Kelime

Kelime<not selected>
Kök<not selected>
Konum[:]

Bu kelime için kök bilgisi bulunamadı.

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
15 farklı meali görmek için lütfen [Sure:Ayet] numarasına tıklayınız
Ayet(ler): 1 31 61 91 121 151 181 211 241 271 301 331 361 391 421 451 481 511 541 571 601 631 661 691 721 751 781 811 841 871 901 931 961 991 1021 1051 1081 1111 1141 1171 1201 1231 1261 1291 1321 1351 1381 1411 1441 1471 1501 1531 1561 Surah :   - -Görüntülenen ayetler : 871 ... 900 | 1567 - Kök: ذا
1.
[22:55]
velâ yezâlü-lleẕîne keferû fî miryetim minhü ḥattâ te'tiyehümü-ssâ`atü bagteten ev ye'tiyehüm `aẕâbü yevmin `aḳîm.ولا يزال الذين كفروا في مرية منه حتى تأتيهم الساعة بغتة أو يأتيهم عذاب يوم عقيم
وَلَا يَزَالُ الَّذِينَ كَفَرُوا فِي مِرْيَةٍ مِّنْهُ حَتَّى تَأْتِيَهُمُ السَّاعَةُ بَغْتَةً أَوْ يَأْتِيَهُمْ عَذَابُ يَوْمٍ عَقِيمٍ
Elmalılı İnkâr edenler de, kendilerine ansızın kıyamet gelinceye veya akîm (kısır) bir günün azabı gelinceye kadar, Kur'ân'dan şüphe etmekte devam edip giderler.
Y. AliThose who reject Faith will not cease to be in doubt concerning (Revelation) until the Hour (of Judgment) comes suddenly upon them, or there comes to them the Penalty of a Day of Disaster.
 Words|
2.
[22:56]
elmülkü yevmeiẕil lillâh. yaḥkümü beynehüm. felleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti fî cennâti-nne`îm.الملك يومئذ لله يحكم بينهم فالذين آمنوا وعملوا الصالحات في جنات النعيم
الْمُلْكُ يَوْمَئِذٍ لِّلَّهِ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ فَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فِي جَنَّاتِ النَّعِيمِ
Elmalılı O gün hükümranlık yalnız Allah'ındır, O aralarında hükmünü verir. Artık iman edip yararlı iş işleyenler nimet cennetlerindedirler.
Y. AliOn that Day of Dominion will be that of Allah: He will judge between them: so those who believe and work righteous deeds will be in Gardens of Delight.
 Words|
3.
[22:57]
velleẕîne keferû vekeẕẕebû biâyâtinâ feülâike lehüm `aẕâbüm mühîn.والذين كفروا وكذبوا بآياتنا فأولئك لهم عذاب مهين
وَالَّذِينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا فَأُوْلَئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُّهِينٌ
Elmalılı İnkâr edip âyetlerimizi yalan sayanlar ise, işte bunlar için hakîr düşüren bir azab vardır.
Y. AliAnd for those who reject Faith and deny our Signs, there will be a humiliating Punishment.
 Words|
4.
[22:58]
velleẕîne hâcerû fî sebîli-llâhi ŝümme ḳutilû ev mâtû leyerzüḳannehümü-llâhü rizḳan ḥasenâ. veinne-llâhe lehüve ḫayru-rrâziḳîn.والذين هاجروا في سبيل الله ثم قتلوا أو ماتوا ليرزقنهم الله رزقا حسنا وإن الله لهو خير الرازقين
وَالَّذِينَ هَاجَرُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ ثُمَّ قُتِلُوا أَوْ مَاتُوا لَيَرْزُقَنَّهُمُ اللَّهُ رِزْقًا حَسَنًا وَإِنَّ اللَّهَ لَهُوَ خَيْرُ الرَّازِقِينَ
Elmalılı Allah yolunda hicret edip de sonra öldürülmüş veya ölmüş olanlara gelince, elbette Allah, onları güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Çünkü Allah rızık verenlerin en hayırlısıdır.
