕẕibühü-llâhü-l`aẕâbe-l'ekber. | فيعذبه الله العذاب الأكبر فَيُعَذِّبُهُ اللَّهُ الْعَذَابَ الْأَكْبَرَ |
---|
Elmalılı | Allah ona en büyük azap ile azap edecek. |
Y. Ali | Allah will punish him with a mighty Punishment,
|
Words | | |
8. [91:13] | feḳâle lehüm rasûlü-llâhi nâḳate-llâhi vesuḳyâhâ. | فقال لهم رسول الله ناقة الله وسقياها فَقَالَ لَهُمْ رَسُولُ اللَّهِ نَاقَةَ اللَّهِ وَسُقْيَاهَا |
---|
Elmalılı | Allah'ın Rasulü (Salih peygamber) onlara: "Allah'ın devesini ve onun su nöbetini gözetin." demişti. |
Y. Ali | But the Messenger of Allah said to them: "It is a She-camel of Allah! And (bar her not from) having her drink!"
|
Words | | |
9. [95:8] | eleyse-llâhü biaḥkemi-lḥâkimîn. | أليس الله بأحكم الحاكمين أَلَيْسَ اللَّهُ بِأَحْكَمِ الْحَاكِمِينَ |
---|
Elmalılı | Allah, hakimlerin hakimi değil mi? |
Y. Ali | Is not Allah the wisest of judges?
|
Words | | |
10. [96:14] | elem ya`lem bienne-llâhe yerâ. | ألم يعلم بأن الله يرى أَلَمْ يَعْلَمْ بِأَنَّ اللَّهَ يَرَى |
---|
Elmalılı | O adam, Allah'ın kendini gördüğünü hiç bilmiyor mu? |
Y. Ali | Knoweth he not that Allah doth see?
|
Words | | |
11. [98:2] | rasûlüm mine-llâhi yetlû ṣuḥufem müṭahherah. | رسول من الله يتلو صحفا مطهرة رَسُولٌ مِّنَ اللَّهِ يَتْلُو صُحُفًا مُّطَهَّرَةً |
---|
Elmalılı | (Bu delil), tertemiz sayfaları okuyan, Allah tarafından gönderilmiş bir peygamberdir. |
Y. Ali | An messenger from Allah, rehearsing scriptures kept pure and holy:
|
Words | | |
12. [98:5] | vemâ ümirû illâ liya`büdü-llâhe muḫliṣîne lehü-ddîne ḥunefâe veyüḳîmu-ṣṣalâte veyü'tü-zzekâte veẕâlike dînü-lḳayyimeh. | وما أمروا إلا ليعبدوا الله مخلصين له الدين حنفاء ويقيموا الصلاة ويؤتوا الزكاة وذلك دين القيمة وَمَا أُمِرُوا إِلَّا لِيَعْبُدُوا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ حُنَفَاءَ وَيُقِيمُوا الصَّلَاةَ وَيُؤْتُوا الزَّكَاةَ وَذَلِكَ دِينُ الْقَيِّمَةِ |
---|
Elmalılı | Halbuki onlar, dini sadece Allah'a tahsis ederek, Allah'ı birleyerek, ancak Allah'a ibadet etmekle, namazı kılmakla ve zekatı vermekle emrolunmuşlardır. İşte dosdoğru din budur. |
Y. Ali | And they have been commanded no more than this: To worship Allah, offering Him sincere devotion, being true (in faith); to establish regular prayer; and to practise regular charity; and that is the Religion Right and Straight.
|
Words | | |
13. [98:8] | cezâühüm `inde rabbihim cennâtü `adnin tecrî min taḥtihe-l'enhâru ḫâlidîne fîhâ ebedâ. raḍiye-llâhü `anhüm veraḍû `anh. ẕâlike limen ḫaşiye rabbeh. | جزاؤهم عند ربهم جنات عدن تجري من تحتها الأنهار خالدين فيها أبدا رضي الله عنهم ورضوا عنه ذلك لمن خشي ربه جَزَاؤُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا رَّضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ ذَلِكَ لِمَنْ خَشِيَ رَبَّهُ |
---|
Elmalılı | Rableri katında onların mükâfatı, altlarından ırmaklar akan Adn cennetleridir. Orada ebedî olarak kalacaklardır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte bu mükâfat, Rabbine saygı gösterene mahsustur. |
Y. Ali | Their reward is with Allah: Gardens of Eternity, beneath which rivers flow; they will dwell therein for ever; Allah well pleased with them, and they with Him: all this for such as fear their Lord and Cherisher.
|
Words | | |
14. [104:6] | nâru-llâhi-lmûḳadeh. | نار الله الموقدة نَارُ اللَّهِ الْمُوقَدَةُ |
---|
Elmalılı | O, kalplerin içine işleyecek, Allah'ın tutuşturulmuş bir ateşidir. |
Y. Ali | (It is) the Fire of (the Wrath of) Allah kindled (to a blaze),
|
Words | | |
15. [110:1] | iẕâ câe naṣru-llâhi velfetḥ. | إذا جاء نصر الله والفتح إِذَا جَاءَ نَصْرُ اللَّهِ وَالْفَتْحُ |
---|
Elmalılı | Allah'ın yardımı ve fetih geldiğinde, |
Y. Ali | When comes the Help of Allah, and Victory,
|
Words | | |
16. [110:2] | veraeyte-nnâse yedḫulûne fî dîni-llâhi efvâcâ. | ورأيت الناس يدخلون في دين الله أفواجا وَرَأَيْتَ النَّاسَ يَدْخُلُونَ فِي دِينِ اللَّهِ أَفْوَاجًا |
---|
Elmalılı | Ve insanların dalga dalga Allah'ın dinine girdiklerini gördüğünde, |
Y. Ali | And thou dost see the people enter Allah's Religion in crowds,
|
Words | | |
17. [112:1] | ḳul hüve-llâhü eḥad. | قل هو الله أحد قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ |
---|
Elmalılı | De ki; O Allah bir tektir. |
Y. Ali | Say: He is Allah, the One and Only;
|
Words | | |
18. [112:2] | allâhu-ṣṣamed. | الله الصمد اللَّهُ الصَّمَدُ |
---|
Elmalılı | Allah eksiksiz, sameddir (Bütün varlıklar O'na muhtaç, fakat O, hiç bir şeye muhtaç değildir |
Y. Ali | Allah, the Eternal, Absolute;
|
Words | | |
19. [114:3] | ilâhi-nnâs. | إله الناس إِلَهِ النَّاسِ |
---|
Elmalılı | İnsanların ilâhına, |
Y. Ali | The god (or judge) of Mankind,-
|
Words | | |