Y. AliThose who leave their homes in the cause of Allah, and are then slain or die,- On them will Allah bestow verily a goodly Provision: Truly Allah is He Who bestows the best provision.
 Words|
5.
[22:60]
ẕâlik. vemen `âḳabe bimiŝli mâ `ûḳibe bihî ŝümme bügiye `aleyhi leyenṣurannehü-llâh. inne-llâhe le`afüvvun gafûr.ذلك ومن عاقب بمثل ما عوقب به ثم بغي عليه لينصرنه الله إن الله لعفو غفور
ذَلِكَ وَمَنْ عَاقَبَ بِمِثْلِ مَا عُوقِبَ بِهِ ثُمَّ بُغِيَ عَلَيْهِ لَيَنصُرَنَّهُ اللَّهُ إِنَّ اللَّهَ لَعَفُوٌّ غَفُورٌ
Elmalılı Bu böyledir, kim kendisine yapılan cezaya aynı ile karşılık verir de, sonra yine kendisine zulüm yapılırsa, muhakkak ki, Allah ona yardım eder. Allah şüphesiz çok af edicidir, çok bağışlayıcıdır.
Y. AliThat (is so). And if one has retaliated to no greater extent than the injury he received, and is again set upon inordinately, Allah will help him: for Allah is One that blots out (sins) and forgives (again and again).
 Words|
6.
[22:61]
ẕâlike bienne-llâhe yûlicü-lleyle fi-nnehâri veyûlicü-nnehâra fi-lleyli veenne-llâhe semî`um beṣîr.ذلك بأن الله يولج الليل في النهار ويولج النهار في الليل وأن الله سميع بصير
ذَلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ يُولِجُ اللَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَيُولِجُ النَّهَارَ فِي اللَّيْلِ وَأَنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ بَصِيرٌ
Elmalılı Çünkü Allah, geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin içine sokar. Şüphesiz Allah, Semîdir (herşeyi işitir) Basîrdir (herşeyi görür).
Y. AliThat is because Allah merges night into day, and He merges day into night, and verily it is Allah Who hears and sees (all things).
 Words|
7.
[22:62]
ẕâlike bienne-llâhe hüve-lḥaḳḳu veenne mâ yed`ûne min dûnihî hüve-lbâṭilü veenne-llâhe hüve-l`aliyyü-lkebîr.ذلك بأن الله هو الحق وأن ما يدعون من دونه هو الباطل وأن الله هو العلي الكبير
ذَلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ هُوَ الْحَقُّ وَأَنَّ مَا يَدْعُونَ مِن دُونِهِ هُوَ الْبَاطِلُ وَأَنَّ اللَّهَ هُوَ الْعَلِيُّ الْكَبِيرُ
Elmalılı (Bu sonsuz güç şundandır) Çünkü Allah, varlığı kendinden olan Hak'tır. Müşriklerin O'nu bırakıp da tapındıkları putlar ise hep bâtıldır. Şüphesiz Allah, yücedir, büyüktür.
Y. AliThat is because Allah - He is the Reality; and those besides Him whom they invoke,- they are but vain Falsehood: verily Allah is He, Most High, Most Great.
 Words|
8.
[22:70]
elem ta`lem enne-llâhe ya`lemü mâ fi-ssemâi vel'arḍ. inne ẕâlike fî kitâb. inne ẕâlike `ale-llâhi yesîr.ألم تعلم أن الله يعلم ما في السماء والأرض إن ذلك في كتاب إن ذلك على الله يسير
أَلَمْ تَعْلَمْ أَنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ إِنَّ ذَلِكَ فِي كِتَابٍ إِنَّ ذَلِكَ عَلَى اللَّهِ يَسِيرٌ
Elmalılı Bilmez misin ki, Allah, gökte ve yerde ne varsa hepsini bilir. Şüphesiz bunlar bir kitabtadır. Hiç şüphe yok ki bunlar Allah'a pek kolaydır.
Y. AliKnowest thou not that Allah knows all that is in heaven and on earth? Indeed it is all in a Record, and that is easy for Allah.
 Words|
9.
[22:72]
veiẕâ tütlâ `aleyhim âyâtünâ beyyinâtin ta`rifü fî vucûhi-lleẕîne keferü-lmünker. yekâdûne yesṭûne billeẕîne yetlûne `aleyhim âyâtinâ. ḳul efeünebbiüküm bişerrim min ẕâliküm. ennâr. ve`adehe-llâhü-lleẕîne keferû. vebi'se-lmeṣîr.وإذا تتلى عليهم آياتنا بينات تعرف في وجوه الذين كفروا المنكر يكادون يسطون بالذين يتلون عليهم آياتنا قل أفأنبئكم بشر من ذلكم النار وعدها الله الذين كفروا وبئس المصير
وَإِذَا تُتْلَى عَلَيْهِمْ آيَاتُنَا بَيِّنَاتٍ تَعْرِفُ فِي وُجُوهِ الَّذِينَ كَفَرُوا الْمُنكَرَ يَكَادُونَ يَسْطُونَ بِالَّذِينَ يَتْلُونَ عَلَيْهِمْ آيَاتِنَا قُلْ أَفَأُنَبِّئُكُم بِشَرٍّ مِّن ذَلِكُمُ النَّارُ وَعَدَهَا اللَّهُ الَّذِينَ كَفَرُوا وَبِئْسَ الْمَصِيرُ
Elmalılı Âyetlerimiz kendilerine apaçık olarak okunduğu zaman, o kâfirlerin yüzlerinden inkârlarını anlarsın. Neredeyse, kendilerine âyetlerimizi okuyanlara saldıracaklar. De ki: "Şimdi size ondan daha kötü olanını haber vereyim mi? O, ateştir. Allah bunu kâfir olanlara vaad buyurdu. O ne kötü bir dönüş yeridir."
Y. AliWhen Our Clear Signs are rehearsed to them, thou wilt notice a denial on the faces of the Unbelievers! they nearly attack with violence those who rehearse Our Signs to them. Say, "Shall I tell you of something (far) worse than these Signs? It is the Fire (of Hell)! Allah has promised it to the Unbelievers! and evil is that destination!"
 Words|
10.
[22:73]
yâ eyyühe-nnâsü ḍuribe meŝelün festemi`û leh. inne-lleẕîne ted`ûne min dûni-llâhi ley yaḫlüḳû ẕübâbev velevi-cteme`û leh. veiy yeslübhümü-ẕẕübâbü şey'el lâ yestenḳiẕûhü minh. ḍa`ufe-ṭṭâlibü velmaṭlûb.يا أيها الناس ضرب مثل فاستمعوا له إن الذين تدعون من دون الله لن يخلقوا ذبابا ولو اجتمعوا له وإن يسلبهم الذباب شيئا لا يستنقذوه منه ضعف الطالب والمطلوب
يَا أَيُّهَا النَّاسُ ضُرِبَ مَثَلٌ فَاسْتَمِعُوا لَهُ إِنَّ الَّذِينَ تَدْعُونَ مِن دُونِ اللَّهِ لَن يَخْلُقُوا ذُبَابًا وَلَوِ اجْتَمَعُوا لَهُ وَإِن يَسْلُبْهُمُ الذُّبَابُ شَيْئًا لَّا يَسْتَنقِذُوهُ مِنْهُ ضَعُفَ الطَّالِبُ وَالْمَطْلُوبُ
Elmalılı Ey insanlar! Bir misal verilmektedir, şimdi ona iyi kulak verin: Sizin Allah'ı bırakıp taptıklarınız bir araya gelseler, bir sinek bile yaratamayacaklardır. Sinek onlardan bir şey kapsa onu kurtaramazlar. İsteyen de, istenen de âcizdir.
Y. AliO men! Here is a parable set forth! listen to it! Those on whom, besides Allah, ye call, cannot create (even) a fly, if they all met together for the purpose! and if the fly should snatch away anything from them, they would have no power to release it from the fly. Feeble are those who petition and those whom they petition!
 Words|
11.
[22:77]
yâ eyyühe-lleẕîne âmenü-rke`û vescüdû va`büdû rabbeküm vef`alü-lḫayra le`alleküm tüfliḥûn.يا أيها الذين آمنوا اركعوا واسجدوا واعبدوا ربكم وافعلوا الخير لعلكم تفلحون
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا ارْكَعُوا وَاسْجُدُوا وَاعْبُدُوا رَبَّكُمْ وَافْعَلُوا الْخَيْرَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
Elmalılı Ey iman edenler! rükû edin, secdeye varın, Rabbinize kulluk edin, iyilik yapın ki kurtulabilesiniz.
Y. AliO ye who believe! bow down, prostrate yourselves, and adore your Lord; and do good; that ye may prosper.
 Words|
12.
[22:78]
vecâhidû fi-llâhi ḥaḳḳa cihâdih. hüve-ctebâküm vemâ ce`ale `aleyküm fi-ddîni min ḥarac. millete ebîküm ibrâhîm. hüve semmâkümü-lmüslimîne min ḳablü vefî hâẕâ liyekûne-rrasûlü şehîden `aleyküm vetekûnû şühedâe `ale-nnâs. feeḳîmu-ṣṣalâte veâtü-zzekâte va`teṣimû billâh. hüve mevlâküm. feni`me-lmevlâ veni`me-nneṣîr.وجاهدوا في الله حق جهاده هو اجتباكم وما جعل عليكم في الدين من حرج ملة أبيكم إبراهيم هو سماكم المسلمين من قبل وفي هذا ليكون الرسول شهيدا عليكم وتكونوا شهداء على الناس فأقيموا الصلاة وآتوا الزكاة واعتصموا بالله هو مولاكم فنعم المولى ونعم النصير
وَجَاهِدُوا فِي اللَّهِ حَقَّ جِهَادِهِ هُوَ اجْتَبَاكُمْ وَمَا جَعَلَ عَلَيْكُمْ فِي الدِّينِ مِنْ حَرَجٍ مِّلَّةَ أَبِيكُمْ إِبْرَاهِيمَ هُوَ سَمَّاكُمُ الْمُسْلِمينَ مِن قَبْلُ وَفِي هَذَا لِيَكُونَ الرَّسُولُ شَهِيدًا عَلَيْكُمْ وَتَكُونُوا شُهَدَاءَ عَلَى النَّاسِ فَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَاعْتَصِمُوا بِاللَّهِ هُوَ مَوْلَاكُمْ فَنِعْمَ الْمَوْلَى وَنِعْمَ النَّصِيرُ
Elmalılı Allah uğrunda gerektiği gibi cihad edin. Sizi o seçmiş, babanız İbrahim'in yolu olan dinde sizin için bir zorluk kılmamıştır. Daha önce ve Kur'ân'da, Peygamberin size şahid olması, sizin de insanlara şahid olmanız için, size müslüman adını veren O'dur. Artık namaz kılın, zekat verin, Allah'a sarılın. O sizin sahibinizdir. O ne güzel sahip ve ne güzel yardımcıdır!
Y. AliAnd strive in His cause as ye ought to strive, (with sincerity and under discipline). He has chosen you, and has imposed no difficulties on you in religion; it is the cult of your father Abraham. It is He Who has named you Muslims, both before and in this (Revelation); that the Messenger may be a witness for you, and ye be witnesses for mankind! So establish regular Prayer, give regular Charity, and hold fast to Allah! He is your Protector - the Best to protect and the Best to help!
 Words|
13.
[23:2]
elleẕîne hüm fî ṣalâtihim ḫâşi`ûn.الذين هم في صلاتهم خاشعون
الَّذِينَ هُمْ فِي صَلَاتِهِمْ خَاشِعُونَ
Elmalılı Onlar ki, namazlarında huşû içindedirler,
Y. AliThose who humble themselves in their prayers;
 Words|
14.
[23:3]
velleẕîne hüm `ani-llagvi mü`riḍûn.والذين هم عن اللغو معرضون
وَالَّذِينَ هُمْ عَنِ اللَّغْوِ مُعْرِضُونَ
Elmalılı Onlar ki, boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler,
Y. AliWho avoid vain talk;
 Words|
15.
[23:4]
velleẕîne hüm lilzekâti fâ`ilûn.والذين هم للزكاة فاعلون
وَالَّذِينَ هُمْ لِلزَّكَاةِ فَاعِلُونَ
Elmalılı Onlar ki, zekat (vazifelerini) yerine getirirler,
Y. AliWho are active in deeds of charity;
 Words|
16.
[23:5]
velleẕîne hüm lifürûcihim ḥâfiżûn.والذين هم لفروجهم حافظون
وَالَّذِينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَ
Elmalılı Ve onlar ki, iffetlerini korurlar,
Y. AliWho abstain from sex,
 Words|
17.
[23:7]
femeni-btegâ verâe ẕâlike feülâike hümü-l`âdûn.فمن ابتغى وراء ذلك فأولئك هم العادون
فَمَنِ ابْتَغَى وَرَاءَ ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْعَادُونَ
Elmalılı Şu halde, kim bunun ötesine gitmeyi isterse, işte bunlar, haddi aşan kimselerdir.
Y. AliBut those whose desires exceed those limits are transgressors;-
 Words|
18.
[23:8]
velleẕîne hüm liemânâtihim ve`ahdihim râ`ûn.والذين هم لأماناتهم وعهدهم راعون
وَالَّذِينَ هُمْ لِأَمَانَاتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَاعُونَ
Elmalılı Yine onlar ki, emanetlerine ve ahidlerine riayet ederler,
Y. AliThose who faithfully observe their trusts and their covenants;
 Words|
19.
[23:9]
velleẕîne hüm `alâ ṣalevâtihim yüḥâfiżûn.والذين هم على صلواتهم يحافظون
وَالَّذِينَ هُمْ عَلَى صَلَوَاتِهِمْ يُحَافِظُونَ
Elmalılı Ve onlar ki, namazlarını muhafaza ederler,
Y. AliAnd who (strictly) guard their prayers;-
 Words|
20.
[23:11]
elleẕîne yeriŝûne-lfirdevs. hüm fîhâ ḫâlidûn.الذين يرثون الفردوس هم فيها خالدون
الَّذِينَ يَرِثُونَ الْفِرْدَوْسَ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
Elmalılı Ki, Firdevs'e varis olan bu kimseler orada ebedî kalırlar.
Y. AliWho will inherit Paradise: they will dwell therein (for ever).
 Words|
21.
[23:15]
ŝümme inneküm ba`de ẕâlike lemeyyitûn.ثم إنكم بعد ذلك لميتون
ثُمَّ إِنَّكُمْ بَعْدَ ذَلِكَ لَمَيِّتُونَ
Elmalılı Sonra siz bunun ardından, muhakkak ki öleceksiniz.
Y. AliAfter that, at length ye will die
 Words|
22.
[23:24]
feḳâle-lmeleü-lleẕîne keferû min ḳavmihî mâ hâẕâ illâ beşerum miŝlüküm yürîdü ey yetefeḍḍale `aleyküm. velev şâe-llâhü leenzele melâikeh. mâ semi`nâ bihâẕâ fî âbâine-l'evvelîn.فقال الملأ الذين كفروا من قومه ما هذا إلا بشر مثلكم يريد أن يتفضل عليكم ولو شاء الله لأنزل ملائكة ما سمعنا بهذا في آبائنا الأولين
فَقَالَ الْمَلَأُ الَّذِينَ كَفَرُوا مِن قَوْمِهِ مَا هَذَا إِلَّا بَشَرٌ مِّثْلُكُمْ يُرِيدُ أَن يَتَفَضَّلَ عَلَيْكُمْ وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ لَأَنزَلَ مَلَائِكَةً مَّا سَمِعْنَا بِهَذَا فِي آبَائِنَا الْأَوَّلِينَ
Elmalılı Bunun üzerine, kavminin içinden kâfir kodaman topluluğu "Bu, dediler, tıpkı sizin gibi bir beşer olmaktan başka bir şey değildir. Size üstün ve hakim olmak istiyor. Eğer Allah (peygamber göndermek) isteseydi, muhakkak ki bir melek gönderirdi. Biz geçmişteki atalarımızdan böyle bir şey duymadık."
Y. AliThe chiefs of the Unbelievers among his people said: "He is no more than a man like yourselves: his wish is to assert his superiority over you: if Allah had wished (to send messengers), He could have sent down angels; never did we hear such a thing (as he says), among our ancestors of old."
 Words|
23.
[23:27]
feevḥaynâ ileyhi eni-ṣne`i-lfülke bia`yüninâ vevaḥyinâ feiẕâ câe emrunâ vefâra-ttennûru feslük fîhâ min küllin zevceyni-ŝneyni veehleke illâ men sebeḳa `aleyhi-lḳavlü minhüm. velâ tüḫâṭibnî fi-lleẕîne żalemû. innehüm mugraḳûn.فأوحينا إليه أن اصنع الفلك بأعيننا ووحينا فإذا جاء أمرنا وفار التنور فاسلك فيها من كل زوجين اثنين وأهلك إلا من سبق عليه القول منهم ولا تخاطبني في الذين ظلموا إنهم مغرقون
فَأَوْحَيْنَا إِلَيْهِ أَنِ اصْنَعِ الْفُلْكَ بِأَعْيُنِنَا وَوَحْيِنَا فَإِذَا جَاءَ أَمْرُنَا وَفَارَ التَّنُّورُ فَاسْلُكْ فِيهَا مِن كُلٍّ زَوْجَيْنِ اثْنَيْنِ وَأَهْلَكَ إِلَّا مَن سَبَقَ عَلَيْهِ الْقَوْلُ مِنْهُمْ وَلَا تُخَاطِبْنِي فِي الَّذِينَ ظَلَمُوا إِنَّهُم مُّغْرَقُونَ
Elmalılı Bunun üzerine ona şöyle vahyettik: Bizim nezaretimiz altında ve vahyimizle gemiyi yap. Bizim emrimiz gelip de tandır kaynayınca, her cinsten eşler halinde iki tane ve bir de içlerinden, daha önce kendisi aleyhinde hüküm verilmiş olanların dışındaki aileni gemiye al. Zulmetmiş olanlar konusunda bana hiç yalvarma! Zira onlar kesinlikle boğulacaklardır!
Y. AliSo We inspired him (with this message): "Construct the Ark within Our sight and under Our guidance: then when comes Our Command, and the fountains of the earth gush forth, take thou on board pairs of every species, male and female, and thy family- except those of them against whom the Word has already gone forth: And address Me not in favour of the wrong-doers; for they shall be drowned (in the Flood).
 Words|
24.
[23:30]
inne fî ẕâlike leâyâtiv vein künnâ lemübtelîn.إن في ذلك لآيات وإن كنا لمبتلين
إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ وَإِن كُنَّا لَمُبْتَلِينَ
Elmalılı Şüphesiz bunda sizin için birtakım ibretler vardır. Çünkü biz, kullarımızı böyle denemişizdir.
Y. AliVerily in this there are Signs (for men to understand); (thus) do We try (men).
 Words|
25.
[23:33]
veḳâle-lmeleü min ḳavmihi-lleẕîne keferû vekeẕẕebû biliḳâi-l'âḫirati veetrafnâhüm fi-lḥayâti-ddünyâ mâ hâẕâ illâ beşerum miŝlüküm ye'külü mimmâ te'külûne minhü veyeşrabü mimmâ teşrabûn.وقال الملأ من قومه الذين كفروا وكذبوا بلقاء الآخرة وأترفناهم في الحياة الدنيا ما هذا إلا بشر مثلكم يأكل مما تأكلون منه ويشرب مما تشربون
وَقَالَ الْمَلَأُ مِن قَوْمِهِ الَّذِينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِلِقَاءِ الْآخِرَةِ وَأَتْرَفْنَاهُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا مَا هَذَا إِلَّا بَشَرٌ مِّثْلُكُمْ يَأْكُلُ مِمَّا تَأْكُلُونَ مِنْهُ وَيَشْرَبُ مِمَّا تَشْرَبُونَ
Elmalılı Onun kavminden, kâfir olup ahirete ulaşmayı yalanlayan ve dünya hayatında kendilerine refah verdiğimiz kodaman güruh dedi ki: "Bu dediler, sadece sizin gibi bir insandır; sizin yediğinizden yer, sizin içtiğinizden içer."
Y. AliAnd the chiefs of his people, who disbelieved and denied the Meeting in the Hereafter, and on whom We had bestowed the good things of this life, said: "He is no more than a man like yourselves: he eats of that of which ye eat, and drinks of what ye drink.
 Words|
26.
[23:57]
inne-lleẕîne hüm min ḫaşyeti rabbihim müşfiḳûn.إن الذين هم من خشية ربهم مشفقون
إِنَّ الَّذِينَ هُم مِّنْ خَشْيَةِ رَبِّهِم مُّشْفِقُونَ
Elmalılı Rablerine olan saygıdan dolayı titreyenler,
Y. AliVerily those who live in awe for fear of their Lord;
 Words|
27.
[23:58]
velleẕîne hüm biâyâti rabbihim yü'minûn.والذين هم بآيات ربهم يؤمنون
وَالَّذِينَ هُم بِآيَاتِ رَبِّهِمْ يُؤْمِنُونَ
Elmalılı Rablerinin âyetlerine inananlar,
Y. AliThose who believe in the Signs of their Lord;
 Words|
28.
[23:59]
velleẕîne hüm birabbihim lâ yüşrikûn.والذين هم بربهم لا يشركون
وَالَّذِينَ هُم بِرَبِّهِمْ لَا يُشْرِكُونَ
Elmalılı Rablerine ortak tanımayanlar,
Y. AliThose who join not (in worship) partners with their Lord;
 Words|
29.
[23:60]
velleẕîne yü'tûne mâ âtev veḳulûbühüm veciletün ennehüm ilâ rabbihim râci`ûn.والذين يؤتون ما آتوا وقلوبهم وجلة أنهم إلى ربهم راجعون
وَالَّذِينَ يُؤْتُونَ مَا آتَوا وَّقُلُوبُهُمْ وَجِلَةٌ أَنَّهُمْ إِلَى رَبِّهِمْ رَاجِعُونَ
Elmalılı Ve, Rablerine dönecekleri için yapmakta oldukları işleri kalpleri titreyerek yapanlar;
Y. AliAnd those who dispense their charity with their hearts full of fear, because they will return to their Lord;-
 Words|
30.
[23:63]
bel ḳulûbühüm fî gamratim min hâẕâ velehüm a`mâlüm min dûni ẕâlike hüm lehâ `âmilûn.بل قلوبهم في غمرة من هذا ولهم أعمال من دون ذلك هم لها عاملون
بَلْ قُلُوبُهُمْ فِي غَمْرَةٍ مِّنْ هَذَا وَلَهُمْ أَعْمَالٌ مِن دُونِ ذَلِكَ هُمْ لَهَا عَامِلُونَ
Elmalılı Hayır, onların kalpleri bu hususta cehalet içindedir. Ayrıca onların bundan öte birtakım kötü işleri vardır ki, onlar bu işleri yapar dururlar.
Y. AliBut their hearts are in confused ignorance of this; and there are, besides that, deeds of theirs, which they will (continue) to do,-
 Words|
Burada sunulan verilerin tamamı kontrol edilmemiştir. Lütfen orijinal kaynaklardan doğruluğunu kontrol ediniz. Türkçe Tercümeler, tanzil.net internet sitesinden temin edilmiştir. Çalışmamızda kullanılan veritabanı, openburhan.net projesinin veritabanının yeniden düzenlenmiş halidir. Kur'an-ı Kerim sayfasına dönüş için tıklayınız. Urduca-İngilizce OpenBurhan versiyonu için tıklayınız. Çalışmamızda kullanılan verilerin ve dosyaların telif hakları sahiplerine aittir.
OpenBurhanTR 2.0.17